Bu soruya defalarca kez cevap verildi. Ayrıca sitemizde konu ile ilgili makaleler de var.[1] Ama madem sordunuz, tekrar cevap verelim.
Doğada bireyler, çeşitli kıstaslarla partner seçer. Bu kıstaslar kabaca da belli. Dişi erkeği hayatta kalma yeterliliği ile, dişi erkeği cinsel verimlilik ile seçiyor. Buraya kadar tamam mıyız?
İnsanda ise dengeler değişiyor. Çünkü doğadaki en karmaşık canlıyız. Bizde partner seçme kıstasları çok daha çeşitli ve karmaşık. Bu karmaşıklığa sosyal, kültürel, cinsel, dini, mesleki vs. bir ton kıstas ekleniyor. Sonuç? Gerçekten kendimize göre kusursuz partner bulma şansı çok düşük.
İşte bu karmaşada, aradığımız kıstasları yüksek oranda içerdiğini düşündüğümüz bir partner bulduğumuzda ona karşı çok büyük bir çekim duyuyoruz. Çünkü o, çok ama çok özel oluyor. Yani doğada bir birey olmazsa diğeri olur, çok kafaya takılacak bir şey değil bu. Bireyler arasında çok büyük farklar yok zaten. Ama insanda aynı durum geçerli değil. Herkes özel.
İşte kendimize özel birini görmemiz bizi çok etkiliyor. Buna da aşk diyoruz. Evrimsel dinamikler de bizi buna itiyor zaten. Hayat boyu birlikte yaşayabileceğimize inandığımız, sağlıklı çocuklar dünyaya getirebileceğimiz, günümüz modern dünyası ile birlikte savaşabileceğimiz bir partner bulmak çok zor olduğu için, çok fazla gereklilik bir arada olması gerektiği için insanda partnere duyulan hisler çok yoğun.
Gayet de evrimsel, gayet de anlaşılır bir dinamik aşk.
Kaynaklar
- Ç. M. Bakırcı. Aşk Nedir? Neden Evrimleşmiştir? Nasıl Aşık Oluruz?. (27 Ocak 2013). Alındığı Tarih: 15 Kasım 2022. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı