Bilim, ahlaklı olmamız gerektiğini elbette söyler. Sorunuzda örneklediğiniz, bilimin ahlakı açıklayamayacağı ve bir çocuğu öldürmememiz gerektiği konusunun bilimle açıklanamayacağı iddiası hayli zayıf ve kendi içinde tutarsız bir iddia. Bunu uzuuun uzun açıklayabiliriz.
Birincisi ahlak, toplumsal dinamikler için gerekli bir olgu. İnsanlar yerleşik hayata geçince bir arada yaşamanın dinamiklerini inşa ettiler ve uyum içinde yaşama gereklilikleri ortaya çıktı. Gayet basit, bunun açıklanamayacak neyi var ki? Bir çocuğu neden öldürmeyeyim sorusu, neredeyse saçma seviyesinde bir soru. En başta "niye öldüresin?" diye soruya soruyla karşılık vermek lazım ama illa cevap isteniyorsa da bir çok cevap verilebilir. Ama bu soruyu, konuyu açıklayan bir odak olarak gören biri muhtemelen hiç bir cevabı kabul etmeyecektir ve illa sonunda bir cezalandırma, bir ilahi adalet baskısı gerektiğini iddia edecektir. O kişinin görmekten kaçındığı gerçek şu ki bir çocuğu öldürmekte bir beis görmeyen kişiyi, ilahi adalet baskısı da durdurmaz. Dünyadaki suç oranlarına, cinayetlere, hırsızlıklara bakılırsa eldeki istatistikler, inanç sistemlerinin insanları suçtan hiç de uzaklaştırmadığını gösteriyor.
Verilebileceğini düşündüğüm cevapların ilk akla geleni şu: Toplumlarda insanların uyum içinde yaşamasının ilk gerekliliklerinden biri, birbirlerinin temel haklarına saygı duymalarıdır. En temel hak ise yaşama hakkıdır. Hiç kimse kimsenin hayatını ondan alamaz. Toplumlar buna izin veremez. Verirlerse hiç kimsenin hayatı güvende olamaz ve o toplumda hiç kimse huzur ve güven içinde yaşayamaz. Ve bu hakka ve gerekliliğe saygı duymayan, uyum sağlamayan bireyleri de haklı olarak toplum kabul etmez, başka zararlara sebep olmasın diye yalıtır ve bu hakkı insanlar kendisinde görmesin diye o kişiyi cezalandırır. Bu açıklamanın neresi zor, neresi anlaşılmaz acaba? Ve ötesinde bu açıklamanın ateizmle, inançla, dinle, tanrıyla ne ilgisi var ki? Çok açık ve net değil mi?
Bu meselenin sosyal tarafı. Felsefi olarak zaten duygular, empati, evrimsel eşlik ve kendi türüne duyulan yakınlık vs. gibi başka bir çok başlık altında konu açıklanabilir.
Bir yandan da her zaman, genel kabullerin dışında bireyler olacaktır ve onların kabul edilmez, bu bahsettiğimiz esasları umursamayan yaklaşımları da karşımıza gelecektir ama bu bireyleri yolda tutan şey de ilahi adalet duygusu ve tanrı inancı olmaz, olmamıştır. Eğer öyle olsaydı dediğim gibi inananların suça eğilimleri daha düşük olurdu. Ama dünyaya baktığımızda böyle bir dağılım görmüyoruz.
Ateizm-ahlak bağıntısı, inananların sıkça üzerinde durduğu ve ateistlerin ahlaklı olamayacakları gibi garip bir inanışta oldukları bir konu. Böyle bir şey yok. Hatta ateistler, ahlaklı olmak için ilahi bir baskıya ve cezalandırma sistemine dahi ihtiyaç duymayan ve belki de bu nedenle inananlardan daha ahlaklı oldukları iddia edilebilecek bireyler. Ve inananların, "ateistler ahlaklı olamaz" iddiasının altında belki de bu gerçek üzerine duydukları rahatsızlık var. Çünkü tanrı inancı ve din temelli ahlak inananları yolda tutamaz iken ateistler nasıl sadece kendi vicdanlarından gelen ahlaki dürtülerle bu kadar ahlaki olabiliyorlar sorusu gerçekten inananlar için düşündürücü hatta rahatsız edici olsa gerek...
Umarım açıklayıcı olabilmişimdir. Sağlıcakla...