Vegan hareketin özünde eleştirdiği/irdelediği hayvan ürünlerinin otomasyon üretimidir. 19. yy'in sonlarindan beri sığırcılık, tavukçuluk, yumurta tavukçuluğu gibi alanlarda "endüstriyel hayvancılık" dediğimiz bir yonelim başladı. Arada yaşanan savaşlar, kıtlıklar, politik değişimler içinde toplumlara iyi ve ucuz protein kaynağı sağlamak açısından yarar sağadı fakat Bugün, 100 yıl sonra dönüp baktığımızda artılarını ve eksilerini görebiliyoruz.
En başta birçok insan vicdanen endüstriyel hayvancılığı reddediyor.
Ikinci bir nokta Dünya'nın her yerinde sütün aynı şekilde alınmadığı. Hindistan ineği kutsal buluyor. Hindistan'da büyük oranda hayvansal gida tuketilmiyor. Inek yerine manda sutu ve manda sutunden yapilmis ghee dedikleri bir çeşit tereyağ yaygın. Çin'de kalsiyum kaynağı soya, soya sütü, bean chord gibi bitkisel ürünler. Ayrıca Akdeniz'de keçi ve koyun sütü ve ürünleri, Arap ülkelerinde deve sütü ve ürünleri, Iskandinav ülkelerinde geyik sütü ve ürünleri sevilerek tüketiliyor. Bizim kültürümüzde de köy yumurtası, köy tereyağı daha makbul görülür.
Endüstriyel hayvancılık ucuza kaliteli protein üretmek ve büyük nüfusları doyurmak işini yerine getirebiliyor ama eksileri de yok değil. Bu üretimin gereği olan hayvansal yem üretimi Dünya tarım alanlarının 3/4'ünü kaplıyor. Toplu hayvan yetiştiriciliğinde salgın hastalıklar hayvanlar arasında çok hızlı yayıldığı için yetiştiricilikte çok izole ortamlar ve sıklıkla ek gıda, antibiyotik, ilaç uygulamaları ortaya çıkıyor. Bunun da ürüne sirayet ettiğini görüyoruz.
Veganlık biraz da bu endüstriyel hayvancılığa hatta topyekün hayvanların tüketilmesine talebi düşürüp farkli protein gida kaynaklarini bilinir kilmayi ve ekili alanlari yine insan hizmetine sunmayi hedefliyor.