En baştaki söylem " bana göre" doğru değil. Bu yüzden ortada bir paradoks görmüyorum. Şöyle ki; Başkaları tarafından beğenilmek için, kendimizi beğenmemiz gerekmiyor. İnsanın kendisini beğenmemesinin sebebi ise başkaları değil, ta kendisidir.
En baştaki söylem " bana göre" doğru değil. Bu yüzden ortada bir paradoks görmüyorum. Şöyle ki; Başkaları tarafından beğenilmek için, kendimizi beğenmemiz gerekmiyor. İnsanın kendisini beğenmemesinin sebebi ise başkaları değil, ta kendisidir.
Bırak seni beğenmeyen aynalar derdine yansın, şimdi hak edilmiş kahve zamanı!
Kendimizde ve dışımızdaki insanlarda, hatta nesnelerde kusur aramaya kalkarsak o kadar çok buluruz ki. Fakat emin olabiliriz ki tersi de o kadar çoktur… Tıpkı yarıya kadar dolu bir bardağa nereden ve nasıl baktığımıza göre değişen durum gibi. Yarısı boş veya yarıya kadar dolu şeklinde…
İnsanın kendini beğenmesi yahut beğenmemesi bundan farklı değil. Kendilerini beğenen hatta kendilerine hayran insanlara baktığınızda bazılarının sizden benden çok da farklı olmadıklarını, hatta fiziksel ve zihinsel olarak daha geride bile olduklarını görmeniz işten bile değil.
Burada mesele kimin hangi özelliklere sahip olup olmadığı değil, sahip oldukları ile ne denli barışık olduğudur. Şayet bu denge ve iç barış unsuru olmasa idi, sizin beğenilme kriterlerinize göre bile çevrenizdeki sayısız insanın tarifi imkansız bir mutsuzluk içinde debelenmesi gerekir. Biraz dikkatli baksanız bunun ne denli sınırlı olduğunu göreceksiniz.
Peki durum bu iken neden tam tersi bu kriterlere sahip yığınca insan , küçük yahut büyük kendi dünyalarında bu denli mutlu olabiliyor, kendini beğenebiliyor ve geleceğe umutla bakabiliyor. Hatta ötesi, başkalarına da umut olabiliyor. Sihir iç barışta…
İç barış yukarıda ifade edildiği üzere bir sihir değildir. Bir karar verebilmektir. Var olan her şeyin değerli olduğuna ve her varlığın kendi değerini ancak kendisinin var edebileceğine kani olmaktır.
Zira insanın yaşayabileceği ve iyi ki varım dedirten en büyük mutluluk bir işe yaramanın verdiği mutluluktur. Çünkü o ona her daim var ve önemli olduğunu hatırlatır.
Beğenilme bu var oluşun karşı taraflarca da kabul görmesinden başka bir şey değildir. Yaşamda çokça beğenilen insanlara genel olarak baktığınızda göreceğiniz şey asla ve asla dış görünüm, fiziksel ölçüler vb. değildir. Hep bu işe yarama (hem kendinin hem de başkalarının) olgusunun bize verdiği öz güven, bu öz güvene dayalı öz saygı ve hak edilmiş olarak karşıdan bize sevgi, saygı ve güven olarak yansıyan beğenilmedir.
Burada hiçbir paradoks yoktur. Özne biziz, yaşam bizim ve bunun üzerinden toplumsal yapı içinde ne denli var olacağımızın kararını verecek olan bizden başkası değildir.
Kendimizi en beğenmediğimiz zamanlarda bile bu minvalde bir pratik sergilediğimizde ve biraz dikkatli bir gözlem yaparsak, aslında bizi beğenen insanların zannettiğimizden kat kat fazla olduğunu rahatlıkla görebiliriz.
Ancak burada mesele illaki kendimizi belli birilerine beğendirmek ise ve bunu başaramadığımız için kendimize küsüp iç barışımızı zedeleyecek şekilde bunu mesele yapıyor isek önerim şudur: zorla güzellik olmaz diyerek bizi beğenmeyene el sallamak ve kaldığımız yerden yaşama doyasıya ve sımsıkı sarılarak devam etmektir.
Zira uhrevi alemde ezeli, ebedi ve kusursuz olanın bile beğenmeyeni-sevmeyeni varken hem herkes bizi beğenmek zorunda değil hem de ve daha önemlisi kendimizi herkese beğendirmek zorunda da değiliz. Mesele, bir yere bakarken yahut bir varlığa değer biçerken (kendimiz dahil) tartımızın artıya mı eksiye mi dönük oluşudur.
Haliyle her artıya dönük varoluş arttırmaya ve her eksiye dönük varoluş eksiltmeye eğilimlidir. İpimizin ucunu artıdan yana tutup çektiğimizde ne denli kolay büyüdüğüne şaşarak tanık olmamız işten bile değil. Deneyin ne denli kolay olduğunu göreceksiniz. Bu alanda bu denli cesurca soru soracak ve içten bir paylaşımda bulunacak birini beğenmeyen aynalar bırakın kendi derdine yansın.
Kendini beğenmeyen hiç kimseyi beğenemez. Kendini sevmeyen hiç kimseyi sevemez. Buna itiraz yok ise tersine neden olsun. Bir kişiyi ve ya nesneyi dahi beğeniyorsak kendimizi beğeniyoruzdur. Bir kişiyi veya nesneyi dahi sevebiliyorsak kendimizi de seviyoruz demektir. Ben böyle duydum, böyle gördüm, böyle deneyimledim ve böyle yaşıyorum. Artı ve farklı hiçbir özelliğim de yok. İnsanım hepsi bu…Şimdi hak edilmiş bir kahve zamanı. De haydi…
(Not: Bu içerik deneyimden ibarettir. Bilimsel bir temel dayandığı iddiası yoktur.)
Bu paradoksu aşmanın yolu kelimelerden geçiyor. Önek olarak insanlar seni aptal buluyor, ama den aptallığın ne olduğunu biliyorsun o yüzden de kendini aptal olarak değerlendirmiyorsun. Çevrenin sana aşıladığı değerlerden kendine uygun (yani kendince doğru ) olanları seçtikten sonra, o değerlere uygun bir hayat yaşamaya başladığını sürece kendini beğenebilirsin. Hayattaki her değerin göreceli olduğunu anlayıp kendince en doğru olana uyduktan sonra, kendini beğenmemek ikiyüzlülük olurdu.