Belki de istenmiyordur?
Maazallah ya her çocuk soru sormaya başlarsa, aklını kimseye emanet etmemesi gerektiğinin farkına varıp hayır demeyi öğrenirse, haklarının farkına varıp ismine yaraşır şekilde (talebe) talep eden olursa, başkasının haklarını gözetmeyi bir asgari ahlaki gereklilik sayarsa, cehalete karşı amansız bir savaşın içine girip her ortama aklı, bilimi ve aydınlığı egemen kılma derdine düşerse…
Böylesi milyonlarca çocuğun var olduğu bir toplumu bir düşünün. Bu çocukların kısa bir süre sonra o toplumun söz sahibi yetişkinleri olduklarını bir düşünün. Böylesi bir toplumu bugünkü yönettiğiniz şekilde yönetebilir misiniz?
Ona yalan söyletebilir misiniz, hakkını yiyebilir ve hak yemesini, yenmesine göz yummasını bekleyebilir misiniz?
Hiç soru sormadan sadece inanmasını ve itaat etmesini bekleyebilir misiniz? Aklını satın alabilir misiniz? Onu bir koyun gibi güdebilir misiniz? Önüne ve bir çubuğun ucunda uzattığınız asılı bir tutam ot ile onun sırtına ömür boyu beleşe binerek yol alabilir misiniz?
İşte bugün dünyayı yöneten kapitalizmin temel felsefesi olan pragmatizmin ( işbitiricilik, çıkarım için her yol mubah felsefesinin), gücünü yettirdiği tüm dünya ülkelerine dayattığı eğitim modeli, egemenin kolay yönetebilmesi ve vesilesi ile ikinci bölümdeki tüm olmaması lazım geleni itiraz olmadan oldurabilmesi içindir.
Haliyle ülkemiz de ne yazık ki bundan az ya da çok nasiplenmiştir. Son müfredat değişikliği bunu bağıra bağıra söylüyor. Sevgiyle…