Eşeyli üreme getirdiği genetik çeşitlilik ve hayatta kalma oranını yükseltmek gibi artılarına rağmen çok güç bir evrimsel proses. Eşeyli üreme de canlılık gibi ilk denizlerde başlıyor. Hidra tipi hem eşeyli hem tomurcuklanmayla üreyen; koşullar eğer stabilse tomurcuklanarak ortam zorlaştıysa eşeyli olarak üreyen canlılardan midye gibi erişkinlerin kayalara veya deniz dibine yapışık yaşarken yumurta ve spermin suya salındığı ve tesadüfen birbirlerini bulduğu bir yönteme evriliyor. Bu aşamada dişi için de erkek için de fazla yük ve sorumluluk yok. Ama yumurta da sperm de çok küçük boyutta ve çok sayıda üretiliyor.
Ikinci adım; yumurtanın biraz büyüdüğü ve uzun süre dayanabilecek besin depolamaya başladığı bununla birlikte daha az sayıda üretildiği ve spermin de yumurtayı aramak için yüzmeye başladığı bunun için kuyruk geliştirdiği bir evre. Sperm hala küçük ve çok sayıda üretiliyor.
Bundan sonraki aşama da çiftleşmenin garanti altına alınması; dişi ve erkek çiftleşmek için hareket edip birbirini bulması ve çiftleşmenin kapalı bir sistemde gerçekleşmesi, çiftleşme kesesi, vajina vs.. gibi. Burda dengeler değişmeye başlıyor. Dişinin yumurtaya yatırım yapması, embriyo ve bebeğin taşınması, beslenmesi gibi sorumluluk ve yük biniyor. Milyarlarca yıl spermin çok sayıda üretilmesi yönünde ilerleyen evrim yumurtanın korunduğu ve dişinin sorumluluğunun arttığı yeni sistemde geri evrilmiyor ve çok sayıda sperm üretilmeye devam ediyor.
Bu dengesizlik değişik durumlar yaratıyor. Cinsel davranışımızın biyolojik temeli, cinsel dimorfizm ve testis boyundan da okunabiliyor. Bu açıdan, tek eşli gibbonlar, çok eşli şempazeler ve harem kuran gorillerin ortalarındayız. Muhtemelen fırsat buldukça çok eşli davranış sergileriz, ama bunu kurallı ve aile birimine dayalı topluluklarda uç noktaya götürmek sürdürülebilir değildir; ki bahsi geçen kurallar, kalabalıklaşabilmemizin kilit taşı durumunda. Tahminen bu sayede -rahat dönemlerde ailelerin uysal erkekleri tercih etmesiyle- türümüzün evcilleşmesi hızlandı. Ancak bastırılan saldırganlık da zaman zaman grubun çıkarları açısından işlevsel olabildiğinden, saldırganlık, kural tanımazlık (ve çok eşlilik) hiçbir zaman kaybolmadı.
Sosyal tek eşlilik, bir dönem işbölümüne (çocuk bakımı, av, yiyecek yetiştirme, alet yapımı vb.) dayalı bağımlılık olarak ortaya çıktı (avcı-toplayıcılık, komünal toplum). Daha sonra kadının erkeğe ait olduğu dönem geldi (tarıma dayalı devletler, dinler, kölecilik). Çiftlerin birbiri üzerinde mülkiyet hakkı iddia etmesi ise oldukça yeni bir gelişme (kabaca kadınların da mülk edinme ve oy verme hakkı elde etmesiyle beraber). Bu, biraz da modern kent koşulları ve hukukun zorlamasıyla ilgili, çünkü kentlerde boşanma durumunda ailenin geleceği belirsizleşiyor. Kadın belki ailesinden biraz daha bağımsız eş seçebiliyor, ama boşanır veya terk edilirse, ailesinden destek alması da zorlaşıyor. İki tarafı özgürleştirmek için daha fazla sosyal kaynak seferber edilmesi gerektiğinden, özel mülkiyete dayalı ekonomilerde, iki tarafı birbirinin mülküne dönüştürmek daha pratik, ancak mutluluk getireceği tartışılır. Bu noktada artık "kültürel ve hukuki açıdan tek eşli" olduğumuz söylenebilir. Medeni hukuk ile Islam Hukuku ile ilgili farklılık/tutarsızlıklar ekonomik ve mülkiyet konusundaki günümüz değerlerinin farklılaşmasından kaynaklanıyor.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Robert Wyman Yale University Course &Quot;Global Problems Of Population Growth&Quot;. (6 Eylül 2020). Alındığı Tarih: 6 Eylül 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı