Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 8 Ağustos 2022 25 dk.

Kuantum dolanıklık (kısaca "dolanıklık" veya "dolaşıklık"), bir grup parçacığın her birinin kuantum durumunun, parçacıklar birbirinden çok uzak mesafeler boyunca ayrılmış olsalar bile, diğerlerinin durumundan bağımsız olarak tanımlanamayacağı şekilde oluşturulduğu, etkileştiği veya uzamsal yakınlığı paylaştığı zaman meydana gelen, fiziksel bir olgudur. Daha kısa tabiriyle kuantum dolanıklık, iki veya daha fazla parçacığın fiziksel özelliklerinin ("kuantum durumlarının") aralarındaki mesafeden bağımsız olarak birbirini etkileyebilmesidir. Kuantum dolanıklık konusu, klasik fizik ile kuantum fiziği arasındaki uyumsuzluğun merkezinde yer alır: Dolanıklık, klasik mekanikte bir karşılığı olmayan ama kuantum mekaniğinde yer alan ana özelliklerden biridir.

Kuantum dolanıklık, aslında sadece atom altı parçacıklara özgü bir özellik değildir; fakat dolanıklığın yeterince uzun süreler ve yeterince uzak mesafeler boyunca korunmaya devam edebilmesi için, dolanık parçacıkların olabildiğince küçük seçilmesi gerekmektedir. Parçacıklar büyük seçilecekse de dolanıklığın bozulmayacağı şartların genellikle laboratuvar ortamında hassas bir şekilde yaratılması ve korunması gerekmektedir. Bugüne kadar bu şartlar altında kuantum dolanıklık, deneysel olarak, hem fotonlar gibi kütlesiz parçacıklar, hem nötrinolar ve elektronlar gibi hafif parçacıklar hem de buckyballs gibi büyük moleküller ve hatta küçük elmaslar ile gösterilmiştir.[7][8][9][10][11] Kuantum dolanıklık; iletişim, hesaplama ve kuantum radarı gibi birçok sahada aktif olarak araştırılmakta ve geliştirilmektedir.

202
3
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
C. Caner Telimenli
Çeviren 15 Haziran 2018 4 dk.

Fizik üzerine kitap yazmış biri olarak Higgs mekanizmasının nasıl bir teoriye dönüştüğünü ilgili ama uzman olmayan bir kitleye kısa bir süre içerisinde açıklayacak güzel bir örnek aramaktaydım. Ve sonunda, birçokları arasından bir tanesinde karar kıldım.

Kısa bir not olarak belirtmek lazım ki bu konuyu 15 saniye ya da daha kısa bir sürede açıklayabilecek güzel bir örnek olduğunu düşünmüyorum. Çünkü iki farklı şeyi açıklamak gerekiyor. İlki, uzayı dolduran ve içinden geçen bazı parçacıklara kütle kazandıran Higgs alanı, ikincisi ise bu alandaki bir titreşim ile etkileşime geçtiğimizde gözlemlediğimiz Higgs parçacığı. Bunların ikisi de açıklaması uzun sürdüğünden genelde popüler bilim konuşurken fazla açıklamaya çalışmadığımız kuantum alan teorisinin bir parçasını oluşturuyor. Ancak kısa bir yolu yok, Higgs mekanizmasını açıklayabilmek için Higgs alanını anlatmak lazım.

35
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Utku Derin
Utku Derin
359K UP
Aktaran 1 gün önce 3 dk.

Amerika'nın tropik bölgelerinde yaşayan yarasalar, kızamık gibi hastalıklara yol açan morbillivirüs adlı RNA virüsleri taşıyor. Ancak bu virüslerin diğer memeli türlerine yayılmasında yarasaların rolü hâlâ net değil. Charité - Universitätsmedizin Berlin ve Alman Enfeksiyon Araştırmaları Merkezi öncülüğündeki uluslararası bir araştırma ekibi, Nature Microbiology dergisinde yayınladıkları makalede Brezilya ve Kosta Rika'daki yarasa ve maymunlarda morbillivirüslerin yayılımını inceledi.[1] Çalışma sonucunda yeni virüs türleri ve virüslerin yarasalardan diğer memeli türlerine geçtiğini keşfeden ekip, bu konak değişimlerinin olası tehlikelerine karşın virüsleri daha yakından izlemenin gerekliliğine dikkat çekiyor.

Morbillivirüslerin neden olduğu hastalıklar arasında en bilinen örnekleri arasında insanlarda kızamık, sığırlarda sığır vebası ve etoburlarda köpek gençlik hastalığı sayılabilir. Sığır vebası başarıyla yok edilmiş olsa da diğer morbillivirüsler hem insan sağlığı hem de çiftlik hayvanları için önemli bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. Çeşitli memeli türleri arasındaki geniş dağılımlarına rağmen, ana konakçıları, coğrafi dağılımları ve yeni türlere sıçrama potansiyelleri hakkındaki bilgiler oldukça sınırlı.

2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Eray Şeyhan
Eray Şeyhan
50K UP
İnceleyen10 2 gün önce
La Mettrie, bu eserini 18. yüzyılda anonim olarak yayımlamasına rağmen, Makine İnsan yazıldığı günden itibaren yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. “İnsan bir makinedir” görüşü, özellikle ruhun ölümsüzlüğüne ve tanrısal yaratılışa inananlar tarafından sert biçimde eleştirilmiştir. Zira bu düşünce, Tanrı’ya, ruhun varlığına ve özgür iradeye yer bırakmıyordu. Materyalist ve hazcı bir etiği savunduğu için, birçok kişi onun fikirlerinin ahlaki yozlaşmaya yol açacağını düşünmüştür. La Mettrie’ye göre erdem, acıdan kaçma ve haz alma ilkesine dayanıyordu. Bu yaklaşım, geleneksel ahlak anlayışıyla taban tabana zıttı. La Mettrie, bu radikal fikirlerini, kendisinden önceki düşünürlerin görüşlerini sentezleyerek temellendirir. Özellikle Descartes ve Locke’un etkisinden yola çıkarak, insanın ruhsuz bir makine gibi işlediğini ileri sürer. Bu iddialarını ise ampirik gözlemlerine dayandırır; çünkü kendisi her şeyden önce bir hekimdir. Makine İnsan’ın bazı bölümlerinde, insana yakın canlıların beyin yapılarından söz eder ve bunu oldukça anlaşılır, hatta yer yer dikkat çekici bir üslupla dile getirir. Bugün hâlâ önemini koruyan Makine İnsan, yalnızca 18. yüzyılın değil, günümüz düşünce dünyasının da etkili eserlerinden biridir. La Mettrie’nin insanı doğanın bir parçası olarak görmesi ve zihinsel süreçleri bedensel işlevlerle açıklaması; nörobilim, psikoloji ve evrimsel biyoloji gibi çağdaş bilim dallarının yaklaşımlarıyla örtüşmektedir. Günümüzde insan zihnini açıklamak için artık ruh kavramına ihtiyaç duyulmaması, La Mettrie’nin sezgisel olarak öne sürdüğü fikirleri doğrular niteliktedir. Her ne kadar döneminde dışlanmış olsa da, Makine İnsan fikri, insanı anlamamızda bilimsel düşüncenin önemine dikkat çeker.
Kitap
10.0/10
(1 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : Man a Machine
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
7
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Esra Akkoyun
Esra Akkoyun
3,475 UP
Çeviren 14 Ağustos 2018 11 dk.

Bir kişinin genlerinin davranışı sadece genlerin DNA dizilimine bağlı değildir, epigenetik faktörler de gen davranışlarını etkiler. Bu faktörlerdeki değişiklikler hastalıkta önemli bir rol oynayabilir.

Dış çevrenin genler üzerindeki etkisi hastalığa yol açabilir ve bu etkilerin bazıları insanlarda kalıtsal olabilir. Çevresel faktörlerin bir bireyin yavrusunun genetiğini nasıl etkilediğini araştıran çalışmalar tasarlamak zordur. Fakat toplumsal düzenin oldukça merkezileştirilmiş olduğu bazı bölgelerde, aileleri etkileyebilecek çevresel bilgi elde edilebilir. Örneğin İsveç bilim insanları son zamanlarda beslenmenin kalp ve damar hastalıkları ve diyabetle ilişkili ölüm oranını etkileyip etkilemediğini ve bu etkilerin ebeveynlerden çocuklara ve torunlara geçip geçmediğini inceleyen araştırmalar yürüttüler (Kaati et al., 2002). Bu araştırmacılar İsveç’teki ailelerin 1980’lerden başlayarak üç nesil boyunca yıllık mahsullerinin ve yiyecek fiyatlarının kayıtlarını inceleyerek bireylerin yiyeceğe ne kadar erişimi olduğunu tahmin ettiler. Araştırmacılar, bir babanın ergenliğinden hemen önceki gelişiminde kritik bir dönem boyunca yeteri kadar yiyeceğe erişimi olmadığı durumlarda, erkek evlatlarının kalp ve damar hastalıklarından ölme olasılığının daha düşük olduğunu buldular. Baba tarafından büyükbaba için bu kritik dönem boyunca yiyeceğin bol olması durumunda, çocukların diyabetle ilişkili ölümleri önemli ölçüde artıyordu. Aşırı yiyeceğin babanın dönemine denk düşmesi durumunda ise çocukların diyabetle ilişkili ölümleri azalıyordu. Bu bulgular, diyetin bir ailedeki erkekler tarafından nesilden nesile aktarılan  gen değişikliklerine sebep olabildiğini ve bu değişikliklerin bazı hastalıklara karşı hassasiyeti etkileyebildiğini göstermektedir. Peki, bu değişiklikler nelerdir ve nasıl hafızada tutulur? Bu tarz soruların cevapları epigenetik kavramının içinde yer alır.

95
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Fatih Birinci
Yazar 3 Ocak 2019 11 dk.

Şempanzelerin ölümü anladığına yönelik bazı araştırma bulguları vardır. Ancak görünüşe göre bu “anlayış”, bedensel fonksiyonların yitimi ve bunun geri dönüşü olmadığı şeklindedir (Anderson, 2018). En yakın akrabalarımızdan olan bu hayvanların bile ölümün kaçınılmaz olduğunu kavradıkları yönünde bir bulguya ulaşılamamıştır. İnsan bildiğimiz kadarıyla, bir gün öleceğinin farkında olan tek varlıktır.

Bu farkındalık zaman içinde yavaş yavaş gelişir. İnsan yavrusu, 9-10 yaş civarında ölümü tüm boyutlarıyla kavramaya başlar (Nagy, 1959). Ancak bu “kabulleniş” teknik açıdan korkunçtur. Çünkü evrimsel mekanik, her bir canlı türünün yaşamkalımına, doğal olarak da en büyük tehlike olan ölümden kaçınmasına dayanır. Kendisinden kaçınmamız gereken nihai tehlikeyle önünde sonunda karşılaşacağımızı bilmek bizi dehşete düşürür.

369
3
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Deha Kaykı
Deha Kaykı
199K UP
Aktaran 5 gün önce 3 dk.

ArXiv'de ön baskı olarak yayımlanan yeni bir çalışma, karanlık maddenin evrenin ilk yıldızlarında yalnızca kütle çekimsel değil, kimyasal evrimsel süreçlerde de etkili olabileceğini öne sürüyor. Lina Yıldız ve Deha Kaykı tarafından, GTIIT’te (Guangdong Technion – İsrail Teknoloji Enstitüsü) görev yapan fizikçi Prof. Dr. Marcelo F. Ciappina danışmanlığında yürütülen bu çalışma; yıldız içi termodinamik yapılar ve nükleer tepkimelerin karanlık madde kaynaklı enerji enjeksiyonu ve istatistiksel dağılım değişimleri ile nasıl dönüştürülebileceğini kapsamlı bir model üzerinden ele alıyor. Bu yaklaşım, karbon ve nitrojen gibi biyojenik elementlerin üretiminde artışa, oksijen sentezinde ise azalmaya yol açan bir nükleosentez senaryosunu simüle ederek özellikle karbon açısından zengin ve metal bakımından yoksul (CEMP) yıldızların gözlemsel spektrumlarıyla yüksek uyum gösteriyor.

Araştırma, klasik yıldız evrimi modellerinin açıklamakta yetersiz kaldığı CEMP-no yıldızlarının anomalik C/O oranlarını karanlık madde etkisi ile açıklamayı hedef almaktadır. Bu bağlamda, karanlık maddenin yalnızca kütleçekimsel etkilerle değil, aynı zamanda termodinamik yapılar üzerindeki etkileriyle de erken yıldızlarda nükleer tepkime dengelerini değiştirebileceği varsayımı öne çıkarılmıştır. Özellikle zayıf etkileşimli kütleli parçacıkların yıldız çekirdeklerinde termalleşerek çift yok oluş süreçleri aracılığıyla ısı enjekte edebileceği fikri, çalışmanın hesaplamalı temelini oluşturmaktadır.

13
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Veli Sarıgül
İnceleyen7 3 gün önce
Hikayeyi bir kenara bırakıp yalnızca Tom Cruise’un manyaklık yaptığı sahneler için bile gidilir. Herif delirmiş! Biraz duygusallığın yanı sıra damardan aksiyon sahneleri de bana yetti de arttı. Senaryo hâlâ Mission: Impossible çizgisinde, yani mantıktan çok momentumla ilerliyor.

Aksiyonu her ne kadar iyi olsa da, senaryo biraz dağınık. Hem senaryo hem hikaye bakımından Fallout ve Rogue Nation’ın biraz gerisinde kalıyor. Christopher McQuarrie yönetmen koltuğuna oturduğundan beri M:İ bambaşka bi’ seyirde ilerliyor. Ama hayır, iyi bir bağlamda değil, seyir zevki yüksek olsa da bu abinin gelmesi hiç yaramadı bize.

Mantık aramaya gelmediysen, “adamlar bu sahneyi nasıl çekmiş yahu?” diye ağzın açık kalmaya razıysan ve iki saatten fazla koltukta ter içinde kalmaya hazırsan, al sana yılın saf aksiyon deneyimi.

Part One’da ağzımıza bir parmak bal çalmışlardı, bunda da kaşıklıyorlar.
8.3/10
(3 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : Mission: Impossible - The Final Reckoning
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Blog Yazısı
Sercan Hatun
Sercan Hatun
62K UP
Blog Yazarı 1 dk.

Narsizm tarih boyunca çokça araştırılan ve merak edilen bir konu olmuştur kökeninin Yunan efsanelerine dayandığı düşünülün narsizm'in efsanesi şöyledir; Echo denen zarif kadının Narcissus denilen adama aşık olmasıyla başlar Narcissus Echoyu reddeder bunun üzerine Echo Gün geçtikçe zayıflamaya üzülmeye ve erimeye başlar ve sonuç olarak vefat eder bunun üzerine tanrılar Narcissusa bir ceza vermek ister ve günlerden bir gün Narcissus nehre su içmeye gittiğinde suyun üstünde kendi yansımasını görür Su Perisi sanıp aşık olur ve o da aynı Echo gibi üzüntüden bertaraf olup vefat eder Narsizm bir bakıma insanlarda var olan sağlıklı yapıya işaret ederken rahatsızlık noktasına gelinince ve çevresini ilişkilerini kötü etkileyen noktaya gelince patolojik narsizliğinden bahsedilir. Narsist kişiler sınırsız güç başarı ve zeka hayal ederler kendilerini özel eşi bulunmaz kabul görülemez kadar severler ve herkesten üstün görürler. Narsist kişiler onaylanmayınca çok büyük bir hayal kırıklığı alır ama hayal kırıklıkları üzüntüye değil öfkeye dönüşür. Narsist kişilikler ilişkilerinde onaylanmaya sürekli aşırı ilgi görmeye muhtaç kişilerdir. Bu yüzden de partnerinin asla neye inandığına görüşlerinin ne olduğunu nasıl biri olduğuna dikkat etmezler. Çünkü ilişkide sadece kendisi vardır onun için. Sıklıkla tedavi nedenleri zaten ilişki sorunlarıdır. Partnerlerini aşağılarlar partnerlerine değersiz hissettirirler ve bu yüzden de çoğu zaman ilişki sorunlarını yaşarlar. Narsist kişiler eşlerinin ünlü kariyer sahibi veya çok güzel kendileri gibi üstün olmasını isterler. Aynı zamanda narsistlerin aldatma seviyeleri çok yüksektir. Çünkü narsis kişiler cinselliği kendileri için önem verirler ve aşırı derecede cinsellikte partnerlerini aşağılarlar. Peki ya narsiz kişiler aşık olamaz mı ? diye sorulacak olursa. Narsist kişiler de aşık olur. Fakat kendilerini her zaman bir adım önde görürler, onların sevme şekilleri de diğer insanlara göre farklıdır nedeniyse şöyledir. Narsist kişiler severken kendilerine ne kadar zarar veriyorlarsa sevdiklerine de o kadar zarar verirler. Bu yüzden ilk önce bir tedaviye ihtiyaçları vardır ve asla hor görülmemeleri gerekir. Çünkü her psikolojik sorunun altında yatan başka nedenler vardır. Bu onların elinde olan bir şey değil ama tedavi olmak veya çevrenizdeki böyle kişileri bilinçlendirmek sizin elinizde. Okuduğununuz için teşekkür ederim. Bir şeyler katabildiysem ne mutlu bana.[1]

Sercan Hatun

16
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Burak Albayrak
Ekleyen 7 Ocak 2023 42 dk.

Respiratuvar Sinsityal Virüs (kısaca RSV), dünya çapında çocukları enfekte eden en yaygın virüslerden biridir ve yetişkinlerde, özellikle yaşlılarda giderek artan bir şekilde önemli bir patojen olarak tanınmaktadır. RSV enfeksiyonunda karşılaşılan en yaygın klinik senaryo bir üst solunum yolu enfeksiyonudur; ancak RSV genellikle küçük çocuklarda bir alt solunum yolu hastalığı olan bronşiyolit olarak ortaya çıkar ve nadiren pnömoni, solunum yetmezliği, apne ve ölüme ilerleyebilir.

RSV tedavisi üç kategoriye ayrılır:

53
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Evrim Ağacı'na Destek Ol
Nevzat Keskin
Seslendiren 4 gün önce 7:11
Gece yarısı vızıltısıyla bizi uykumuzdan eden veya soktuktan sonra bizi kaşıntılar içinde bırakan sivrisineklerle o bilindik deneyimleri yaşamayanımız...
4
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Bilim haberlerimizi ve diğer yazılarımızı Google Haberler'de görmek için bizi takip etmeyi unutmayın.

Aysun Tekarabacı
4 gün önce
Yazı yazmayacaktım.Namuslu insanlar arasında,yaşayacaktım.Yapamadım.Kalem kâğıt aldım. Çakımı çıkardım.Kalemi yonttum.Yonttuktan sonra tuttum öptüm.Yazmasam deli olacaktım.S, F,Abasıyanık
20 yıl kadar sonra çıldırmamak için yazmayı yeniden şifa niyetine hayatıma almaya karar verdim.Hoş  aynı değiliz artık.Zaman fazlasıyla değiştirdi her şeyi.Belki geçmiş ruhumuzu iyileştirir anılara bakarsak,Öyleyse rastgele...

1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ela Kursak
Seslendiren 6 Ocak 2023 9:29
Ela ile Eddie, Bu Bölümde İnsanın Nasıl Oluştuğunu Öğrenmeye Devam Ediyorlar!
46
Tayfun Türkmen
Etkinliği Ekleyen 7 saat önce ÇevrimiçiÜcretsiz4 Haziran
MİNTEK Konferansları: Sağlıkta Yapay Zeka ve Giyilebilir Teknolojiler
04 Haziran 2025 21:00 tarihinden 04 Haziran 2025 22:00 tarihine kadar.

Yapay zeka destekli sistemler ve giyilebilir teknolojiler, sağlık hizmetlerini kökten dönüştürüyor. Bu dönüşümün arka planını, bilimsel verilerle öğrenmeye hazır mısınız?

🎙️ Konuşmacı: Doç. Dr. Leyla Türker Şener
📍 İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi & TETFİT CEO’su
🎙️ Moderatör: Prof. Dr. Ali Ayyıldız

📅 Tarih: 4 Haziran 2025, Çarşamba
🕘 Saat: 21:00 (TSİ)
🌐 Canlı Yayın Adresi: www.mintekder.com/tv
💡 Katılım: Ücretsiz

Bu konferans, sadece teknolojik bir güncelleme değil; sağlıkta çığır açan bir perspektif.
Kaçırmayın!

Devamını Göster
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Hüseyin Açar
Fizik Öğrencisi 3 Ağustos 2020 Sen de Cevap Ver

Merhabalar Selçuk,

acı, duyusal ve duygusal bileşenleri olan kompleks bir deneyimdir. Yalnızca nasıl hissettirdiğiyle değil, aynı zamanda da bizim onu nasıl hissettiğimizle alakalıdır. Biz insanlar, hoş olmayan bu hisleri, acıyla ilişkilendiririz. Öte yandan insan dışındaki diğer hayvanların da fiziksel acı hissettiklerini kesin olarak biliyoruz, fakat bizim hissettiğimiz gibi duygusal bir acının hayvanlar için de geçerli olup olmadığı hakkında pek fazla bilgi sahibi değiliz. Peki eğer hayvanlar da böylesi duygusal acılar hissediyor ise bunu nasıl ölçebiliriz?

Öznel bir duygu olarak acı, fiziksel doku hasarı olmadan da hissedilebilir ve bu hissin seviyesi; korku, hafıza ve stres gibi diğer duygular tarafından değiştirilebilir. Acı, aynı zamanda da farklı boyutlara sahiptir. Genellikle yoğunluk biçiminde tarif edilen acı, öte yandan bir "karaktere" de sahiptir. Örneğin, iğneleyici bir sözün verdiği acı; bir diş ağrısının, bel fıtığının ya da doğum sancısının verdiği acıdan oldukça farklıdır. Bununla birlikte her insanın acı deneyimi de kişisel olarak eşsizdir.

Diğerlerinin acısını anlamak ya da değerlendirmek için çoğunlukla kişinin bu durumu nasıl tariflediğine dayanırız. Fakat, bizimle sözlü olarak iletişime geçemeyen ve acısı hakkında bize bilgiler veremeyen pek çok canlı da vardır. Örneğin; bebekler, öğrenme eksikliği olanlar veya çeşitli akıl hastaları, sözlü iletişim sağlayamadıklarından hissettikleri fiziksel ya da duygusal acıyı tarif etmekte zorlanırlar. Bu durumlarda insanlar, acının varlığını ve onun kişi üzerindeki etkisini anlamak için çeşitli faktörler kullanmak zorundadır.

Acı için tamamen kötü bir fenomendir diyemeyiz, çünkü evrimsel olarak bizi tehlikeden uzak tutan ya da iyileşmemize sebep olan koruyucu bir görev de üstlenir. Örneğin, kırık bir ayak bileğinin üzerine basarak yürümeye devam etmekten bizi alıkoyan hissettiğimiz acıdır. Fakat acı, etkin bir biçimde idare edilemezse, yaşamımız üzerinde korku, öfke, endişe ya da depresyon gibi oldukça ciddi olumsuz sonuçlara da yol açabilir.

Hayvanlarda Acı

Acının doğası belki de hayvanlarda daha da karmaşıktır. Acının nasıl hissedildiği ve acının arkasındaki fiziksel süreç; memeli diğer hayvanlar ile insanlar arasında oldukça benzerlik gösterir. Ayrıca, türler arasında acının sebep olduğu oldukça fazla benzer davranış biçimi de söz konusudur. Örneğin, diğer insanlardan ya da diğer hayvanlardan uzaklaşmak, daha az yemek yemek, acılı sesler çıkarmak ya da kalp atışlarının hızlanması gibi.

Öte yandan hayvanlara acı vereceği düşünülen pek çok şey, birçok ülkede yasal olarak yasaklanmış olmasına rağmen, hayvanların acıyı nasıl hissettiklerini tam olarak anlayabilmiş değiliz. Her ne kadar benzerlikler bulunsa da; hayvanlarda, acı deneyiminin bazı yönleri ve ifade edilişi insanlardakiyle aynı değildir.

Öncelikle, hayvanlar acılarını sözlü olarak ifade edemez. Köpeğinizin acıyla havladığını ve davranış değişimleri gösterdiğini fark edebilirsiniz; peki ya evcil bir tavşan, kedi, kaplumbağa ya da at söz konusu olduğunda? Dolayısıyla hayvanlar, insan gözlemcilerinin acıyı fark etmelerine, bu acının ciddiyetini ve etkilerini değerlendirmelerine bağımlıdır. Bu durum bir çaresizlik halini de beraberinde getirir. Örneğin; bir kemik kırığı için yapılacak cerrahi müdahalenin ardından iyileşeceklerini anlatan yatıştırıcı sözcükleri anlamamaları, hayvanların acıyı bizim hissettiğimizden daha fazla hissetmelerini muhtemel hale getirebilir.

Hayvanların acı ve ağrıyı hissetme kapasitelerine dair tartışmalar 20. yüzyılda daha da alevlendi. Fakat acıya dair daha fazla kavrayış geliştirmemiz ve acının hayvan yaşamları üzerinde gözlemlediğimiz etkileri, veteriner operasyonları, bunun yanı sıra pek çok -hayvan- davranışsal bilimcilerin ortaya çıkmasıyla; bu deneyimlerin hayvanlarda acıya sebep olduğunu artık biliyoruz. Örneğin, hayvanlar ve aslında klinik ağrı işaretleri gösteren kuşların iyileştirici etkisi olmayan yiyeceklere kıyasla ağrı kesici etkisi (anajezik) gösteren yiyecekleri tercih ettiklerini ve davranışsal ölçümlerle hayvanların gelişme gösterdiklerini biliyoruz. Öte yandan, yalnızca köpeklerimizin ya da kedilerimizin acı çekmediğini, aynı zamanda koyun, inek, domuz ve atların da ağrının olumsuz etkilerine maruz kaldıklarına dair oldukça güçlü deliller olduğunu biliyoruz. Fakat, farklı türlerdeki acının tanımlanması da hayvansal acının kompleksliğinin bir parçasını oluşturuyor.

Davranışsal rahatsızlıklar, uzunca bir süredir hayvanlarda acının var olduğuna dair potansiyel işaretler sunuyor. Ancak, her türün acıyla ilişkili davranışlarını ya da davranışsal rahatsızlıklarını, evrimsel süreçte kök bulan farklı şekillerde ortaya koyduğunu belirtmekte fayda var. Örneğin, köpekler daha agresif veya sessiz hale gelebilir ya da diğer insan veya köpeklerden uzaklaşmaya başlayabilirler. Öte yandan, koyunlar ise diğerleriyle büyük oranda benzer görünürler, ancak acının bazı ifadeleri gizlilik gösterebilir. Güncel bir araştırma, insanlarda ve diğer hayvan türlerinde şiddetli ağrılar sırasında yüz ifadelerinin bazı özelliklerinin benzerlik gösterdiğini ortaya koyuyor. Ancak sorun şu ki; ölçemediğimiz şeyi sayısal olarak da ifade edemiyoruz. Dolayısıyla, acıyı etkin bir biçimde tedavi ve idare edebilmek için onu ölçebilecek araçlara ihtiyaç duyuyoruz.

Acı Ölçekleri

İlk olarak 2007 yılında köpeklerdeki şiddetli ağrıları ölçmek için kullanılan ve basit bir araç olan Glasgow Composite Pain Scale, altı farklı dile çevrildi ve acıyı etkin bir biçimde tedavi edebilmek için veteriner uygulamalarında kullanıldı. Bu araç ayrıca hayvan sağlığı merkezleri tarafından geliştirilen yeni ağrı kesici ilaçların etkinliğini ölçmede de kullanıldı. Kronik ağrının etkilerini ölçmede kullanılan araçlar, örneğin; köpeklerin yaşam kaliteleri üzerine geliştirilen osteoartritler artık erişilebilir durumda ve kronik vakaların tedavisinde önemli bir gelişme olarak adlandırılıyor.

Öte yandan, hayvanlardaki acıya dair duyarlılığın artırılması yönünde küresel düzeyde de bir çaba söz konusu. World Small Animal Veterinary Association isimli kuruluş, Global Acı/Ağrı Meclisini kurdu ve hayvan bakıcıları ve veterinerler için ağrının tanımlanması, ölçülmesi ve tedavi edilmesine dair global düzeyde bir bilimsel inceleme raporu yayımladı.

Köpekler, insanın en iyi arkadaşları olabilir fakat beraber çalıştığımız, bakımını üstlendiğimiz ve hatta eğlendiğimiz diğer hayvanlar için de acının nasıl hissettirdiğini bilmemiz, bu arkadaşlarımızın yaşam kalitesinin artırılması için de önemlidir.

İyi okumalar dilerim.

538 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Yazar Yok. Makale. (3 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 3 Ağustos 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
5
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

YouTube, Evrim Ağacı tarafından hazırlanan içerikleri video yoluyla öğrenmenin en iyi yolu! Ayrıca kanalımızda birçok bilim insanıyla röportajlarımızı, çeşitli deney gösterilerini ve diğer bilim içeriklerimizi bulabilirsiniz.

Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close