Duke Üniversitesi araştırmacıları yetişkin insan beyninde yeni bir nöron türü buldu. “Gençleştirici nöronlar” kök hücrelere yeni beyin hücreleri üretmesini söylüyor. Bu da beynimizin kendini onarma kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor.
İnsan beyniyle ilgili klasik görüş nöronların kendini yenilemeden yaşlanarak öldüğü yönündeydi. Nitekim yaşlılarda Alzheimer hastalığı ve bunama görülüyor, yani genç nöronlar eskilerin yerini alarak beynimizi gençleştirmiyor.
Kafa travması geçiren hastalarda da benzer bir durum söz konusu. Beyindeki sağlam bölgeler hasarlı yerlerin fonksiyonlarını devralıyor (görme, yazma, okuma vb.). Ancak hasarlı dokular tümüyle iyileşmiyor. Bundan yola çıkan doktorlar 20 yıl önce insana maksimum 160 yıl ömür biçtiler. Çünkü nöronların ömrünün 160 yıl olduğunu biliyorlardı.[1]
Yani sinir hücrelerinin ömrü kendini yenileme kapasitesiyle ilgilidir. Sinir hücrelerinin kendini yenilemesi tek başına hastalıklara etkili olmayabilir çünkü hem vücuta bağlı hemde zihinsel yenilenme gereklidir. Bunun vücudumuzdaki diğer hücrelerin ömrüyle bağlantısı bu konudaki araştırmalara ışık tutacaktır. Örneğin kalp kası hücresinin ömrü 40 yıl olarak bilinmektedir . Beyin hücrelerinin kendini yenileme mekanizması üzerine yapılan araştırmalar gelecekte kalp kası hücresinin ömrünü uzatacak çalışmaları sağlarsa yaşlandıkça ortaya çıkan hastalıkların azaltılması olasılığı artmış olacaktır.
Sorunuza özet olarak sinir hücrelerinin ömrü ne kadar yenilenebileceğinin kapasitesidir. Ve dokuların yenilenmesi demek hücre ölümü ve doğması anlamına da geleceği için doğrudan hastalıkları önleyici bir faktör olmayabilir.
1“Identification of distinct ChAT+ neurons and activity-dependent control of postnatal SVZ neurogenesis,” Patricia Paez-Gonzales, Brent Asrican, Erica Rodriguez, Chay T. Kuo. Nature Neuroscience Advance Online, June 1, 2014. DOI: 10.1038/nn.3734
Kaynaklar
- P. Paez-Gonzalez, et al. (2014). Identification Of Distinct Chat+ Neurons And Activity-Dependent Control Of Postnatal Svz Neurogenesis. Nature Neuroscience, sf: 934-942. doi: 10.1038/nn.3734. | Arşiv Bağlantısı