Bilinçaltının varlığını veya işlevini sorgulatan bazı durumlar mevcut -örneğin rüyalar, hipnoz, anesteziye bağlı olarak "bilincin" etkin olmadığı durumlar-. Bu durumlar, bilinçaltı denen kavramın, beynin kapasitesini küçümsediğimiz veya bu kapasitenin boyutlarından haberdar olmadığımız için ortaya atılmış bir kavram olduğunu düşündürüyor.
Çocukluğumuzda sahip olduğumuz hatıraların çoğu bilinçaltında saklandığı için bilinçaltı esasen zihnimizdir. Beynimizde ayrı bir fiziksel konumu yoktur.
Geçmiş yaşam deneyimleri, rüyalar vb. Bunun bir parçasıdır. Anne karnından itibaren bilinçaltımız depolamaya başlar ve 0-7 yaş arası %70'imizi oluşturur.
Psikolojide hipnozu yaparken cevap veren zihin tüm hatıraları sakladığı için bilinçaltı zihindir.
Verdiğimiz cevaplar, bilinçaltı zihnimizde depolanan hisler, inançlar, denediğiniz her şeyde ne kadar başarılı olduğunuz üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Bilinçaltı zihin, inandığınız her şeyin - kötü ya da iyi - doğru olduğunu kanıtlamak için durumları ve koşulları yaratır, tüm doğru insanları bulur.
Örneğin: Dünyanın kötülerin öne çıktığı ve iyi kalpli insanın her zaman aşağıya çekildiği sefil bir yer olduğunu düşünüyorsanız - o zaman elde edeceğiniz kanıt budur. Öte yandan, güvende ve güvende olduğunuzu düşünüyorsanız ve algıladığınız tüm sorunların çözümleri zamanında size görünür hale gelirse, o zaman dünyanız da tam olarak bu şekilde olacaktır - tıpkı geri yansıyan bir ayna gibi . Aklımızın muhteşem gücü budur.
Tüm verdiğimiz tepkilerin, reflekslerin şu anki durumumuzun mimarı bilinçaltıdır.
Freud bilinç kavramını Topografik kuramında açıklamıştır. Bilinçlilik düzeylerine yer veren kuramın “topografik" olarak adlandırılmasının sebebi ise ruhsal yapının buzdağına benzetilmesidir. Buzdağının; görünen kısmı bilince, suyun altında kalıp az görünen kısmı bilinç öncesine, suyun derinlikleri yani hiç görünmeyen kısmı ise bilinçdışına (bilinç altı) benzetilmiştir.
Bilinç; farkında olduğumuz, yaşantılarımızın bulunduğu yerdir. Bedensel algıları, düşünce süreçlerini, heyecansal durumları ve farkında olarak, isteyerek yaptığımız davranışları kapsar. Örneğin sizin şu an bu yazıyı okumanız gibi.
Bilinç öncesi bireyin kısmen farkında olduğu davranışlardır. Direkt olarak bilinçte olmayan fakat üzerinde biraz durulup düşünüldüğünde hatırlayabildiğimiz duygu, düşünce ve davranışların saklandığı bilinç düzeyidir. Toplumsal yaşamda bireyin "dilimin ucunda" dediği ve zorlanarak hatırladığı durumlar bu düzeydedir.
Bilinç altı/dışı ise ruhsal yapımızın en alt katmanını oluşturur. Farkında olmadığımız bütün istek , duygu , davranışlarımızı içeren ve onları yönlendiren bilinçlilik düzeyidir. Bilinçaltında var olan bazı durumlar ve yaşantılar ,farklı yollarla burada depolanmıştır. Yani zihnimizin çöp kutusudur diyebiliriz. Ya da daha halk ağzıyla "işimize gelmeyen durumları biriktirdiğimiz yer"dir. Bu düzey günlük yaşamımızdaki davranışlarımızı etkiler ve Freud'a göre kişilik büyük ölçüde bilinçdışındaki çatışmalardan ibarettir. Buraya atılan hatıralar/bilgiler özel tekniklerle gün yüzüne çıkartılır (rüya, serbest çağrışımi hipnoz). Bu yüzden bilinçdışı buzdağının görünmeyen kısmına benzetilir zaten. Dil sürçmeleri, iğneleyici şakalar bu düzeydedir.
Görselde durum daha da net özetlenmiştir.