İki Ayrı Dünya!
Karıştırmamak lazım…
Ne deterministik ne de olasılıkçı bir evren, inanç temelli bir kurgunun aparatı değildir.
İster makro ölçekte kararlı yapılar üzerinden deterministik bir evren, isterse mikro ölçekte kararsız yapılar üzerinden olasılıkçı bir evren hep bilme temelli bilim üzerinden anlamlandırılır ve tanımlanır.
Hiç birinde de inanç temeli yoktur. İddialar, olgular, kanıtlar ve hakikat… Hem de her an değişebilecek esneklikte ve buna hazır bir hakikat… Çünkü devinim devam ediyor…
Buradan inanç temeli, tanrı vardır ya da yoktur gibi bir sonuca da ulaşamayız. Çünkü yol ve yöntemleri, argümanları ile hedefleri itibarı ile inanç ve bilim hem aynı yolun hem de aynı düzlemin yolcuları değildir.
İnancın çoğu zaman bilimi ve sanki aynı yolun ve zeminin yolcularıymış gibi hedef almış, alıyor olması, bilimin de aynı hataya düşeceği anlamına gelmez ve gelmiyor da…
Bilimin en değerli yanı, gerek kendine gerekse icracısına verdiği tavizsiz talimattır: Ne beni ne de kendini asla kandırma… Bu öylesine güçlü ve özgüven içeren bir talimattır ki; değişimin kaçınılmazlığının bize gelişim olarak yansımasının yegane dayanağı bu…
Bu nedenle bu en değerli haddini bilme nezaketini; uçuğu bucağı, kanıtı, somutu olmayan ve asla olmayacak olan bir alanın doğrulanıp yanlışlanabilmesi için kullanmayı doğru bulmuyorum. Sevgiyle…