Başararak!
Başarabileceğimiz yerden başlayarak. Hedeflerimizi azar zara büyüterek ve gerçekliğimizi hesaba katarak. Danışarak, yardım alarak, ortaklaşarak ve çok çalışarak…
Tabi her şeyden önce “o lanet fobiye” teslim olmayarak.
Korku canlılığa- bize özgüdür, korkabiliriz.
Kaygı da öyle.
Hayal kırıklığı, hüsran, bıkkınlık, mutsuzluk. Say say bitmez. Hepsi bize özgü ve olağan duygulardır. Fobiler de öyle…
Bana sorarsan;
1. Yalnız değilsin ve bu bir tek sana özgü bir durum değil.
2. Olağandır ve aşılabilir.
3. Her duyguyu yaşa fakat hiç birine teslim olma, üstüne üstüne yürü.
4. Sağına soluna dikkatlice bakarsan senin gibi sayısız insan görürsün, onlarla ortaklaş.
5. “Acele işe şeytan karışır” yavaş yavaş.
6. “Atlas” gibi dünyayı tek başımıza sırtlanmak zorunda değiliz.
Başarı bizi aşanı yaratmak değil (ki akla uygun da değil), kabımızı doldurabilmektir. Bu nedenle başarıda herkesin hedef çıtası kendine göredir.
Her seferinde ve akla uygun olarak bu çıtayı bir önceki yerden yeni ve daha yüksek bir yere , milim düzeyinde bile olsa taşıyabilmişsek başarılıyız demektir.
Not: İşe yarayanlar işe, işe yaramayanlar ise doğrudan çöpe. Herkesin bu alanda söyleyeceği ya kendi deneyimleri ve ya genel geçer bilimsel bilgiler ile ilgilidir ve sadece örnektir. Kapıyı açıp girmek senin işin.
Hem atalarımız ne demiş: “Engeller, aşılmak içindir.” (Uydurdum, atalarımız böyle bir şey dememiş. Gülücük)