Karabasan
Gerçek Taraflar
Karabasan denen olgu, bilim tarafından net bir şekilde açıklanabilmiş olan "uyku felci" dediğimiz durumdur. Fizyolojik olarak analiz edildiğinde, uykunun Hızlı Göz Hareketleri (REM - Rapid Eye Movements) döneminin düzensiz olması veya bu evrede uyanmanın gerçekleşmesinden ötürü oluştuğu bilinmektedir.
Sahte Taraflar
Yapılan kötülükler ile hiçbir alakası olmadığı gibi, uyku felcinin şeytan ya da cinler ile de herhangi bir alakası bulunmamaktadır.
İddianın Kökeni
Bu durumu yaşayan insanlar büyük bir korkuyla karşı karşıya kaldıkları ve sebepleri halk arasında basit bir şekilde açıkalanamadığı için bu durum kültürel yapı içerisinde "cinler" ve "şeytanlar" gibi uydurma kavramlarla ilişkilendirilmiştir.
Bilgiler
Uyku felci uykuya dalarken ya da uyanma öncesinde meydana gelir. Uykuya dalarken meydana gelirse, vücut fizyolojik olarak REM uykusu devresine hazırdır; ancak beyin halen kendisini kapatamamıştır. Buna "hipnagojik (predormital) uyku felci" denir. Bu durumda birey hala bilinç sahibiyken ve uykunun getirdiği bilinçsizlik hali devreye girmemişken, vücut "uyku atonisi" denen ve vücudun felçli gibi hareketsiz kalmasını sağlayan duruma geçmiştir. Bu gerçek bir felç durumu gibidir; çünkü birey kendi uyanıklığının bilincindeyken vücudunu hareket ettiremez.
Eğer ki uyku felci daha sıklıkla görüldüğü üzere, uyanmadan önce meydana gelirse, henüz REM döngüsü tamamlanmamıştır; ancak beyin uykudan uyanır ve bilinçli hale döner. Buna da "hipnopompik (postdormital) uyku felci" denir. Yine bu durumda da birey uyandığının farkında olsa da henüz uyku atonisi durumu kapatılmamıştır ve geçici bir felç durumu yaşanır. Kısaca uyku felci, beynin algısal kısmı ile vücudu kontrol eden kısmının fizyolojik açıdan uyumsuzluğundan doğan bir sorundur.
Neden Cinler ve Şeytanlar Görülebiliyor?
Uyku felci genellikle korkutucu bir deneyimdir. Çünkü birey duyu organları sayesinde uyanık olduğunu fark eder; ancak vücudunu kontrol edemez. Hele ki rüyalarımızı gördüğümüz temel uyku evresi olan REM döngüsünün tamamlanmamış olmasından ötürü birey rüya görmeye devam edebilir. İşte bu durumda "canavarlar", "yaratıklar", "şeytanlar", "cinler" gibi kültürümüzün yarattığı hayal ürünü unsurlar görülebilir. Toplumlarda "karabasan" gibi bir kavramın gelişmesinin nedeni, uyku felcine yüklenen gerçek dışı anlamlardır.
Uyku Felci Ne Kadar Sürer?
Uyku felci genellikle birkaç saniye ile birkaç dakika arasında sürer. Çok nadiren saatlerce sürdüğü görülmüştür. Ayrıca çoğu insan ömründe birden fazla defa uyku felci geçirmez. Bu tip tekil vakalara İzole Uyku Felci adı verilir. Çok nadiren bireylerde uyku felci kendini ömür boyu tekrar eder; buna da Tekrar Eden Uyku Felci adı verilir. İlk durum genellikle bir hastalık göstergesi değilken ve vücutlarımızın kusursuz çalışamıyor olmasının rastlantısal bir sonucuyken, ikinci tip uyku felci hastalıkların belirtisi olabilir.
Yapılan araştırmalarda uyku felci geçirenlerin sıklıkla halüsinasyon gördüklerini veya akut tehlike haline geçtikleri görülmüştür. Bilincin açık, vücudun kilitli olduğu durumlar son derece ürkütücü olduğu için beyin kendini korumak adına hızla çalışır ve bu sırada gerçek olmayan görüntüler bilinçaltından çağırılır. İşte konu hakkında mitlerin doğmasına sebep olan sanrılar, tamamen fizyolojik kökenli olan halüsinasyonlardır.
Neden Bazı Kişilerde Daha Sık Görülüyor?
Uyku felci aşağıdaki durumlarda daha sık olarak görülmektedir:
Narkolepsi (uyku döngüsü bozukluğu) hastalarında,
Yüzüstü uyuyanlarda,
Stresli dönemlerden geçenlerde,
Yaşam biçiminde ani değişiklikler olanlarda,
Çok az uyuyup, çok fazla alkol tüketenlerde.
Sıklıkla uyku felci geçirenlerde, narkolepsi aranır ve teşhis edilirse, bu hastalık tedavi edilerek uyku felcinden kurutulunabilir.
Uyku Felcinin Evrimsel Sinirbilimi
Uyku felcine neden olan sinir yolaklarıyla ilgili birçok başarılı çalışma yürütülmüştür.
Uyku felci geçiren bireylerin kendilerini içerisinde buldukları durumdan (haklı olarak) aşırı korkmalarından ötürü orta beyinleri hızlı bir şekilde "aşırı uyarılmışlık" durumuna geçer. Bu, çok ciddi tehdit altında olan bireylerde görülen bir durumdur. Bireyin kendisini çaresiz ve boğuluyor gibi hissetmesi, beynin aslında var olmayan bir "saldırgan" yaratmasına neden oluyor olabilir. Bu "saldırgan", beynin kendisini içinde bulduğu durumu açıklamak için geliştirdiği "elde olan en mantıklı açıklama" gibi düşünülebilir. Çünkü böyle bir baskılanmışlık ve felç halini ancak birisi bizi öldürmeye çalışıyorsa deneyimleyebileceğimizi düşünürüz.
Yani uyku felci sırasında beynimizin yarattığı görüntülerin nedenleri muhtemelen kültürel geçmişimizde de yatmaktadır. Ancak aynı zamanda duyu organlarımızdan gelen veriler, bir saldırganın ortamda bulunmadığı bilgisini verecektir, çünkü gerçekte böyle bir saldırgan yoktur. Fakat evrimsel süreçte beyinlerimiz, bu şekilde çelişkili durumlarda, "güvenli tarafta" kalmak adına bu tür uyaranları "tehdit" olarak algılayacak biçimde özelleşmiştir. Böylece hayatta kalma şansımız artar.
İşte bu durum, uyku felcinin etkisini de arttırmaktadır: Beyin, duyu organlarından gelen ve normalde yatıştırıcı olması beklenen uyaranları, içinde bulunduğu korkutucu ve bilinmedik durumun risklerinden ötürü reddeder. Yapılan çalışmalar, uyku felci sırasında görülen halüsinasyonlarda beynimizin amigdala (korku merkezi), talamus (bilinç-bilinçaltı arasındaki kapı görevi gören bölge), anterior singülat ve pontin tegmentum gibi kısımlarının görev aldığını göstermiştir. Tüm bu sinir yolakları, uyku felci sırasında aşırı uyarıldığı için beynin gerçekle hayali ayırt etmesi güçleşir. Genellikle bu durum uyku felcinin birkaç saniye sonunda sonlanmasıyla ortadan kalkar ve birey eski haline döner.
Astral Seyahat
Bilimde ne "astral beden" ne de "ruh" kavramları bulunmaktadır. İkisi de sahtebilimin var ettiği mistisizm ögeleridir. Yapılan hiçbir araştırmada astral seyahat yaptığını iddia edenlerin, yapmadığını düşünenlerden daha yüksek yüzdeyle olayları bilebildikleri gösterilmemiştir. Tam tersine, astral seyahat iddiasında bulunanların yüzdeleri, tahmini doğru bilme yüzdesinden (%50) bile düşüktür.
İddianın Kökeni
Astral Seyahat (Astral Projection), insanların yanlış rüya tanımından kaynaklanan ve mistik ögelere duyduğu zaaftan doğan bir mittir. Esasında Lucid Dreaming (Yarı-Uyanık Rüya) deneyiminin yanlış yorumlanmış versiyonudur. Günümüzde, gerçekten Astral Seyahat ile ekstradan bilgi sahibi olan kimseye rastlanmamıştır.
Bilgiler
Lucid Dreaming (Yarı-Uyanık Rüya), beynin uyku durumuna tam olarak geçememesine rağmen, vücudu uyku durumuna sokması sonucunda meydana gelir. Bu durumun kötü bir versiyonu uyku apnesi (karabasan olarak bilinir ki bu foto-albümde o konuda da bilgi mevcut) görülmekteyken, olumlu rüyalar görüldüğünde "Lucid Dreaming" olarak anılır. Bu olay sırasında beynin uyku moduna alınması gereken bölgeleri çalışmayı sürdürür ve etraftan gelen veriler yarı-bilinçli olarak işlenmeye devam eder. Bu sebeple eğer ki bu dönemde rüya görülecek olursa, bilincimiz "yarı-bilinçli" olarak bu rüyaları da fark edecek dolayısıyla duyu organlarımızla bu rüyayı kontrol etmemiz mümkün olacaktır. İşte bu Yarı-Bilinçli Rüya deneyimidir ve düzgün bir şekilde çalışılarak öğrenilebilecek bir yetenektir.
Astral Seyahat'in bilim dışı olmasının sebebi, "ruh" kavramının ispatsız olarak kabul edilmesi ve bu kavram üzerinden yola çıkılarak ruhun zamana ve mekana bağımlı olmadan geçmişe, bugüne ve geleceğe gidip, herhangi bir bölgeye istenildiği gibi ulaşabileceği argümanının kabul edilmesidir. Halbuki bilimde ruh diye bir kavram yoktur; ayrıca bilimsel olarak geleceği ve hatta şimdiki zamanda, farklı coğrafyadaki bir olayı rüya sırasında görmenin bir yolu yoktur. Astral Seyahat ettiğini iddia eden insanlar, sadece kendilerini rüyalarında gördükleri bir Lucid Dreaming deneyimi yaşamış bireylerdir. Bu gerçeği abartarak rant elde etmeyi ya da hayal güçlerini tatmin etmeyi hedeflerler.
Yarı-Uyanık Rüya sırasında birey, aslında beyni tam olarak uyumadığı için bilinçlidir; fakat bunun tam olarak farkında değildir. Dolayısıyla uyandığında ve gördüğü rüyayı hatırladığında, rüyayı kontrol ettiğini sanar. Aslında gerçekten kontrol etmiştir, zira bilinci yarı-açık olduğu için "ne düşüneceğine" karar verebilir, bu da görsel bilgi olarak, yani rüya olarak beyne yansır. Ancak aynı zamanda da kontrol edemez, çünkü rüyalarda çoğu zaman karşımıza çıkan yüzler ve görüntüler bilinçaltından rastgele seçilir.
Randi Vakfı'nın astral seyahat iddiasında bulunan kişiler üzerinde yapılan araştırmada, kişinin önce astral seyahat yapması istenmiştir. Kişi, astral seyahatı sırasında Jüpiter gezegenine gidip oradan bilgi aldığını iddia etmiştir. Bu argümanı sonrasında da kendisinden 65 farklı bilgi alınmıştır.Yapılan incelemeler sonucunda bu bilgilerin 11 tanesinin doğru geri kalan hepsinin ise ya tamamen ya da kısmen yanlış olduğu tespit edilmiştir. Bu 11 doğru cevabın da 1 tanesi piyasadaki herhangi bir kitapta bulunamayacak kadar orjinal, 7 tanesi bariz bir şekilde bilinen gerçekler, 4 tanesi ise herhangi bir referans kitabından öğrenilebilecek gerçeklerdir. Kişinin verdiği bilgilerden 30 tanesi tamamen yanlış, 9 tanesi tespit edilemeyecek kadar üstü kapalı/bulanık, 5 tanesi bilimsel spekülasyon, 10 tanesi ise kısmen hatalı bilgidir. Bu başarı yüzdesi, %37 civarına denk gelmektedir ki gezegenler hakkında önbilgili bir insan Jüpiter ile ilgili 65 bilgiyi uyduracak olsa, muhtemelen %50 civarı bir başarı elde edecektir. Bu sebeple deneme tam bir başarısızlık ile sonuçlanmıştır.
Farklı üniversitelerde de benzer deneyler yapılmış ve hiçbirinde gerçek bir beden-üstü deneyim yaşanmadığı, hepsinin sıradan rüyaların karmaşık yorumlanmasından doğan hatalar olduğu ve istisnasız hepsinin Yarı-Uyanık Rüya'dan ibaret olduğu gösterilmiştir. Kısaca Astral Seyahat, sahte-bilimcilerin yine bilim üzerinde oynadıkları çocukça bir oyundan ve peri masalından ibarettir.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Karabasan. (23 Mart 2020). Alındığı Tarih: 23 Mart 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. Astral Seyehat. (23 Mart 2020). Alındığı Tarih: 23 Mart 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı