İnsülin Savaşları: Bilimin En Büyük Mucizelerinden Birinin Arka Plan Öyküsü!
Yapay İnsülin Üretim Süreci Boyunca Yaşanan Gerilim ve Kavgalar, Günümüzde Bile Devam Ediyor!
Gelin bugün sizinle 1922’ye gidelim ve o zaman yaşanan bir “tıbbi mucizeyi” inceleyelim.
Toronto Genel Hastanesi’nin koğuşlarından birinde elli çocuk yatıyor. Çocuklar komadalar. Komaya girme sebebi DKA (diyabetik ketoasidoz); tip 1 diyabetin sonucunda ortaya çıkan bir durum. Düşük insülin seviyeleri yüzünden enerji elde etmek için şekeri yeterince kullanamayan karaciğer, enerji kaynağı olarak yağları kullanmaya başlıyor. Buna bağlı olarak da keton adı verilen kimyasalı üretiyor. Ketonların kandaki miktarı giderek artıyor ve kan, asidik duruma geliyor. Bu nedenle de vücudun içinde işler ters gitmeye başlıyor. İçerideki olayların dışarı muhtelif yansımaları oluyor, bir dizi belirti sonrası hasta komaya giriyor, müdahale edilmezse sonuç… kesin ölüm!
Bahsettiğimiz koğuştaki çocuklar, işte o ileri aşamaya varmış olanlar. Aileleri başlarında, çocukların ölümlerini bekliyorlar; çünkü müdahale etmek için hiçbir yöntem ya da ilaç bilinmiyor.
Birden koğuşa ellerinde enjektörle üç adam giriyor, “Nedir? Ne oluyor?” demeye kalmadan çocuklara sırayla enjeksiyonu basıveriyorlar. Adamlar koğuşun sonundaki çocuklara varmadan, baş taraftan uyanan çocukların sesleri ailelerinin neşeli nidalarına karışıyor.
Çocuklar komadan çıkıyorlar.
Enjeksiyon, saflaştırılmış bir özüt içeriyor: insülin.
“İğneci adamların” soyadları Banting, Best ve Collip. Bir de o sırada enjeksiyon işlemine katılmayan Macleod var.
Bu olaydan bir yıl sonra 1923 yılında Banting ve Macleod bu çalışmalarıyla Fizyoloji/Tıp Nobel Ödülü’nü alıyorlar.
***
Ama ilginç bir durum var: Banting ve Macleod, ödülü aldıkları sırada birbirinin ağzını burnunu kırmaya teşne bir ruh hali içindeler. Nasıl olup da birbirini boğazlayacak hale gelmiş bu iki insan, aynı konu üstünde çalışıp da başarıya ulaştılar; üzerine bir de Nobel ödülü aldılar? Olayları başından anlatmak gerek:
1920 yılındayız. Hikayenin kahramanlarından Frederick Grant Banting, savaştan şarapnel yiyerek dönmüş 29 yaşında genç bir ortopedist. Kütüphanede bir makale okuyor ve pankreas salgıları hakkında düşünmeye başlıyor. Aklına bir fikir geliyor: Bahse konu pankreas salgıları ile diyabet arasındaki ilişkiyi keşfetmek için yapılması gereken deneyle ilgili bazı notlar alıyor. Fikrini James Rickard Macleod ile paylaşıyor.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
“Nereden çıktı bu Macleod? Niye durduk yere gidip bu adamla düşüncesini paylaşıyor?” gibi sorular aklınıza gelmiş olabilir. Nedeni şu: Macleod, kariyerinin başlangıcında, diyabetin göstergesi olan idrardaki şeker varlığı üstüne çalışmış, akademik makaleler yayınlamış, 44 yaşında bir uzman. Aynı şehirde bulunmaları sebebiyle, Banting, çalışma arkadaşlarından birinin önerisi üzerine kendisiyle fikir alışverişinde bulunmaya karar veriyor.
Macleod, her ne kadar Banting’in anlattıklarından etkilenmemiş olsa da, kendisine bir laboratuvar, bir asistan ve deney yapabilmesi için köpekler verdi. Tabii bunları sonsuza dek vermiyor; deneylerini yapması için Banting’e 2 ay süre tanıyor.
Banting’e tahsis edilen asistanın adı Charles Herbert Best. Başta sözünü ettiğimiz koğuşa dramatik girişi yapan üç kişiden biri de o. Henüz 22 yaşında…
Banting ve Best köpekler üstündeki deneylere başladı. Daha önceden Alman ve Macar bilim insanları pankreastan elde edilen özütü bulmaya çok yaklaşmışlardı; fakat araya “küçük bir savaş” girince (evet, Birinci Dünya Savaşı), fon bulamadıkları ve üzerine bir de savaşı kaybettikleri için çalışmaları yarıda kaldı. Banting ve Best, önceden yapılan bu çalışmalardan da feyzalarak son sürat çalışmalarını sürdürdüler; kah köpeklerin pankreas kanallarını bağladılar, kah pankreaslarını olduğu gibi kesip çıkarttılar ve köpekleri diyabet hastası yaptılar. Bir yandan da pankreas kanalını bağladıkları köpeklerden “islet hücreler” denen özelleşmiş hücreleri elde etmeye çalıştılar. Henüz daha “insülin” adı icat edilmediği için, Banting pankreastan elde ettiği özütü “isletin” olarak adlandırdı.
Köpekler yetmeyip (telef olan köpek miktarını varın siz hesaplayın), daha fazla pankreasa ihtiyaç doğunca Banting, yeni köpekler almak için arabasını satmaya karar verdi. O da yetmeyince aklına yeni bir fikir geldi: “Besi hayvancılığıyla uğraşan kişiler, kiloca ağır çekmeleri için sığırları önce çiftleştiriyor, gebe kalmalarından sonra satıyorlar, mezbahada kesim sonrasında da ceninler heba olup gidiyor. O ceninleri almanın bir yolunu bulayım.” diyerek mezbahalardan aldığı cenin halindeki danaların pankreaslarını kullanmaya başladı. Sonraları erişkin sığırların pankreaslarını da kullanmayı başardı.
Çok sayıda başarısız deneyden sonra, elde ettikleri özütü kullanarak, ağır diyabet hastası köpeklerin kanındaki şeker seviyesini düşürmeyi başardılar.
Başlarda araştırmanın içeriği konusunda pek de olumlu düşünmeyen Macleod, köpekler üstündeki deneyler sonuç vermeye başlayınca çalışmanın önemine inanmaya başladı. Bu noktadan sonra Banting üzerinde bir üstünlük kurmaya çalıştı ve araştırmayı yönlendirmeye başladı. Bu da aralarındaki gerilimin kaynağı oldu. Oldukça asabi bir mizaca sahip olan Banting, ABD’ye dönüp çalışmasını orada devam ettirerek nihayete erdirmeye çalıştı; ancak arkadaşlarının ısrarı üzerine Macleod ile yola devam etmeye ikna oldu.
Bu arada Macleod, bulgunun önemine iyice ikna olduğu için laboratuvarının tamamını bu işe adadı. Bu süreçte özütün ismini de değiştirdi: “Adacık” anlamına gelen “isletin" sözcüğü yerine “ada” anlamına gelen “insülin” sözcüğünü önerdi ve kabul edildi.
***
Bu büyük başarı sonrasında Yale Üniversitesi’nde bir konferansa katılarak, başarılarını meslektaşlarına ilan ettiler. Fakat Banting’in biraz sinirli micazı ve tecrübesizliği kendini gösterdi. Kötü bir sunum sonrasında meslektaşları Banting’i, sorularıyla tabiri uygunsa “hırpaladılar”. O esnada Macleod tartışmaya dahil oldu ve meslektaşlarının Banting’i zor duruma düşürmelerini engelledi.
Ancak bu hamle, Banting tarafından Macleod’un ön plana geçerek kendisinin ve Best’in başarısını kendi hanesine yazmaya çalıştığını düşünmeye başlamasına neden oldu. Daha önceden zaten araları bozuk olan Macleod ile iyice bozuştular. Böylece insülin savaşları, yepyeni bir boyut kazanmaya başladı.
***
Tüm bu olanlara rağmen Macleod, bir biyokimyacıyı, Banting ve Best’e saf insülin elde etmelerinde yardım etmesi için laboratuvarına davet etti. 29 yaşındaki biyokimyacı James Bertram Collip, “sabbatical izni” olarak bilinen akademik izin süresini, ekibin çalışmalarına dahil olarak değerlendirdi.
Bu esnada, hikayemizin kahramanları arasındaki gerilim de büyüdü: Macleod’a karşı Banting’in hal ve tavırları daha da sertleşti; “Macleod’un adamı” olarak gördüğü Collip’e karşı da tavır almaya başladı.
Bu noktada araştırmaları, saflığını artırdıkları insülini insanlar üstünde deneme evresine geldi. Henüz ortada FDA gibi denetleyici kurumlar olmadığı için, keşifleri insanlar üzerinde denemek oldukça kolaydı: Uygun denekler bulup, pek bir prosedür takip etmeden ilaçları uygulamak mümkündü. Buna rağmen Banting ve Best, ahlaki olanın bu olduğunu düşünerek, diğer insanlar üzerinde test etmeden önce ilacı kendi üzerlerinde denediler ve hiçbir zarar görmediler.
Böylece insan deneklere geçiş yaptılar. İlk denemeyi 14 yaşında bir erkek çocukta yaptılar. Olmadı.
Takip eden günlerde Collip, işinin erbabı bir insan olarak öküz pankreası üstünde çalışmaya başladı. Bu noktada büyük bir atılım gerçekleştirdi ve alkol kullanarak çok daha saf bir özüt elde etmeyi başardı. Bu yüksek saflıktaki özütü üretmeyi başardığını Banting’e söyledi; ama bu büyük atılımın yöntemini sadece Macleod’a açıklayacağını da ekledi. Bu noktada Banting, Collip’e saldırdı; ancak Best’in araya girmesiyle ikili birbirinden ayrıldılar.
İyice gergin geçen birkaç günden sonra çalışmaya ortaklaşa devam etmeye karar verdiler. Sonradan söylenenlere göre Banting’in asabiyetinin sebebi, savaşa bağlı olarak gelişen travma sonrası stres bozukluğu idi. Yani Banting, zihinsel olarak sağlıklı biri değildi; ancak hakkını aramasını da sırf bu rahatsızlığına yormak mümkün değildir.
Bir önceki denemeden 12 gün sonra, yani 2 Şubat 1922’de bir deneme daha yaptılar. Yeni elde ettikleri insülini, 14 yaşındaki aynı erkek çocuğa enjekte ettiler. Bu sefer başarılı oldular! Çocuk, kısa sürede hastaneden çıktı ve hızla eski kilosuna döndü. Yukarıdaki fotoğraflar Leonard Thompson isimli bu çocuğun, insülinden önceki ve sonraki halleridir.
Daha sonra altı çocuğa daha insülin verdiler; hepsinde sonuç başarılı oldu.
Daha fazla hastada denemek için Banting, artık yakın dostu olan Best ve hiç sevmediği Macleod’un “yancısı” olarak gördüğü Collip’in, koğuştaki elli çocuğa insülin vermesi de işte bu sırada gerçekleşti.
3 Mayıs 1922’de grubu temsilen Macleod diyabete karşı “insülin”i keşfettiklerini açıkladı.
***
1923 yılında Banting ve Macleod’a verilen Nobel Ödülü gerilimi hepten arttırdı. Duruma iyice sinirlenen Banting, ödülü Best ile paylaştığını ilan etti. Bunun üzerine Macleod da kendi ödülünü Collip ile paylaştığını ilan etti. Yani taraflar, yüce gönüllülük konusunda bir yarışa girdiler.
***
İnsülin sonrasında komadaki hastalar uyandı, yeni bir yaşam şansı elde ettiler. İnsülin öncesinde, 10 yaşından küçük çocukların hastalandıktan sonra beklenen ömürleri 2.6 yıl iken, insülin sayesinde bu beklenti yıllar içinde giderek artarak, 1945’lerde 45 yıla çıktı!
***
Bu kadar mı? Elbette hayır. 1923 yılında Banting, Best ve Collip kendileri adına verilen insülin patentini Banting’in tarihe geçen “İnsülin dünyaya aittir, bana değil.” sözüyle, her biri 1 dolar karşılığında patentlerini Toronto Üniversitesi’ne devrettiler.
Bu patent devriyle birlikte Toronto Üniversitesi insülin üretimini firmalara lisanslamaya başladı. Üniversite ile ilaç sanayi arasında ilk defa böyle bir ilişki ortaya çıktı ve üniversiteler ilaç araştırmalarından gelir elde etmeye başladı. Macleod, bu gelirin yüksek olmasına karşı çıktı ve lisanslama oranının düşürülmesi için uğraştı. Üniversitelerin ve üniversitedeki araştırmacıların işinin, yaptığı araştırmalardan gelir elde etmek değil, araştırmalarını kamunun yararına sunması olduğunu savundu. Üniversitenin patentten elde edeceği gelirin harcamaları kadar olmasını, bunun ötesinde kâr amacı gütmemesini savundu.
***
Peki ya bu hikaye nasıl sonlandı dersiniz?
Ne yazık ki Banting ve Macleod’un asaleti yenildi. İlaç firmaları, kontrol edilemez bir hızla büyümeye başladılar. ABD’de 2009 yılında 75 dolar civarında olan insülin fiyatı 2019 itibariyle 275-300 dolar aralığına çıktı. Oysa ki 2009-2019 aralığında ABD’deki enflasyon %17 civarındaydı. Enflasyonu baz alacak olursak, en fazla 90 dolar olması gereken fiyat; şu anda olması gerekenin 3 katıdır. 1990’lardan 2009’a kadar olan fiyat artışı da aynı şekilde felaket!
İnsanlar günümüzde halen insülin alamadıkları için (insülin alacakları paraları olmadığı için) ölmeye devam ediyorlar. Verilen cevap ise hep aynı: Laissez faire, laissez passer...
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 20
- 11
- 6
- 3
- 3
- 3
- 2
- 2
- 2
- 2
- 0
- 0
- Science History Institute. Frederick Banting, Charles Best, James Collip, And John Macleod. (1 Aralık 2017). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: Science History Institute | Arşiv Bağlantısı
- S. Y. Tan, et al. Frederick Banting (1891–1941): Discoverer Of Insulin. (1 Ocak 2017). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: Singapore Medical Journal | Arşiv Bağlantısı
- J. Roth, et al. Insulin's Discovery: New Insights On Its Ninetieth Birthday. (11 Mayıs 2012). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: Wiley Online Library | Arşiv Bağlantısı
- Parks Canada. Discovery Of Insulin. (12 Aralık 2019). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: Parks Canada | Arşiv Bağlantısı
- A. Picard. Insulin: The Canadian Discovery That Has Saved Millions Of Lives. (3 Temmuz 2017). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: The Globe and Mail | Arşiv Bağlantısı
- Catherine. The Discovery Of Insulin. (7 Kasım 2015). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: Pendsey Trust | Arşiv Bağlantısı
- Banting House. Insulin Patent Sold For $1. (14 Aralık 2018). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: Banting House | Arşiv Bağlantısı
- mySugr. 9 Fun Facts About Frederick Banting You Need To Know. (13 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: mySugr | Arşiv Bağlantısı
- K. Strike. ‘I’m A Fat Boy Now’ – The Diabetes Miracle (1922). (11 Ekim 2019). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: Flashbak | Arşiv Bağlantısı
- J. M. Brostoff, et al. A Diabetic Life Before And After The Insulin Era. (11 Nisan 2007). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: Springer Link | Arşiv Bağlantısı
- Wikiwand. Diyabetik Ketoasidoz. (12 Aralık 2019). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: Wikiwand | Arşiv Bağlantısı
- Diabetes UK. What Is Dka (Diabetic Ketoacidosis)?. (12 Aralık 2019). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: Diabetes UK | Arşiv Bağlantısı
- G. Kafadenk İlhan. (Tez, 2007). Yeni Tani Konmuş Tip 2 Diyabet Hastalariyla Kontrollü Ve Kontrolsüz Diyabet Hastalarinin Homosistein Ve Hba1C Düzeylerinin Diyabetin Kronik Komplikasyonlariyla İlişkisi.
- C. Y. Johnson. This 90-Year-Old Fight Over Insulin Royalties Reveals Just How Much Has Changed In Medicine. (2 Kasım 2016). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: The Washington Post | Arşiv Bağlantısı
- C. Y. Johnson. Why Treating Diabetes Keeps Getting More Expensive. (1 Kasım 2016). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: The Washington Post | Arşiv Bağlantısı
- R. Gillett, et al. One Chart Reveals How The Cost Of Insulin Has Skyrocketed In The Us, Even Though Nothing About It Has Changed. (18 Eylül 2019). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: Business Insider | Arşiv Bağlantısı
- Sputnik Türkiye. İnsülin Pompasına Zam: Aylık Masraf 264 Tl'den 600 Tl'ye Çıkıyor. (29 Eylül 2018). Alındığı Tarih: 12 Aralık 2019. Alındığı Yer: Sputnik Türkiye | Arşiv Bağlantısı
- Insulin Library. (Konuşma metni, 2019). Statement Read By J. J. R. Macleod At The Insulin Committee Meeting Regarding Patents And Royalties 28/04/1924.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 18/12/2024 21:01:00 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8121
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.