Homo naledi: İnsanın Evrim Ağacı'na En Son Eklenen Kuzenimiz!
İftiharla, işte karşınızda... Homo naledi!
Bu inanılmaz fosil Afrika'da keşfedildi. Ekip onun sadece insan türü ile olan evrimsel ilişkisini bulmakla kalmadı elbette. Verilere göre sadece bize özel olduğunu düşündüğümüz bir davranışa da sahipler: Ölü bedeni, kasıtlı olarak orada tutulmuş olabilir, yani gömülmüş olabilir. Araştırma iki makale halinde eLife dergisinde yayınlandı.
Aslında H.naledi'nin keşfi 2 yıl kadar eskiye dayanıyor. Fosil ilk olarak, amatör mağara araştırmacıları tarafından Güney Afrika'nın ünlü İnsanlık Dünya Miras Beşiği bölgesindeki Rising Star mağaralar sisteminin içerisindeki bir mağarada buldu. Böylece Rising Star seferleri başlamış oldu. Bu seferler 21 gün sürdü ve bu sürede bilim insanı ve gönüllü mağaracıların dahil olduğu 60 kişilik bir ekip katıldı. İskeletin tamamlanacağı ümit ediliyordu ancak üç gün içerisinde bundan çok daha fazlasına sahip olduklarını fark ettiler ve ekip lideri Lee Berger bu süreci "çok değişik ve olağan üstü" olarak nitelendirdi.
Farklı şeylerin birkaç tane olmadığı ortaya çıktı, girişinden itibaren derinliği 90 metre olan odanda, sadece bir türe ait 15 bireyi oluşturan 1500 fosil parçası bulundu. Güney Afrika'da konuşulan Sesotho yerel dilinde "yıldız" anlamına gelen "naledi" ismi, fosilleri bulunduğu odaya hürmet göstermek için verildi. 1500 sayısı göze de kulağa da çok geliyor ancak ekip daha da binlercesinin orada bulunduğunu tahmin ediyorlar. Berger odanın zeminin bireylerin kemiklerinden oluştuğunu dile getirdi.
Bulunan kemikler çocuktan yaşlıya birçok farklı yaş grubunu da temsil ediyor. Ayrıca veriler yeni türün ilkel ve insan benzeri üyelerin mükemmel bir harmanına sahip olduğunu gösteriyor. İki ayak üzerinde duran bu hominidin boyunun yaklaşık 150 cm olduğu düşünülüyor. Ek olarak H.naledi, ince, güçlü ve kaslı eklemlere sahip. İnce yapısı ve uzun bacakları, türün çok da kiloya sahip olamayacağını gösteriyor. Araştırmacılar yeni türün 45 kilo civarında olduğunu tahmin ediyorlar.
Uzun olabilir ancak sahip oldukları beyin hacmi şaşırılacak derecede küçük. Çok küçük olan beyinleri, beyni 450 - 550cc büyüklüğündeki bir şempanze beyninden biraz daha büyük olan bir australopit dişisininki ile hemen hemen aynı büyüklükte. Bireylerinin dişisi ve erkeği arasındaki fiziksel boyut farkı da yok denilecek kadar az. Ayrıca bireyler arasındaki benzerliğin, ikiz insanların birbirine benzediği derecede benzer olduğunu belirtiyor Berger. Bu yüzden de bulunan bireylerin yakın akraba olduğu düşünülüyor.
H.naledi'nin uzuvlarına baştan aşağı bakıldığında ilkel primatlardan modern primatlara geçiş görülebiliyor. Omuzlara ve kalça kemiğine bakıldığında ilkel bir primata benzetilebilecek olan tür, sahip olduğu el ve ayaklar ile şaşılacak derecede insana benziyor. Ancak parmakları bizimkilerden çok daha eğimli. Bu da yiyecekleri ve avları daha iyi kavramalarına yardımcı olmuş olabilir. Omuzlarını ise bizim hareket ettirdiğimizden daha rahat hareket ettirebiliyorlardı, buda tırmanmak ile meşgul olduklarının bir göstergesi. Zemine temas eden ayakları ise neredeyse bizimkinden ayırt edilemez derecede.
Peki, bu bireyler bu kadar derin ve ulaşması bir o kadar zor olan yere nasıl ulaştılar? "Zor"u küçümsemeyelim, çünkü ekibin söylediğine göre oraya ulaşılabilecek tek açıklık 17.5 cm genişliğinde ve başka da girilecek yer yok. Orada herhangi başka kemirgen ya da kuş türünün kemikleri de bulunmuyor. Ne kadar zor bir yer olduğunu siz düşünün!
Tüm senaryolar düşünüldükten sonra akla elbette büyük bir doğal afet de geliyor. Ancak ekip bunun mümkün olmadığını dile getiriyor, çünkü verilere göre bu tür ölülerini kasıtlı olarak ve defalarca buraya getirmiş. Şimdiye kadar bunun sadece Homo sapiens'e ait olduğunu düşünüyorduk! Berger birçok soru yöneltiyor:
Bu bizler için ne ifade ediyor? Zaten yaşam ağacımızda var olan ölüyü gömmek bizlere miras mı kaldı? Ya da şöyle soralım, ölüyü gömmeyi onlar mı icat etti?
Son soruyu türün beyin büyüklüğünü göze alarak düşünmek ise gerçekten akıllara durgunluk verici.
Elbette sorular burada bitmeyecek. Oda tamamen karanlığa gömülü. Bireyler ince ve birçok köşeye sahip bu yolda yerlerini nasıl tespit ediyorlar? Berger bir soru daha yöneltiyor:
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Ateşin kontrol edildiğine dair bulduların bu bölgeden sadece 800 metre ötede olması bir tesadüf mü? Bu bir spekülasyon... Ancak hayvanlar karanlığa girmekten çekinir.
Cenaze törenlerini bir kenara bırakırsak davranışları hakkında neler biliyoruz? Bu soruyu "hiçbir şey" diyip gülerek cevap veriyor Berger ve şunları ekliyor:
Vücutlarına bakarak onların da bizler gibi uzun yürüyücüler olduklarını çıkarabiliriz. Bunun da bizlere özgü olduğunu düşünüyorduk. Parmaklarına bakarak ise tırmanıcı olduklarını söyleyebiliriz, ancak nelere tırmanıyorlar, bu da bir soru işareti. Şunu net olarak söyleyebiliriz ki bu eller ağaca tırmanan ellere pek benzemiyor.
Bunları bir kenara bırakırsak, fosillerin kaç yıllık olduğunu bilmiyoruz, türün ne kadar süre var olduğunu da. En az 2 milyon yıl, hatta 3 milyon yıla yakın olduğunu düşünülüyor. Hatta Berger türün cinsimizin ilk türü olmaya aday olduğunu belirtiyor.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 22
- 16
- 12
- 11
- 8
- 4
- 2
- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- Türev İçerik Kaynağı: IFLS | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 18/12/2024 20:57:47 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3865
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.