Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Korkularımız Beynimizi Nasıl Değiştiriyor?

11 dakika
16,908
Korkularımız Beynimizi Nasıl Değiştiriyor?
Tüm Reklamları Kapat

Şimdi anlatacağımız, sıradan bir balayı değildi. 23 Ağustos 2001 akşamında yeni evli çift Margaret McKinnon ve eşi, Kanada’dan Portekiz’in Lizbon şehrine doğru uçmaktadır. Air Transat Havayolları’nın 236 numaralı uçağı Atlantik Okyanusu’nun ortasında uçmaktayken, McKinnon lavaboya doğru gider. Fakat lavabodaki hiçbir şeyin çalışmadığını görür bunun oldukça tuhaf olduğunu düşünmesine rağmen üzerinde fazla durmaz. Koltuğuna geri döndükten sonra kahvaltı servisi yapılır. Fakat sonrasında uçağın acil iniş yapacağı anons edilir. McKinnon, o anda Lizbon’a varmak için erken olduğunu düşündüğünü ve o anda ne söylendiğini tam olarak anlayamadığını söylüyor.

Fakat Mckinnon çok yakında ne olup bittiğini farkeder. Kabin görevlileri yolculara can yeleklerini giymelerini öğütlerken, uçağın ışıkları titreştikten sonra tamamen söner. Ardından kabinin basıncı da düşer ve oksijen maskeleri açılır. Uçağın sistemleri, felakete yol açacak ölçüde yakıt sızdırmasından dolayı çökmüştür. McKinnon bu anı şöyle anımsıyor:

İnsanlar okyanusa çakılacağız diye bağrışıyorlardı. Yarım saat boyunca kendimi en kötüsüne hazırladıktan sonra uçakta birisi karaya indik diye bağırdı.

Uçağın iniş yapacağı yer, Portekiz karasularının yaklaşık 850 mil (1360 km) açığındaki Azor Takımadaları'dır ve pilotlar hem sivil hem askeri amaçlı kullanılan Lajes Hava Üssü ile irtibat kurar. 360 derece dönüşten ve irtifayı azaltmak için yapılan manevralardan sonra, kabin ekibi sıkı tutunun diye bağırırken uçak sonunda engebeli araziye iniş yapar. Uçağın tekerleklerinden ateşler çıkmaktadır. 

Tüm Reklamları Kapat

Sersemlemiş yolcular ve kabin görevlileri acil durum kaydırağını indirir ve güvenli bir yere doğru, elleri silahlı Amerikan askerlerine koşarlar. Acil durum kaydıraklarından yapılan tahliye sırasında 2 yolcu ağır, 16 yolcu ise hafif olmak üzere yaralanır fakat 293 yolcu ve 13 kabin görevlisi kurtarılır. 

Pek çok insan için bu uçuş orada bitmez. McKinnon da dahil olmak üzere bazı yolcular, bu dehşet verici olayı, kazadan sonraki aylarda da kabuslarında görerek ve istemsizce hatırlayarak defalarca tekrar yaşamışlardır. 

image

Günümüzde bir klinik psikolog olan McKinnon’ın yaşadığı bu kaza, travmanın beyni nasıl etkilediğini, hatırladıklarımızı nasıl değiştirdiğini ve bazı insanların neden Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) yaşadığını araştırmaya teşvik etmiştir. Son zamanlarda McKinnon ve bazı araştırmacılar, korkutucu etkisi olan deneyimlerin beyinlerimizde neden böylesine derin bir iz bıraktığını anlamaya çalışmaktadır. Eğer travmanın üstümüzde neden böylesine büyük ve uzun süreli bir etki bıraktığını anlayabilirlerse, belki de insanlara travma sonrasında yaşadıkları sorunlarla daha iyi başa çıkmaları için yardım edebilirler. 

Tüm Reklamları Kapat

Dehşet Verici Bir Anı 

Korku hissi ve bellek arasındaki bağıntı, araştırmacıların ve klinik uzmanlarının on yıllardır ilgisini çekmektedir, fakat elde edilen bilgiler çelişkilidir. McKinnon bu konuda şöyle söylemektedir: 

Bazı araştırmalar, travmatik olayların daha iyi hatırlandığını ortaya koymuştur. Bu anlar oldukça canlıdır ve insanlar zorluk çekmeden pek çok detayı hatırlarlar. Bunun üzerine yapılan başka araştırmalar ise travmatik olaylarla ilgili hatıraların oldukça zayıf, parça parça ve birbirine uymayan farklı detaylardan oluştuğunu ortaya koymaktadır.

Fakat az sayıdaki araştırma travmanın yaşanmakta olduğu o ana, özellikle de tek ve ortak bir olaya odaklanmıştır. Bu yüzden McKinnon, kendisiyle birlikte kazayı yaşamış olan Air Transat Havayolları’nın 236 numaralı uçuşundaki yolcuların hatıralarını incelemeye karar verir. AT 236’nın acil iniş yapmasıyla ilgili olarak şöyle söylüyor: 

Biz bu fırsatı deyim yerindeyse oldukça denetim altında olan bir olayı incelemek için kullanıyoruz.

Bunu söylerken, "denetim altında" kısmında tuhaf bir şekilde gülüyor.

McKinnon ve meslektaşları, uçakta bu olayı yaşamış olan 15 yolcunun olay anı ile ilgili hatıralarını inceleyip, bu bilgileri benzer üç olayla karşılaştırmışlardır. Bunlardan ilki kendilerinin yaşadığı uçak kazası, ikincisi aynı yıl içinde olan fakat üzerlerinde duygusal bir etki bırakmamış olan bir kaza, üçüncüsü ise kendi kazalarından bir ay sonra gerçekleşen 11 Eylül saldırılarıdır. Konuyla ilgili görüşülen yolculardan altısında TSSB belirtileri gözlemlenmiştir. Araştırmacılar deneklerin anımsamalarını kolaylaştırmak için şöyle sorular yöneltmişlerdir: 

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Olay hakkında hatırladığınız her şeyi açıklayın. O sırada ne düşündünüz? Ne hissettiniz? Olay anında uçaktaki ışıklar nasıldı?

Deneklerin hatırladıkları ayrıntılar, olayların gerçekteki oluş sırasıyla ve anıları daha az travmatik olan bir kontrol grubuyla kıyaslanmıştır. 

Elde edilen sonuçlara göre, TSSB’si olsun olmasın tüm yolcuların kazayı canlı ve ayrıntılı bir şekilde hatırladığı ortaya çıkmıştır. Bu sonuçlar da yaşanılan korkunun, anıların beyindeki depolanış şeklini değiştirdiği savını desteklemektedir. Olaydan sonra, TSSB yaşayan yolcular için de McKinnon şöyle belirtiyor: 

Bu yolcuların, sadece yaşadıkları travmatik olayla ilgili değil, aynı zamanda 11 Eylül saldırılarıyla ve aynı dönemde gerçekleşen ve üzerlerinde duygusal bir etki bırakmayan uçak kazasıyla ilgili de ufak tefek ve önem taşımayan ayrıntıları hatırladıklarını gözlemledik.

Bu durumdan, TSSB’si olan bireylerin hatırladıkları şeyleri bir düzene koymak ya da anımsadıkları olayı unutmak konusunda zorlandıkları çıkarımı yapılabilir. McKinnon kendi yaptığı çalışmanın küçük bir grubu temsil ettiğini kabul ediyor. Sonuçları genellemek konusunda çekimser olsa da elde edilen sonuçlar oldukça merak uyandırıcı. McKinnon bu konuda şöyle ekliyor:

İnsanlar bu araştırmaya katılma konusunda doğal olarak çekimser davrandılar. Araştırmamıza katılan herkese minnettarız, çünkü yaşadıkları bu olayları anlatmaları zaten oldukça zor bir şey.

Peki eğer travmatik anılarımız diğer anılarımızdan daha canlıysa, bu travmatik anılar oluşurken beynimizde neler olmaktadır? Beynimizde farklı bellek sistemleri vardır. Bisiklete nasıl binileceğini öğrenirken fiziksel bellek kullanılırken şarkı söylemek için işitsel bellek kullanılır. Bir de işleyişinde hipokampüsün güçlü bir şekilde etkisi olan, daha özelleşmiş bir bellek çeşidi olan “bildirimsel bellek” sistemlerimiz vardır. Hipokampüs, arabamızı nereye parkettiğimiz ya da iki artı iki dört eder gibi bilgileri depolamaktadır.

Fakat korku ise farklı bir sistemi uyarır: Bedenimizin acil kontrol merkezi olan amigdalayı. Beynin medial (orta) temporal lobunun sağında ve solunda yer alan badem şeklinde bir yapı olan amigdala, korku gibi duygusal anıların ve aynı zamanda yemekten, seksten ve uyuşturucu etkisi bulunan ilaçlardan alınan hazla ilgili anıların işlenmesinde aktif rol oynar. Eğer bir anı özellikle etkileyici ve farklıysa, bu duygusal bellek sistemini tetikler. 

Bu bilgiler ışığında, neden pek çok durumda söz konusu olayla ilgisi olmayan duyusal uyaranların bir anda duygusal anıları canlandırdığını kısmen anlayabiliriz. Belki de ilk öpücüğünüzü belli bir parfüm ya da kolonya kokusuyla ilişkilendirmenizin nedeni duygusal belleğinizin gücüdür. 

Tüm Reklamları Kapat

Korkunç bir olay yaşadığımızda, hayatta kalma mekanizmamız devreye girer ve yaşadıklarımız bir anda aklımıza kazınır. Georgia eyaletinin Atlanta şehrindeki Emory Üniversitesi’nde psikiyatri ve davranış bilimleri profesörü olan Kerry Ressler bunu şöyle açıklıyor: 

Eğer bir aslandan bir kez kaçarsanız ya da bir başkasının aslan tarafından yenildiğini görürseniz, aslandan korkulması gerektiğini öğrenirsiniz. Bu durum kitaplardan edindiğimiz ve duygusal olarak bir uyarıcılığı bulunmayan bilgilerden çok farklıdır. Evrimsel olarak bu mekanizma mantıklı olabilir, çünkü gerçekten önemli olan şeylere öncelik vermek isteriz.

Bir şeyden korktuğumuzda, büyük bir adrenalin patlaması yaşarız ve önceden yaşadığımız benzeri olayları hatırlamamızı sağlayan bir süreç tetiklenir. Kanada’nın Montreal şehrindeki McGill Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Karim Nader bu konuda şöyle belirtiyor: 

Korku mekanizması, kişiyi hayatta tutmak için evrimleşmiştir.

Flaş Bellek Teorisi

Edinilen korkunç deneyimler, her zaman olayların çok iyi bir şekilde hatırlanmasına sebebiyet vermeyebilir. 11 Eylül’e şahit olmuş insanların sözde “flaş anıları” yani olayla ilgili ayrıntıları hatırlamaları, New York Üniversitesi’nde psikoloji ve nöroloji profesörü Elizabeth Phelps’in ilgisini çekmiştir. Phelps bu konuda şöyle eklemektedir: 

Tüm Reklamları Kapat

Bu kişiler TSSB’si olan insanlar değiller. Tıpkı bizim gibi 11 Eylül saldırılarını yaşamış olan sıradan insanlar.

Elizabeth Phelps ilginç bir şekilde, bu kişilerin anıları canlılığını korusa da sanıldığı kadar güçlü anılar olmadığını ve değiştirilebilecekleri sonucuna ulaşmıştır.

Phelps’in New York’da bulunan laboratuvarı kazanın olduğu yere çok yakınında bulunmaktaydı. 11 Eylül’den sonraki ilk birkaç hafta içinde, kazadan bir sene sonra, iki sene sonra ve on sene sonra yapılan araştırmalara göre, insanların hatırladıkları ayrıntılarının doğru olduğu konusunda kendilerinden emin oldukları gözlemlenmiştir. Araştırmaya katılanlar, sadece olayın meydana gelişindeki ayrıntılardan değil, aynı zamanda o sırada nerede ve kimle oldukları, olayın nasıl olduğu ve sonrasında neler yapmış oldukları gibi ayrıntılar hakkında da oldukça emindirler. Fakat aslında, olayla ilgili hatırlanan ayrıntılar üzerinden zaman geçtikçe değişmiştir. Phelps bu konuda şöyle belirmektedir: 

Eğer bu kişiler olayın yaşanmasına şahit olmuşlarsa, flaş anılar başka bir deyişle olayın ayrıntılarının hatırlanış şekli bu durumda, aynı kişilerin duygusal olarak daha az etkilendikleri bir olaydan daha farklıdır. Fakat bunun nedeni doğrudan şahit olunan olayla ilgili anıların beyinde daha çok yer etmesinden değil, bizim öyle olduğunu sanmamızdan kaynaklanmaktadır. Travmatik olaylarda, hatırlardıklarımızın inanılmaz bir şekilde doğru olduğunu düşünürüz. Fakat aslında doğru olduğuna inandığımız ayrıntıların büyük kısmı doğru değildir. Duygular diğer pek çok şeyi es geçerek, birkaç ufak detay üzerinde yoğunlaşmanıza neden olur.

Travmatik Anılara Veda Mı? 

Peki travmatik anılar değiştirilebilir ve hatta de silinebilir mi? Belleğin anıları saklama ve hatırlama işlevleriyle ilgili yeni bir anlayışa göre, korkunç anıların beyine yer etme şeklini değiştirmek için pek çok fırsatımız var. Nader’in bu kobnuda şöyle eklemektedir: 

Anıların ilk olarak işlenişine müdahale edebilmek için altı saat gibi bir zaman aralığı vardır.

 Yani kötü bir anının beyne işlenme şiddetini azaltmak için kullanılacak farmakolojik yöntemlerin bu kısa zaman aralığında uygulanması gerekmektedir. Gerçekten de kemirgenler ve insanlar üzerinde yapılan çalışmalardan elde edilen yeni bulgulara göre, eğer beta-blokerler hızlı bir şekilde uygulanabilirse daha sonra yaşanabilecek TSSB semptomlarında azalma sağlanabilmektedir. Nader bu yöntemin İsrail ordusu tarafından da kullanıldığını belirtmektedir. Fakat yeni bir araştırmaya göre, anıların beynimize tamamen ve kalıcı olarak işleneceği kısa zaman aralığından sonra dahi anıların tekrar değiştirilebileceği ve şiddetinin azaltılabileceği ortaya konmuştur. 

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Down and Out in Paris and London (George Orwell)

Down and Out in Paris and London is the first full-length work by the English author George Orwell, published in 1933. It is a memoir in two parts on the theme of poverty in the two cities. Its target audience was the middle- and upper-class members of society—those who were more likely to be well educated— and exposes the poverty existing in two prosperous cities: Paris and London. The first part is an account of living in near-extreme poverty destitution in Paris and the experience of casual labour in restaurant kitchens. The second part is a travelogue of life on the road in and around London from the tramp’s perspective, with descriptions of the types of hostel accommodation available and some of the characters to be found living on the margins.

Warning: Unlike most of the books in our store, this book is in English.
Uyarı: Agora Bilim Pazarı’ndaki diğer birçok kitabın aksine, bu kitap İngilizcedir.

Devamını Göster
₺170.00
Down and Out in Paris and London (George Orwell)
  • Dış Sitelerde Paylaş

Nader sıçanlar üzerinde deney yaparken, sıçanlara elektrik şoku verirken aynı anda belli bir melodi dinletmiştir. Daha sonra bu melodi tekrar dinletilince, koşullanan sıçanlar elektrik şokunun acısını hatırlamıştır. Bunun hemen sonrasında Nader sıçanlara beta-bloker uygulamıştır. Beta-blokerlar kandan temizlendikten sonra dahi, sıçanlar elektrik şokunu hatırladıklarında verdikleri "donma" tepkisini vermemişlerdir. Aynı deneyi küçük bir insan grubu üzerinde de yapan Nader ve meslektaşları şöyle bir sonuca varmıştır: 

Yaşanılan travmanın üzerinden yaklaşık on bir yıl geçmesine rağmen, beta-bloker kandan temizlendikten sonra, travma yaşamış kişilerin değerleri TSSB değerlerinin altına düştüğü gözlemlendi. Bu yöntemi uygulamak için henüz erken ve yöntemin verimliliği konusundaki araştırmalar da halen devam etmektedir.

Yine de, anıların tekrar uyandırılıp yeniden şekillendirilmesi konusundaki bildiklerimizi potansiyel bir terapi aracı olarak kullanılmasıyla, belleğin bir bakıma yeniden şekillendirilmesi mümkün gözükmektedir. Phelps bu konuda şöyle belirtiyor: 

Bizim burada yaptığımız, anıyı tamamen değiştirmek değil . Biz sadece anıların, bu anılara karşı verilen 'kaç ya da dövüş' tepkileriyle ilişkilendiriliş biçimini değiştiriyoruz. Yani ortada olmuş yaşanmış bir şeyi silmek gibi bir durum yok. Orası işin bilim kurgu boyutu.

Her Şeyin Başlangıcı

McKinnon, yaşadığı travmatik kaza her ne kadar oldukça canlı olsa da, pek çok ayrıntıyı hatırlayamadığını kabul ediyor ve AT 236’nın Lajes pistine doğru yaklaştığı anı hatırlayan McKinnon şöyle anlatıyor:

Uçak tekrar okyanusa doğru manevra yaptığında adanın üstünde uçuyorduk. Gerçekten çok korkunç bir andı. O anda -buraya kadarmış- diye düşündüm. Adadaki evlerin çatısını gördüm ve uçağın düşerek oradaki insanları öldüreceğini düşündüm.

Fakat McKinnon kendisine uçak iniş yaparken havanın karanlık olup olmadığı sorulduğunda hatırlayamadığını belirtiyor ve ayrıca uçakta o anda pencere kenarında oturup oturmadığından da emin değil. 

Korkunç anılar söz konusunda olunca belki de beynimiz ayrıntıların belleğe işlenmesi konusunda seçici olabilir. Bunun nasıl ve neden olduğunu öğrendikçe, yaşanan travmaların etkisini de azaltabilecektir.

Balayına giderken uçakta yaşadıkları bu olay evliliğe başlamak için gerçekten talihsiz bir başlangıç denebilir . Bu konuda McKinnon sözlerine şöyle devam ediyor:

Gerçekten çok farklı ve beklenmedik bir başlangıçtı. Hayatım bu olayla pek çok bakımdan değişti. TSSB için bir tedavi yöntemi bulmak ve bu alanda araştırma yapılması gerektiğini böyle anlamış oldum. Kariyerimi de bu şekilde çizmem gerektiğini anladım.

McKinnon’ın yaşadığı bu olay yeni bir kişisel ve bilimsel yolculuğun başlangıcı olmuştur. Zaman geçtikçe bu talihsiz olay daha az hatırlanacak, fakat kendisinin bilime bırakacağı miras yaşayacaktır.

Teşekkür: Bu yazıyı çeviren Mert Moralı'ya teşekkür ederiz.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
29
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 13
  • Tebrikler! 12
  • İnanılmaz 7
  • Umut Verici! 7
  • Merak Uyandırıcı! 7
  • Korkutucu! 3
  • Bilim Budur! 2
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 2
  • Grrr... *@$# 1
  • İğrenç! 1
  • Güldürdü 0
  • Üzücü! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  1. Çeviri Kaynağı: BBC | Arşiv Bağlantısı
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:30:39 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3305

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Eşey
Genler
Evrim Ağacı Duyurusu
Yeşil
Asteroid
Beslenme Bilimi
Kalıtım
Sendrom
Kanser
Dağılım
Ağrı
Nöronlar
Deniz
Sars
Ara Tür
Renk
Embriyo
Tür
Periyodik Tablo
Hukuk
Ortak Ata
Carl Sagan
Evrimsel Tarih
Hayatta Kalma
Kanser Tedavisi
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
L. E. Ogden, et al. Korkularımız Beynimizi Nasıl Değiştiriyor?. (23 Şubat 2015). Alındığı Tarih: 21 Kasım 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/3305
Ogden, L. E., Ağacı, E., Bakırcı, Ç. M. (2015, February 23). Korkularımız Beynimizi Nasıl Değiştiriyor?. Evrim Ağacı. Retrieved November 21, 2024. from https://evrimagaci.org/s/3305
L. E. Ogden, et al. “Korkularımız Beynimizi Nasıl Değiştiriyor?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Translated by Evrim Ağacı, Evrim Ağacı, 23 Feb. 2015, https://evrimagaci.org/s/3305.
Ogden, Lesley Evans. Ağacı, Evrim. Bakırcı, Çağrı Mert. “Korkularımız Beynimizi Nasıl Değiştiriyor?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Translated by Evrim Ağacı. Evrim Ağacı, February 23, 2015. https://evrimagaci.org/s/3305.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close