Bir önceki cevabı yazan kardeşimizin denge ile ilgili yazdıkları doğru ancak eksik kısmı tamamlamak isterim. Beynimiz, vücudun dengesini 3 sistemden gelen sinyalleri ortak olarak degerlendirerek sağlar. İlk sistem gözden gelen görüntü sinyalleridir. İkinci sistem iç kulakta yer alan yarım daire kanalları sisteminde hem otolit denilen taşlarla sağlanan yer çekimi algısı, hem de kanalların içinde yer alan sıvının etkilediği mikroskobik tüyler ile birlikte baş pozisyonu algısıdır. Üçüncu sistem ise boyundan, vücuttan ve ayaklardan gelen sinyallerdir (Derin duyu algısı). Bu 3 sistemden gelen veriler kabaca beyin ve beyinciğin beraber çalışması ile birleştirilerek işlenir.
Baş dönmesi denilen durum aslında bir çeşit illüzyondur. Yani gerçekte başımızı döndürmediğimiz halde dönüyormuş gibi algılarız. En basit örneği şu şekilde verebiliriz: Olduğunuz yerde sağa dönmeye başlarsanız, sol iç kulağinizdaki denge organınızdan beyninize dönme sinyali gider. Aynı anda gözünüzden gelen görüntüler ve ayaklarınızın yaptığı hateket de bu sinyali doğrular. Ancak dönme hızı çok artarsa, artık bilgilerin doğru işlenmesi imkansız hale geleceği için baş dönmesi illüzyonu ortaya çıkar. Ayrıca dönme eylemi sonlandırıldığı halde hala dönüyormuş gibi hissetmenin nedeni ise göz ve ayaklardan gelen sinyallerin kesildiği halde, yarım daire kanallarındaki sıvının hareketinin devam etmesi nedeniyle kanallardan gelen sinyalin bir süre daha devam etmesidir. [1]
Soruya geri dönersek eğer, balerinlerde ya da örneğin mevlevi dervişlerinde, uzun süreler boyunca bu şekilde hareketlerin tekrar edilmesi sonucunda denge sistemi sinyallerin daha doğru işlenmesi yönünde uyum sağlamaya başlar. Bu duruma yer çekimi için uzun süreler boyunca çalışan astronotları da örnek gosterebiliriz.