Farkımız Ne? İnsanlar ve Diğer Canlıların Özelliklerinin Kıyası...
İnsan, eşsiz bir tür değildir. Her tür gibi, kendine has bazı gelişmiş özellikleri vardır; ancak her canlının kendine has gelişmiş özellikleri vardır. Tarihte, insan diğer canlılardan hep bağımsız ve üstün görülmüştür. Ancak bilim insanın hangi özelliğine baksa, doğada hep daha basit veya değişik versiyonları olduğunu görmüştür.
En büyük şaşkınlık ise, beynimizle ilgili araştırmalardan gelmiştir: Bilincimizden özgür sandığımız idaremize, espri anlayışımızdan gülme becerimize, duygularımızdan karar alma yetimize, geleceğe yönelik planlar yapmaktan hafızamıza kadar beynin "üstün" olduğunu düşündüğümüz istisnasız her bir özelliğin doğada benzerlerinin bulunduğunu gördük.
Bu, geçmişe hapsolmuş insanlar için kabul edilemez bir gerçektir. Ancak gerçek, yüzümüze sert bir şekilde çarptı: Sadece insanda bulunan pek bir özellik yok gibi gözüküyor. Evet, bazı özelliklerimiz diğer türlere göre sıra dışı düzeyde üstün: İletişim kurmanın ötesine geçip, konuşuyoruz! Karar vermenin ötesine geçip, medeniyetler inşa edebiliyoruz! Ancak tüm bu üstün özelliklerimizin temeli, tam da evrimsel biyolojinin öngördüğü gibi, diğer türlerde, özellikle de yakın kuzen türlerimizde bulunuyor! Bu gerçek, bitmek bilmeyen egomuzu yerle bir ederek, bizi hak ettiğimiz yere, doğanın içindeki sıradan bir hayvan türüne yerleştirdi.
Bu hoş görselden görülebileceği üzere, insan neredeyse tüm fiziksel özellikleri bakımından diğer türlere göre acizdir. Ki burada sayılanlar, daha sayılabileceklerin %1'i bile değildir! "İnsana has" dediğimiz her özellik, öyle ya da böyle, diğer türlerde de bulunmaktadır.
Bu özelliklerin bir kısmı bizde daha gelişmiş vaziyettedir (konuşma, duygular ve düşünce gibi); ancak geri kalan birçoğu, diğer hayvanlarda üstündür: Bir çita gibi koşamayız, bir kuş gibi uçamayız, bir balina gibi nefesimizi tutamayız. İnsan yüzemez mi? Yüzer. Ancak en iyi yüzücü değildir, hatta görülebileceği gibi kötüler arasındadır. İnsan koşamaz mı? Koşar. Ancak en iyi koşucu değildir. Diğer türler düşünemez mi, hissedemez mi, duygulanamaz mı, algılayamaz mı, planlayamaz mı, mantık yürütemez mi? Bunların hepsini yapabilirler. Ancak insandan çok daha düşük seviyede yaparlar. Bizi bir şempanzeden, bir papağandan, bir attan, bir yunustan ayıran budur. Bizim üst düzey zeka fonksiyonlarımız daha ileridir, onların üst düzey fiziksel özellikleri daha üstündür.
Zekamız sayesinde, çok basit basamaklardan geçerek, karmaşık bir kültür inşa ettik. Biyoloji, kültürü yarattı. Ancak sonradan bu kültür, kafamızı karıştırmaya başladı. Binalar inşa edip uzaya gitmenin bizi çok farklı kıldığını sandık.
Evet, elbette insanın yapabildikleri, doğanın muhteşem azametinin en güzel örneklerinden birisidir. Ancak bu kültür, biyolojimizden doğdu; bize özgü, yoktan var olmuş bir özellik değil. Biyolojimiz de, doğadaki diğer türlerle ortak atalardan miras kaldı.
Dolayısıyla diğer hayvanlarla olan farklarımız, egomuzu şişirmemeli. Bunun yerine, geldiğimiz yeri unutmadan, var olan tek evimize biraz daha saygı göstermemiz gerektiğini görmeliyiz.
Evren'de anlaşılacak bu kadar çok fazla konu, bu kadar karmaşık bilgiler varken, birbirimizi yiyip, doğanın altını üstüne getirip, var olan tek evimize işkence ederken, o "gelişmiş" olduğunu iddia ettiğimiz zekamızı da sorgulamamız gerekiyor.
Kuzenlerimizden Ne Kadar Farklıyız?
Kuyruksuz bir maymun türü olan insanı, diğer kuyruksuz maymunlardan ayıran belli başlı bazı özellikler vardır. Bu özelliklerin hiçbiri "eşsiz" diyebileceğimiz özellikler değildir; sadece, evrimsel süreçte her zaman gördüğümüz gibi, halihazırda atalarımızda ve kuzenlerimizde bulunan bazı özelliklerin farklılaşmasıyla ortaya çıkan özelliklerdir. Örneğin diğer tüm türlerden çok zekiyizdir; ancak "zeka" kavramı "eşsiz" veya "bize has" bir özellik değildir. Beyni ve sinir sistemi olan her hayvan çeşitli seviyelerde zekaya sahiptir.
Bir diğer örnek, ellerimizdeki baş parmağın, diğer maymunlarda olmayan bir şekilde diğer 4 parmağın tam karşısına gelebiliyor olmasıdır. Buna anatomide "karşıt başparmak" adını vermekteyiz. Bu özelliğimiz sayesinde, çok daha hassas bir şekilde alet üretimi yapabildik. Birçok diğer unsurla birlikte bu özellik, zekamızın diğer türlere göre ileri gitmesinin en temel nedenlerinden birisidir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bir diğer ilginç farkımız, ayak tabanlarımızın geniş ve dümdüz olması, ayak parmaklarımızınsa sadece öne doğru devrilmeye karşı zıt bir dönme kuvveti uygulamak (ve böylece iki ayak üzerinde dengemizi sağlamak) haricinde hiçbir işe yaramıyor oluşudur. Türümüz ve ataları, son 6 milyon yıldır ağaçlarda değil, savanalarda yaşamaktadır. Yani yerde... Ayrıca hemen hemen o kadar bir süredir de, atalarımızın ve diğer kuzenlerimizin aksine 4 ayak üzerinde değil, 2 ayak üzerinde yürümekteyiz. Tabii bu evrim gün aşırı olmadı, yaklaşık 2 milyon yıllık bir değişim sürecini gerektirdi. Ayrıca hem şempanzeler ve goriller gibi kuzenlerimiz, hem de atasal türler, geçici olarak iki ayakları üzerinde durabilirler; yani iki ayaklılığın evrimi için gereken öncül koşullar zaten atalarımızda bulunuyordu. Burada da eşsiz olan bir özellik göremiyoruz.
İki ayak üzerinde durabilecek şekilde evrimleştikçe, ayaklarımız da belirttiğimiz şekilde farklılaştı, düzleşti ve "kavrayıcı" özelliklerini yitirerek "dengeleyici" özellikler kazanmaya başladı. Daha doğru bir ifadeyle, dengeleyici özelliklere sahip olan bireyler savana yaşantısında daha başarılı olarak daha fazla ürediler ve her nesilde ayak yapısı daha düz, daha dengeleyici ve daha az kavrayıcı olanlar çoğaldı. Bu da, milyonlarca yıl içerisinde, kuzenlerimizden farklı bir ayak yapısına erişmemizi sağladı. Onlar, halen ağaçlarda yaşadıkları için kavrayıcı bir ayak yapısına sahipler ve bundan faydalanabiliyorlar. Ancak biz; artık hiçbir zaman onlar kadar başarılı bir şekilde orman yaşantısına sahip olamayacak olsak da, kuzenlerimizin belki de daha çok uzun süreler yapamayacağı gibi aletler ürettik, tarım yaptık, yerleşik yaşantıya geçtik, şehirler inşa ettik. Ormandan ayrılmayla başlayan serüvenimiz, göz kamaştırıcı bir medeniyetin önünü açtı.
Tür olarak daha medeniyet yolunun çok başlarında olduğumuzu ve doğanın içinden geldiğimiz gerçeğini unutmamanız dileklerimizle...
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
- İnsan türü içindeki varyasyon diğer canlı türlerine göre neden daha düşüktür?
- İnsanlar neden canı yandığında refleks olarak koşmaya/yerinde duramamaya niyetlidir? Acıyı azaltmada bunun bir etkisi var mı?
- 27
- 16
- 13
- 8
- 4
- 3
- 3
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:35:51 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/1018
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.