Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
İnci Şardağ
İnci Şardağ
58.7K UP
Uyarlayan 25 Aralık 2020 22 dk.

HIV’in keşfinden çeyrek asır sonra bilim insanları, laboratuvar hayvanları üzerinde yüzlerce aday aşı geliştirmişti. Aşıların bir düzineden fazlası, insanlar üzerinde yapılan araştırmalarda en azından erken faz testlerinden başarıyla geçti. Ancak henüz hiçbirinin insanlarda HIV’e karşı yeterli koruma sağladığı tespit edilemedi. AIDSVAX’ın Amerika ve Tayland’daki ve Merck/STEP’in Amerikadaki klinik araştırmaları sonucunda karşılaşılan başarısızlıklar, bilim insanlarının önümüzdeki 10 yıl içerisinde aşı üretme umutlarını tamamen yitirmesine sebep oldu. 2008 yılının şubat ayında Amerikan Bilim İlerleme Derneği Başkanı David Baltimore bu durumu şu sözlerle özetledi:

Tayland'da son yayımlanan araştırmalarda, Sanofi Pasteur'ün ALVAC'ına güçlendirici AIDSVAX dozları eklendiğinde HIV vakalarında gözlemlenen %31'lik düşüş, basın tarafından bile şüpheyle karşılandı. Çünkü önceki denemelerde iki aşı adayı da birlikte veya ayrı ayrı koruyuculuk sağlayamamıştı. Bu yazıda, HIV aşısına ilişkin mevcut karamsarlığın yanlışlığına değinmek istiyoruz. Her ne kadar bilimsel engeller oldukça zorlu olsa da ekonomik engeller de onlarla aynı zorluk derecesindedir.

90
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ufuk Derin
Ufuk Derin
3.2M UP
Aktaran 11 saat önce 4 dk.

Yaklaşık 400 milyon yıl önce omurgalılar denizlere hâlâ mahkumken balıkların karaya çıkmasını sağlayacak uzuvlar henüz evrimleşmemişti. da daha karaya çıkmamıştı. Scientific Reports dergisinde yayınlanan yeni bir çalışmada araştırmacılar, işte tam da bu zaman aralığında balıkların suyun ötesindeki hayatı merak edip karada yaşamayı test ettiklerine dair bilinen en eski fosil kanıtını keşfetti.[1] Bilgiler doğruysa bu keşif, balıkların sudan karaya geçişi ilk kez denemesini en az 10 milyon yıl daha geriye çekebilir. Zürih Üniversitesi'nden paleontolog Christian Klug, sahayı ziyaret edip yeni verileri inceledikten sonraki düşüncelerini şöyle anlatıyor:

Yeni fosiller, 2021 yılında Polonya'daki Świętokrzyskie Dağları’nda, Varşova'nın yaklaşık 190 kilometre güneyinde yapılan kazılar sırasında bulundu. Uzmanlar, dağların 410 milyon ila 393 milyon yıl önce sahil veya kıyı şeridi olduğunu belirtiyor. Araştırmacılar, bir zamanlar denizin olduğu alanda 240'tan fazla fosilleşmiş çukur, oyuk ve iz buldu. Ekip, bunların antik sürüngen balıklara ait olduğunu düşünüyor.

1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Manzaraya Bakmak İnsanları Neden Etkiliyor?
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 11 Haziran 2015 2 dk.

Aslında örümcekler tavanda öylece yürümekten çok daha fazlasını yapabiliyor: Kendi vücut ağırlıklarından 170 kat fazlasını bile yerçekimine karşı taşıyabiliyor. Örümcekler, diğer eklembacaklılar gibi (böcekler, kabuklular, vs.) bir dış iskelete sahipler. Bu dış-iskelet içeriyi dışarıdan koruyan bir zırh görevi görüyor. Bu iskeletin iç yapısı katman katman yüzeylerden oluşurken, dışı mumsu bir tabakayla kaplı haldedir. Bu tabakanın taşıdığı ilginç özellikler, bizim sorumuzun cevabını da içinde barındırıyor. Mumsu tabakanın adezyonu (cisimler arası "yapışma" kuvveti) oldukça kuvvetli ve bu durum örümceğin, üzerinde bulunduğu tüm yüzeylere yapışmasını sağlıyor. 

Genel olarak teknik, su-itici güçlerin örümceğimizi yüzeye sabitlemesine dayanıyor. Tabii ki, durum aslında bu kadar basit değil, arka planda sistemin işlemesini sağlayan daha karmaşık süreçler de dönüyor. Örümceklerin bacaklarındaki kılsı yapılar (scopulae) bu noktada devreye giriyor. Her bir kılsı yapı, kendinden çok daha küçük başka kılsı yapılardan (setulae) oluşuyor. Bu yapılar, nano-boyuta kadar inebiliyor ve bu sayede örümceğin duvarla temas halinde olduğu yüzey alanını inanılmaz miktarda arttırıyor. Bu kadar büyük bir yüzey alanına etki eden çekim kuvvetleri öylesine güçlü oluyor ki, örümcek rahatlıkla duvarda baş aşağı asılı kalabiliyor. Dahası bu esnek kılsı yapılar sayesinde örümcek, üzerinde olduğu yüzeyin yapısı nasıl olursa olsun (pürüzsüz, kaygan yada tırtıklı hiç fark etmez), temas alanını minik kıllarıyla kat kat genişleterek tutunma kuvvetini ayarlamayı başarabiliyor. 

24
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 19 Mayıs 2011 24 dk.

Miller-Urey Deneyi, canlılığın başladığı Erken Dünya koşullarına yönelik olarak, deneyin yapıldığı 1952 yılına kadar olan biyokimya bilgileri ışığında tasarlanmış, canlılığın temeli olan moleküllerin doğal kimyasal süreçlerin bir sonucu olarak oluşup oluşamayacağını araştırmak üzere geliştirilmiş bir deneydir. Miller-Urey Deneyi'nin amacı, yaşamın kimyasal kökenlerini aydınlatmak ve Abiyogenez Teorisi'ne yönelik bazı yeni deneysel yaklaşımlar geliştirebilmekti.

Miller-Urey Deneyi, evrim karşıtları tarafından sıklıkla tartışılan ve sanki bu sahada yapılan tek çalışma ve tek sonuçmuş gibi üzerine bolca gidilen bir deney olarak halk arasında da popülerlik kazanmıştır. Aradan geçen yarım asırdan uzun bir süreden ötürü, Miller-Urey Deneyi'nin sonuçları, bugün bildiklerimizin yanında oldukça kısıtlıdır; buna rağmen, 1950'li yıllarda bilimin olduğu konum açısından değerlendirilecek olduğunda, bilim tarihinde önemli yankılar yaratmayı başarmış, bilim tarihi ve canlılığın kökenine yönelik araştırmalar açısından büyük öneme sahip bir deneydir. Gelin bu deneyi, hedeflediklerini, başarılarını, başarısızlıklarını ve hakkındaki tartışmaları biraz daha yakından tanıyalım.

178
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 13 Nisan 2015 1 dk.

Matematik, bütün bilimleri birbirine bağlama gücüne sahip bir dildir. Sadece bilim insanları arasındaki iletişimi ortak bir tabana çekmez, aynı zamanda konsept olarak Evren'i daha iyi tanımamızı ve anlamlandırmamızı sağlar. Ancak ne yazık ki bu dili öğrenmek her zaman çok kolay olmamaktadır. Tıpkı kullandığımız konuşma dillerini öğrenmek için yaptığımız gibi, bilen birileriyle sürekli pratik yapmak, önemli miktarda zamanı bu dili öğrenmeye ve anlamaya ayırmak gerekmektedir. Bu da, çoğu insanın daha yolun başında bundan caymasına neden olur.

Neyse ki bilim ve teknoloji ilerledikçe, internet herkese her şeyi ulaşılır kıldıkça, bu tür konuları öğrenmek de giderek daha kolay ve eğlenceli bir hal alıyor. Bu konudaki en önemli araçlardan birisi de, IMAGINARY isimli internet projesi. 

22
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ufuk Derin
Ufuk Derin
3.2M UP
2 gün önce
Biotechnology dergisinde yayımlanan çalışma, yapay zekanın protein yapısını bilmeden bile zararlı proteinlere karşı ilaç benzeri moleküller tasarlayabildiğini ortaya koyuyor. PepMLM adlı yapay zeka aracı, sadece proteinin amino asit dizisini kullanarak kanser, Huntington hastalığı ve viral enfeksiyonlara karşı etkili peptitler geliştiriyor. Laboratuvar testlerinde bu peptitlerin hastalıkla ilişkili proteinlere başarıyla bağlanabildiği ve onları parçalayabildiği kanıtlandı. Araştırmacılar, gelecekte genel amaçlı ve programlanabilir bir peptit tedavisi platformu oluşturmayı hedefliyor.
2
1 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Alper Kaan Selçukoğlu
Aktaran 16 Ocak 3 dk.

1936 yılında soyu tükenen ve Avustralya, Tazmanya ile Yeni Gine'ye özgü bir keseli olan Tazmanya kaplanı, bilim dünyasındaki gelişmeler sayesinde bir nevi "yeniden doğuşa" hazırlanıyor. Türdiriltimi çalışmalarıyla tanınan Colossal Biosciences, geliştirdiği yapay rahim teknolojisi ile Tazmanya kaplanı embriyosunu hamilelik sürecinin yarısından fazlasına kadar büyütmeyi başardı. Bu, yalnızca türdiriltimi bilimi için değil, aynı zamanda nesli tükenme tehlikesi altındaki türlerin korunması için de büyük bir dönüm noktası olarak görülüyor.

Colossal'ın kurucularından Ben Lamm, bu başarıyı şöyle ifade ediyor:

42
4
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Osman Yiğithan Yılmaz
Üye 4 gün önce 2 Cevap
YKS'ye tekrar hazırlanıyorum, geçen yıl istediğim performansı gösteremedim ve neden olduğunu da bilmiyordum ama kendi kendine düzeleceğini varsayıyordum. Olmadı. Bu sene tekrar hazırlanmaya karar verdim ve başladığımda her şey cidden iyiydi. Son 10 gündür ortalama 5.30 saate yakın çalışıyordum ama üç gündür yine salmış durumdayım, düzeltemiyorum.
281 görüntülenme
Hiçbir koşulda irade ve istikrar gösteremiyorum, bilincimin farkında değilim ve bu hayatıma zarar veriyor. Peki neden?
Hiçbir koşulda irade ve istikrar gösteremiyorum, bilincimin farkında değilim ve bu hayatıma zarar veriyor. Peki neden?
4
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 3 saat önce 22 dk.

Roland Emmerich'in yönettiği 2004 yapımı gişe rekortmeni film "Yarından Sonra" (The Day After Tomorrow), antropojenik (insan kaynaklı) küresel ısınmanın günler içinde yeni bir buzul çağını tetiklediği dehşet verici bir senaryoyu sunmak için nefes kesici özel efektlerden yararlanmıştır. Film, kültürel açıdan önemli bir etki yaratmış ve büyük bir Hollywood yapımının kıyametvari yıkımını doğrudan sera gazı etkisine bağladığı ilk örneklerden biri olmuştur. Milyonlarca izleyiciyi, Dünya'nın karmaşık ve birbiriyle bağlantılı sistemlerinin aşıldığında doğrusal olmayan ve şok edici bir hızla yeni bir duruma geçebileceği eşikler olan "iklimsel dönüm noktaları" kavramıyla tanıştırmıştır.

Film yapımcıları, etkileyici bir felaket anlatısı yaratmak amacıyla, jeofiziksel olarak onlarca veya yüzlerce yıla yayılacak olayları sadece bir haftalık bir zaman dilimine sıkıştırmışlardır. Yönetmen Roland Emmerich, dramatik etki uğruna bilimsel kesinlikten ödün vermek zorunda kaldıklarını kabul etmiştir. İklim bilimciler filmin zaman çizelgesini ve meteorolojisini saf kurgu olarak nitelendirse de, anlatı, gezegenimizin iklim sistemini yöneten gerçek bilimin titizlikle incelenmesi için ilgi çekici, ancak bilimsel açıdan kusurlu bir çerçeve sunmaktadır. Bu analiz, filmin zaman ölçeği ve spesifik etkileri imkânsız olsa da, temel önermesinin (insan faaliyetlerinin Dünya iklimini tehlikeli bir şekilde değiştirdiği ve bunun ani, öngörülemeyen değişimlere yol açma potansiyeli taşıdığı önermesinin) esasen doğru olduğunu göstermektedir.

1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Chiarana .
Chiarana .
1,498 UP
Gözlemi Yapan 5 gün önce Türkiye, Bilecik
Pazaryeri ilçesi, Bozcaarmut Göleti yakınlarında, ölü olarak görüldü. Fotoğraflarda ise karınca benzeri canlılar tarafından parçalanıyor.
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 4 Ocak 2015 4 dk.

Evrimsel biyoloji dahilinde homoloji, atasal bir türün özelliklerinin torun türlerde de bulunması anlamına gelir. Aslında daha teknik tanımı, bunun tersinden yapılır: türlerdeki benzer karakterlerin, ortak atalardan miras alınması durumudur. Fakat atadan toruna doğru düşünmek daha kolaydır. Örneğin yarasalar ile kuşlar kanatlarını ortak bir atadan almamışlardır. Yarasalar ile kuşların ortak atası kabaca 296 milyon yıl önce yaşamıştır ve bu ortak ata, dinozorlardan bile önce yaşamış, kanatları olmayan, uçamayan bir ortak atadır. Dolayısıyla bu iki grubun kanat yapısı homolog değildir. Öte yandan kargalar ile serçelerin ortak atası 44.1 milyon yıl önce yaşamış bir başka atasal kuş türüdür. Onun da kanatları vardır; dolayısıyla torunlarına kendisininkine benzer (ancak tabii ki evrimsel süreçte farklılaşmış) kanatlar bırakmıştır. Dolayısıyla bu iki kanat yapısı, homolog organlardır.

Peki ya parmak sayısı? Neden çok sayıda canlıda 5 parmak bulunur? Neden 4 ya da 6 değil? Aslında ilk olarak şu "çok sayıda canlı" tanımlanmalıdır. Çok sayıda canlıda 5 parmak bulunuyor gibi gelmesi, canlılığa dair halk olarak çok az bilgiye sahip olmamızdır. Aslında 5-parmaklı uzuv yapısı çeneli omurgalı hayvanların sadece belirli bir alt grubunda görülür. Bu alt-grupta amfibiler (kurbalağalar, semenderler, vb.) ile amniyotlar (kuşlar, memeliler ve sürüngenler) bulunur. Bu alt-grupta toplamda 27400 civarında tür bulunmaktadır.. Bu, tüm ökaryotik (gelişmiş hücre yapısına sahip) türlerin %0.3 civarına eşittir. Tüm Hayvanlar Alemi'nin ise %0.4 civarına eşittir. Dolayısıyla "canlılığın çoğu" derken ne kast ettiğimiz iyi anlaşılmalıdır.

170
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Einstein Fizikci
Einstein Fizikci
1,900 UP
Fizikci 5 gün önce Sen de Cevap Ver
Bu soru, Furkan SARICA tarafından sorulmuştur.

İnsanlar Dua Okurken Neden Esner?

Aslında bu fenomenle bazı yerlerde karşılasırız ama o kadar mantıksız gelmez.Dua esnemesi genellikle dini yorumlarda "Nazar" la yorumlandığı için konu hakkında yaygın bir inanış oluşmuş durumda.Buna esnemek Şeytandandır inancı gibi örnekler eklenebilir.

Ancak esneme sadece Dua okurken karşlaştığımız bir olay değildir.Örneğin Toplantılar,Sinema,Tiyatro gibi mekanlardada karşılaştığımız bir durum.Tek farkı bu durumlarda bunu normal olarak karşılarız.Bunun yanında Yoga derslerinindede bu fenomenle sıkça karşılaşılıyor.Oradada ruhu ferahlatma yada kötü enerjiyi atmak olarak yorumlandığına çok kez şahit olmuşsunuzdur.Yoga ile bu konuya açıklık getirelim.

Yoga odası iyi havalandırılmış, hava temiz, oksijen eksikliği belirtisi yok, yoga dersi hiç sıkıcı değil, uyumak için uygun bir zaman değil... ve yine de yoga dersi başladıktan sadece birkaç dakika sonra büyük esneme başlıyor.

Esnemenin yorgunluktan kaynaklandığına dair yaygın inanış artık eskide kaldı. Sonuçta, birçok insan yoğun bir konsantrasyon gerektiren bir şey üzerinde çalışırken esner.

Bilim, esnemenin oksijen eksikliğinden kaynaklandığı fikrini de çürütmüştür. Esnediğimizde, vücuda otomatik olarak daha fazla oksijen girer, evet, ancak esnemenin asıl nedeni oksijen eksikliği değildir.

Esnemek bulaşıcıdır bunu hepimiz biliyoruz. Ama daha çok özel toplantılarda, masada veya ofiste. Yogada ise herkes yalnızdır. Gözler genellikle kapalıdır. Esneme yoluyla birbirimize nasıl bulaşabiliriz ki?

Esnemenin neden bulaşıcı olduğu sorusunun bilimsel cevabı beynimizdeki ayna nöronlarında yatıyor. Bu nöronlar sadece bulaşıcı esnemelerden değil, aynı zamanda bulaşıcı kahkaha veya ağlamalardan da sorumludur. Bir insanı belirli bir duygusal durumda deneyimliyoruz ve ayna nöronlar bizde de benzer bir davranış örüntüsü oluşturuyor.

Birkaç yıldır esneme üzerine yapılan bilimsel makaleler, esnemenin beyni soğuttuğunu belirtiyor. Araştırmacılar, beyin sıcaklığı arttıkça esnemenin de arttığını ölçtüler. Bu, mevcut bilimsel bilgi düzeyiyle örtüşüyor. Sonsuz döngüler halinde düşünerek beynimizi aşırı ısıttığımızda -düşünmek bir enerji fazlalığıdır- esneriz. Esnemenin "beynin kıvrımlarını soğuttuğu", beynimize taze bir enerji verdiği, bizi daha verimli, daha algılayıcı ve daha net hale getirdiği varsayılıyor. Bilim adına, esneme RAHATLAMA, beynin yenilenmesidir. Esneme bizi uyanıklığın zirvesine çıkarır. Esneme bizi yeni şeylere hazırlar.

Çenenin hareketiyle oluşan esneme, çeneyi rahatlatır. Esnemek gözlerimizi nemlendirir. Yan etki olarak daha fazla oksijen emeriz.

Yogada asanalar ve pranayamalar parasempatik sinir sistemini harekete geçirir. Parasempatik sinir sistemi, otonom sinir sisteminin bir parçasıdır ve genellikle gevşeme siniri olarak adlandırılır. Gözlerimizin sulanmasının nedeni budur. Yoga pratiği sırasında bazen derin, rahatlatıcı ve özgürleştirici nefesler almamızın nedeni de budur. Tıkanıklıklar açılır, enerji serbest kalır ve derin bir iyilik ve esenlik hissi ortaya çıkar.

Bilimden biraz uzaklaşıp daha spiritüel bir bakış açısına yönelirsek, şu açıklamalarla da karşılaşırız: "Bu şekilde esnemek, genellikle farkında olmadığımız ve mevcut durumumuzla hiçbir ilgisi olmayabilecek sözde 'eski' yorgunluğun bir göstergesidir. Vücut, geçmişten gelen her şeyi, kabul etmediğimiz, görmezden geldiğimiz yorgunluklar da dahil olmak üzere saklayan bir hafıza çipidir. Vücut bunları bir yere depolamıştır. Bu yüzden 'kas yorgunluğu giderici masaj' yöntemi vardır. Kaslar bu yorgunluğu depolamıştır. Ya da 'yorgunluk kemiklerimde' ifadesi. Bu, derinlere işlemiş bir yorgunluktur. Kemikler, vücudumuzu hesaba katmadığımızı, ona aşırı yüklendiğimizi 'bilir'. Asanalar veya nefes egzersizleri aracılığıyla vücudumuzu uyardığımız ve uyandırdığımız anda, hatırlar ve (örneğin) bir esneme yoluyla, eksik olan enerjiyi, yani hak ettiği enerjiyi alır.

Bu aynı zamanda ilgili kasları da esnetir. Bu "eski yorgunluğun" çoğu, özellikle diyaframda ve tüm solunum kaslarında depolanabilir ve uzun bir esnemeyle bunları serbest bırakabiliriz.

Özetle: Ne kadar stresli, odaklanmış ve gerginsek, yani zihnimizin içinde ne kadar çok zaman geçirirsek, o kadar çok esneriz. Esnemek, hızla tazelenmemize ve zihnimizin berraklaşmasına yardımcı olur.

Yoga, parasempatik sinir sistemini harekete geçirir. Yogada, gerginlikten rahatlamaya geçtiğimizde esneriz. Ayrıca kendimizi yeni bir bilinç durumuna hazırlarız. Ofisten veya aileden yogaya geliriz, çok odaklanmışızdır, hatta belki de stresliyizdir ve şimdi matın üzerinde esneriz. Başka hiçbir bedensel dürtü, gerginliği esnemek kadar hızlı bir şekilde gideremez ve bizi canlandıramaz.

Dua okurken yaşananlarda benzer

Beyin düzeyi, yüksek bir düşünce yapısından aşağıya doğru düşmeye başlayınca kişi farkında olmadan bir iç sıkıntısı içine düşer; sıkıntıya karşı savunma olarak oksijen ihtiyacı artar, refleks halinde esneme başlar. Böylece akciğerlere bol miktarda hava çekilir; kana karışan oksijenin tadına varılarak oluşan karbondioksit karışımı hava yavaş yavaş dışarıya salınır... Cuma namazı biter bitmez insanların caminin çıkış kapısına koşuşturmalarının nedeni aslında sıkıntıdan bir an önce kurtulma iç güdüsünden başka bir şey değildir.

Özetle odaklanmadan Dua okuyarak denediğinizde bu kadar esneme olmadığını göreceksiniz.

Kaynaklar

  1. Hitman Gökhan. İnsanlar Dua Okurken Neden Esner?. Alındığı Tarih: 14 Ağustos 2025. Alındığı Yer: Cernbilim | Arşiv Bağlantısı
1
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Hüseyin Güngör
İnceleyen8 5 gün önce
Atatürk'ün hayatının özellikle de sinemada dramatik şekilde ele alınmasının eksikliğini hep vurgularım. Hatta bu eksikliği özellikle de @lordsinow kitap serisini okuduktan sonra hep ben kapatmayı hayal ederim. Zaten karakterleri daha dramatik şekilde ele alan kurgular 2010'dan geriye gitmez. Bunlardan dolayı bu yapımın haberi beni çok heyecanlandırmış ama izleyebilmem bugünü bulmuştur. Her şeyden önce Atatürk gibi bir karakteri sinemaya aktarmak gerçekten kolay değil ama elzem bir şeydir. Çok da dikkatli olunması gerekir. İzleyenin ise aslında öncesinde kendisini iyice anlamış olması önemlidir çünkü hayatındaki yoruma açık noktalar kurguya dökülürken yapılan yorumlamalar yanlış yönlendirmeye çok açık olacaktır. Diziyi izlemeden önce @lordsinow 'un film hakkındaki incelemesinin ilk kısımlarını okuduğumda da bunun yaşandığını anlamış olduğumu hatırlıyorum.

Filme gelindiğinde, etiket detaylara girmiyorum, filmin teknik ve prodüksiyon detayları gerçekten yeterli derecede güzel. O atmosferi hissediyorsunuz. Çekimlerde sıkan fazla zorlama teknikler yok. Oyunculuklar gerçekten şahane ve Aras gerçekten çok yakışmış. Corinne gibi diğer roller de aynı şekilde. Hikaye ve senaryo kısımları da çok güzel. Bir Türk'ün sık sık böyle ritüellere ihtiyacı varmış. Bana birçok noktada çok ilham oldu diyebilirim. İnsanların izlemesini teşvik etmek isterim. Kullanılan temalar, mesajlar, günümüzle paralel yorumlamalar çok isabetli. Yalnız özellikle karaktere yönelik bazı kişisel detaylar çok problemli. Bunu da zaten @lordsinow yazmış. Bazı yorumlamalar yanlış yönlendiriyor. Bunun bilincinde olmak lazım. Ayrıca Mustafa Kemal'i, ki kendisi gerçekten modern bir Türk peygamberidir, çok mitleştirdik. Biraz insansı görmek çok öğretici olacaktır. Bunu takdir ettim. Ama dramasının hala yeterli olmadığını düşünüyorum. Ayrıca nörofarklı olduğuna iyice emin oldum.
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Osman Yiğithan Yılmaz
İnceleyen 5 gün önce
Evrimsel biyolojiye ilgi duymaya başladıysanız ve altyapınızı sağlamlaştırmak istiyorsanız Türkçe olarak çok başarılı bir kitap, dahası kitabın sonuna geldiğinizde o kitabın başındaki 50 sorunun kitap bitince kafanızda size 100 olarak dönmesi çok olası ve bu harika bir şey. Ne yazık ki o 100 soru da başka bir kitabın konusu...
9.9/10
(278 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
3
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Halis Gönül
Halis Gönül
117.0K UP
Alıntıyı Ekleyen 5 gün önce
İnsanlar, hastalığın pençesine düştüklerinde, birbirlerine daha çok yaklaşırlar.
Kaynak: Veba
7
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Evrim Ağacı'na Destek Ol
İnceleme
Ertuğrul Genç
Ertuğrul Genç
474.0K UP
İnceleyen 9 Nisan 2023
Nikola Tesla (İngilizce telaffuz: [ˈtɛslə]; Sırpça telaffuz: [nǐkola têsla]; Sırpça: Никола Тесла; 10 Temmuz 1856 - 7 Ocak 1943), Sırp–Amerikalı mucit, elektrik mühendisi, makine mühendisi ve fütüristti. Günümüzde en çok alternatif akım (AC) elektrik kaynağı sistemine ve mühendisliğe verdiği katkılarla tanınmaktadır.
10.0/10
(9 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : The Unbearable Weight of Being
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
9
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Akın Karahasan
Seslendiren 3 Şubat 2022 5:16
Gururla kabaran göğüsler ve baştan ayağa kadar hissedilen mutluluk... Bunlar, evrensel olarak geçerli oldukları gibi gerçek de olan hislerdir. Şimdi ise,...
46
Silinmiş Üye
Silinmiş Üye 2 gün önce
düşüncenin izini sürmek yazıyla kaydedilemeyecek kadar hızlı konuşan birinin sesini izlemek gibiydi.
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close