“Spinoza’da Tanrı: İçkinlik ve Antropomorfizmin Eleştirisi”
Felsefe

- Blog Yazısı
Spinoza’nın Tanrı kavramı semavi dinlerin bizlere aktarmış olduğu Tanrı kavramı düşüncesinden radikal bir şekilde ayrılır. Semavi dinlerde Tanrı, evreni yaratan, idare eden ve insani vasıflara sahip iradesi olan bir varlık olarak tasvir edilir. Fakat Spinoza Tanrı kavramını açıklarken tüm bu düşünceleri reddeder. Spinoza bu noktada bizlere ölümsüz eseri olan Ethica’da, Ortaçağa hakim olan ve skolastik geleneğinde kalbinde yer alan aşkıncı bir Tanrı düşüncesine büyük bir eleştiri sunarak başlar. Peki aşkıncılık ne demektir? Aşkıncılık, en basit haliyle insanın, Dünya’nın ya da evrenin ötesinde bir varlık alanı olduğunu savunan düşüncedir. Yani bizim deneyimlediğimiz fiziksel dünyadan, duyularla algıladığımız gerçeklikten daha üstün bir varlık ya da hakikat düzeyi olduğunu kabul eder. Bu bağlamda semavi dinler açısından Tanrı bu evrene aşkındır. Fakat Spinoza’nın Tanrı’sı evrene aşkın değil tam tersine içkindir. İçkinlik, bir varlığın başka bir varlığın içinde ona bağlı, onunla özdeş olması anlamında tanımlanabilir.
[1] “Tanrı, bütün şeylerin içkin nedenidir; geçici (dışsal) bir neden değildir.[2]”Tanrı evrenin aşkın nedeni değil içkin nedenidir. Spinoza’nın Tanrısı evrenin yaratım sürecinde aşkın Tanrı anlayışında olduğu gibi yaratımın dışında kalan, zamanın ve mekanın ötesinde olan bir yaratıcı değildir. Aksine yaratımın kendisidir. Tanrı var oluşun kendisiyle özdeştir. Buradan hareketle Tanrı evrenin, zamanın ve mekanın dışında varolan bir yaratıcı değildir.Tanrı var olan her şeyin kaynağı olduğu kadar aynı zamanda her şeyin kendisidir. Bu sebeple evrende varlığa gelmiş her bir cisim Tanrı’nın farklı tezahürlerinden ibarettir. Bir başka deyişle evrende var olmuş her şey Tanrı’nın bir halidir.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrım vardır. Spinoza’ya göre, evrende var olan her şey Tanrı’nın bir hali olsa da, bu onların Tanrı’nın kendisi olduğu anlamına gelmez. Aksine, bu varlıklar Tanrı’nın birer kipleridir. Peki Spinoza terminolojisine göre kip ne demektir? Kipi anlamak için Spinoza’nın şu aksiyomuna bakabiliriz: “Var olan her şey ya kendindedir ya da başka bir şeydedir.[2] “Eğer bir şey kendindeyse o tözdür. Peki ya kendinde değilse? O zaman başka bir şeydedir, daha doğrusu bir tözdedir. İşte kendinde olmayan, tözde olan şeye kip (mode) diyoruz. Kendinde kendi başına var olan demekti, o halde kip kendi başına var olamayan, var olmak için bir töze ihtiyaç duyan şeye denir.[3] Bir başka deyişle kip, Tanrı’nın zorunlu doğasından çıkan, onun özünden türeyen geçici varoluş biçimleridir. İnsan da bu anlamda bir kiptir. Tanrı’nın düşünme ve uzanım sıfatları altında belirli bir biçimde var olan, sonlu bir varlık. Spinoza’ya göre insan, Tanrı’dan ayrı bir töz değildir, çünkü töz yalnızca Tanrı’dır. Tanrı sonsuz, zorunlu ve tek tözdür. İnsan ise Tanrı’nın zorunlu doğasından zorunlulukla türemiş bir kip yani Tanrı’nın bir ifadesidir ama Tanrı’nın kendisi değildir. Bu nedenle, Spinoza'nın sistemi içinde “insan Tanrı’dır” demek ontolojik açıdan ve mantıksal açıdan doğru değildir. Bir başka deyişle, insan Tanrı’dan pay alır ama Tanrı değildir.
Bu noktada, Spinoza’nın Tanrı anlayışı ile geleneksel teistik anlayışlar arasında belirgin bir fark ortaya çıkmaktadır. Spinoza’nın sisteminde insan, Tanrı’nın kendisi olmayan sonlu bir varlıktır. Bu bağlamda, Tanrı’yı insan biçiminde tasavvur eden yaklaşımlar, yani antropomorfik Tanrı tasarımı, Spinoza tarafından hem mantıksal hem de metafiziksel açıdan eleştirilir. Spinoza’ya göre insanlar, sınırlı bilgileri ve duygusal ihtiyaçları doğrultusunda Tanrı’yı kendi suretlerinde hayal etme eğilimindedirler. Tanrı’ya ödüllendirmek, cezalandırmak, bilmek, gözetmek gibi insani duygular ve eylemler atfederek onu bir tür yüce insan olarak kurgularlar. Oysa bu tür bir Tanrı anlayışı Spinoza açısından Tanrı’nın doğasına ilişkin hakiki bilgiye ulaşmayı sağlamaz.
Spinoza, bu yanlış anlayışı ölümsüz eseri Ethica’da açıkça eleştirir ve şöyle der: “Tanrı’nın bir insan gibi beden ve ruhtan ibaret olduğunu ve duygularının esiri olduğunu sanan bazı insanlar var. Bunların Tanrı’nın hakiki bilgisinden ne kadar uzak olduğu az önceki kanıtlamalarımdan da yeterince anlaşılıyor. Ama bu tür insanları şimdi bir kenara bırakıyorum, çünkü Tanrı’nın doğası üzerine biraz kafa yoran adam Tanrı’nın bedenli bir varlık olduğunu kabul edemez. Bunun en iyi kanıtı, beden dendiğinde uzunluğu, genişliği ve derinliği olan bir niceliği, sınırlandırılmış herhangi bir biçimi anlamamızdır. işte böyle bir şeyi Tanrı’ya yani mutlak anlamda sonsuz bir varlığa yüklemek büyük bir saçmalıktır.[2]
Spinoza’nın Tanrı anlayışını, antropomorfik Tanrı tasavvurundan ayıran temel farklardan biri de, onun Tanrı’yı herhangi bir amaç doğrultusunda hareket eden bir varlık olarak görmemesidir. Çünkü Spinoza’nın içkin ve zorunlu Tanrısı, tıpkı doğa yasalarına benzer bir şekilde bir irade doğrultusunda karar almaz, herhangi bir hedefe yönelmez ve insan merkezli bir ereğe hizmet etmez. İnsan zihni doğadaki düzenliliği görünce, bunu bilinçli bir planla açıklama eğilimindedir, fakat bu Spinoza’ya göre hatalı bir bakış açısıdır“Spinoza’nın Tanrı’sının ne hükmetmek ne de bir hükümdar ya da kral gibi tapılmak gibi bir derdi, isteği yoktur. Planı ya da arzusu yoktur. Bunlar insani duygulardır ve Tanrı’ya atfedilmesi yanlıştır.[3] Bu bağlamda Orta Çağ’dan beri süre gelen buğday, elma, vb. şeylerin yeryüzünde insan ondan faydalansın diye yaratıldığı düşüncesine Spinoza tamamen karşıdır. Spinoza açısından bunların bizler için yaratılmış olduğuna dair herhangi bir somut delil bulunmamaktadır. Dünya’da ki bazı şeylerin insanoğlu için özel olarak yaratıldığını düşünmek, insanı diğer varlıklardan üstün görmenin sonucundan başka bir şey değildir. Spinoza’nın sisteminde insan da dahil olmak üzere varlığa gelmiş her şey herhangi bir amaçtan ötürü meydana gelmemiştir. Tüm bunlar sadece Tanrı’nın zorunlu yaratımı sonucunda ortaya çıkan uzam ya da düşünce sıfatlarının altında sonlu kiplerinden ibarettir.
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Ahmet Cevizci. (2023). 17. Yüzyıl Felsefesi. ISBN: 9786050202939. Yayınevi: Say Yayınları.
- ^ a b c B. Spinoza. (2023). Ethica - Latince / Türkçe. ISBN: 9786254496509. Yayınevi: Alfa Yayınları.
- ^ a b D. Soysal. (2018). İdeler Ve Tanrı. ISBN: 9789753447591. Yayınevi: Belge Yayınları.
- F. Lenoir. (2020). Spinoza Mucizesi. ISBN: 9786254050688. Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 23/06/2025 08:38:17 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20876
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.