Soruya cevap üretebilmek için konuyu temelde iki başlık altında toplayabiliriz.
1-) Her iki savaşın başlangıcı ve amaçlarının karşılaştırılması: Dönemin Osmanlı yönetimi 1. Dünya Savaşında ittifak devletlerinden (Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Bulgaristan Krallığı) yana taraf olmuştur ve ilk saldırıyı da itilaf devletleri tarafında olan Rusya İmparatorluğuna devşirdiği iki Alman zırhlısı ile yapmıştır. Dönemin Osmanlı yönetiminin itilaf devletlerinden yana tavır almasının pek çok haklı nedeni olabilir; İngilizlerin Osmanlı yönetiminde olan Ortadoğu'daki faaliyetleri, balkan savaşlarında kaybedilen toprakların ve prestijin geri kazanılması v.s. Neticede taraf olmayı seçmiş ve ilk saldırıyı da biz başlattığımıza göre itilaf devletlerinin bu durumu hoşgörü ile karşılamasını bekleyemeyiz. Çanakkale savaşlarının itilaf devletleri açısından iki önemli nedeni vardır: Birincisi boğazlardan hızlıca girerek İstanbul'un işgali ve Osmanlı'nın savaşta devre dışı bırakılması, ikincisi Almanlar ile Savaşan ve çok zor durumda olan Rusya İmparatorluğuna yardım ve destek sağlanması (konumuz dışı ama Çanakkale savaşları kaybedilseydi Rusya İmparatorluğunda 1917 Ekim devrimi gerçekleşmeyebilirdi).
Kurtuluş savaşı ayakta kalmaya çalışan bir ulusun işgal edilen vatanını tekrar kazanmak için verilmiştir. Mondros Ateşkes Antlaşmasının maddeleri zaten yeterince ağırken, Sevr Antlaşması gibi bir ulusun tarih sayfasına gömülmesini sağlayan maddeleri zorla dayatılmıştır. Bu antlaşmaya uygun olarak (her nedense savaşı kaybeden diğer itilaf devletlerinin başına gelmeyenler bizlerin başına gelmiştir) bir takım bahaneler gösterilerek (azınlıkların haklarının korunması, saldırı altında olmaları v.s.)Anadolu işgal edilmiştir.
Her iki savaşın amacı birbirinden çok farklıdır: 1. Dünya Savaşında çıkarlar uğruna yapılmış çatışmalar söz konusu iken, diğerinde tam bir işgal ve bir ulusu yok etme güdüsü vardır.
2-) Yaşanmışlıklar ve sonuçları: İngilizlerin desteği ile dönemin Yunan yönetimi, tarihi geçmişi de bahane göstererek, Ege bölgesinin tamamını işgal etmiş, işgal etmekle kalmamış bölgede Türk Milletinin varlığını yok etmek veya Anadolu'nun içlerine göç etmeleri için insanlık dışı (katliamlar, tecavüzler, köylerin yakılması) eylemlerde bulunmuşlardır. Amaçları ise bölge halkını sindirmek, iç bölgelere göndermek, yani etnik temizlik yaparak bölgede demografik yapıyı değiştirmektir. Bu durum her iki ulus arasında derin bir nefretin ortaya çıkmasına neden olmuştur, öyle ki savaş sonrasında karşılıklı mübadeleler ile Anadolu'da bulunan Rum azınlıklar ile Yunan bölgesinde kalan Türkler kendi ülkelerine gönderilmiştir.
Genel hatları ile hal böyleyken; Kurtuluş Savaşı esnasında Ege ve İç Ege bölgesinde savaşırken ölmüş Yunan askerleri için yapılmış bir anıt göremezsiniz.