Kültürel evrimimizin inkarı olur!
Bizler toplumsal varlıklarız. Bizi güçlü kılan şey biraradalığımızdır. Kaplan gibi pençelerimizin, aslan gibi dişlerimizin, yılan gibi zehrimizin, ayı gibi kürkümüzün, balina gibi cüssemizin vb. olmayışı doğa karşısında bizleri bir araya gelmeye mecbur eder.
Bu biraradalık kültürel evrimimizin temelidir. Kurallar, kaideler, toplumsal yapımızın inşasının temelini oluşturur. Bu biraradalık aynı zamanda felsefe, bilim, sanat, etik vb. yaratımların doğuşuna vesile olur. Yani bizi farklı kılan temel değerlerin… Doğruyu yanlıştan, haklıyı haksızdan, iyiyi kötüden ayırt edebilme olarak ifade edebileceğimiz değerlerin…
Ancak buna rağmen insanlık tarihi incelendiğinde yukarıda ifade edilen değerlere pek de uymayan tercihlerin, özellikle ilksel devletlerin açığa çıktığı ve mülkiyete dayalı hükümranlıkların inşa edildiği köleci toplumdan bu yana ağırlık kazandığını ve günümüzde farklı kılıklarda varlığını sürdürmeye çalıştığını rahatlıkla görebiliriz.
Bugün bunun adı emperyalizmdir. Temel felsefesi pragmatizmdir ve temel öğretisi “amaç için her yol mubahtır” öğretisidir.
Aslında bunun daha açık ifadesi orman kanunlarının egemen kılınmasıdır. Burada bütün değerleri belirleyen tek şey güçtür. Güç ile ilişkilendirilebilecek her şey bu öğretiye göre olağan, normal, iyi, haklı ve doğrudur. Aksi ise tam tersidir.
Peki madem orman kanunları geçerli neden halen kural, kaide, etik, toplum, kültür vb. den söz edebiliyor ve neden halen devletler var.
Cevabı basittir. Bugün egemen sıfatlı güçlüyü güçlü kılan şey sahip olduğu üstün yeti ve güç değil aksine hakir gördüğü dağınık milyonların yarattığı değerleri, üretim araçlarının sahibi olması sıfatı ile gasp etmesidir. Çünkü kendisi örgütlüdür.
Toplumu, bu denli orman kanunlarına ve bu denli sömürüye rağmen bir arada tutmak zorundadır. Çünkü köle yok ise efendiliğin içi boşalır. Yani efendilik için köleliğin devamı şarttır. Zenginlik için milyonlarca emekçinin üretmesinin şart olması gibi.
Burada sinsi bir uzlaşı yoluna gidilir. Demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet, bağımsızlık, ahlak vb. her zaman göreli (yani egemen istediği zaman rafa kaldırabilir) ve genellikle temsilidir (yani sınırları egemen tarafından belirlenir).
Burada da ve bu görelilik ile; amaç (çıkar) için her yol Mubahtır öğretisi başattır fakat üstü örtülü olarak sürdürülür ve sürdürülmektedir.
Sonuç olarak: Hayır, amaçlar her zaman yöntemi haklı çıkarmaz. Çünkü bunu bir kereliğine bile kendimize hak görürsek, başkalarına da hak görmek zorunda kalır ve başkalarının hak gördüğü şeyin bizim için ölüm kalım meselesi olması işten bile değil. Yani bir bakıma orman kanunlarını kabul etmiş sayılırız. Kültürel evrimimizi de inkar…