Modern Ekonominin Kalbinde Yatan Arz ve Talep Yasaları Neden Adil Değil?
Kapitalizm sistemindeki piyasa ekonomisini tanımlamak ve açıklamak için kullanılan bazı yaklaşımlar vardır. Bu yaklaşımlardan "yapı taşı" diyebileceğimi,z Alfred Marshall ve Leon Walras tarafından geliştirilen, hepimizin arz-talep olarak bildiği, rekabet halindeki piyasada ürünlerin fiyatlarını ve satışlarını açıklamak için kullanılan yaklaşımdır. Diğer tüm faktörler eşit olduğu zaman talep yasasına göre piyasadaki bir malın fiyatı düşerse o maldan talep edilen miktar artar. Arz yasasına göre ise bir ürünün fiyatı yükseldikçe o ürünün üreticisi daha fazla ürün tedarik etme eğilimi göstermektedir. Daha sonrasında ise piyasa kendi içerisinde arz-talep dengesini yaratmaktadır.
Ekonomide en geçerli yasalar arz-talep yasaları olmasına karşın COVID-19 sürecinde bu yasaların aksadığını ve adil olmadığını gözlemledik. Dünyanın dört bir yanında hastaneler COVID-19 hastalarını güvenli bir şekilde tedavi etmek için gerekli maskeleri, önlükleri ve ventilatörleri yeterince tedarik edemedi. Peki arz-talep yasalarına ne oldu? Ekonomik modellerin tahmin ettiği gibi, fiyatlar neden piyasayı rahatlatacak kadar yükselmedi?
Nasıl ki daha anlaşılabilir bir dünya için atomlara hatta atom altı parçacıkları araştırıp inceliyorsak, aynı şekilde piyasaların durumunu, arzların, taleplerin, krizlerin, dünyada olup bitenlerin ve daha birçok iktisadi durumu açıklamak adına birey bazında sosyal durumları ve normları açıklamak incelemek gerekiyor.
İşte bu amaçla yola çıkan psikolog Daniel Kahneman, iktisatçı Jack Knetsch ve bir diğer iktisatçı olan Richard Thaler, 1986 yılında, arz ve talep piyasasına neler olduğuyla ilgili bir cevap niteliğinde olan bir makale yayınladılar. Makaledeki cevap, standart arz ve talep modellerinde bulunamayacak tek bir kelime ile özetlenerek "adalet" (İng: "fairness") oldu. Temel olarak baktığımızda acil durumlarda ve kriz anlarında fiyatları yükseltmek sosyal olarak kabul edilemez.
Yayınlanan bu makaleye göre insanlara varsayımsal durum oluşturularak hayali firmalar için sorular soruldu. Örneğin ankete göre bir hırdavatçı mağazasında normalde 15$'a satılan bir kar küreğinin, kar fırtınasının ertesi sabahında 20$ fiyattan satılması durumunda, ankete cevap veren kişinin firma hakkında düşüncesi soruldu. Bu ankete katılanların %82'si bunun haksızlık olarak değerlendirdi.
Çoğu şirket, toplumsal adalet normlarına uymanın iş modellerinin bir parçası olması gerektiğini dolaylı olarak anlamaktadırlar. Yaşadığımız COVID-19 sürecinde, büyük perakende zincirleri, çok fazla talep edilen ürünlerin tedarik sıkıntısına, fiyatı arttırarak değil, her müşterinin satın alabileceği miktarı sınırlandırarak yanıt vermiştir. Amazon ve eBay gibi online alışveriş siteleri COVID-19 sırasında fiyatlarında fazla oynama görünen ürünlerin satışını yasaklamıştır.
Özellikle Amerika'da yaşanan kasırgalar sırasında da benzer davranışları gözlemliyoruz. Fırtına biter bitmez şişelenmiş su ve kontrplak gibi ürünler için muazzam bir talep oluşmaktadır. Büyük mağazalar bunu öngörerek, güvenli olduğunda, talebin yüksek olmasına karşın bu ürünleri kasırga krizinden önceki normal liste fiyatına sattığını görüyoruz. Fakat bazı "girişimcilerin" farklı davranması muhtemeldir. Bir felaketi ya da bir krizi fırsat olarak görerek ve yüksek talep edilen ürünleri satabildikleri en yüksek fiyattan satma eğiliminde olduklarını da ayrıca biliyoruz.
Aradaki bu farkın büyük perakende mağazaların, özünde girişimcilere göre daha etik olması değil; basitçe farklı zaman ufuklarına sahip olmaları şeklinde açıklanabilmektedir. Büyük şirketler bu oyunda uzun süre yer alma amacında oldukları için "adil" davranarak acil durumdan sonra da müşteri sadakatini korumayı ummaktadırlar. Uzun dönemler ticari faaliyetlerini sürdürmek isteyen şirketler için adalet yasasına uymak mantıklıdır. Öte yandan girişimciler ise bu durumda sadece hızlı geri dönen para ile ilgilenmektedirler.
Adalet normları, COVID-19 krizinde de tıbbi ekipmanların tedarik zincirinin bozulmasını açıklamaya yardımcı olduğunu görüyoruz. Hastaneler normalde temel malzemeleri sağlamak için toptancılarla uzun vadeli anlaşmalar yapan satın alma birliktelikleri oluştururlar. Toptancılar genellikle bu ilişkileri koruma amacı güderek kriz durumların fiyatları yükseltmek için iyi bir zaman olmayacağını kabul ederler. Genellikle, sözleşmeye bağlı olarak talepteki artıştan önce müzakere edilen fiyatlarda ürün tedarik etmeye çalışırlar.
COVID-19 sırasında maskelere duyulan ihtiyaç arttığında, bazı tedarikçiler fiyat arttırmaya eğilimli olsa bile fiyat artırılmasına izin verilmedi. Ancak tedarik zincirindeki diğerleri, maskeleri normalden fazla ödeme yapmak isteyenlere yönlendirerek büyük karlar elde ettiler. Bazı hastahaneler tıbbi malzeme ihtiyacını acil olarak karşılamak için bu fırsatçı tedarikçilere yüklü miktarda ödemeler yapmak zorunda kaldı. Böyle bir acil durumda büyük karlar elde etmeye çalışan tedarikçiler piyasada "çirkin" görünmeyi kabul ettiler.
Düşük fiyata ürünü alıp yüksek fiyattan satış yapan tedarikçiler pazarları daha verimli hale getirdiklerini klasik ekonomi teorilerine göre söyleyebiliriz. Koronavirüs için gereken tedariklerini gerçekleştirmek yerine hava yolu ve otel şirketlerinin hisselerini satmış ve Netflix ve Zoom hisselerini satın almış olsalardı, bunlar sadece akıllı tüccarlar olarak kabul edilirdi. Ancak bu durum akıllı ticari yatırımlar için iyi olsa da, bir pandemi sırasında tıbbi gereken malları içerdiğinde bu yatırım adil sayılmaz.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bu sosyal normun, piyasaların sihirlerini yapmasını engellediği için zararlı olduğunu söyleyenlerde yok değil. Örneğin, George Mason Üniversitesi ekonomisti Tyler Cowen, koronavirüs dönemi için fiyatların yükseltilmesinin iyi olacağını söyledi. “Yüksek fiyatlar panik satın almayı caydırıyor ve belirli mal ve hizmetlere gerçekten ihtiyaç duyan insanların onları alma şansını artırıyor” diye yazdı. Ama hangi insanların maskelere “gerçekten ihtiyacı” var? İyi donanımlı araştırma hastaneleri, yetersiz finanse edilen belediye tesisleri, bakım evleri ve gıda tesisleri arasında maskelerin doğru dağılımı nedir? Arz ve talep bize, maskelerin sadece kendileri için en fazla ödeme yapmaya istekli olan alıcıya gitmesi gerektiğini söyleyecektir. Ama adalet bize bunun düşünülmesi gereken tek şey olmadığını söylüyor.
Sonuç
Üretimin özel kesimin elinde ve kontrolünde olduğu, arz-talep dinamiklerine göre yönlendirilen piyasanın amacının en yüksek karı elde etmek olduğu bir sistemde yaşamımızı sürdürüyoruz. Üreticinin en düşük maliyetle en yüksek kar, tüketicinin ise en düşük harcamayla en yüksek hoşnutluğunu sağlama amacı ideal bir sistemin olmazsa olmazı olarak düşünmemek gerekir.
Bahsettiğimiz adalet gibi sosyal normlar piyasalar için dikkate alınması gerekenlerdir. Belki de bu dönem bir kez daha bize piyasadaki "görünmez elin" ne derece yeterli olduğu hakkında düşünmek için çok güzel bir fırsat sunmuştur.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 5
- 4
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- Türev İçerik Kaynağı: New York Times | Arşiv Bağlantısı
- D. Kahneman, et al. (1986). Fairness As A Constraint On Profit Seeking: Entitlements In The Market. Researchgate, sf: 728-741. | Arşiv Bağlantısı
- A. Mas-Colell, et al. (1995). Microeconomic Theory. ISBN: 9780195102680. Yayınevi: Oxford University Press.
- A. Smith. (2010). The Wealth Of Nations: The Economics Classic - A Selected Edition For The Contemporary Reader. ISBN: 9780857080776. Yayınevi: John Wiley & Sons.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 20:22:08 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8867
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.