Konuyu Kur'an ayeti, rivayet edilen hadisler, NASA'nın sözde açıklaması ve gerçekte ne olmuş olabileceği şeklinde 4 başlık altında incelecek olursak:
1. Kur'an Ayeti [1]
Ay’ın yarılması olayına Kur’an’dan delil olarak Kamer Suresi 1. ayet gösterilir.
Kamer-1: “İkterabeti’s-sâ’atü venşegga’l-kamer”
Birebir çeviri yapacak olursak meali: “Yaklaştı o saat ve yarıldı ay.” şeklinde olacaktır.
“Venşegga’l-kamer” cümlesi üzerinde atıf edatı olan “vav” harfi bulunmaktadır. Arapça dil kuralları gereği, üzerine atıf yapılan cümlenin hükmü ne ise, kendisine atıf yapılanın hükmü de aynıdır.
Buna göre 1. cümlede “o saat yaklaştı” denilirken, 2. cümledeki atıf edatı ile bu ayetin anlamı “inşikâk-ı kamerin vakti de yaklaştı” şeklinde olmaktadır.*
Tabii ki bu yakınlık Allah’ın ilmine göredir. Bu olay kısa bir zaman içerisinde olabileceği gibi, milyonlarca veya milyarlarca yıl sonra da gerçekleşebilir. Ay’ın bilinemeyen bir sebeple parçalanması, dünyanın sonunun yaklaştığını bildiren alametlerden biridir.
Kur’an, gelecek zamanla ilgili haberleri genellikle geçmiş zaman kipi ile bildirir. Gelecekte o olayın mutlaka olacağını ve Allah’ın bunu bildiğini vurgulayan bir anlatım biçimidir. Kıyametin kesin ve yakın olduğunu belirtmek için, gelecekte gerçekleşecek ayın parçalanması olayı da bu şekilde geçmiş zaman kipiyle anlatılmıştır.
Bunu İngilizce’deki Future Perfect Tense’e benzetebiliriz:
By next November, I will have received my promotion.
(Önümüzdeki Kasım ayında terfi etmiş olacağım.)
Bu üslubun örnekleri pek çok ayette görülebilir:
• Mü’minûn-1
• Zümer-68
• Kıyâme-8/9
• Furkan-30
• A’râf-44/48
• En’âm-128
• Tâ-Hâ-125/126
• Kehf-18/99
• Yâsîn-36/5
• Kâf-20
Mü’minûn Suresi 1. ayette “Muhakkak ki müminler kurtulmuşlardır” şeklinde geçmiş zaman kipi kullanılmıştır. Halbuki bu insanların kurtuluşu ahirette olacaktır.
Zümer-68. ayette de sûra üfürülüş ve kıyametin kopuşu ifadesi “ve sûra üfürülmüştür...” şeklinde geçmiş zaman kipiyle gelmiştir.
Hasan-ı Basrî, Ebu’s-Suûd, Osman b. Atâ, Nesefî ve Belhî gibi eski ve bazı çağdaş bilginler de bu anlamı tercih etmişlerdir.
Ayrıca Kamer-2. ayetindeki “Ve şayet onlar, bir ayet (mucize) görecek olsalar bile, yüz çevirecek ve şöyle diyeceklerdir: Sürüp giden bir büyüdür bu!” fiillerin gelecek zaman kipinde olması, ayette bahsi geçen insanların bu olayı henüz görmediklerini ve sözü edilen olayın gelecekte gerçekleşeceğini gösterir.
Ay’ın yarılması mucizesi olarak inanılan ve üzerinde geniş bir rivayet yığını oluşturulan bu ayette herhangi bir mucizeden söz edilmemekte, ancak ayın ikiye bölünmesinden ziyade infilak edip parçalanmasından söz edilmektedir.
Kur’an, Muhammed’e (s.a.v.) maddi ve hissî bir mucize verilmediğini birçok ayette açık bir şekilde ifade etmektedir:
• Ra’d-38
• Ankebût-50/51
• İsrâ-59
Muhammed’e (s.a.v.) verilen tek ve kalıcı mucize Kur’an’dır ki o da sadece akla ve sağduyuya hitap etmektedir. Kur’an’da, Allah’ın bu dünya için belirlediği sürenin sonunda kozmik düzenin bozulması olayına “es-sâa / saat”; bundan sonra insanların hesap vermek için kalkacakları zamana da “yevmu’l-kıyâme / kalkış günü” denir.
2. Rivayet Edilen Hadisler [2]
Hadis kitaplarındaki “inşikâk-ı kamer” olayı ile ilgili rivayetler, İbn-i Mesud, Enes b. Mâlik, Abdullah b. Ömer, Cübeyr b. Mut’îm ve Abdullah b. Abbâs’a aittir.
Fakat olayın gerçekleştiği iddia edilen Miladi 617 yılında (Hicret’ten 5 sene önce), bu kişilerden Abdullah b. Ömer henüz 5 yaşında bir çocuktu.
Enes b. Mâlik ise olay zamanı Medine’de yaşayan yine 5 yaşında, Muhammed’i (s.a.v.) hiç görmemiş bir çocuktu ve Peygamber’in Medine’ye hicretinden sonra genç yaşlarında Müslüman olmuştur. Mekke dönemindeki olaylara hiç vakıf olmamıştır.
Cübeyr b. Mut’îm’in ise bırakın o tarihi, Bedir ve Uhud savaşlarında bile hâlâ müşrik olduğu kayıtlıdır. Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşî, Cübeyr b. Mut’îm’in kölesidir.
Abdullah b. Abbâs ise o tarihte henüz doğmamıştır bile.
Sadece İbn-i Mesûd reşit bir yaşta olarak sözde olayı görmesi mümkündür; ama onun hem bu rivayetinde kopukluk vardır hem de bu rivayet haberi vâhid (bir, yegâne, bir tek) durumuna düştüğünden dolayı hadis ilmine göre bu rivayet kabul edilemez.
Hz. Peygamber’in yanından hiç ayrılmamış olan, aklı başında, yetişkin sahabelerden hiçbirinin (Ebû Bekir, Ömer, Osman vd.) adıyla bu konuda hiçbir nakil mevcut değildir.
3. NASA’nın Sözde Açıklaması
İnsanların olayın gerçekleştiğine dair en büyük bilimsel kanıt olarak ileri sürdükleri NASA’nın sözde açıklamasının kaynağını araştırdığımızda karşımıza Zaytung veya The Onion benzeri parodi haberler yapan yayın sitesi kirpice.com çıkmakta.
Bahse konu NASA’nın açıklamalarının yer aldığı habere şu linkten ulaşabilirsiniz. Ancak sitenin kapanması veya linkin ölmesi ihtimaline karşı aşağıya haber metnini olduğu gibi kopyalıyorum:
Kirpice.com haberi [3]
"NASA'nın Delta-2 uydusundan gelen ilk bilgiler, bilim dünyasında büyük bir tartışma yarattı.
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA’nın Ay’ın yüzeyini incelemek için çok uzun zaman önce uzaya fırlattığı Delta-2 uydusundan gelen yüzey tarama sonuçları, birçok bilim insanını şaşırttı. Delta-2'nin yolladığı son bilgilere göre, Ay’ın ortasından geçen, daha önce hiç tespit edilemeyen, devasa bir yarık var.
Konuyla ilgili bir basın açıklaması düzenleyen NASA başkanı, eski astronot Tim Wrightler, hem Delta-2'den gelen sonuçları kamuoyuyla paylaşma hem de üzerinde sürekli spekülasyon yaratan konuyla ilgili soruları cevaplama fırsatı buldu.
Wrightler şunları söyledi: “Elimizde şu an bu yarığın nasıl meydana geldiğiyle ilgili hiçbir bilgi yok. Belki Delta-2'den gelen diğer bilgilere baktıktan sonra bir şeyler söyleyebiliriz. Ama şunu söyleyebilirim ki, Ay’da tespit ettiğimiz yarık, levha tektoniği açısından daha önce hiç karşılaşmadığımız türden bir yarık. Ay o kadar muntazam bir şekilde kırılmış ki sanki birisi ortadan ikiye ayırıp sonradan birleştirmiş gibi. Genelde bu tarz olaylar, Ay yüzeyine çarpan meteorlar tarafından yapılır ama bu yarık o kadar muntazam, o kadar düzgün bir şekilde kırılmış ki bunu bir meteorun oluşturması imkânsız.”
Bir basın mensubunun “Bunun Kur’an’da yer aldığını biliyor muydunuz?” sorusu karşısında bir an bocalayan Wrightler, “Burada inançları tartışmıyoruz.” diyerek sözlerini tamamladı.
Konu, dünyanın önde gelen prestijli bilim dergilerinde yer almaya devam etti. Konuyu kapağına taşıyan, dünyaca tanınmış The Scientist dergisi, Delta-2'den gelen yeni bilgileri inanılmaz olarak nitelendirip, ortaya çıkan sonucun daha uzun süre tartışılacağını ifade etti.
NASA başkanı Wrightler'ın açıklamaları, İslam dünyasında da yankılandı. El Cezire televizyonu, İslam’da “Şakk-ı Kamer” olarak adlandırılan ve birçok hadis tarafından da doğrulanan olayla ilgili olarak mini bir belgesel yayınlarken, haberi sürmanşetten görerek, Kamer Suresi ayetlerini yayınlayan El-Vatan gazetesi, NASA’nın keşfinin daha o zamanlar Kur’an’da yazdığını vurguladı.
Daily Scientist"
Kirpice.com haberinin sonu
Haberin tamamının parodi olması dışında, NASA'nın "Tim Wrightler" adında bir başkanı hiçbir zaman olmamıştır ve "Delta-2" olarak bahsedilen uydu, aslında NASA'nın kullandığı bir roket fırlatma sisteminin adıdır.
Bunun haricinde Ay'ın 3 boyutlu topografisi zaten yıllar önce haritalandırılmıştır. Keşfedilmemiş hiçbir yarık, kanyon, dağ, tepe, krater, vadi, plato vb. kalmamıştır. Hatta birçoğunun ismi de vardır. (Bkz: Atatürk Krateri)
Ayrıca Ay levha tektoniği de hâlihazırda çalışılmakta olan bir sahadır. Levha hareketi ve antik volkanizma dolayısıyla yüzeyinde bol miktarda yarık bulunur. Hatta bu yarıklar astrojeoloji açısından büyük öneme sahiptir; çünkü diğer gezegen ve uydularda yaşam arayışımıza yön vermektedir.
Ay’daki lokal yarıkların (hatta Rima Ariadaeus gibi 5.1 kilometre genişliğinde ve 300 kilometre uzunluğundaki “rille” sistemleri de) 3 temel kaynağı vardır:
• Tektonik faaliyet
• Volkanik faaliyet
• Meteor çarpması
Zaten Ay’ın yaklaşık 11.000 kilometrelik çevresine yaklaşabilen hiçbir sistematik yarık bulunmamaktadır.
Ayrıca böyle bir yarığın varlığını iddia etmek, Allah’ın Ay’ı ikiye böldükten sonra tam ve düzgün bir şekilde birleştiremediğini (!) söylemek olur.
Bunun dışında "Nick Thomas Willson" isimli bir yazarın bu haberi gerçek zannederek bunu "Gizemli Evren" isimli çocuk bilim kitabına taşıdığını görüyoruz.
Ancak "Nick Thomas Willson" gibi yabancı isimli biri, nasıl Kirpi Haber veya onun kaynağı kadar az bilinen, potansiyel olarak sadece Türkçe bir platformdan ve içeriğinden haberdar olup sahte NASA başkanı ismini bile birebir kullanabilir?
Tersine internet araması yapılınca çok ilginç bir şekilde İngilizce Google aramalarında bile sadece Türkçe'de bulunan kitaplar çıkıyor.
Peki çocuk bilim kitabı adı altında hiçbir bilimsel temeli olmayan iddiaları yazan, aslında keşfedilmemiş şeyleri keşfedilmiş gibi anlatan, satirik sitelerden alıntılarla bilim kitabı yazıp çocuklarımıza satan "Nick Thomas Willson" kim olabilir?
Bir ihtimal, Türkiye’de bazı yazarlar, yabancı isimler kullanarak “yabancı biri diyorsa doğrudur” algısı yaratmaya çalışıp bilimsel gerçekleri çarpıtarak çocuklar üzerinde algı yönetimi peşinde koşuyor gibi görünüyor.
Benzer şekilde, bu kitabı basan “Çocuk Gezegeni” isimli yayınevinin kime ait olduğu bilinmemekte. Çünkü bu yayınevi için de arama yapıldığında bolca çocuk kitabı haricinde dikkate değer hiçbir sonuç çıkmamakta.
4. Gerçekte Ne Olmuş Olabilir?
Olay, astronomik verilere göre 29 Nisan 617 Salı günü (14 Zülhicce, Hicret’ten önce 6) yılında gerçekleşmiş bir ay tutulmasına şahit olan insanların, bunu Ay’ın ikiye bölünmesi şeklinde yorumlayarak olayı görmeyenlere bu şekilde aktarması sonucu zamanla bu tarz rivayetlere dönüşmüş olabilir.
Çünkü rivayetlerde bu olayın dolunay zamanında gerçekleştiği bildirilmekte ve dolunay zamanında Ay’ın görünümünde bir değişiklik olması durumunda ilk akla gelen şey ay tutulması olmalıdır.
Rivayetlerin genelinde “Ay’ın bir parçası dağın önüne çıktı, bir parçası da arkada kaldı” şeklinde ifadeler bulunmaktadır.
Diğer bir ihtimal ise yukarıdaki entry’lerden birinde bahsedildiği üzere yine Miladi 617 yılında gerçekleşmiş olan, biri bir tepenin üzerinde diğeri öbür tepenin üzerinde olacak kadar birbirinden uzak bir ikiz kuyruklu yıldız kayması olayıdır ki bu iki olayın da bilimsel ve tarihsel verilerle desteklenmesi gerekir.