Duygu, bireyin ruh halinde biyokimyasal (içsel) ve çevresel tesirlerle etkileşiminden doğan kompleks psikofizyolojik bir değişimdir.
Duyguların oluşumunu anlamak için davranışlarımızı da anlamalıyız.
Davranış, psikolojik anlamda canlıların dış dünyaya karşı gösterdikleri her türlü bilişsel, duyuşsal ve psikomotor (bedensel-fiziksel) tepkilerin genel adıdır. Söz konusu bilişsel, duyuşsal ve psikomotor boyutlar birbiri ile etkileşim halindedir. Bunun sonucunda davranış ortaya çıkar.
Davranışlarımızın tümü, beynimizde gerçekleşen hızlı veya yavaş, farklı yüz binlerce biyokimyasal tepkimeye ve onların milyonlarca farklı kombinasyonla tanımlanabilen sonuçlarına göre belirlenmektedir. Dolayısıyla beynimizdeki biyokimyasal tepkimeleri etkileyen en ufak faktörden, en büyük faktöre kadar her şey, davranışlarımızı da etkilemektedir.
Şimdiye kadar biyokimyasal olarak açıklanamayan tek bir duyguya, düşünceye ve hisse rastlanmamış, dolayısıyla gösterebildiğimiz veya gösteremediğimiz davranışların tamamının beyinde bir yerlerdeki değişimin sonucu olduğu gösterilmiştir.
Davranışlarımız, beynimizin farklı kimyasallara verdiği cevaplar sonucunda oluşmaktadır. Beyinde sayısız biyokimyasal tepkime her an olmaktadır ve bunların ürettikleri kimyasallar, bizim davranışlarımızı doğrudan etkilemektedir. Çünkü en nihayetinde "davranış" dediğimiz olgu, olaylara verdiğimiz tepkilerden ibarettir. Yani duyu organlarından gelen bilgiler, beyinde bazı tepkimeleri tetikler ve bunun sonucunda, olaylara bazı tepkiler veririz.
Mesela eve normal bir şekilde geldiğinizde, içerideki herkesin ağladığını gördüğünüz anda, gözünüzden beyninize giden elektrokimyasal sinyaller anında beyni uyararak adrenalin salgılamanıza neden olur. Çünkü önceki deneyimlerinizden ötürü bilirsiniz ki insanların ağlaması, hele ki toplu ağlamalar olumsuz bir durumun habercisidir ve muhtemelen tehlike arz etmektedir. Bu olayı incelediğimizde, gözden gelen bilgilerin beyindeki farklı biyokimyasal tepkimeleri tetiklemesinin davranışlarımızı bir anda değiştirdiğini görebiliriz. Çünkü zaten davranışlar, "beynin tepkileri" olarak görülmelidir ve bu tepkiler en nihayetinde biyokimyasal tepkimelere dayandığına göre, bu tepkimeleri etkileyen her uyaran (gözden gelen bilgi gibi), davranışları etkileyecektir. Daha sonra, ağlayan kişilerle konuşmanız sonucunda çok sevdiğiniz bir akrabanızın öldüğünü duymanız, yani kulağınızdan gelen bilgilerin beyin tarafından değerlendirilip, değerlendirme sonucuna göre bir tepki verilmesi, davranışlarınızın farklı bir yönde gelişmesine sebep olacaktır. Yani akrabanızın ölümünü duymanızla birlikte, beyninizde korku, üzüntü ve strese sebep olacak kimyasallar üretilecektir. Çünkü beyin, dış etmenlere karşı kendini korumaya çalışır. Duyduğunuz olumsuz bir haber, sizin beyninizi doğrudan etkileyecek ve bu etki beyin tarafından dengelemeye çalışılacaktır. Yani beyin, hem etkilenen, hem etkileyen organdır.
Kaynaklar
- vikipedi, et al. Duygu. (14 Şubat 2021). Alındığı Tarih: 20 Nisan 2021. Alındığı Yer: vikipedi | Arşiv Bağlantısı
- vikipedi, et al. Davranış. (21 Mart 2021). Alındığı Tarih: 20 Nisan 2021. Alındığı Yer: vikipedi | Arşiv Bağlantısı