Enflasyon Nedir? Ekonomik Enflasyonun Nedenleri Nelerdir?
Enflasyonu Kontrol Altında Tutmak Neden Önemlidir?
Enflasyon, ekonomi genelindeki fiyatların genel ve devam eden artışıdır.[1] Bu bakımdan enflasyon, genellikle 1 yıllık bir periyot içinde (ama çoğu durumda 1 yıldan çok daha uzun süreler boyunca) belli bir ürün veya hizmet grubunun ne kadar pahalılaştığını gösteren bir ölçüttür.[2] Dolayısıyla enflasyon, aynı zamanda belli bir zaman dilimi içinde belli bir para biriminin alım gücünde yaşanan düşüşe de karşılık gelir.[3] Enflasyonun borç verenler, borç alanlar, maaş alanlar, vergi mükellefleri ve tüketiciler olarak hem insanlar hem de firmalar üzerinde etkileri vardır.
Enflasyonun ne olduğunu anlamak için, ne olmadığını anlamak da önemlidir: Enflasyon, ürünlerin birbirine göre olan (göreli) fiyatlarındaki değişikliği ifade etmez. Göreli bir fiyat artışı, okul harçlarının arttığı ancak dizüstü bilgisayarların fiyatının düştüğü bir durumda meydana gelir. Enflasyon ise, ekonomiyi oluşturan sektörlerin çoğundaki ürün ve hizmetlerin fiyatlarının yükselmesi yönündeki baskıdır. Ayrıca yaygın olarak başvurulan arz-talep modelindeki fiyat artışları, bir ürün için fiyatların bir önceki denge noktasından yeni bir denge noktasına geçişi temsil eden tek seferlik olaylardır (örneğin herhangi bir sebeple herhangi bir ürünün arzı azalır veya o ürüne olan talep artarsa, o ürünün fiyatları da artacaktır). Enflasyon ise, fiyatlarda devam eden, sürekli artış anlamına gelmektedir. Örneğin enflasyon 1 yıl boyunca yaşanabilir, fiyatlar o yıl boyunca artabilir, ancak sonrasında bu artış durabilir. Bu durumda enflasyonun da durduğunu söyleriz (kimi durumda tekil ürünlerin fiyatları normal ekonomik niteliklerine bağlı olarak artıp azalmaya devam etse de).
Enflasyon, genellikle ekonomi genelinde yapılan bir ölçümdür ve bu bakımdan bir ülkede yaşamanın maliyetinin zaman içindeki değişimini ölçer. Ancak enflasyon, yiyecek içecek fiyatları veya saç kesimi maliyetleri gibi daha dar ölçekte de ölçülebilir; çünkü vatandaşlar çoğunlukla enflasyonun etkilerini bu şekilde yerel ölçekte hissederler. Buna bağlı olarak ortalama enflasyon ile spesifik ürün ve hizmetlerde deneyimlenen enflasyon arasında farklar olabilir ve bu durum, halkın resmi enflasyon ölçümlerine yönelik güvenini sarsabilir.
Benzer şekilde, ölçüm sırasında yapılan keyfi tercihler (örneğin spesifik olarak hangi mal ve hizmetlerin enflasyon hesaplamasına dahil edileceği) ve kasten veya istemeden yapılan veri hataları gibi değişkenler de enflasyon ölçümlerinin isabetliliğini etkileyebilir. Ayrıca tüketicilerin yaşadıkları şehirler arasındaki fiyat farkları (örneğin İstanbul ile Kars arasındaki hayat pahalılığı) da vatandaşların enflasyon algısını etkileyebilir. Ancak hangi ölçekte olursa olsun ve ne kadar isabetsiz ölçülürse ölçülsün enflasyon, o mal veya hizmetin zaman içinde ne kadar pahalılaştığının bir ölçütüdür.
Enflasyon Nasıl Hesaplanır?
Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)
Enflasyon ölçümleri için yapılması gereken ilk şey, bir ülkede yaşayan insanların yaygın ve düzenli olarak satın aldıkları veya ücret ödedikleri mal ve hizmetlerden oluşan bir sepet oluşturmaktır. Bu sepetin, referans alınan başlangıç yılına göre herhangi bir yıldaki toplam maliyetine Tüketici Fiyat Endeksi (İng: "Consumer Price Index" veya kısaca "CPI" veya "TÜFE") adı verilir.
Tüketici Fiyat Endeksi'nde belli bir zaman periyodunda (genellikle 1 yılda) meydana gelen değişime Tüketici Fiyat Enflasyonu (İng: "Consumer Price Inflation") denir. Bu, en yaygın olarak ölçülen enflasyon değeridir. Örneğin TÜFE'nin referans alınan yıldaki değeri 100 ise ve şimdi 110'a çıktıysa, bu zaman diliminde enflasyon %10 demektir. Bir diğer örnek olarak, Haziran 2020-Haziran 2022 arasında Türkiye'ki resmi enflasyon oranları şu şekilde değişmiştir:
Örneğin Türkiye İstatistik Kurumu, 2022 yılındaki TÜFE hesaplamasına 409 farklı ürünü dahil etmiştir (bu ürünlerin tam listesine ve fiyatlara buradaki Excel tablosundan ulaşılabilir). Bu ürünlerin bazal değeri için referans alınan yıl 2003'tür. Dolayısıyla o tabloda, 2003 yılından Nisan 2022'ye kadar aynı malın veya hizmetin maliyetinin aydan aya değişimi görülebilir. TÜFE'ye dahil edilen ürünlerin listesinin tamamına burada yer vererek zaman kaybetmek istemeyiz; ancak listede pirinçten gofrete, kividen portakala, ütüden suya, etekten bebek iç çamaşırına, kömürden ilaca, gündelikçi ücretinden sezaryenle doğum ücretine, dizel otomobilden tiyatroya, gazeteden okul çantasına, kreşten deodoranta, pizzadan tablet bilgisayara kadar geniş bir ürün çeşitliliği görmek mümkündür. Bu ürünler, kategorilerine göre gruplandırılır ve bunların endekse ne kadar etki edeceği (bir "ağırlık") belirlenir.
Enflasyon Ölçümlerine Yönelik Güvensizliğin Kaynakları
İşte bu sepetin oluşturulmasında ve değerlendirilmesinde meydana gelebilecek keyfilikler, tüketicilerin kendilerince değer verdikleri mal ve hizmetlerdeki fiyat artışını resmi sayılarda görmesine engel olabilir. Örneğin 2022 yılı TÜFE hesaplamasında "oyun konsolu" ürünü kaldırılıp yerine "scooter" getirilmiştir.[4] Eğer aynı yıl içinde oyun konsolları çok pahalanıp scooter fiyatları daha az değiştiyse ve siz de scooterdan ziyade oyun konsolu fiyatlarıyla ilgileniyorsanız, resmi enflasyon rakamları sizin deneyimlediğinizi yansıtmayabilir (elbette, tek bir ürünün yer değiştirmesi yüzlerce ürün ve onun 2.5 misli çeşit üzerinden hesaplanan bir sayıyı epey az etkileyecektir; fakat bu tür keyfi tercihler birikerek vatandaşın deneyimlediği ile resmi açıklamanın örtüşme miktarını azaltabilir veya artırabilir). Ayrıca TÜFE hesabına "oyun konsolu"nun katılmayıp "scooter" katılmasının evrensel bir kuralı da olmadığı için, bu ürün seçimleri potansiyel önyargılara açıktır.
Bu ürünleri, kategorileri ve kategori ağırlıklarını belirlemek için, çok sayıda haneden toplanan verilere bakılıp, ortalama bir ailenin harcama eğilimleri kestirilmeye çalışılır. Ancak bu veri toplamada meydana gelen hatalar ve önyargılar, araştırma sonucunda elde edilen ağırlıkların tipik bir ailenin (veya spesifik bir tüketicinin) harcama davranışlarını yansıtmayabilir. Buna bağlı olarak, açıklanan enflasyon oranları hissedilenin çok altında (veya nadiren de olsa üstünde) kalabilir.
Yukarıdaki %78.62 oranındaki enflasyonun, TÜFE hesabına dahil edilen ürünlere göre dağılımı aşağıdaki gibidir:
Görülebileceği gibi TÜFE %78.62 artarken, bu sayının hesaplamasına katılan ulaştırma gibi bazı kategoriler %123 fiyat artışı görmüştür, haberleşme gibi bazı diğer kategorilerse %24 fiyat artışı görmüştü. Bu nedenle ortalama enflasyon ile spesifik ürün ve hizmetlerdeki enflasyon hissi birbiriyle örtüşmeyebilir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Tüketici davranışlarında meydana gelen ani değişimler de resmi oranlar ile hissedilenin örtüşme miktarını azaltabilir: Örneğin COVID-19 salgınına bağlı olarak dünya genelinde meydana gelen lojistik krizi ve tüketicilerin panik satınalım davranışları, enflasyon hesaplarıyla gerçekte olan arasındaki uçurumun hızlı bir şekilde açılmasına neden olabilir.[5]
Toptan Eşya Fiyat Endeksi (TEFE)
Toptan Eşya Fiyat Endeski (TEFE), perakende seviyesinden önceki aşamalarda mâl fiyatlarındaki değişiklikleri ölçen ve izleyen, bir diğer popüler enflasyon ölçüsüdür. TEFE kalemleri, ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte, çoğunlukla üretici veya toptancılar tarafından satın alınan ürünleri içermektedir. Örneğin ham pamuk, pamuk ipliği, pamuklu gri ürünler ve pamuklu giysiler için pamuk fiyatları, TEFE'ye dahil edilen yaygın ürün fiyatlarıdır.
Birçok ülke ve kuruluş TEFE kullanmasına rağmen, ABD dahil diğer birçok ülke üretici fiyat endeksi (ÜFE) adı verilen benzer bir endeks kullanmaktadır.[6]
Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE)
Üretici fiyat endeksi (ÜFE), yerli ara mal ve hizmet üreticilerinin zaman içinde maruz kaldığı satış fiyatlarındaki ortalama değişimi ölçen bir endeks grubudur. ÜFE, fiyat değişikliklerini satıcı açısından ölçer ve dolayısıyla fiyat değişikliklerini alıcı açısından ölçen TÜFE'den farklıdır.
Bu tür varyantların tümünde, bir bileşenin (örneğin petrol) fiyatındaki artışın, bir diğer bileşenin (örneğin buğday) fiyat düşüşünü belirli bir ölçüde ortadan kaldırması mümkündür. Genel olarak, her bir endeks, genel ekonomi, sektör veya emtia düzeyinde geçerli olabilecek belirli bileşenler için ortalama ağırlıklı fiyat değişimini temsil eder.
Enflasyonun Nedeni Nedir?
Bugüne kadar enflasyonun nedenleriyle ilgili çok fazla sayıda araştırma yapılmış ve farklı teoriler geliştirilmiştir. Bunların hepsine burada girmemiz imkânsız olsa da genel düşünce akımlarını üç kategoride toplamak mümkündür.
Parasalcı (Monetarist) Görüş
Milton Friedman tarafından kurulan parasalcı görüşe göre enflasyonun (veya tersi olan deflasyonun) ana nedeni, para arzında meydana gelen artış ve azalmalardır. Friedman, enflasyonla ilgili şunu söylemiştir:[7]
Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir fenomendir.
Buna bağlı olarak moneratistler, bir ülkenin para yönetiminin, yani hükümetin harcamaları ve vergilendirme pratiklerinin enflasyonu kontrol etmede etkisiz bir yol olduğunu savunurlar.[8]
Bu fikre bağlı olarak geliştirilen Miktar Teorisi'ne (İng: "Quantity Theory of Money") göre, bir sistemdeki para miktarında meydana gelen her türlü değişim, piyasadaki fiyatları değiştirecektir. Bu teorinin temelinde yer alan denklem şudur:
MV=PQMV=PQ
Bu formülde MM paranın nominal miktarı, VV nihai harcamalardaki paranın dolaşım hızı (İng: "velocity of money"), PP genel fiyat seviyesi, QQ ise nihai harcamaların reel değerine yönelik bir endekstir.
Monetaristler, paranın dolaşım hızının para politikasından en azından uzun vadede etkilenmediğini ve çıktının reel değerinin uzun vadede ekonominin üretim kapasitesi tarafından belirlendiğini varsayar. Bu varsayımlar altında, fiyatların genel seviyesindeki değişimin birincil itici gücü, para miktarındaki değişimlerdir. Buna bağlı olarak para arzı, "dışsal hız" (yani dolaşım hızının dışarıdan belirlendiği ve para politikasından etkilenmediği varsayımı altındaki dolaşım hızı) ile birlikte, kısa vadede nihai harcamaya eşit olan nominal çıktının değerini belirler.
Pratikteyse, (kısa vadede) hız, dışsal değildir ve bu nedenle formül, para arzı ile nominal çıktı arasında mutlaka istikrarlı bir kısa vadeli ilişki anlamına gelmez. Bununla birlikte, uzun vadede, hızdaki değişikliklerin ödeme mekanizmasının evrimi tarafından belirlendiği varsayılmaktadır. Dolaşım hızı, para politikasından nispeten etkilenmiyorsa, fiyatlardaki uzun vadeli artış oranı (yani enflasyon oranı), para arzının uzun vadeli büyüme oranı artı dışsal uzun vadeli hız büyüme oranı eksi uzun vadede reel çıktının büyüme oranına eşittir.
Keynesçi Görüş
İngiliz ekonomist John Maynard Keynes tarafından geliştirilen Keynesçi ekonomiye göre kısa vadede mal ve hizmet fiyatlarını etkileyen şey para arzı değildir; hissedilen enflasyona etki eden ana faktör, ekonomideki talep baskılarının fiyatlara yansımasıdır. Bu görüşe göre enflasyonun 3 ana nedeni vardır.[9]
Talep Artışı Enflasyonu
Özel sektör ve devletin harcamalarının artmasına bağlı olarak artan talepten kaynaklı enflasyondur (kimi zaman "talep çekme teorisi", yani "demand-pull theory" olarak da bilinir). Bu tür enflasyon, fazladan talep ve uygun piyasa koşulları yaratacağı için yatırımı ve genişlemeyi tetikleyerek ekonomik büyümeyi pekiştirir.
Talep çekme teorisine göre toplam talep, ekonominin üretme kabiliyetini (potansiyel çıktısını) aştığında, enflasyon hızlanır. Dolayısıyla toplam talebi artıran herhangi bir faktör enflasyona neden olabilir.[10] Bununla birlikte, uzun vadede toplam talep, ancak dolaşımdaki para miktarını ekonominin reel büyüme oranından daha hızlı bir şekilde artırarak üretim kapasitesinin üzerinde tutulabilir. Çok daha az yaygın olsa da talep artışı enflasyonunun bir başka nedeni, tıpkı Kara Ölüm sırasında Avrupa'da yaşandığı veya 1945'te Japonya'nın yenilgisinden hemen önce Japon işgali altındaki bölgelerde olduğu gibi, paraya olan talepteki hızlı bir düşüş olabilir.
Maliyet Enflasyonu
Kimi zaman "maliyet itişli enflasyon" veya "arz şoku enflasyonu" olarak da bilinen bu enflasyon, potansiyel çıktının azalması ve dolayısıyla arzın düşmesiyle gelen enflasyondur. Bu tür bir düşüş, doğal felaketlere veya ekonomik girdinin parçası olan fiyatların artışına bağlı olarak gelişebilir. Birkaç yaygın örnek vermek gerekirse:
- Petrol üretimindeki veya tedarikindeki ani bir düşüş, petrol fiyatlarını hızla yükseltebilir ve bu da maliyet enflasyonunu tetikler. Petrole muhtaç üreticiler, artan maliyetlerinin bir kısmını tüketiciye yansıtacağı için, fiyatlar artar ve dolayısıyla da enflasyon oranları yükselir.
- Doğal afet (örneğin deprem veya pandemi) gibi yıkıcı olaylar dolayısıyla artan kayıpları kapatmak isteyen üreticiler, fiyatlarını artırarak enflasyon artışını tetikleyebilirler.
- Enflasyonun artmasıyla kendini gösteren fiyat artışları, maaşlı çalışanların da ödeme artışı talep etmesine neden olabilir. Maliyet Enflasyonu Teorisi kapsamında bu maaş artışları, üreticilerin artan çalışan maliyetlerini ürün fiyatlarına yansıtması dolayısıyla daha da fazla enflasyonu tetikleyebilir. Hele ki sendikalaşmış işgücünün yüksek olduğu yerlerde maaş pazarlıkları daha yoğun (ve genelde daha başarılı) geçeceği için, para politikası düzgün yönetilmeyen ülkelerde ücret-fiyat sarmalı (İng: "wage-price spiral") denen pozitif bir geribesleme döngüsü oluşabilir. Bu durumda enflasyon maaş artışlarını, maaş artışları da enflasyonu tetikler ve kontrolsüz bir enflasyon artışı yaşanabilir.
Yapısal Enflasyon
Ekonomik sistemlerde insanlar, geleceğe yönelik beklentilerini geçmişte olanlara göre inşa ederler. Buna adaptif beklentiler adı verilir. Buna bağlı olarak geçmiş enflasyon değerleri, işçilerin gelecekte maruz kalacakları enflasyon beklentilerini belirler ve bu da maaş beklentilerine yansır. Rekabet ortamında bu beklentileri karşılayan firmalar, artan çalışan masraflarını ürün fiyatlarına yansıtır. Bu da yine ücret-fiyat sarmalını tetikler ve böylece birçok ekonomik sistemde, sistemin bir parçası olarak, yani yapısal olarak bir enflasyon mevcuttur.
Rasyonel Beklenti Teorisi
Rasyonel Beklenti Teorisi, ekonomik aktörlerin refahlarını en üst düzeye çıkarmaya çalışırken geleceğe rasyonel olarak baktıklarını ve yalnızca anlık fırsat maliyetlerine ve baskılarına yanıt vermediklerini savunur. Büyük oranda az önce gördüğümüz parasalcılık temeline dayanan bu görüşe göre, para arzına ek olarak, geleceğe yönelik beklentiler ve stratejiler de enflasyon açısından önemlidir.
Rasyonel Beklenti Teorisi'nin temel iddialarından biri, aktörlerin daha yüksek enflasyon tahminlerini yerine getirecek şekilde hareket ederek, merkez bankası kararlarını "yönlendirmeye" çalışacak olmalarıdır. Bu, merkez bankalarının enflasyonla mücadelede güvenilirliklerini sağlamaları gerektiği anlamına gelir, aksi takdirde ekonomik aktörler, enflasyonu artırma pahasına bile olsa, ekonomik durgunluğu (resesyonu) önlemek için merkez bankasının para arzını yeterince hızlı bir şekilde genişleteceği üzerine bahse girerler.
Dolayısıyla, eğer bir merkez bankası enflasyona karşı tavrı bakımından "yumuşak" bir üne sahipse, kısıtlayıcı parasal büyüme ile enflasyonla mücadeleye yönelik yeni bir politika ilan ettiğinde, ekonomik aktörler bu politikanın devam edeceğine inanmayacaktır; enflasyonist beklentileri yüksek kalmaya devam edecek ve enflasyon da öyle olacak. Öte yandan, eğer merkez bankası enflasyon konusunda "sert" bir üne sahipse, böyle bir politika açıklamasına inanılacak ve enflasyonist beklentiler hızla aşağı inecek ve böylece enflasyonun kendisinin asgari ekonomik bozulma ile hızla düşmesine izin verilecektir.
Enflasyona Etki Eden Diğer Faktörler
Paranın enflasyon üzerindeki etkisi, bir iç savaş gibi bir kriz zamanlarında hükümetlerin aşırı miktarda para basarak harcamaları finanse ettiğinde en belirgin hâle gelir. Bu, bazen fiyatların her ay, hatta her gün iki katına çıkabildiği ekstrem bir durum olan hiperenflasyona yol açar.
Ne kadar önemli olduğu konusunda görüş ayrılıkları olsa da, para arzının da ılımlı enflasyon seviyelerinin belirlenmesinde önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Örneğin, parasalcı ekonomistler, bağlantının çok güçlü olduğuna inanırlar; Keynesçi iktisatçılarsa, aksine, tipik olarak, enflasyonu belirlemede para arzından ziyade ekonomideki toplam talebin rolünü vurgularlar. Yani Keynesçiler için para arzı, toplam talebin belirleyicilerinden yalnızca bir tanesidir.
Bazı Keynesçi ekonomistler, merkez bankalarının para arzını tamamen kontrol ettiği fikrine katılmazlar. Onlara göre para arzı, ticari bankalar tarafından verilen banka kredisi talebine uyum sağlar ve bu da merkez bankalarının para arzı konusunda çok az kontrole sahip olmasına sebep olur. Bu, içsel para teorisi olarak bilinir ve 1960'lara kadar post-Keynesçiler tarafından şiddetle savunulmuştur. Bu pozisyon, genel geçer olarak kabul görmez; çünkü bankalar kredi vererek para yaratır, ancak bu kredilerin toplam hacmi reel faiz oranları arttıkça azalır. Böylece merkez bankaları, parayı daha ucuz veya daha pahalı hale getirerek para arzını etkileyebilir, dolayısıyla üretimini artırabilir veya azaltabilir.
İşsizlik
19. yüzyılda büyük ölçekli işsizliğin ortaya çıkmasından bu yana enflasyon ve işsizlik arasında bir bağlantı kurulmuştur ve bugün de bu bağlantılar kurulmaya devam etmektedir. Ancak, işsizlik oranı genellikle enflasyonu sadece kısa vadede etkiler, uzun vadede etkilemez.[11] Uzun vadede, paranın dolaşım hızı, enflasyonu öngörme konusunda düşük işsizlikten çok daha isabetlidir.[12]
Marksçı ekonomide işsizler, "yedek işçi ordusu" konumundadır ve bu nedenle firmalar maaş artışı yapmak zorunda kalmazlar. Bu fikir, 20. yüzyılda Keynesçi ekonomide de birazdan detaylarına bakacağımız Hızlanmayan Enflasyon İşsizlik Oranı ve Phillips Eğrisi gibi kavramlar altında kendine yer bulmuştur. Burada hızlıca Phillips Eğrisi'ne bir bakış atalım.
Enflasyon analizinde temel bir kavram, Phillips Eğrisi olarak adlandırılan, enflasyon ve işsizlik arasındaki ilişkidir. Bu model, fiyat istikrarı ile istihdam arasında bir ödünleşim (İng: "trade-off") olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, işsizliği en aza indirmek için, bir miktar enflasyon arzu edilmelidir.
Phillips eğrisi modeli, örneğin Amerikan ekonomisinin 1960'lardaki karakteristiğini iyi bir şekilde modellemiştir; ancak 1970'lerde yaşanan stagflasyonu tanımlamada başarısız olmuştur (stagflasyon; hem yüksek enflasyon, hem düşük ekonomik büyüme hem de yüksek işsizlik ile karakterize edilen tuhaf bir ekonomik durumdur, çünkü böyle bir durumda enflasyonu düşürücü hamleler işsizliği daha da artırır ve ülkeyi iyice zora sokar). Bu nedenle, modern makroekonomi, enflasyonu, arz şokları (örneğin 1973 petrol krizi) ve biraz önce bahsettiğimiz yapısal enflasyon gibi etmenlere bağlı olarak değişebilir yapıda olan, güncellenmiş bir Phillips eğrisi kullanarak tanımlamaktadır.
Potansiyel Çıktı
Dikkate alınması gereken başka bir kavram, kurumsal ve doğal kısıtlamalar göz önüne alındığında ekonominin optimal üretim düzeyinde olduğu bir GSYİH düzeyi olan potansiyel çıktıdır (bazen "doğal gayri safi yurtiçi hasıla" olarak adlandırılır). Bu çıktı düzeyi, Hızlanmayan Enflasyon İşsizlik Oranına (İng: "Non-Accelerating Inflation Rate of Unemployment" veya kısaca "NAIRU") veya "doğal" işsizlik oranına veya tam istihdam işsizlik oranına tekabül eder.
Bu teoriye göre GSYİH, kendi potansiyelini aşarsa (ve işsizlik NAIRU'nun altındaysa), tedarikçiler fiyatlarını artırdıkça ve yapısal enflasyon kötüleştikçe enflasyonun hızlanacağını söyler. Öte yandan GSYİH potansiyel seviyesinin altına düşerse (ve işsizlik NAIRU'nun üzerindeyse), tedarikçiler fazla kapasiteyi doldurmaya, fiyatları düşürmeye ve yapısal enflasyonu baltalamaya çalıştıkça, enflasyon da yavaşlayacaktır.
Bununla birlikte, politika oluşturma amaçları açısından bu teoriyle ilgili bir sorun, potansiyel çıktının (ve dolayısıyla NAIRU'nun) kesin seviyesinin genellikle bilinmemesi ve zamanla değişme eğiliminde olmasıdır. Enflasyon da genelde asimetrik görünen bir şekilde hareket etmektedir: Genellikle enflasyonun yükselme hızı, düşme hızından yüksektir. Enflasyon aynı zamanda politika nedeniyle de değişebilir: Örneğin, İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher yönetimindeki yüksek işsizlik, NAIRU'da bir artışa (ve potansiyelde bir düşüşe) yol açmış olabilir, çünkü işsizlerin çoğu kendilerini yapısal olarak işsiz kalmışlardır (yani becerilerine uygun iş bulamamışlardır). Yapısal işsizlikteki bir artış, işgücünün daha küçük bir yüzdesinin NAIRU'da iş bulabileceği anlamına gelir (ki bu durumda ekonomi, enflasyonun ivmelenmesine sebep olacak bölgeye geçemez).
Enflasyonun Avantajları ve Dezavantajları
Her ne kadar enflasyonun genellikle dezavantajlı bir kavram olduğu düşünülse de modern ekonomik görüşe göre bir miktar enflasyon (genelde %2 seviyesi) faydalıdır. Bunu anlayabilmek için, öncelikle enflasyonun avantajlarıyla başlayalım, sonrasında daha yaygın bilinen dezavantajlarına bakış atalım.
Enflasyonun Avantajları
Harcamaya Teşvik
Enflasyonun olmadığı bir durumda vatandaşlar, paralarını olabildiğince biriktirip gelecekte harcamayı seçebilirler. Bu durum, ekonominin yavaşlamasına neden olabilir. Öte yandan enflasyon nedeniyle paranın satın alma gücü zamanla düşerse, kişiler de biriktirip sonradan harcamak yerine, ellerindeki parayı o anda harcayabilecekleri en iyi mal ve hizmetlere harcamayı seçebilirler ve bu sayede ekonominin çarkları dönebilir. Bu sayede ülkedeki ekonomik faaliyet artar ve ilerleme sağlanabilir.
Mundell-Tobin Etkisi
Bunun bir benzeri sermaye sahipleri seviyesinde de görülür: Enflasyondaki artışlar, sermaye yatırımında da bir artışa yol açar ve bu da büyümeyi hızlandırır.[13] Nobel ödüllü Robert Mundell, ılımlı düzeydeki enflasyonun tasarruf sahiplerini, gelecekteki harcamaları finanse etmek amacıyla parayı ellerinde tutma yerine, bazı kredileri ikame etmeye teşvik edeceğini belirtmiştir. Bu ikame, piyasa takası reel faiz oranlarının düşmesine neden olacaktır.[14] Daha düşük reel faiz oranı, yatırımı finanse etmek için daha fazla borçlanmaya neden olacaktır. Benzer bir şekilde, Nobel ödüllü James Tobin, bu tür bir enflasyonun işletmelerin varlık portföylerindeki para bakiyeleri için fiziksel sermayeye (tesis, ekipman ve stoklar) yatırım yapmasına neden olacağını belirtmiştir. Bu ikame, daha düşük reel getiri oranlarıyla yatırım yapmayı seçmek anlamına gelir (geri dönüş oranları daha yüksek olan yatırımlar daha önce yapıldığı için, getiri oranları da daha düşüktür).[15] Bu iki tespite bir arada Mundell-Tobin Etkisi denmektedir. Ekonomi, ekonomik büyüme teorisi modellerine göre zaten aşırı yatırım yapmadığı müddetçe, Mundell-Tobin Etkisi'nden kaynaklanan bu ekstra yatırım olumlu olarak görülecektir.
Maddi Varlık Avantajı
Buna ek olarak, kendi para birimlerinde fiyatlandırılan maddi varlıklara (mülk veya stoklu mallar gibi) sahip kişiler de varlıklarının fiyatını yükselttiği için bir miktar enflasyonu faydalı bulurlar; çünkü o sayede nihayetinde mallarını daha yüksek fiyata satabilirler.
Likidite Tuzağına Karşı Manevra Alanı
Ayrıca bir miktar enflasyon, para politikası için manevra alanı sağlaması açısından da faydalıdır. Para arzını kontrol etmenin başlıca iki aracı, bankaların merkez bankasından borç alabilecekleri oranı düşürmek ve merkez bankasının nominal faiz oranını düşürmek amacıyla tahvil piyasasına müdahaleleri olan açık piyasa işlemleridir. Eğer bir ekonomi zaten düşük, hatta sıfır nominal faiz oranlarına sahip bir durgunluk içindeyse, banka ekonomiyi canlandırmak için (negatif nominal faiz oranları imkansız olduğundan) bu oranları daha fazla indiremez. Buna likidite tuzağı denir.
Deflasyon Dengesizliği
Son olarak, enflasyonun zıttı olan deflasyon faydalı bir durummuş gibi gözükse de aslında istenmeyen bir durumdur. Ekonomist S.C. Tsiang, önemli bir deflasyon beklendiğinde, her ikisi de borç vermek yerine alan para tutmayla sonuçklanan iki önemli etkinin ortaya çıkacağına dikkat çekmiştir:[16]
Birincisi, sürekli olarak düşen fiyatların ve bunun sonucunda doğan para biriktirmeye yönelik teşvikin, artan korku nedeniyle bir dengesizliğe yol açacağı fikriydi. Bu korkunun sebebi, deflasyon altında bir yandan para istiflerinin değeri artarken, diğer yandan insanlar bu para yığınlarını ticarete yönelik bir harekete çevirmeye başladıkları anda gerçek mallar ve varlıkların fiyatının hızla yükseleceğinin farkına varmaları olacaktır. Veya Tsiang'ın sözleriyle anlatacak olursak:
Bu birikimleri harcamaya yönelik herhangi bir hareket bir kez başladı mı, kendini tüketmeden önce uzun bir süre öfkelenebilecek muazzam bir çığa dönüşecektir.
Bu nedenle, uzun vadeli bir deflasyon rejiminin periyodik hızlı enflasyon ve bunun sonucunda yaşanacak gerçek ekonomik aksaklıklarla kesintiye uğraması muhtemeldir.
Tsiang'ın belirttiği ikinci etki, tasarruf sahipleri finansal piyasalara borç verme yerine elindeki parayı ikame ettiğinde, bu piyasaların tasarrufları yatırıma yönlendirmedeki rolünün baltalanmasıdır. Yüksek getirisi olan bir para varlığı ile rekabetten sıfıra veya sıfıra yakın bir noktaya sürülen nominal faiz oranlarıyla, bu piyasalardan geriye kalanlarda hiçbir fiyat mekanizması olmayacaktır. Finansal piyasalar öldürüldüğünde, kalan mallar ve fiziksel varlık fiyatları ters yönlerde hareket edecektir. Örneğin, artan bir tasarruf arzusu, faiz oranlarını daha da aşağı itemez (ve dolayısıyla yatırımı teşvik edemez), bunun yerine ek para istifine neden olur, tüketici fiyatlarını daha da düşürür ve tüketim malları üretimine yatırım yaparak daha az çekici hale getirir. Ilımlı enflasyon, beklentisi nominal faiz oranlarına dahil edildiğinde, değişen yatırım fırsatlarına veya tasarruf sahiplerinin tercihlerine yanıt olarak bu faiz oranlarının hem yukarı hem de aşağı gitmesi için alan sağlayacak ve böylece finansal piyasaların daha normal bir şekilde işlemesine izin verecektir.
Enflasyonla Nasıl Mücadele Edilir?
Enflasyon, özellikle de fiyat oynaklığına (İng: "volatility") sebep olan, öngörülemez şekilde enflasyon, fiyat istikrarını bozar. Fiyat istikrarı (veya nispeten sabit bir enflasyon seviyesi), işletmelerin gelecekten ne bekleyebileceklerini bilmelerini sağlar ve bu sayede geleceğe dönük plan yapabilmelerini mümkün kılar. Bu nedenle enflasyonu kontrol altında tutmak önemlidir.
Bir ülkenin mali düzenleyicisi (genelde merkez bankası), enflasyonu kontrol altında tutma sorumluluğuna sahiptir. Bir merkez bankası (veya para arzının büyüklüğünü ve büyüme oranını belirleyen diğer komiteler), para politikası adı verilen bir dizi eylem ve önlem yoluyla bu sorumluluğu yerine getirirler.
Faiz Oranlarının Artırılması
Enflasyonun nasıl düşürüleceği, bir ülkedeki enflasyonun nedenlerine bağlı olarak değişebilir. Örneğin ekonomi aşırı ısınmışsa, merkez bankaları (fiyat istikrarını sağlamaya kararlılarsa) genellikle faiz oranlarını yükselterek toplam talebi dizginleyen daraltıcı politikalar uygulayabilirler. Bu, enflasyonla mücadelede en tipik ve etkili yöntemdir.
Kısa dönem faiz oranlarının artırmak, bankalardan borç almayı daha pahalı hâle getirmektedir. Bu, faizin olduğu hemen her alanda görülen bir durumdur:[17] Örneğin eğer mortgage faiz oranları artacak olursa, ev fiyatları düşecektir; çünkü yüksek faiz oranıyla bankalardan ev kredisi almak isteyenlerin sayısı azalacaktır. Evlere olan talep azalınca, ev fiyatları da düşmek zorunda kalacaktır. Elbette eğer arz çok yüksekse (örneğin pandemi nedeniyle insanlar şehirlerden daha kırsal alanlara çok fazla göç ediyorlarsa ve bu kırsal alanlardaki ev fiyatları fırlamışsa), faiz artırımının etkileri de hemen olamayacaktır ve belli bir süre alabilir (örneğin 1-2 yıl). Ama ne olursa olsun, borç alınan paranın daha büyük bir kısmının faiz ödemeye gidecek olması, borç alımını azaltarak para harcamayı düşürmektedir ve bu da fiyatların düşmesiyle sonuçlanmaktadır. Bu durum, enflasyonu da geriletmektedir.
Bunun bir diğer örneği ana faiz oranıdır (İng: "prime rate"):[18] Ana faiz oranı, bankaların, büyük şirketler gibi kredibilitesi en yüksek olan müşterilerine uyguladıkları faiz oranıdır. Örneğin ABD'de birkaç on yıldır temel kural, ana faiz oranın, federal fon oranı artı %3'e eşit olması olmuştur. Dolayısıyla eğer ki ABD'de federal faiz oranı %1,75 ise, ana faiz oranının tavanı %4,75 olacaktır. Aradaki fark, banka kredisi işleme maliyetini karşılamak içindir.
Ana faiz oranındaki değişiklikler, sırasıyla, gayrimenkul ve araç alımları gibi diğer tüm kredi ürünlerinin yanı sıra, kredi kartları gibi döngüsel borçlar için olan borçlanma maliyetini artırır.
Teoriye göre, eğer borç para almak veya bir kredi kartında bakiye taşımak daha pahalıysa, tüketiciler daha az harcama yapacaktır. Harcama azaldığında, talep düşecek ve nihayetinde günlük malların fiyatı da düşecektir - ki bu da enflasyonun düşmesi demektir. Bu nedenle faiz artırımı, enflasyonla mücadeledeki ana araçlardan biridir.
Ancak bu, risksiz bir yöntem değildir: Daha yüksek borçlanma maliyetleri, yüksek enflasyon ve daha yavaş büyüme ile bir araya gelerek bir ekonomiyi resesyona (durgunluğa) sokabilir. Dolayısıyla merkez bankaları, faiz oranlarını artırırken ekonomiyi çok iyi okumalı ve belli bir kısa vadeli periyot ve belli bir coğrafya için en uygun oranları belirlemelidir.
Döviz Kurunun Sabitlenmesi
Bugüne kadar bazı merkez bankaları, döviz kurunu sabitleyerek, yani ülkenin para biriminin değerini başka bir para biriminin değerine (ve dolayısıyla da para politikasını başka bir ülkenin para politikasına) bağlayarak parasal disiplini empoze etmeyi seçmişlerdir. Ancak, enflasyonun yurt içi gelişmelerden ziyade küresel gelişmelerden kaynaklandığı durumlarda, bu tür politikalar efektif olmayabilir.
Fiyatların Devlet Tarafından Belirlenmesi
Bazı durumlarda hükümetler, enflasyonu dizginlemek için fiyatları doğrudan belirlemeyi de seçebilir. Örneğin 2008 yılında gıda ve akaryakıt fiyatlarının yüksek seyretmesiyle dünya genelinde enflasyon yükseldi ve küresel olarak yükselmiş fiyatlar birçok ülkede iç ekonomiye de yansıdı; bu durum, bazı hükümetlerin yüksek gıda ve yakıt fiyatlarının önüne geçmek için fiyatları kendilerinin belirlemesiyle sonuçlandı. Ancak genellikle bu tür idari fiyat belirleme önlemleri, üreticilerin artan kayıplarını tazmin etmeye çalışan hükümetin büyük sübvansiyon faturaları sırtlamasıyla sonuçlanır.[2]
Sonuç
Sonuç olarak enflasyon, bir ülkedeki fiyatların istikrarlı ve sürekli olan artışıdır. Bir miktar enflasyon, ekonomik canlılık için avantajlı olsa da yüksek enflasyon oranlarıyla aktif ve bilimsel mücadele şarttır. Aksi takdirde ekonomi politikası rayından çıkabilir ve ortaya çıkan fiyat istikrarsızlığı, hem kişi ve şirketlerin geleceğe yönelik beklentilerini doğru kuramamalarıyla sonuçlanır (bu da ülkeye yapılacak yatırımların azalması demektir) hem de alım gücünün düşmesine bağlı olarak politik stabilite bozulabilir. Her konuda olduğu gibi, para politikasının da modern bilimden gücünü alması elzemdir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 10
- 3
- 3
- 3
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ OpenStax. Introduction To Inflation. (2 Ağustos 2016). Alındığı Yer: Social Sci LibreTexts | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b C. Oner. Inflation: Prices On The Rise. Alındığı Yer: IMF | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Fernando. What Is Inflation?. (28 Haziran 2022). Alındığı Yer: Investopedia | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. C. Ünal, et al. Tüik Enflasyon Sepetindeki Ürünleri Ve Ağırlıklarını Güncelledi. (3 Şubat 2022). Alındığı Yer: Anadolu Ajansı | Arşiv Bağlantısı
- ^ P. Seiler. (2020). Weighting Bias And Inflation In The Time Of Covid-19: Evidence From Swiss Transaction Data. Swiss Journal of Economics and Statistics, sf: 1-11. doi: 10.1186/s41937-020-00057-7. | Arşiv Bağlantısı
- ^ U.S. Bureau of Labor Statistics. Producer Price Indexes Faq. Alındığı Yer: U.S. Bureau of Labor Statistics | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Friedman. (1971). A Monetary History Of The United States 1867-1960. ISBN: 9780691003542. Yayınevi: Princeton University Press.
- ^ C. U. Press. (2000). Columbia Encyclopedia. ISBN: 9780787650155. Yayınevi: Gale Cengage.
- ^ R. J. Gordon. (2012). Macroeconomics. ISBN: 9780132727679. Yayınevi: Pearson Educacion.
- ^ A. O'Sullivan. (2003). Economics. ISBN: 9780130630858. Yayınevi: Prentice Hall.
- ^ R. Chang. Is Low Employment Inflationary?. (1 Mart 1997). Alındığı Tarih: 5 Temmuz 2022. Alındığı Yer: Federal Reserve Bank of Atlanta | Arşiv Bağlantısı
- ^ O. Hossfeld. (2010). Us Money Demand, Monetary Overhang, And Inflation Prediction. International Network for Economic Research. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. A. Edwards. (2006). Politics, Inflation, And The Mundell-Tobin Effect. Journal of Economics. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Mundell. (2015). Inflation And Real Interest. Journal of Political Economy, sf: 280-283. doi: 10.1086/258771. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Tobin. (1965). Money And Economic Growth. Econometrica. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. C. Tsiang. (2006). A Critical Note On The Optimum Supply Of Money. JSTOR, sf: 266. doi: 10.2307/1991274. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Sommer. How Do Higher Interest Rates Bring Down Inflation?. (15 Haziran 2022). Alındığı Tarih: 5 Temmuz 2022. Alındığı Yer: The New York Times | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Wile. How Raising Interest Rates Helps Fight Inflation And High Prices. (16 Haziran 2022). Alındığı Yer: NBC News | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:44:53 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12048
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.