Sorunuzu cevaplandırmadan önce atomların yapısı ve içerdiği parçacıklar hakkında biraz temel bilgiler üzerinde durmamız gerekiyor. İlk olarak, birçoğunuzun bileceği üzere atomlar elektron ve proton isimli yüklü taneciklerin yanında bir de yüksüz tanecikler olan nötronları içerirler. Nötron ve protonlar kütle olarak elektronlardan kat kat büyüktür; hatta bu fark öylesine fazladır ki, 1836 tane elektronu bir kefeye koysanız ancak bir protonun kütlesini dengeleyebilirsiniz. Ve tabi ki bu parçacıkların dağılımı da atomun fiziksel yapısında en az yükleri kadar önem taşıyor. Bu dağılımda da kütlelerindeki bu ciddi farkın etkisi çok büyük: Kütlesi büyük olan nötron ve protonlar atomun çekirdek dediğimiz kısmında yer alırken, elektronlarımız çekirdeğin etrafında belirli yörüngeler üzerinde, modern atom teorisi çerçevesinde tanımlanan bir olasılık dağılımına bağlı olarak atom etrafına yayılmış vaziyette ve sürekli olarak hareket halindedirler.
Biraz daha sorumuzun ana etmeni olan elektronlar üzerine yoğunlaşmamız gerekirse, şunları hatırlamak önemlidir: Elektronlar hareket halindedir demiştik ve doğada her parçacığın etkisi altında olduğu kuvvetler vardır. Bu kuvvetler dengede ise parçacıklar düzenli bir hareket yapabilirler; aksi takdirde temel fizik yasaları sebebiyle hareketlerinde bir ivmelenme olması gerekir. Doğal olarak elektronların da ivmeli hareketleri doğada mevcuttur. Elektronların bulunduğu yörüngelerden de bahsetmiştik. Her yörüngenin kendine has enerji düzeyleri vardır. Elektronlar bu enerji seviyelerinde olduğu sürece o yörüngede bulunabilirler; aksi takdirde daha düşük ya da daha yüksek enerjili yörüngelere geçmeleri gerekmektedir. Bugünkü deneylerden gözlemlediğimiz üzere, herhangi bir yörüngedeki bir elektrona enerji verildiğinde bu elektron verilen enerjiye göre üst seviyedeki yörüngelerden birine doğru ivmelenir ve buna elektronun uyarılması denir. Lakin bu elektronlar uyarıldıktan belli bir süre sonra o uyarıldıkları yörüngede kalamayıp kendi asıl yörüngelerine geçmek isterler ve bunu yaparlar. Peki bu elektronlar uyarılırken bir enerji alarak üst yörüngeye çıkmıştı; o enerjiye ne olacak? İşte bizim sorumuza bir ipucunu buradan yakalayacağız. Çünkü elektronlar çekirdeğe doğru yaklaşırken sahip oldukları enerjiyi dışarı vermek zorundadır ve bunu ışıma yaparak verirler. Yani eğer elektronlar çekirdeğe düşecek olsaydı sürekli olarak atomlardan durmaksızın süregelen bir ışıma olması ve atom elektronlarının zaman içerisinde kaybedilmesi gerekirdi. Ancak bildiğimiz üzere atomlardan böyle sürekli bir ışıma yapılmamaktadır ve elektron sayıları da o kadar değişken değildir.
Bu durumda artık sorumuzun cevabına gelebiliriz. 1927 yılında Werner Heisenberg, bir elektronun aynı anda hızının ve konumunun tespit edilemeyeceğini iddia eden bir görüşü kanıtladı. Bu görüş Heisenberg Belirsizlik İlkesi olarak fiziğin en temel ilkelerinden biri olarak bugün yerini koruyor. Peki ne der bu Belirsizlik İlkesi? Temel bir fizik bilgisiyle herkesin anlayabileceği bir şekilde özetlememiz gerekirse: Belirsizlik ilkesine göre, yaptığımız işlem ne kadar doğru olursa olsun, bir elektronun hızını ölçerken harcadığımız zaman sırasında o elektronun konumu değişecektir. Çünkü "anlık ölçüm" diye bir şey yoktur; ölçüm sırasında mutlaka belli bir zaman geçmektedir. Bu zaman, çoğu zaman elektronun tamamen başka bir noktaya ulaşması için fazlasıyla yeterlidir. Benzer şekilde, bir elektronun konumunu ölçerken harcadığınız zamanda da hızı değişecektir. Bu durumda, hiçbir koşul altında, bir elektronun hem hızını ve hem de konumunu aynı anda ve aynı hassasiyetle belirleyemezsiniz.
Bizim sorumuzu ise bu ilke şu şekilde yanıtlıyor: Yazımızın başında dediğimiz gibi çekirdek ve yörüngeler oldukça farklı hacimlere sahiptir. Yörüngeler atomun hacminin neredeyse hepsini oluştururken, çekirdek yalnızca merkezde bulunan çok küçük bir hacme sahiptir. Bizim beklentimize göre eğer elektron çekim kuvveti sebebi ile atomun çekirdeğine düşseydi, bu demek olurdu ki elektron normalde bulunduğu yörünge gibi oldukça geniş bir alandan çekirdek gibi hesaplanması oldukça kolay olan bir alana girecekti. Belirsizlik ilkesinin de söylediği gibi çekirdek gibi dar bir alanda konumu belirleyebilmeye çok yaklaşacağımız için, elektronun hızının da aynı ölçüde artması gerekirdi ki böyle belirsizlik sağlanabilsin. Fakat böyle bir enerji artışı olmamasından ötürü elektronların çekirdeğe düşmesi olanaksızdır. Yani doğa ne kadar yanıltıcı olabilse de aslında kendine özgü işleyen oldukça güzel bir işleyişi mevcut.
Her ne kadar insanlar elektronların atom çekirdeğine düşmeme nedenini, Ay'ın Dünya'ya düşmemesi gibi bir "enerji ve momentumun korunumu" perspektifinden açıklamaya çalışsalar da, bu çok doğru değildir. Çünkü atom çekirdeği etrafında dolanan elektronlar, Dünya çevresinde dolanan Ay gibi davranmamaktadır. Elektronlar, atom çekirdeği etrafındaki yörüngelerde belli olasılık dağılımları çerçevesinde bulunurlar. Bu olasılık dağılımları, Heisenberg'in Belirsizlik İlkesi'yle de uyumlu olarak ortaya çıkmaktadır. Buna bağlı olarak, bir elektronun atom çekirdeğinden ne kadar uzakta bulunabileceğine yönelik olasılık dağılımı, elektronları ne çok yakında, ne de çok uzakta bulunmaya zorlamaktadır. Bunun sebebi ise elektronların temel fizik yasalarına uymak zorunda olmasıdır.