Merhabalar.
Sorunuza öncelikle kitabın ortasından cevap vermek isterim: ''Elbette ki vardır.''
Bugün, Batı'yı Batı yapan durum aslında tam olarak budur. Kolektif anlayıştan uzaklaşarak bireye önem verilmesi aydınlanmanın önünü açmıştır. Dünya tarihine baktığınızda insanlığı bugüne ulaştıran gelişmelerin kalabalıklar tarafından değil tek tek kişiler tarafından öne sürüldüğüne şahit olursunuz. Toplumun genel kabullerini kişisel hayatında yıkabilen, onlardan uzak durabilen ve onları eleştirebilen kişiler ilerlemenin önünü açmışlardır. Bireysel bir gelişmeden ancak kişiler, akıllarını bir başkasının ya da toplumun egemenliğinden kurtardığında söz edilebilir. Şahsî kanaatim kalabalıkların daima ilerlemeye, aydınlanmaya ve inkişafa ket vurduğu yönündedir. Üzerinde yaşadığımız gezegene ve dolayısıyla evrene fikirleriyle, eserleriyle, mücadeleleriyle katkı sağlamış her bireyin yadsınamaz bir önemi vardır.
Tıpkı bilim dünyasında olduğu gibi her filozof, kendinden öncekilere bir eleştiri getirerek felsefesini (bilimde bu durum teori olarak karşımıza çıkar) inşa etmiştir. Örneğin modern felsefede Hegel, Schopenhauer, Fichte, Schelling; gibi isimler Kant'ı temel alarak onu doğrulayarak ya da yanlışlayarak felsefelerini geliştirmilerdir.
Antik Yunan'dan bugüne filozofların ortak noktalarını şöyle sıralayabilirim:
Tabii ki bu maddeler uzatılabilir. Fakat bu maddeler içinden de birçok alt maddenin çıkarılabileceği kanaatindeyim. Platon'un da dediği gibi: ''Kalabalıkları felsefî olarak aydınlatmak imkânsızdır.'' Birey olarak kendi irademizi kullanmadıkça kabalıklar içinde önemsiz olacağımız şüphesizdir. Kişi ancak kendi iradesini kullanarak hür ve onurlu bir yaşam sürebilir diye düşünmekteyim.