Michael Faraday Kimdir? Ne Yapmıştır? Kendi Ağzından Yaşam Öyküsü...
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
Ben Michael Faraday. İngiltere’de Güney Londra'nın bir parçası olan Surrey, Newington kırsalında 22 Eylül 1791’de doğdum. Babam demirciydi ve yıllarca kötü koşullarda çalışmaktan olsa gerek, sağlığı yerinde değildi. Çok sık hastalanıyor ve çalışamaz hale geliyordu. Annem ise taşrada büyümüş bir kadındı ve evlenmeden önce hizmetçilik yapmış, çocukları olduktan sonra ise işini bırakmıştı. Yoksulluk içinde, zor bir çocukluk geçiriyordum ama yine de şanslıydım. Dört çocuğunu da destekleyen, sevgi dolu, sakin ve bilge bir annem vardı. Kimi zaman yiyecek bile bulamadığımız oluyordu. Çocukken verilen bir somun ekmek ile bir hafta idare etmem öğütlendiğini hatırlıyorum.
Dindar bir aileydik ve hayatımız boyunca bize manevi destek sağlayan Sandemanya adlı küçük bir Hristiyan tarikatının üyesiydik. Tarikatın öğretileri, üzerimizde güçlü etki bırakıyordu. Doğal ve sade bir yaşamı tercih ediyorduk. Zenginleşmek ve maddi kazançlar peşinde koşmak, cemaatimizce kabul gören davranışlar değildi. Eğitim almak ve bilimle uğraşmak, benim zamanımda varlıklı ailelerin sahip olduğu bir şeydi. Benim hikâyem bu gerçekliğe karşı akıl, merak ve tutkunun başarısı olarak kabul edilebilir.
Yaşadığımız bölgede eğitim olanakları kısıtlıydı. Ben, okuma ve yazmayı kilisede pazar okulunda öğrendim. Küçük yaşta gazete dağıtarak para kazanmaya başladım. Ardından kitap ciltleme atölyesinde çalıştım ve henüz 14 yaşındayken çırak oldum. Diğer çırakların aksine, sayfalar halinde getirilen, bağlanan ve kapakları hazırlandıktan sonra ciltlenmek için bekleyen kitapları fırsat buldukça okumaya başladım. Özellikle Britannica Ansiklopedisi’nin üçüncü cildinde yer alan elektrikle ilgili makaleler beni büyülemişti. Bir de Jane Marcet’in Kimya Üzerine Sohbetler kitabını unutamam. 600 sayfalık bu kitap, sıradan insanların rahatlıkla anlayabileceği bilgiler içeriyordu. Öyle etkilenmiştim ki, cebimdeki parayı bu kitaptaki deneyleri yapabilmek için malzeme temin etmeye harcıyordum. Henüz 15 yaşında bir ciltçi çırağı iken, eski şişeleri ve keresteleri kullanarak, statik enerji üreticisi cihazlar yapıp, elektrokimya üzerine deneyler yaparak zayıf bir voltaik pil üretmeyi başarmıştım.
Bilim kitapları okuyup daha çok şey öğrendikçe, gündemi takip etmeye başladım. Tanınmış fizikçi ve doğa felsefecisi John Tatum'un halka açık bir dizi konferans vereceğini duydum. Derslere katılmak için gereken ücret 1 şilindi ve bu, benim için çok fazlaydı. Babamın mesleği demirciliğe devam eden ağabeyim, bilime olan ilgimi desteklemek amacıyla bana ihtiyacım olan o 1 şilini vermişti. O 1 şilin, hayatımı değiştirecekti.
Ama bilim yolunda ilerlemem için önümü açan olay ise bambaşkaydı. Kitapçının müşterilerinden birisi olan Kraliyet Filarmoni Derneği’nin kurucusu William Dance, bana Sir Humphry Davy'nin Kraliyet Enstitüsünde konferans vereceğini söyledi ve katılmak için bilet isteyip istemediğimi sordu. Duyduklarıma inanamadım. Sir Humphry Davy, dünyanın en ünlü bilim insanlarından biriydi. Bu şansı kaçıramazdım. O dönemde kimyadaki en yeni problemlerden biri olan “asitlik düzeyi” üzerine dört derse katıldım. Derslerde Davy'nin yaptığı deneyleri ilgiyle izledim ve bol bol notlar aldım. İşte yaşamak istediğim hayat buydu! Laboratuvarda, deneyler yaparak geçirilecek bir ömür!
Derslerde aldığım notlara eklemeler yaparak, 300 sayfalık ve el yazısıyla hazırlanmış bir kitap çıkardım. Özenle ciltleyip Sir Davy'ye gönderdim. Kitabımı nazikçe kabul etti. Bu emeğimin işe yaramadığını düşünmüştüm. Ama kısa bir süre sonra gerçekleşen üzücü bir kaza, benim için bir şansa dönüştü. Sir Humphry Davy, bir deney esnasında gerçekleşen patlamada yaralandı ve yazma yeteneğini geçici olarak kaybetti. Not tutucusu olmam için beni davet etti. Kısa bir süre ona yardım ettim. Hemen izleyen günlerde Davy'nin laboratuvar asistanlarından biri, görevi kötüye kullanmaktan kovulunca, bana kimya asistanlığı işini isteyip istemediğini soran bir mesaj gönderdi. Sadece tek bir cevap olabilirdi: Evet!
Kraliyet Akademisi’nde tavan arasında bir oda verildi ve oraya taşındım. İlk işim kimya bölümünde asistanlıktı. Deneyler ve dersler için malzemeleri hazırlıyordum. Sir Davy'yi daha önce yaralanmasına neden olan patlayıcı bir madde nitrojen triklorür ile çalışmayı sürdürdük. Aynı kader, beni de bekliyordu, nasıl bilebilirdim? Bir gün çalışırken, kullandığımız kimyasal şiddetle patladı ve beni yaraladı. Kısa bir süreliğine bilincimi yitirdim. Talihsizlikler bitmiyordu: Ondan kısa bir süre sonra yaşanan bir diğer laboratuvar kazasında Sir Davy tekrar yaralandı ve sonunda, o maddeyle yaptığımız çalışmalara son verdi. Ancak kloru ayrıştırmak için, hayatlarımız pahasına bu kadar ısrar etmiş olmasının bir nedeni vardı. Davy, araştırmalarıyla o günün kimyasında devrim yaratma sürecindeydi.
Genel olarak modern kimyanın kurucusu olarak bilinen Fransız bilim adamı Antoine-Laurent Lavoisier, 1770'ler ve 1780'lerde kimya bilgisinin yeni bulgular göz önünde tutularak yeniden düzenlemesini birkaç basit ilkede direnerek engellemişti. Savunduğu görüşler, oksijeni yanmayı sağlayan tek unsur kabul etmesi ve aynı zamanda oksijenin tüm asitlerin temelinde yatan element olduğunu düşünmesiydi. Oksijene saplantılı bir tutkuyla bağlıydı, bu element, onun için benzersizdi. Sir Davy, elementlerin oksitlerini ayırmak için galvanik bir bataryadan güçlü bir akım kullanarak sodyum ve potasyumu ayrıştırmayı başardıktan sonra, bilinen en güçlü asitlerden biri olan muriatik (hidroklorik) asidin parçalanmasına yönelmişti. Ayrışmanın ürünleri, hidrojen ile birlikte, yanmayı destekleyen ve suyla birleştiğinde bir asit üreten yeşil bir gazdı. Davy, bu gazın klor adını verdiği bir element olduğuna ve muriatik asit olanın oksijen olmadığı sonucuna vardı. Bütün bu bulgular, benim ileride yapacağım araştırmalar için yol gösterici olacaktı.
Kraliyet Enstitüsü’nde yedi ay geçirdikten sonra, Sir Davy’in sekreterliğini yaptığım bir Avrupa turuna çıktık. 18 ay süren bu turda “volt” sözcüğüne adını veren Alessandro Volta ve “amper” sözcüğüne adını veren Andre Marie Ampere de dâhil olmak üzere Avrupa'nın en büyük bilim insanlarıyla tanıştım. Ziyaretlerimiz esnasında öğrendiklerimle, adeta üniversite eğitimi alıyor gibiydim. Ama tüm bunlar bir yana, gezinin büyük bir kısmında epey mutsuzdum. Çünkü asistanlık ve sekreterlik çalışmalarına ek olarak, Davy ve eşine kişisel bir hizmetçi gibi davranmam bekleniyordu - ki bundan hiç hoşlanmıyordum. Özellikle Sir Davy'nin eşinin tavırları, gururumu kırıyordu. Soylu olmadığım ve düşük sınıf bir işçi aileden geldiğim için benimle eşit ilişki kurmayı reddediyordu.
Neyse ki bu seyahat sonrasında, Londra'da işler benim lehime gelişmeye başladı. Kraliyet Kurumu sözleşmemi yeniledi ve maaşımı artırdı. Sir Davy benim adımı akademik makalelere eklemeye başladı. 1816'da, daha sadece 24 yaşındayken, maddenin özellikleri ile ilgili ilk konferansımı Şehir Felsefe Topluluğu'na verdim ve Quarterly Journal of Science'ta kalsiyum hidroksit analizini tartışan ilk akademik makalem yayınlandı. Sir Humhpry Davy ile yollarımı ayrıldıktan sonra, Kraliyet Enstitüsü’nün Laboratuvar Müdürlüğü’ne terfi ettim.
29 yaşında, benim gibi Sandemanya cemaatinden olan Sarah Barnard ile evlendim. Evlendikten sonra Kraliyet Enstitüsü'ndeki tavan arası odalarında değil, Sir Humphry Davy'nin bir zamanlar kullandığı konforlu bir süit dairede yaşamaya başladık. 1824'te ise Kraliyet Cemiyeti'ne seçildim. Bu karar, bilim cemiyeti tarafından, kendi başına kayda değer bir bilim insanı olarak resmen kabul edilmesi demekti. 1833'te, henüz 41 yaşındayken, İngiltere Kraliyet Enstitüsü'ne ders verme mecburiyetim olmadan Kimya Profesörü olarak atandım ve hayatımın geri kalanını bu görevde geçirdim.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bilime yaptığım hizmetlerden ötürü Oxford Üniversitesi’nin bana yaptığı şövalyelik teklifini ve Kraliyet Cemiyeti’nin başkanlık tekliflerini reddettim. Çünkü zenginlik biriktirmek, dünyevi bir makam ve ödül peşinde koşmak inançlarıma uymuyordu. Ben, bir bilim insanıydım.
Kendimi deney yoluyla keşfetmeye adamıştım ve bilimsel sezgilerimden gelen fikirlerden asla vazgeçmezdim. Sanırım biraz da bu inadım nedeniyle epey ünlenmiştim. Eğer bir fikrin iyi olduğunu düşünürsem, beklediğim verileri elde edene kadar deneyler yapmaya devam ederdim. Nihayetinde başaramamışsam Doğa Ana’nın bana sezgimin yanlış olduğunu gösterdiğini düşünürdüm. Ama bu nadirdi, çünkü Doğa, bana karşı oldukça cömertti.
Akademik çalışmalarımda birçok başarıya imza attım: Kimya alanında özellikle klor çalışmalarına dâhil oldum ve iki yeni klor ve karbon bileşiği keşfettim. Ayrıca, ilk olarak John Dalton tarafından gösterilen bir olgu olan gazların dağılımı üzerine ilk deneyleri yaptım. Klor ve amonyak başta olmak üzere birkaç gazı sıvılaştırmayı başardım. Sıvılaşan amonyak tekrar gaz haline gelince soğumaya başlıyordu. Keşfimin önemi, mekanik pompaların oda sıcaklığında bir gazı sıvıya dönüştürebileceğini göstermesiydi. Sıvı daha sonra buharlaştırılabilir, çevresi soğutulabilir ve ortaya çıkan gaz toplanıp bir pompa ile sıkıştırılarak tekrar sıvı haline getirilebilir, ardından tüm döngü yeniden tekrarlanabilir. Bulduklarım, evlerinizde aşina olduğunuz modern buzdolaplarının ve dondurucuların çalışmasını mümkün kıldı.
Çelik alaşımlarını araştırdım ve optik amaçlı birkaç yeni cam türü ürettim. Bu ağır camların bir manyetik alana yerleştirildiğinde, ışığın renklerine ayrışması esnasındaki düzleminin manyetik alanın etkisiyle değiştiğini belirledim. Eylül 1845'te not defterime, "Sonunda manyetik bir eğri veya kuvvet çizgisini aydınlatmayı ve bir ışık ışınını mıknatıslamayı başardım." diye yazdım. Bir ışık huzmesini eğmeyi başarmıştım ve bu olgu, sonradan Faraday Etkisi diye anılır olmuştu.
Eskiden balina yağının ısı etkisiyle bozuşmasından elde edilen gaz, basınçla evlere gönderilir ve aydınlatmada kullanılırdı. Bu gazdan yağımsı bir kısım kalırdı. İşte bu kalıntı içinde “Benzen” olarak tanımladığım organik bir molekül keşfettim. Benzen, pratik hayatta kullanımı anlamında kimyadaki en önemli maddelerden biridir; yani yeni malzemeler yapmak için temel bir maddedir. Sanayide özellikle plastik üretiminde kullanılan ana moleküldür.
Elektrik enerjisinden manyetizma üretildiğinden bu yana fen bilimleriyle uğraşanların en büyük düşüncesi, "Manyetizmadan elektrik enerjisi elde edilebilir mi?" sorusu olmuştu. Bu mesele üzerine çalışarak, bir mıknatıs etrafında, tersine yönlü ve karşılıklı dönebilen bir kablo sistemi geliştirdim ve böylece ilk defa elektrik enerjisi mekanik enerjiye dönüştürülmüş oldu. Bu aslında ilk bobindi ve keşfim, elektrik motorlarının temel çalışma esası olarak kabul edildi.
Manyetik etkiyle elektrik üretmek üzerine ilgili deneyleri gerçekleştirip sonuçlarını bilim dünyasına sunduğumda, elektriğin farklı biçimlerde ortaya çıkan türlerinin niteliği konusunda kuşkular belirmişti. Örneğin; elektrikli yılan balığının ve öteki elektrikli balıkların saldığı elektrik ile bir pilden ya da elektromanyetik üreteçten elde edilen elektrik akımları birbirinin aynı mıydı? Yoksa bunlar farklı yasalarla mı çalışıyorlardı? Sorular akıllıcaydı ve araştırmalarım beni yeni bir elektrokimya kuramı oluşturmaya yöneltti.
Araştırmalarımı derinleştirince, iki önemli buluş yapmış oldum. Bulgularıma göre elektriksel kuvvet, molekülleri bir “gerilme” durumuna sokuyordu. Bu gerilmeler hızla ortadan kalkabiliyorsa gerilmenin art arda ve belli aralıklarla hızla oluşması bir dalga hareketi gibi madde içinde ilerlemesini sağlıyordu. Yani her malzemenin elektriği iletebilme kapasitesi farklıydı. Böyle maddelere “iletken” adını verdim. “Yalıtkan” olarak tanımladığım maddeler ise parçacıklarını yerlerinden koparmak için çok yüksek değerde gerilme kuvveti gerektiriyordu. Yani özetle, elektrik akım biçimi onu taşıyan maddenin vasfına göre değişiyordu. Bu çalışma sonucunda temel elektrokimya yasalarını belirlemiş oldum.
Bilimsel araştırmalarım dışında özel şirketler ve İngiliz hükümeti için bazı hizmet projeleri de üstlendim. Kömür madenlerinde meydana gelen patlamaların nedenlerinin soruşturulması üzerine çalışma yaptım. 1846'da, modern jeolojinin babası Charles Lyell ile birlikte, Haswell'deki kömür ocağında 95 madencinin ölümüne neden olan ciddi bir patlama hakkında uzun ve ayrıntılı bir rapor hazırladık. Kömür tozunun patlamanın şiddetine katkısı olduğunu tespit ettik ve havalandırmanın bunu nasıl önleyebileceği üzerine önerilerde bulunduk.
Deniz fenerleri için gerekli olan yüksek kaliteli optik camın hazırlanmasını sağladım. Deniz fenerlerinin inşası ve işletilmesi ile gemilerin diplerinin korozyondan korunması gibi projelere çok emek harcadım.
Swansea'daki endüstriyel kirliliği araştırdım ve hava kirliliği konusunda danışmanlık verdim. Ayrıca Ulusal Galeri'ye sanat koleksiyonunun temizlenmesi ve korunması konusunda tavsiyelerde bulundum. 1862'de Büyük Britanya'daki eğitimle ilgili görüşlerini vermek için Devlet Okulları Komisyonu'yla görüşmeler yaptım.
25 Ağustos 1867'de Londra'da 75 yaşında ölmeden önce eşim Sarah, bana uzun yıllar bakmıştı çünkü bellek sorunları yaşıyordum. Çocuğumuz yoktu. Sahip olduklarımızı, tüm insanlığın hizmetine bıraktık.
Yaşadığım sürece İngiltere'nin kralları, kraliçeleri ve Isaac Newton gibi bilim insanlarına yapılan gibi bir cenaze töreni teklif edildi. Ama asla kabul etmedim. Mütevazı bir dinlenme yeri bana yeterliydi. Dileyen Londra'daki Highgate Mezarlığı'nda ziyaretime gelebilir. Ve herhangi bir lambayı açtığınızda veya bir elektrik motorunun çalıştığını duyduğunuzda, beni bir anlığına hatırlamanız, bana yeter.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 34
- 14
- 10
- 8
- 6
- 5
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:55:48 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11080
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.