Virüsler hücre dışı ortamlarda tam olarak canlılık özelliği göstermezler çünkü.
Virüslerin bir yaşam biçimi olup olmadığı ya da canlı organizmalarla etkileşime girip girmedikleri konusunda farklı görüşler mevcuttur. Virüsler "yaşamın kıyısındaki organizmalar" olarak tanımlanmışlardır,[8] genler, doğal seçilim yoluyla evrim, ve öz-montaj yoluyla kendilerinin birden çok kopyasını yeniden oluşturarak organizmalardakine benzer özelliklere sahiptir. Genleri olmasına rağmen, genellikle yaşamın temel birimi olarak görülen bir hücresel yapıya sahip değillerdir. Virüsler kendi metabolizmalarına sahip değillerdir ve yeni ürünler üretmek için konak hücrelere ihtiyaç duyarlar.(vikipedi)
Aslına bakarsak evet senin dediğin gibi bir metabolizmaya sahip olmadıkları için canlı sınıflandırmasına dahil değiller ancak buradaki canlı kalma süresinden kasıt muhtemelen protein ve genetik yapılarının hangi yüzeyde ne kadar sürede bozulduğudur. İyi günler dilerim.
Hayatta kalır ifadesi aslında sıklıkla bulaşma yeteneğine sahip anlamında kullanılıyor- ingilizce'de viable sözcüğü ile karşılanıyor. Virüslerin canlı olup olmaması da aslında oldukça rastgele tanımlanmış bir kavram.
Bu makalelerde ölçülen aslında virüsün yüzde kaçının belirli bir süreden sonra hala bulaşma yeteneğine sahip olduğu - genellikle titrasyon yöntemiyle ölçülüyor. Bu yeteneğin kaybının pek çok sebebi olabilir - virüsün DNA ve protein denature olabilir (UV, işi ya da diğer enerji kaynatları yüzünden), ya da bazı virüslerin dışında bulunan yağ zarı çözülebilir. Bu yeteneğin kaybı geri dönüşümü olmayan bir süreç olduğu için aslında bizim aklımızdaki yaşam/ölüm kavramıyla oldukça örtüşüyor.
Virüslerin bu "viable" oldukları süreçler büyük farklılıklar gösterebilir. Mesela Çiçek hastalığı belki de sınırsız süreler de kendini koruyabiliyor. Ama Grip ve Coronovirüslerin -ömür demek istemiyorum- çok daha kısa etkin süreleri var.
Yabancı yayınlarda virüsün ya da virüs genetik maddesinin (RNA) "saptanması" şeklinde ifade edilmekte genellikle.
Hayatta kalır ifadesi konusunda dilimizde yanlış bir kullanım söz konusu gibi görünse de bazen kullanılan dili genel populasyonun anlayacağı seviyeye çekmek gibi stratejiler de izlenebiliyor.
Doğrusunu bildikten sonra bilimsel kaynaklarda rastlamadığımız sürece sıkıntı olmaz diye düşünüyorum.
Konu ile alakalı verilerin paylaşıldığı makaleyi paylaşıyorum.