Sosyolojide Cinsiyet Sosyolojisi bölümünde bu konuda çeşitli çalışmalar vardır. Temel olarak ikiye ayrılmaktadır dışsal teoriler ve içsel teoriler. Dışsal teoriler daha erken çağda gelişmiştir. Dışsal teorilerin temelini Marksist teoriler oluşturur. Marksist teoride toplum eşitsizliklerinin kökeninde kapitalist anlayış yatmakta ve asıl mücadele bununla yapılmalıdır işlenir.Çünkü hayatı iki katmana ayıran yaklaşımda, birinci katman ekonomik ikinci katman ise kültürdür ve diğerleridir. Birinci katman ikinicinin temelidir. Yani hiç bir şeyi ekonomikden soyutlamazsın bakışı ile "kadınların kurtuluşu sınıf mücadalesindedir." diyerek konuyu bağlar. Yani konu "üretim ilişkileri" 'dir.
Delhpy ise buna karşı çıkar ve kadınlara hükmedilmesi kapitalizmden çok öncelere dayanır ama kapiatalizm sayesinde tüm sınıflara yayılmıştır der. Yine de zaman,mekan ve kültüre göre farklılıklar görünebileceğini de ekler. Bunun için bir idealojiye gerek yoktur. Ama konu yine "üretim tarzı" 'dır. Buradaki farklılık marksizmdeki burjuvazi imgesi silinmiş yerine "toplumsal örgütlenmenin bütünleşmiş yapısı" gelmiştir.
Bourdieu ve arkadaşlarının"yeniden üretim" yaklaşımı ise iktidarın kendini yeniden üretebileceği bir sistemide döngüyü devam ettirebilmek için kuşaktan kuşağa üretim olmalıdır yani çocuklara doğuran ve bakan biri olmalıdır bu da kadın olmalıdır der. Yani kadın iktidarın bir nesnesi haline gelmiştir demektedir.
1980 lerde Einstein ise "kapitalist ataerkillik" ile kapitalizmin ataerkillik ile bir etkileşim içinde olduğu ve kendini sürtürmek için yer yer yararlandığını bi dirsek temasında olduğunu söyler. Persons ise bazı durumlarda iste nietzschenin erdemli insan rolunu benimsediğini belirtir. Yani aterkillik bir kapitalizm refleksidir demektedir.
Diğer kanattan bakmak gerekirse içsel teoriler revaçtadır. Özellikle Goffman ve Foucault gibi sosyologların yaklaşımına göre kabaca hayatımız birer sahne ve bunların hepsi belli rollerdir. Bu rolleri makro açıdan iktidar kendini meşrulaştırmak için kullanır bireyler ise çıkar sağlamak için belirli vitrinler yaratır. Örneğin bir doktorun diploması onu meşrulaştırırken, giydiği beyaz önlük yayım iletişim ile yine meşrulaşmasına yardımcı olur. Bu oyundaki set hastahane vitrin ise bunların hepsinin toplamıdır. Verdiği kararlar ise de diploma veren iktidarı meşrulaştırır.Aynı şekilde cisnyetler üstüne de uygulayabiliriz.
Konumuza dönecek olursak, bu teorilerin ortak yönü iktidar erkini güçlendirmek (bu bir kültür olabilir,bir devlet olabilir hatta bir grup bile olabilir.) amacı ile kişinin toplumsallaşma adına verdiği tavizler gibi durmaktadır.
Sosoylojide durum bu şekildedir. Kişisel fikrimi sorarsanız bir kadın olaran bunu söylemeniz beni üzdü. Farklılığımızın çok fazla faktörü bulunmaktadır. Konuyu indirgeyecek olursak, erkeklerde de güç kavramı birbiri arasında eşit değildir,daha doğrusu her insanda farklıdır. -ki fiziksel olarak çoğu erkekten daha güçlü kadınlar da tanıdım.- Güç kavramı bence sadece fiziksel güçle örtüşmemelidir. Toplumsal gücün ise nereden gelidğini sanırım açıkladık.
Bana göre güç ise, bir işi en az enerji ile en yüksek doğrulukta başarabilmek olarak görmekteyim ve bu tanımıma göre kadınların planlama kabiliyetinden ötürü genellikle daha güçlü olduğunu düşünüyorum.Yine de kişiye kültüre, birikmişliğe, kalıtsal mirasa,konuya ve bir çok faktöre göre üstünlük yönü değişecektir.
Kaynakçaya bıraktığım kitapları özellikle Connell'i okumanızı tavsiye ederim.
Not: Kafa karışıklığına sebep olmaması için açıklama gereği duyuyorum; Weber'e göre doğa bilimlerindeki teori ile sosyal bilimlerdeki teori farklı tanımlara sahiptir.Burada "teori" kavramı Weberci bir yaklaşım ile kullanılmıştır.
Kaynaklar
- Judith Butler. (2020). Cinsiyet Belası. Yayınevi: Metis Yayınevi.
- Thomas Luckman, et al. (2020). Gerçekliğin Sosyal İnşası. Yayınevi: Paradigma Yayınevi.
- R.W. Connell. (2020). Toplumsal Cinsiyet Ve İktidar. Yayınevi: Ayrıntı Yayınları.