Karantina Altındayken Neden Kendimizi Yorgun Hissediyoruz?
Salgın günlerinde pek çok insan, tecrit altındayken kendilerini normalden daha fazla yorgun hissettikleri için daha erken yattıklarını söylüyorlar. Normalde geç vakitlere kadar uyumayan bu kişiler artık gece saat 10’da başlarını yastığa koyduklarını söylüyorlar. Önceki rutinlerimize kıyasla daha az çalışmamıza rağmen bu hale nasıl geldiğimizi merak etmiyor değiliz.
Tecrit altındayken hissettiğimiz yorgunluk hali, bedensel yorgunluktan ziyade, büyük ihtimalle Covid-19’un getirdiği zihinsel yük ile alakalı. Yorgunluk (ya da bitkinlik) hem bedensel hem de bedensel olmayan sebeplerle ilgili olabilir: 5 km yol koştuktan sonra dinlenme ihtiyacı hissederiz; keza, bir hastalık sonucu da haftalarca kendimizi yorgun argın hissedebiliriz. Ancak 20 Temmuz 2011’de BMC Research Notes’ta yayımlanan bir araştırmaya göre yorgunluk; stres ve anksiyete (endişe) gibi psikolojik durumlardan da kaynaklanıyor olabilir. Karantina sürecinde ise sürekli evde kalmanın getirdiği monotonluk da kendimizi yorgun hissetmemize yol açıyor olabilir. Diğer bir deyişle, koronavirüs ile ilgili yaşadığımız psikolojik daralma bizi yıpratıyor olabilir. O halde eski enerjimizi nasıl geri getirebiliriz?
Alışma Aşamaları
Öğrencilerin yeni bir okula başlaması ya da insanların yeni bir ülkeye taşınması gibi büyük değişikliklere baktığımızda bu tür durumlar, zamana yayılan ve aşamalarla ilerleyen belli bir adaptasyon ve geçiş süreci gerektirmektedir.
Adaptasyon sürecinin ilk haftası önceki yaşam biçiminden veya çalışma tarzından sıyrılmayı ve yeni etkileşimler kurmayı içerir. Tüm bunlar genellikle dört ya da beş gün içerisinde kazanılır ve bu etaptan sonra hayat daha yerleşik ve tahmin edilebilir bir hal almaya başlar. Karantinanın ilk haftalarında ruh halimiz düşük olabilir ve ağlamaklı hissedebiliriz. Ama şunu bilmeliyiz ki bu, normal bir adaptasyon aşamasıdır. Lütfen kendinize çok fazla yüklenmeyin ve şundan emin olun ki bu ruh hali çoğu kişi için gelip geçici ve haftaya kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Yeni bir ortama/duruma geçiş sancısını, düşüncelerinizi ve hislerinizi anlattığınız (içinizi döktüğünüz) bir günlük tutmakla azaltabilirsiniz. Daha sonra gelişmenizi gözden geçirip nasıl uyum sağladığınıza bakabilirsiniz.
İşlevsel olarak tam bir adaptasyon yaklaşık üç ay sonra gerçekleşecektir. Şunu akılda tutmakta fayda var: Başlangıçtan yaklaşık 3 hafta sonra, kişinin ani bir kasvet basmasıyla moral çöküşü yaşayacağı bir dönem olacaktır. Bu aşamadaki endişe karantina durumunun devamlı bir hal alacağı kaygısıdır. Ancak bu dönem de atlatıldıktan sonra umutsuzluk hissi kolay kolay geri dönmemektedir.
Düzenli Bir Gündelik Hayata Önem Vermeliyiz!
Umursamazlığa ve düşük ruh haline düşmemek ve motivasyon kaybına uğramamak için gününüzü belli bir düzene oturtmak önemlidir. Giderek artan “boş” zamanlar kısıtlanma durumunun iyice farkında olmanızı sağlayarak "boşluğa düşme” hissini yaşatır. Bu durum insanların içine kapanmasına, hissiz olmasına, kalitesiz uyumasına ve kişisel hijyenlerini göz ardı etmesine yol açar. Tüm bunların önüne geçmek için hayatı belli bir düzende yaşamak önemlidir çünkü düzen, yaşamlarımız üzerinde kısmen kontrol sahibi olmamıza olanak sağlar.
Enerjinizi yüksek tutmanın bir diğer adımı da ölüm-kalım savaşı veren insanları gözlemlemektir. Buna vereceğimiz uç bir örnek, birdenbire zamanı doldurmakla karşı karşıya kaldığımızda gün içerisinde düzenli alışkanlıklar elde etmenin faydalarını göstermektedir:
1915'te Endurance gemisi (Türkçesi dayanma gücü, dayanıklılık) Antarktika buzuluna saplandığında geminin sahibi Sir Ernest Shackleton, mürettebatın hayatlarına katı düzenlemeler getirmek zorunda kaldı çünkü bir önceki sefer gemisi RV Belgica’nın başına gelenlerin gayet iyi farkındaydı. Bu gemi 1898 yılında Antarktika’daki bir buzula bütün bir kış boyu saplanıp kalmıştı. Kaptanı gemiye hiçbir düzen getirememiş ve sonucunda gemi mürettebatı, özellikle geminin kedisi Nansen’ın ölümünden sonra, moralman çökmüştü. Shackleton ise düzenli zamanlarda yemek yeme konusunda ısrarcı davrandı ve zorla da olsa sosyalleşme için yemekten sonra herkesin sofrada bulunmasına hükmetti. Bu türden düzenli aktiviteler sonucunda, küçük bir sosyal grubun uzunca bir süre boyunca beraber kalması durumunda topluca yaşanabilecek tekdüze bir hayatın önüne geçti.
Elbette, sabah erken kalkmayıp uyumaya devam etmek iyi hissettirebilir ancak günü belli bir düzene göre kurmak ve (çevrimiçi olsalar dahi) sosyal aktivitelere vakit ayırmak enerjinizi yüksek tutmanız bakımından sizin için daha iyi olacaktır.
Yorgunluğun diğer bir bedensel olmayan sebebi ise anksiyetedir (endişedir). Pandemi insanların kafasının karışmasına, ne yapacağını bilememesine ve korkuya kapılmasına yol açmıştır. Tüm bu hisler kötü uyku kalitesine yol açarak karşılığında insanları daha yorgun ve endişeli kılabilir. Bu kısır döngüyü kırmak için bedensel egzersiz yapmak faydalı bir yoldur. Yürüyüşe çıkmak ya da internet üzerinden bir egzersiz sınıfına katılmak kendinizi fiziken yorgun hissetmenize neden olabilir ancak bu tip fiziksel hareketler uyku kalitesini artıracağından uzun vadede yorgunluk hissiyatınızı azaltacaktır.
Geleceği planlamak ve hedefler koymak tecrit altında hem mümkün hem de gereklidir. Karantina tamamen bittikten sonra belli bir gün için hedef belirleyin ama gerekli olduğunda o hedef için yeni bir gün atama konusunda da hazırlıklı olun. Gelecek için iyimser olmak ve gerçekleşeceğini heyecanla bekleyeceğiniz bir şeylerin olması anksiyeteyi ve yorgunluğu azaltmada yardımcı olacaktır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 25
- 6
- 3
- 3
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: The Conversation | Arşiv Bağlantısı
- R. D. Kocalevent, et al. (2011). Determinants Of Fatigue And Stress. BMC Research Notes, sf: --. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 15:59:34 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8690
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in The Conversation. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.