Klasik fizik anlayışımızı, atom ölçeğinde ele aldığımızda, elektronların zamanla kinetik enerjilerini kaybedip, manyetik etkinin de devreye girmesi ile düşmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Ama öyle olmuyor.
Çok küçüklerin dünyası farklı çalışıyor. Atomun ne kadar küçük olduğunu şu ifadeler güzelce anlatır sanırım. Örneğin, çok gelişmiş mikroskoplarımız olsun ve bir atom taneciğine ışığı tutalım ve yansıyan aynalardan büyütülmüş haline bakalım. Bunu yapamayız, çünkü görünen ışığın dalga boyu atomun çağından 1000 kat daha büyük, yani ışık içinden geçip gidiyor ve biz hiç bir şey göremiyoruz. Dalga boyu daha küçük olan X ışınları ile bakmaya çalışalım, bu sefer de ışın elektronlara ve çekirdeğe çarpıp şeklini bozuyor, yani bu da işe yaramaz.
Diğer bir konu, elektronların bir bulut halinde çekirdeklerin yörüngesinde dönmesi, ki yörünge mesafesi çekirdeğin çapının 100.000 katı büyüklüğündedir. Bu yörünge, tam bir daire çizgisi üzerinde dönecek şekilde değildir, içe ve dışa doğru taşmalar olabilir.
Soru açıklamasın da dediğiniz gibi, Heisenberg Belirsizlik İlkesi, durumu açıklamaya yardımcı oluyor. Elektronun konumunu belirlemeye çalıştığınızda momentumu (vektörel hızı) belirsizleşiyor. Hızı belirlemeye çalıştığınızda, konumun belirsizliği artıyor.
Şimdi şöyle düşünelim, atomu sıkıştırmaya çalışalım, elektron olması gereken yörüngeden daha sıkışık bir alana insin, bu durumda konumun belirsizliği azalacak, fakat hızı üstel olarak artacaktır. Bu nedenle katı ve sıvıları sıkıştırmak çok zordur, tonlarca basınç uygulasanız bile çok az miktarda bir sıkışma gerçekleşir.
Sıkıştırma kuvvetini artırdıkça, elektron konumu daha belirgin hale gelirken, hız yükseleceğinden sıcaklıkta artacaktır. Güneş gibi yüksek kütleli cisimlerin atomlara uyguladığı yüksek basınç, kritik noktaya geldiğinde, füzyon etkisi ile atomların kaynaşması ve yıldızların oluşmasına neden olur. Doğa bize, Heisenberg İlkesinin çok iyi çalıştığının bir ispatını veriyor.