Kitap Analizi: 50 Soruda Dil Öğrenme | Herkes Dil Öğrenebilir mi?
Kitap Hakkında
- Künye: Cem Balçıkanlı
- Kitabevi: Bilim ve Gelecek
- Sayfa Sayısı: 272
- İlk Baskı Yılı: 2021 (1. Basım)
Tanıtım
"Yabancı dile yabancı kalmayalım." diyerek kaleme aldığı 50 Soruda Dil Öğrenme kitabında Prof. Dr. Cem Balçıkanlı, dil öğrenme ve öğretme deneyimlerini kuramsal bilgilerle harmanlayarak merak edilen pek çok soruya yanıt veriyor. Dil öğrenme/öğretmeyi isteyen herkese olduğu kadar çocuğunun dil öğrenmesini arzulayan anne babalara da rehberlik edecek kitapta ele alınan kimi sorular şöyle: Çocuklar en fazla kaç dili aynı anda edinebilir? Bir yabancı dil öğrenildikten sonra yeni bir dil daha mı kolay öğrenilir? Yabancı dil öğrenmenin ideal yaş aralığı var mıdır? Dil öğrenmek için yurtdışında yaşamak şart mıdır? Öğrenilen dil kullanılmadığında unutulur mu? Dil öğrenmek beyin gelişimini etkiler mi? Kişilik ve dil öğrenme arasında bir ilişki var mıdır? Farklı yaş gruplarına göre dil öğrenme etkinlikleri değişiklik gösterir mi? Yabancı dil öğrenmek isteyenler nereden başlamalı? Dil öğreniminde web teknolojilerinin yararları nelerdir? Bilgisayar oyunları dil öğreniminde etkili midir? Yabancı dilde konuşma becerisi nasıl geliştirilir? Dil öğrenmek için beyin çipi geliştirilebilir mi? Günümüzde kullanılan en etkili dil öğretim yöntemi hangisidir? "Anlıyorum ama konuşamıyorum" söylemi doğru mudur? Yabancı dil öğrenirken Türkçe düşünmek ne demektir?
Herkes Dil Öğrenebilir mi?
Küreselleşen dünyada bireylerin en az bir yabancı dili iyi bir şekilde bilmeleri ve kullanmaları büyük önem taşıyor. Hangi okul türü olursa olsun mezun olan tüm öğrenciler artık uluslararası iş arama ve iş yapma zorunluluğu içindedir. Öte yandan dünyadaki bilimsel gelişmeleri takip etmek, inovasyondan uzak durmamak ve dünya vatandaşı olabilmek de yabancı dil öğrenme zaruriyetini ortaya koyuyor. Peki dil öğrenmek yetenek işi midir? Dil öğrenmenin biyolojik boyutu nedir? Hem bu boyutların daha net anlaşılması hem de bu boyutlara bilimsel kavramlarla derinlik katmak amacıyla iki sorunun analizini yapmak yerinde olacaktır.
Dil Öğrenmek, Yetenek İşi midir?
Dil öğrenmeye karşı sahip olunan yetenek olarak tanımlanabilecek dil yeteneği kavramı, öğrenmenin gerçekleştiği durumlara göre hareket etme becerilerinin tamamına odaklanıyor. Bu kavramı ilk kez ortaya atan John B. Carroll’a göre, bir dil öğrencisinin kendisine verilen alıştırmayı veya etkinliği ne kadar süre içinde tamamladığı, öğrencinin sahip olduğu motivasyon seviyesi ve etkinliği yaparken karşılaştığı zorlukları nasıl çözdüğü gibi boyutları dil yeteneği kavramı bağlamında ele almalıyız. Dolayısıyla dil yeteneği birden fazla yeteneğin aynı anda işe koşulmasıyla oluşan bir durumdur.
İşte 1959 yılında bu ve benzeri boyutları dil öğrenme süreciyle ilişkilendiren ve bazı öğrencilerin nasıl oluyor da başarılı dil öğrenme hikayelerine sahip olduklarını araştırmak amacıyla yola çıkan John B. Carroll ve meslektaşı Stanley M. Sapon, Modern Dil Yeteneği Testini (MDYT) geliştiriyor. Toplam dört yeteneğe odaklanan bu testte
- fonemik kodlama yeteneği,
- dil bilgisel duyarlılık,
- tümevarım dil öğrenme yeteneği ve
- ezberci öğrenme yeteneği
gibi çeşitli yeteneklerle ilgili sorular var.
Bu testten yüksek puan alan öğrencilerin dil öğrenmede diğer öğrencilerden daha başarılı olabilecekleri konusunda tahminde bulunan araştırmacılar bu sayede hangi öğrencilerin dile karşı yeteneği olduğunu belirlemeyi amaçlıyor. Bunda da kısmen başarılı oluyorlar.
Ancak yabancı dil öğrenmenin tam anlamıyla bir yetenek işi olduğunu söylemek mümkün değil. Dil öğrenme süreci, insanların kendi yargı ve davranışları ile karmaşıklaştırdığı ya da kolaylaştırdığı, yetenekten daha çok insanın hazır bulunuşluğuyla olduğu kadar o dili öğrenmek için kişinin yeterince istekli ve motive olmasıyla da ilgili bir süreçtir. Öte yandan birden fazla dil bilen bireyler olarak polyglotların dil yeteneğine sahip oldukları ve bu bireylerin doğuştan getirdiği özellikleri sayesinde istedikleri kadar dil öğrenebileceklerine inanılır. Bu doğru değildir. Polyglotların dil öğrenmesi üzerine yapılan sınırlı sayıdaki araştırma, bize birden fazla dili etkili bir şekilde kullanabilen bu bireylerin dil öğrenme stratejileri anlamında disiplinli bir tavır içinde oldukları ve dil öğrenme süreçlerini yoğun bir planlama şekilde sürdürdüklerini gösteriyor. İnternette Tim Doner ismini arayarak çok dil bilen bu kişi hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz.
Diğer bir deyişle, onlar dil yeteneğine sahip oldukları için değil de Geoff Colvin'in Mozart'tan Tiger Woods’a başarılı kişileri incelediği ve büyük çabaların büyük başarılarla eşdeğer olduğunun altını çizdiği "Yetenek Dediğin Nedir ki?" isimli kitapta anlatıldığı üzere dille haşır neşir olup bu süreci bilimsel ölçütlerle yürüttüğü için birden fazla dili konuşabiliyorlar. Sorumuza tekrar dönecek olursak birden fazla dili çok başarılı bir şekilde öğrenme başarısı gösteren vakalar olsa da dil öğrenme yetenek kavramıyla tam anlamıyla özdeşleştirilebilecek bir olgu değildir. Herkesin bir yabancı dil öğrenme potansiyeli vardır. Aslolan kendisine uygun yöntem ve stratejilerle bu süreci yönetebilmesidir.
Dil Öğrenmenin Biyolojik Boyutu Nedir?
Doktora eğitimim sırasında makalelerini ve kitaplarını okurken bir gece yarısı kendisine eposta gönderdiğim ve hemen cevap vererek bana akademik hayatımın en önemli hediyelerinden birini veren ünlü Amerikalı dil bilimci ve filozof Noam Chomsky'e göre, insanlar dil edinim cihazı diye bilinen bir cihazla dünyaya gelirler. Bu insanlarda doğuştan var olan gizil bir güçtür. Dilin içine doğan her çocuğun ana dilini evrensel kurallar çerçevesinde -eğer biyolojik anlamda bir sorun yok ise- edinmesinde bir engel yoktur. Dil edinim süreci, insanların doğdukları andan itibaren önce dinleyerek yeterli miktarda girdiye maruz kalmaları suretiyle sonra da çevrelerindekilerle etkileşim içine girerek kendilerine verilen mesajları anlamlandırmasıdır. Chomsky tarafından ileri sürülen ve sistematik dil kodlarını barındıran zihinsel potansiyeli sembolize eden dil edinim cihazının yardımıyla insanlar tıpkı puzzle'ın ilgili parçalarının bütünü oluşturması gibi gerekli girdinin sağlanması koşuluyla ana dillerini edinirler.
Peki biyolojik boyutu en temel anlamıyla bu şekilde açıklanacak dil öğrenmenin beyin gelişimine etkisi nedir? Yapılan pek çok araştırma, iki dilli bireylerin özellikle problem çözme becerisi, yaratıcı düşünme, empati, öz saygı gibi alanlarda tek dillilerden daha başarılı olduklarını ortaya koymuştur. Bu sayısız faydanın yanı sıra yabancı dil bilme ve beyin arasındaki ilişkinin de doğru bir şekilde yorumlanması önemlidir. Öğrenme dediğimiz değişkenin sadece %60’lık kısmını açıklıyor olabilmemiz beynin en gizemli organ olmasından kaynaklanıyor olabilir. Yabancı dil öğrenme sürecini doğru bir şekilde anlama noktasında beyin ile ilgili bildiklerimiz kısmen de olsa bize yardımcı oluyor. Yabancı dil öğrenmenin beynin hangi bölgesinde gerçekleştiğinden tutun da yabancı dil bilenlerin beyin yapılarının daha farklı olduğuna kadar pek çok soru cevaplanmayı bekliyor. Böylelikle biyolojik boyutu da ele almış oluruz.
Yabancı dil öğrenme beyinde bulunan sağ ve sol yarımkürede gerçekleşiyor. Sol yarım küre; dili doğru kullanma, mantık yürütme, matematikle ilgili işlemler, analiz ve sıralama gibi düşünme becerilerinin yürütüldüğü yerdir. İşitsel ve görsel öğrenmenin de gerçekleştiği bilinen sol yarım küre yabancı dil öğrenim sürecinde hep en çok değinilen bölge olagelmiştir. Ancak 2019 yılında yapılan ve beyinle ilgili nitelikli yayınların yayımlandığı NeuroImage dergisindeki araştırmanın bulguları bu bilginin doğru olmadığını ortaya koymuştur. Sol yarım küre kadar sağ yarım kürenin de dil öğreniminde etkili olduğunu gösteren bu araştırma, 24 katılımcının yoğunlaştırılmış bir yabancı dil eğitimi sürecindeki beyin hareketlerinin MRG (manyetik rezonans görüntüleme) ile izlenmesiyle gerçekleştiriliyor. Sol yarım küreye aşırı yoğunlaşma belki de sağ yarım kürenin işlevinin net olarak görülmesini engelleyen bir etken olmuştur.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Yeni bulgular, sağ yarım kürenin özellikle bazı seslerin akustik ayrıntılarını ayırt etmede son derece belirleyici olduğunu ortaya koyarken, her iki yarım kürenin de birbirlerini destekleyici özelliklere sahip olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu sonuç, bu zamana kadar beyin ve yabancı dil öğrenmeyle ilgili bildiklerimizi sorgulamamız açısından çarpıcıdır. Yoğunlaştırılmış yabancı dil eğitimi sırasında beyindeki hareketlerde görüldüğü üzere sol yarım kürenin öğrenme sürecinin ilerleyen aşamalarında aktif hale getirilmesinde bir artış görülüyor. Buna rağmen en başarılı öğrencilerdeki sağ yarım kürenin en erken ses tanıma aşamasında en aktif halde olduğu keşfediliyor. Sadece Mandarin Çincesi üzerinde yapılan bu çalışmanın diğer dillerle de yürütülecek araştırmalarla ilginç boyutlara ulaşacağına inanan bilim insanları özellikle sağ yarım kürenin mümkün olduğunca aktif tutulmasının önemi üzerinde duruyorlar.
Yabancı dil öğrenme ve beyin arasındaki ilişkiyi pek çok açıdan ele alan araştırmaların sayısı az değil. İkinci bir dil öğrenmenin başta beynimizi geliştirmek olmak üzere beyni büyüttüğü de İsveç bilim insanları tarafından kanıtlanmış bir durum aslında. İsveç Silahlı Kuvvetler Tercüman Akademisindeki genç askerlerin yeni bir dil öğrenme süreçlerini mercek altına alan araştırmacılar, bu askeri öğrencilerin dil eğitiminden önce ve sonra beyinlerindeki gelişimi incelemişler. Çok çaba göstermiş ancak yabancı dil öğrenememiş öğrenciler ile yabancı dilde başarılı olan askeri öğrencilerin MRG taramaları yapılmış. İlk grubun beyin yapısının değişmeden kaldığı ancak ikinci gruptaki bireylerin beyninin belirli kısımlarının büyüdüğü görülmüş. Boyut olarak gelişen parçalar duygularla ilgili olan hipokampus ve ve serebral korteksteki üç alandır.
Bu konudaki diğer ilginç bir araştırma ise İskoçya’da gerçekleştirilmiş. Yabancı dil öğrenen bireylerin yaşıtlarına göre daha genç kaldığını ortaya koyan bu araştırmada, beyin fonksiyonlarının eskiye nazaran daha iyi hale geldiği, zekânın geliştiği, beynin daha iyi çalıştığı ve iki dil bilenlerin yaşlılıkta bunama sorununu daha az yaşadığı yapılan araştırmalarla ispatlanmış.
Yine İsveç’te yapılan bir araştırmada da üç ay süren yoğun dil çalışmalarından önce ve sonra yabancı dil öğrenen bireylerin beyinlerindeki kortikal kalınlık ve hipokampal hacimlerdeki boyutlar incelenmiş. Sonuçlar, kontrollere göre yoğun dil çalışmaları geçiren bireyler için hipokampus hacminde ve sol orta frontal girusun kortikal kalınlığında, alt frontal girusta ve üstün temporal girusta artış olduğunu göstermiş. Sağ hipokampus ve sol üstün temporal girus, yabancı dilde daha yüksek yeterlik kazanan bireylerde yapısal olarak daha yumuşaktır. Nispeten daha fazla dil bilen bireylerde ise orta frontal girusta daha büyük gri madde artışları tespit edilmiş. Bu bulgular, yabancı dil öğrenimi sırasında dil işlevlerine hizmet ettiği bilinen beyin bölgelerindeki yapısal değişiklikleri doğrulamaktadır.
Yabancı dil öğrenen bireylerin beyin gelişimleri ile ilgili en güncel çalışmalardan biri Kanada’da yapılıyor. İkinci bir dil öğrenmenin beyin üzerinde etkisinin araştırıldığı çalışmada tek dilli ve iki dilli bireylerin kortikal kalınlıkları MRI yöntemiyle ölçülüyor. İki dilli bireylerin sol inferior frontal girusta denen bölümde gözle görülür oranda bir kalınlık olduğu dikkat çekiyor. İki dilli grubun ikinci dil öğrenme yaşı ve kortikal kalınlık arasında da anlamlı korelasyonlar görülüyor. Araştırma özetle birinci dilde yeterlik kazandıktan sonra ikinci bir dil öğrenmenin beyin yapısını yaşa bağlı bir şekilde değiştirdiğini net bir şekilde göstermesi açısından önemlidir.
Son olarak iki dilli veya çok dilli gruplarda Alzheimer hastalığının daha sonra başladığını gösteren araştırmaların olduğunu da söylemeliyim. Ellen Bialystok ile ekibi, Alzheimer tanısına sahip hem tek dilli hem de iki dilli bireylerin beyin atrofisini incelemişler. Araştırmalarında, iki dilliliğin getirdiği gelişmiş bilişsel rezervin genellikle bu hastalık seviyesiyle ilişkili olandan daha yüksek bir işlevsellik seviyesine izin vermesinden hareketle iki dilli bireylerin daha fazla atrofi sergileyeceği hipotezini geliştirmişler. Sonuçlar bu görüşü desteklemiş. Araştırmacılar, iki dilli Alzheimer hastalarının aslında ilgili alanlarda daha yüksek düzeyde beyin atrofisi gösterdiğini bulmuşlar. Bu sonuçlar, iki dilliliğin bilişsel rezerveye katkıda bulunduğunu ve Alzheimer hastalığına bağlı beyin atrofisinin altında yatan davranışsal ifadenin değiştirici olduğunu savunan hipotezi desteklemiş.
Daha ileri araştırmalar da yukarıdaki hipotezi doğrulamakta ve iki dilliliğin Alzheimer semptomlarının başlangıcını 4-5 yıl kadar erteleyebileceğini gösteriyor. Bu konuya ilişkin diğer bir araştırmada da Bialystok, Craik ve Freedman, olası Alzheimer hastalığı teşhisi konulan iki dilli ve tek dilli hastalardan bilişsel bozuklukların başlangıcı ve dil geçmişi ve yetenekleri hakkında veri toplamışlar. İki dilli kişiler için tek dilli olanlara kıyasla 4.3 yıllık bir gecikme ve bildirilen semptomların başlangıcında 5.1 yıllık bir gecikme bulunmuş. Bu veriler sadece bilişsel rezerve katkıda bulunan iki dillilik kavramını desteklemekle kalmamış. Ayrıca daha yüksek seviyelerde beyin atrofisini telafi ederek aynı zamanda iki dilliliğin Alzheimer semptomlarının başlangıcını 4–5 yıl kadar erteleyebileceğini de göstermiş. Yani yabancı dil bilmek Alzheimer hastalığını biraz da olsa geciktiriyor.
Görüldüğü üzere beyin ve yabancı dil öğrenme arasındaki ilişki çok boyutlu bir yapıya sahiptir. Bu anlamda doğru bir şekilde kurgulandığında beyne sağladığı sayısız yararı da dikkat etmek gerekir. Özellikle beyindeki hareketleri tarama yöntemiyle yürütülen araştırmaların da ortaya koyduğu gibi yabancı dilin beyne olumlu sinyaller gönderdiği bilinmektedir.
Son Söz
Türkiye'nin pek çok farklı bölgesinde yaşayan insandan dil öğrenme hakkında en çok merak ettikleri soruları toplayarak oluşturduğum 1500 sorudan oluşan soru havuzu bana Türkiye’deki dil öğrenmeye ilişkin çok genel bir perspektif sundu. Bilim ve Gelecek Kitaplığı tarafından yayımlanan "50 Soruda Dil Öğrenme" kitabında bu 1500 sorudan en çok sorulan toplam 50 soru var. Bu yazıda ele aldığım iki boyut da en çok merak edilen soruların başında geliyor. İnsanların pek çoğu dil öğrenmenin bir yetenek işi olduğunu düşünüp kendilerinin bunu başaramayacaklarını belirtirken aslında kendi öğrenme çukurlarını kendileri yaratıyor. Bu konuda söylenebilecek en genel ifade şudur:
HERKES DİL ÖĞRENEBİLİR.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 27
- 15
- 8
- 3
- 3
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- E. Bialystok, et al. (2007). Bilingualism As A Protection Against The Onset Of Symptoms Of Dementia. Neuropsychologia, sf: 459-464. doi: 10.1016/j.neuropsychologia.2006.10.009. | Arşiv Bağlantısı
- J. B. Carroll. (1959). Modern Language Aptitude Test. Psychological Corporation. | Arşiv Bağlantısı
- G. Colvin, et al. (2010). Yetenek Dediğin Nedir Ki?. ISBN: 9789756093726. Yayınevi: Elma Yayınevi.
- R. M. DeKeyser. (2000). The Robustness Of Critical Period Effects In Second Language Acquisition. Studies in Second Language Acquisition, sf: 499-533. doi: 10.1017/S0272263100004022. | Arşiv Bağlantısı
- O. Kepinska, et al. (2018). Connectivity Of The Hippocampus And Broca's Area During Acquisition Of A Novel Grammar. NeuroImage, sf: 1-10. doi: 10.1016/j.neuroimage.2017.09.058. | Arşiv Bağlantısı
- J. Mårtensson, et al. (2012). Growth Of Language-Related Brain Areas After Foreign Language Learning. NeuroImage, sf: 240-244. doi: 10.1016/j.neuroimage.2012.06.043. | Arşiv Bağlantısı
- P. Robinson. (2002). Individual Differences And Instructed Language Learning. ISBN: 9789027297518. Yayınevi: John Benjamins Publishing. sf: 69-93.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:49:25 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10524
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.