Kitaplarla Dolu Bir Hayat
Arkeolojik Haber
Bu Makalede Neler Öğreneceksiniz?
- Makale, akademisyenin hayatını şekillendiren beş önemli kitabı ve bu kitapların arkeoloji, tarih ve kültürel çalışmalar alanındaki etkilerini anlatmaktadır.
- Collingwood, Childe, Willis, Mintz ve Le Roy Ladurie gibi düşünürlerin eserleri, tarihsel süreçlerin, toplumsal pratiklerin ve maddi kültürün anlaşılmasında temel bilimsel yaklaşımlar sunmaktadır.
- Neolitik dönemden Orta Çağ'a kadar farklı zaman dilimlerinde insan yaşamını mikro düzeyde inceleyen çalışmalar, geçmişe dair derinlemesine ve bütüncül bir anlayış geliştirmeye olanak sağlamaktadır.
Bir akademisyenin hayatına yön veren ve onu biçimlendiren sayısız kitap arasından yalnızca beşini nasıl seçmeli? Bu işe giriştiğimde, seçtiğim kitapların iki ortak özelliğe sahip olduğunu fark ettim. İlk olarak bunlar farklı nedenlerle yeniden ve yeniden başvurduğum metinlerdi. Başlangıçta belirli bir biçimde okuyup anlamıştım ancak daha sonra, yeni bir araştırma bağlamında, yarı hatırladığım bir fikri yeniden keşfetmek için bu kitaplara geri döndüm. İkinci olarak bu kitaplar kendi türlerinin örnek niteliğindeki temsilcileriydi, benzerleri arasından kaçınılmaz biçimde öne çıkmışlardı.
Collingwood'un An Autobiography (1939) ve ayrıca The Idea of History (1946) adlı eserlerini okumam üzerimde çok güçlü bir etki bıraktı çünkü bundan çok daha önce, etkilenmeye fazlasıyal açık bir yaşta A. J. Ayer'in Language, Truth and Logic (1936) adlı kitabını okumuş ve kariyerime Peter Haggett'in (1965) etkisiyle, coğrafya ve arkeolojideki niceliksel ve istatiksel devrimlerden -özellikle de David Clarke'ın Analytical Archaeologhy (1968) adlı eserinden- etkilenerek başlamıştım.
Collingwood, Hempel'in yöntemsel birlik ve nomolojik açıklama anlayışına yönelttiği eleştirilerle benim için bir tür rehber figürü hâline geldi; özellikle de bu yaklaşımın süreçsel arkeolojinin erken dönemlerinde böylesine güçlü biçimde benimsenmiş olması düşünüldüğünde. Collingwood'u hiçbir zaman basit anlamda bir idealist olarak görmedim; onu daha çok, eylemin doğasını ve tarihsel bağlam içindeki yerinin anlamaya çalışan biri olarak okudum.
Onun eylemi bağlama özgü bir olgu olarak ele alması -içinde bulunduğunuz durumu en iyi şekilde idare edebilmek için elinizden geldiğince bir yöntem geliştirme meselesi - etnoarkeolojik araştırmamda, eylem halindeki maddi kültürün sonuçlarını açıklamak için en uygun yaklaşım olarak görünüyordu. Ayrıca bu yaklaşım, çağdaş toplumsal pratik teorilerine de bir köprü sağlıyordu.
Daha sonra, Collingwood'dan etkilenmiş olan Gadamer'i okurken arkeolojik yöntemi hermenötik bir çerçevede tanımlama çabamın bir parçası olarak Collingwood'a yeniden döndüm. Bence arkeolojik kazı süreci, en iyi hermenötik terimlerlerle açıklanabilirdi.
Kazıya her zaman hayli fazla vakit ayırdım; sessiz kalıntıların ardındaki anlamı çözme süreci beni büyülemiştir. Bana göre Collingwood, kendi kazılarında bazı hatalar yapmış olsa bile, kazı yaparken gerçekte ne olduğunu felsefi bir dikkatle ve derin bir düşünceyle irdeleyen tek kişiydi.
Onun, topraktaki izlerin açığa çıkarılma sürecine ve “bu bir savunma hendeğidir” gibi basit bir ifadenin ardındaki anlamlara dair betimlemeleri hem güçlü bir sağduyuya sahipti hem de kuramsal açıdan aydınlatıcıydı. Malayı toprağın üzerinde hareket ettirme sürecinin entelektüel bir inceleme konusu olabileceğini -hatta felsefi bir etkinlik olarak tanımlanabileceğini- fark etmek, benim için hem aydınlatıcı hem de rahatlatıcıydı.
Ben de bu arkeolojik sürecin keşfini ve “malanın etrafındaki yorumlama” tartışmalarını örnek almaya çalıştım; gerçi bunu benden çok daha iyi yapanlar da oldu. Öte yandan, Collingwood’a hem bir filozof hem de Roma Britanyası arkeolojisinde uzmanlaşmış bir araştırmacı olması nedeniyle hayrandım. Onun örneği, bir arkeoloğun daha geniş tartışmalara katılmayı ve çağdaş entelektüel yaşamın bir parçası olmayı hedefleyebileceğini gösterdi.
İkinci kitabım, Gordon Childe’ın Man Makes Himself adlı eseriydi. Benim için arkeoloji tarihinin en büyük, anıtsal figürü Childe’di. Yine de o, nedense aynı zamanda samimi bir figürdü çünkü öğrenciyken Londra Arkeoloji Enstitüsünde her gün bronz büstünün yanından geçiyordum. Enstitünün entelektüel yaşamı onun gölgesinin altında şekilleniyordu ve ben o günlerde kültüre dair fikirlerine derinlemesine daldım. The Dawn of European Civilization adlı kitabının en güncel baskılarını okudum ve Childe’ın arkeolojiye yaptığı katkıyı oluşturan kültürel değişim ve yayılmanın karmaşık detaylarını sevmeye başladım.
Tarihöncesi Avrupa üzerine yaptığı sentez, kapsamı ve bilimsel derinliğiyle hâlâ nefes kesicidir. Sanırım kısmen onun etkisi, beni The Domestication of Europe adlı eserimde, tarımın Avrupa’ya yayılmasıyla bağlantılı fikir ve uygulamaların yayılımına dair küçük bir sentez denemesi yapmaya yönlendirdi.
Beni en çok etkileyen, onun kuramsal ve yorumlayıcı çalışmalarını okuduğum andı, bunların arasında Social Worlds of Knowledge üzerine geç dönem yazıları ve ölümünden sonra yayımlanan Retrospect de vardı. Man Makes Himself üzerimde silinmez bir etki bıraktı ve sık sık ona geri döndüm. Üslubu etkileyiciydi: net ve görünüşte sade ama bir o kadar güçlüydü.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Mesele sadece onun geniş bir okuyucu kitlesi için inanılmaz derecede popüler bir kitap yazmayı başarmış olması değildi, aynı zamanda toplumsal öfkesini arkeoloji aracılığıyla ifade edebilmiş olmasıydı. Açık, net ve özlü bir dille çocuk işçiliğine, gecekondulara, baskıya, faşizme ve zehirli gaz kullanımına şiddetle karşı çıkıyordu. O, arkeolojiyi uzun süreli tarih ile haksızlıkları ve bunları doğuran sistemleri inceleyen bir alan olarak görüyordu.
Childe argümanlarını, geçmişteki sosyal eşitsizlikler üzerine derinlemesine düşünülmüş maddi pratikler ve bu pratiklerin insan deneyimini nasıl dönüştürdüğü üzerine inşa etmiştir. Neolitik Devrim, evcilleştirilmiş bitki ve hayvanlarla uğraşmanın günlük yaşam üzerindeki etkileri, bunun sonucunda ortaya çıkan artı değer ve bunun yarattığı toplumsal etkiler bağlamında tanımlanır. Çömlekçilik teknolojisinin ortaya çıkışı, insan düşüncesi ve bilimin gelişimi açısından büyük öneme sahiptir. Entangled kitabını yazarken kendimi tekrar bu kitaba başvururken buldum.
Childe’ın izinde, insanları ve şeyleri birbirlerini eş zamanlı olarak üreten varlıklar olarak tanımladım ve sonuç olarak Kendini Yaratan Adam ortaya çıktı. Bir kitap için ne harika bir başlık! (ya da modern bir ifadeyle, Kendini Yaratan İnsan) Keşke Childe bu başlığı daha önce kullanmamış olsaydı.
Bana göre Childe büyük ölçüde Collingwood’u yanlış anlamıştı, kuşkusuz ikisi birbirinden çok farklı düşünürdü ve bakış açılarını uzlaştırmak önemli bir zorluktu. İlginç olan, bu konuda bana Paul Willis’in Learning to Labor: How Working Class Kids Get Working Class Jobs adlı eseri gibi çok farklı bir kaynaktan yardım gelmesiydi; ki bu benim üçüncü tercihimdir. Kitap, 1970’lerde İngiltere’nin Batı Midlands bölgesindeki bir okulda son iki yılını geçiren on iki çocuğu -yani “gençleri”- incelemiştir. Willis, bu genç çocukların yaşamlarını hangi yöne yönlendirecek kararları alırkenki düşünce süreçlerine nüfuz etmeyi başardı.
Kitabın sonunda, Willis samimi bir şekilde çocuklardan geri bildirimler de ekler; bunlardan biri şöyle der: “Sanırım sonunda senden hoşlanmamaya başladık… Doğrusu senden biraz bıkmıştım." Çocuklar yaratıcı, asi, düşünceli, kavgacı ve aldıkları kararların farkında, kendilerini iyi ifade edebilen ve espriliydiler. Şüphesiz güçlü ve yetkin aktörlerdi. Yine de kendi işçi sınıfı kimliklerini yeniden üreten kararlar aldılar. Kendi bağımlılıklarını yeniden ürettiler. Kurulu düzene karşı tepki gösterirken okulda başarılı olmamak, vakitlerini pub’da geçirmek gibi kendilerine mantıklı gelen ama kendi varoluş koşullarının yeniden üretilmesini garanti eden seçimler yaptılar.
Willis’in kitabını ilk okuduğumda onu, o dönemde arkeolojide çok etkili olan Bourdieu ve Giddens’ın çalışmalarındaki fikirleri örneklendiren bir eyleyicilik eseri olarak gördüm. Daha sonra kitabı tekrar okuduğumda, erkek çocuklarının ne kadar az seçeneğe sahip olduklarını ve yaşamlarının iç içe geçmiş pratik seçimleri arasında nasıl sıkışıp kaldıklarını, adeta kapana kısıldıklarını gösterdiğini fark ettim. Bu kitap aynı zamanda benim “uyumluluk” (İng: "fittingness") konusundaki düşüncelerimi de şekillendirdi; bu kavram, insan kültüründen söz etmenin neo-Darwinci bir “uygunluk” (İng: "fitness") anlayışından daha iyi bir yolu gibi görünüyordu.
Willis, inşaat işçiliğinden fırın işçiliğine veya derin deniz balıkçılığına kadar uzanan pek çok mesleğin; güç, erkeklik ve itibarla ilgili kültürel anlayışlarla örtüşen son derece zorlu fiziksel görevler içerdiğini ortaya koymuştur. Birmingham’daki Çağdaş Kültürel Çalışmalar Merkezi’nin bir üyesi olarak Willis, elbette kültürün üretimiyle ilgileniyordu; kültürel pratikleri eleştirel bir materyalizm temelinde konumlandırması, Childe’ın düşünceleriyle yoğrulmuş bir arkeolog için anlamlıydı. Toplumdaki baskı biçimleri ile bunlara eşlik eden anlam ve duygu söylemlerinin içsel olarak birbirinden ayrılmaz olduğunu göstermesi, kitabın en çarpıcı yanlarından biriydi.
Dolanıklığın bileşenleri hakkındaki argümanlarım, dördüncü tercihim olan Sidney Mintz’in etkileyici eseri Sweetness and Power tarafından doğrudan etkilenmiştir. Bu kadar geniş kapsamlı bir akademik çalışma, gündelik hayatta kendiliğinden kabullendiğimiz olgulara bakış açımızı dönüştürme gücüne sahiptir. Bir fincan çay içmek veya bir dilim kek yemek gibi bireysel ve yalıtılmış eylemler, bir anda katmanlı hâle gelir; uzak köşelere bağlanır ve insanlar ile nesnelerden oluşan küresel bir ağın içine dahil olur.
Avrupa’da bir fincan çay, Hindistan’daki plantasyonlardan gelen çayı, Karayipler’den gelen şekerle karıştırır ve bunu yaparken gemiler, köleler, şeker kamışı, kaynatma evleri, değirmenler, bankerler, rafinörler, bakkallar ve devlet denetçileri gibi küresel bir çeşitliliği bir araya getirir. Actor-Network Theory ile paralellikler açık olsa da Mintz (Childe’ı okumuş biri olarak) şeker ticaretindeki eşitsizlikleri ve asimetrileri ortaya koyan katı tarihsel ve teknolojik bir bakış açısına sahiptir.
İngiltere’deki fabrikalarda, on dakikalık molalarda tüketilen şeker açısından zengin yiyecekler, daha fazla emeğin ortaya çıkmasını mümkün kıldı. Daha genel olarak Avrupa’daki endüstriyel emeğin örgütlenmesi, Karayip şeker fabrikalarından türetilmiş olarak görülebilir. Childe ve Willis gibi, Mintz de kültürün nasıl üretildiği ve maddi ile bedensel uygulamalar içinde nasıl yankı bulduğuyla ilgilenir. Şekerin muhtemelen evrensel bir tatlılık arzusunu tatmin ettiğini öne sürer, ancak “bunu yaparken, o arzuyu yeniden uyandırıyor"gibi de görünmektedir. Bal şarabı (İng: "mead") ve şekerli şarap tüketimlerinden de görüldüğü gibi İngilizler Karayiplerden şeker gelmeden önce de tatlıya düşkündü. Şeker daha kolay bulunur hâle geldikçe Britanyalılar onu çay, kahve, çikolata, puding, reçel ve keklere eklemeye başladılar. Bu ürünler, öğleden sonra içilen beş çayı gibi sosyal alışkanlıkları değiştirdi ve sonunda rafine şeker, modernliğin ve sanayileşmenin bir simgesi hâline geldi.
Sweetness and Power, insanlar ve nesneler arasındaki dolanıklığın harika bir örneğidir. Küçük bir küp şeker veya bir fincan çayın bile, (Heidegger’in terimleriyle ifade etmek gerekirse) insanlar ve nesnelerden oluşan devasa imparatorlukları nasıl bir araya getirdiğini gösterir. Bu bağlamda Annales ekolü uzun süre ilgimi çekmiştir ve bu nedenle beşinci kitabım olarak Emmanuel Le Roy Ladurie’nin Montaillou adlı eserini seçtim.
Belki de tüm arkeologlar, "neredeyse orada olabilmek", geçmişe dokunabilmek ve derin zamanlarda günlük yaşamın nasıl bir şey olduğunu gerçekten hissedebilmek için geçmiş yaşam biçimlerini öylesine ayrıntılı bir şekilde yeniden kurgulamalarına olanak tanıyacak bir kazı alanı bulmayı hayal ederler. Montaillou bir arkeoloji çalışması değildir ancak Orta Çağ dünyasına dair en dikkat çekici içgörüyü sunar. Pireneler’deki bir Fransız köyünün 1294-1324 yılları arasındaki sakinlerinin yaşamlarını anlatır ve engizisyon sırasında yapılan sorgulamaların yazılı kayıtlarına dayanır. Kitap, olayları Annales geleneğindeki uzun vadeli yapılarla ilişkilendirerek anlatırken, Le Roy Ladurie aynı zamanda Bourdieu’ya da atıfta bulunur ve eser, uygulama ve eylem (pratik ve ajans) anlayışına katkıda bulunur.
Benim için ayrıca Norbert Elias’ın History of Manners adlı eseri de çağrıştırdı çünkü hem Elias’ın örneğinde tükürme hem de Le Roy Ladurie’nin örneğinde bitlerden arınma gibi küçük ölçekli bedensel uygulamaların büyük ölçekli etkilerin bir parçası olabileceğini gösteriyordu. Montaillou’dan, “domus” kavramını yalnızca bir evde yaşayan insan topluluğu olarak değil; ekonomik, sosyal, dini ve kimliksel işlevlerin birbirine bağlı bir bütünü olarak görme fikrini edindim. Orta Çağ Pireneleri’nde, domus, ölü bir ataya dayanan haklara sahip bir ahlaki varlık olarak kabul edilirdi.
Neolitik Dönem'de de ev benzer bir rol oynuyordu. İş birliği yapan bireylerden oluşan bir evden çok daha fazlası olan Neolitik domus, ekonomik, sosyal ve dini boyutlara sahipti; ayrıca insanlar evcil bitki ve hayvanları benimsedikçe insan ilişkilerini evcilleştiren bir mekanizma ve metafor olarak da işlev görüyordu. Daha sonra, Le Roy Ladurie’nin Montaillou’daki anlatımı, merkezi Türkiye’deki Neolitik yerleşim Çatalhöyük’te kazılara başladığımda ulaşmayı hedeflediğim bir ideal hâline geldi.
Çatalhöyük, 2.000 yıllık yerleşim süresi boyunca neredeyse aylık olayları kaydeden birden çok mikro tabakaya sahip olması bakımından olağanüstü iyi korunmuştur. Bu işe başlamış durumdayım ancak 9.000 yıl önceki günlük yaşam pratiklerini en küçük adli izlerden yola çıkarak bir araya getiren geniş uluslararası bir araştırma ekibinin sonuçlarını birleştirme konusunda kat edilecek uzun bir yol var. Yine de Neolitik bir Montaillou’nun gerçekleştirilebileceğine hâlâ ikna olmuş durumdayım ancak bu, bir tarihçinin ulaşabileceğinden oldukça farklı ve hatta daha kapsamlı biçimde olabilir.
Bunun yanı sıra, Le Roy Ladurie’nin yazım tarzı da dikkate değerdir. Teorik tartışmayı ayırıp soyutlamak yerine, kitabı teorik tartışmayı köyün sakinlerinin günlük yaşamlarının ayrıntılı anlatımlarına entegre eder. Zaman ve geçicilik kavramları, mekân ve yer anlayışları da ele alınır, ancak bunlar günlük yaşamın detaylı anlatımları içinde sorunsuz bir biçimde işlenir. Eğer bir gün Montaillou benzeri bir Çatalhöyük yazacak olursam, ulaşmayı hedefleyeceğim şey budur.
Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...
O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...
O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.
Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.
Soru & Cevap Platformuna Git- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Academia | Arşiv Bağlantısı
- V. G. Childe. (1936). Man Makes Himself.
- R. G. Collingwood. (2013). R.g. Collingwood: An Autobiography And Other Writings: With Essays On Collingwood's Life And Work.
- E. L. R. Ladurie. (1939). Montaillou : Cathars And Catholics In A French Village, 1294-1324. ISBN: 9780140137002.
- S. W. Mintz. (1985). Sweetness And Power: The Place Of Sugar In Modern History. ISBN: 9780140092332.
- P. E. Willis. (1981). Learning To Labor. ISBN: 9780231053570. Yayınevi: Columbia University Press.
- A. J. Ayer. (1936). Language, Truth And Logic. ISBN: 9780486200101. Yayınevi: Dover Publications (NYC).
- A. J. Ayer. (2001). Language, Truth And Logic. ISBN: 9780141911809. Yayınevi: Penguin UK.
- V. G. Childe. (1968). The Dawn Of European Civilization. ISBN: 9780710049612. Yayınevi: Routledge & Kegan Paul (London).
- V. G. Childe. (1949). Social Worlds Of Knowledge.
- D. L. Clarke. (1968). Analytical Archaeology. ISBN: 9780231046305.
- D. L. Clarke. (2014). Analytical Archaeology. ISBN: 9781317606215. Yayınevi: Routledge.
- J. Deetz. (2010). In Small Things Forgotten. ISBN: 9780307874382. Yayınevi: Anchor.
- N. Elias. (1977). The Civilizing Process.
- A. Ghosh. (2000). The Glass Palace: A Novel. ISBN: 9780375501487.
- A. Ghosh. (2011). In An Antique Land: History In The Guise Of A Traveler's Tale (Vintage Departures). ISBN: 9780307792266. Yayınevi: Vintage.
- A. Giddens. (1979). Central Problems In Social Theory: Action, Structure, And Contradiction In Social Analysis. ISBN: 9780520039759.
- P. Haggett. (1965). Locational Analysis In Human Geography. ISBN: 9780312494209.
- I. Hodder. (1982). Symbols In Action. ISBN: 9780521241762. Yayınevi: Cambridge University Press.
- U. Author. (1990). By Hodder, Ian The Domestication Of Europe (Social Archaeology) Paperback - November 1990.
- I. Hodder. (1995). The Domestication Of Europe (Social Archaeology). ISBN: 9780631177692.
- I. Hodder. (1999). The Archaeological Process.
- I. Hodder. (2006). The Leopard's Tale: Revealing The Mysteries Of Çatalhöyük. ISBN: 9780500051412.
- I. Hodder. (2012). Entangled. ISBN: 9780470672129. Yayınevi: John Wiley & Sons.
- T. Mitchell. (2002). Rule Of Experts. ISBN: 9780520928251. Yayınevi: Univ of California Press.
- G. Lucas. (2002). Critical Approaches To Fieldwork. ISBN: 9781134564309. Yayınevi: Routledge.
- M. Ondaatje. (2011). The Cat's Table. ISBN: 9780224093613. Yayınevi: Cape.
- J. Clifford. (1986). Writing Culture. ISBN: 9780520057296. Yayınevi: Univ of California Press.
- M. Sahlins. (1981). Historical Metaphors And Mythical Realities: Structure In The Early History Of The Sandwich Islands Kingdom (Canada, Origins And Options). ISBN: 9780472027217.
- S. Clark. (1999). Annales. ISBN: 9780415155526. Yayınevi: Taylor & Francis.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 19/11/2025 10:19:22 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21768
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Academia. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.