Çok faktörlü bir durum, önce diyetin enerji döngüsünü değiştirme eylemi olarak biyo etkilerini düşünmemiz gerekir.
Diyet, temelde aldığımız besin grubu, yeme zamanı ve yaşam şekli değişikliği olarak düşünülebilir. Destek alınan kişinin bilgi kapasitesine göre değişir. Bir uzmandan yardım alacak hale geldiğimiz yaşam biçimimizin değişmesinin gerekliliği söz konusu değilse, yardım aldığımız uzmanı sorgulamamız gerekir. Ya da biz bir süre diyet değişikliği yapıp yine eski yaşam şeklimize dönmeyi düşünüyorsak, kendi bakış açımızı sorgulamak durumundayız.
Öncelikle yıllarca sahip olduğumuz yeme alışkanlıklarını "diyet" ile aniden değiştirmek, artık listemizden çıkardığımız yiyeceklere karşı aşırı bir istekle sonuçlanır. Çünkü yıllardır benzer yeme alışkanlığının ürettiği bir mikrobiyata - flora mız oluşmuştur. Biz diyeti değiştirince bu bağırsak florası da aniden değişmeyecektir. Uzun zamandır yoğunluklu aldığımız besin grupları tarafından beslenen floraya ait mikroorganizmalar aniden aç kalınca, kendi ihtiyaç duydukları besinleri bize isteteceklerdir. Zaten damak tadı dediğimiz, çok sevdiğimiz yiyeceklerin mekanizması da böyledir. Küçükken oluşan flora ileride seveceğimiz (floranın bizden isteyeceği) yiyecekleri belirler. İşte aniden aç kalan mikroorganizma grubu nedeniyle çarptığımız arzu duvarı, yemek istediğimiz besinleri eskisinden de cazip hale getirir. Bu nokta bizim sınavımızın olduğu andır. Ve çoğu bireyin pes ettiği nokta. Oysa biraz dayanılabilirse, aç kalan mikroorganizma grubu bir süre sonra sizin yerinize pes edecektir. Bu kişiden kişiye değişen bir süreç olsa da, bu arzu duvarı bir süre sonra yıkılacak. Bunun farkında olmak gerekir. Özellikle beyaz ekmek gibi anlamsız ve yemeğin tadını bile bozan garip şeyleri arzulamak, akıllı bilinç sahibi bir canlı için garip bir çelişki. (Artık beyaz ekmeğin bir bağımlılık olduğunu biliyoruz - opiyat reseptörleri)
İşte arka planda oluşan floraya bağlı yüksek arzu, bize psikolojik baskı da yapıyor. --Ben sevdiğim yiyecekleri yemeyince de mutsuz oluyorum--- dar alanında kalabiliyor bireyler. Oysa bu kendi yorumumuz ve yenilgimizi örtbas etme biçimimiz. Vücudumuz ihtiyaç duymasa da, mikroorganizma ordusu ihtiyaç duyuyor kısaca. Ve genellikle de kültürel geleneksel olarak baskın yiyecek grupları basit karbonhidratlar olduğu için, arzu duvarını da bunlar oluşturuyor. Yani vücudum istiyor, o nedenle yiyorum gibi arkasına saklandığımız bahanelerin kaynağı bile biziz. Bu nedenle yeme şekli çok önemlidir, gelecekte oluşacak hastalıkların mimarı da biziz, yaşlanma sürecinin hızını belirleyen de. Basit karbonhidrat, alkol ve sigara gibi faktörler hayatımızda olduğu sürece varlık nedenimizi, kendi değerimizi, hayatla ilişkimizi sorgulamak zorundayız. Bunlar kendimizle olan farkındalık ve keşif boşluğunu doldurmaya çalıştığımız mezar kazıcılarımız ve biz onlara yıllarca bu şekilde maaş ödemiş oluyoruz.
Kaynaklar
- Antonina Orlando. Hypertension In Children: Role Of Obesity, Simple Carbohydrates, And Uric Acid. (20 Eylül 2021). Alındığı Tarih: 20 Eylül 2021. Alındığı Yer: www.frontiersin.org | Arşiv Bağlantısı