Sınıf, Hegemonya, İktidar… Bir “Temel”i Olduğu Şey Yapan Devletler
Zafer Deniz Uysal’ın “Meşruiyet, Egemenlik, Otorite... Bir Devleti Olduğu Şey Yapan Temeller”ine Bir Yanıt

- Blog Yazısı
En Büyük Küme: Devlet
Yazar, yazısında en büyük küme olarak “devlet”i gösterip bu devlet olgusunu “insanoğlunun hiyerarşik olarak içinde bulunduğu sosyopolitik alt kümeleri sıralayacak olursak bu kümelerin en sonunda ulaşacağı birliktelik hâli” olarak tanımlıyor, nulla quaestio, ayrıca “devletleri devlet yapan bazı temel şartlar” ile “meşruiyet, egemenlik, otorite”den söz ederken yazının ilerleyen bölümlerinde “bu kavramların entelektüel dünyalarına bir bakış” atacağımızı savlamasına karşın yer yer çarpık bir Rousseaucu tutum, yer yer burjuva idealist görüşten kopamayan bir tutum sergileyerek bu savını gerçekleştirememişe benziyor ki bu durum yine de yazıyı çözümlememize engel olmamaktadır, sonuç olarak buradan itibaren yazının kalanını incelemeye başlayabiliriz.
Meşruiyet: Sınıfların Kurduğu Baskının Kabul Edilebilirliği
Yazar, bu bölümde, devleti sınıfsallığından ayırabildiğine ayırmasının yanında kendisinin, Amerika Birleşik Devletleri’nde “seçimlerle yönetimde söz sahibi olan iki büyük partiden hangisi olursa olsun halkının hükûmettekine anayasal dönem boyunca saygı duyduğu”nu utanmadan, açıkça söyleyebilmesine karşı duyduğumuz derin teessürü belirtip bu konuya ilişkin düşüncelerinde içten olmadığını umarak burada sözünü edip olasılıkla da ideal bir sistem olarak düşlediği “iki partili demokrasi” denen burjuva aldatmacasındaki sözde meşruiyetin oksimoronluğunu ortaya koymayı elzem görüyoruz. Yazarın sözünü ettiği meşruiyet, Engels’in de belirttiği gibi, egemen sınıfların -ki bu sınıflar yazının başında yazarın belirttiği Orta Çağ’da derebeyleri, günümüzde ise derebeylerinin feodalizmini alaşağı etmiş burjuvadır- alt sınıflara -günümüzde proletarya- karşı sınıf tabanlı gelişen toplumsal savaşımlarının odağında, karşıt ekonomik çıkarları olan sınıfların çatışmasını hafifletmek ve "düzen" sınırları içinde tutmak zorunda olan bir güce duyulan gereksinim olarak devletin ön plana çıkmasından sonra devletin yine “düzen” içinde varlığını korumak amacıyla gereksindiği olgudur. Bu güç, toplumdan çıkmakla birlikte, zamanla toplumun üzerinde konumlanan ve yabancılaşan bir yapıya bürünmektedir. Devletin üstlendiği bu dengeleyici süreç, aslında egemen sınıfların lehine bir konum almakla birlikte, tüm sınıflara eşit mesafede olduğuna dair bir görünüm içermekle meşruiyetini korur. Yazarın bu yerdiğimiz satırları yazmasının nedenini ise burjuva egemenliği altındaki devletin basın, yayın vesair alanlardaki kültürel hegemonyası aracılığıyla meşruiyetini sorgulamaya açmamasında arayabiliriz. Bu konuda yazarın burjuva idealist tarih okumasından fazlaca etkilendiğini belirtip daha fazla durmayı gereksiz buluyoruz.
Egemenlik: Burjuvanın Hak İddiası ve Burjuva Devletinin Sınırlarını Korumak
Bu paragrafı ayrıntılı bir biçimde çözümlemeye başlamadan önce maatteessüf söylemek zorundayız ki yazarın temel savlarını anlayamadık, bizce yazar da kendini anlayamamış. Büyük Fransız Devrimi “doğrultusunda sırayla yeryüzünün her köşesinde kurulan cumhuriyet rejimleri ile yeniden anlam kazanarak bir ülkenin meşru sınırları dahilinde [sic] hak iddia etmesi[nin], ulusal sınırlarını dış istilalara karşı koruması anlamına gelmeye başladı”ğı buyurulmuş ki bizce yine aşırı bir indirgemedir ve yine tarihsel olayların sınıfsallığını göz ardı etmektedir. In partibus infidelium piskoposların atandıkları yerlerdeki yetkileri gibi burjuva cumhuriyetinde de halk yığınlarının burjuva hukukunun dar ufukları altında, burjuva hukukunca meşru bir de facto etkiye sahip olabilmelerine olanak yoktur. Böyle bir etkinin olabileceğine inanan yazarımız ile İsa’nın geleceği günü bekleyen binyılcılar arasında dogmatiklik, sabit fikirlilik ve dar ufukluluk açısından bir fark yoktur. Bizce bu bölüm de yeterince açıklandığından sonraki bölümün çözümlemesine girmekte bir sakınca görmemekteyiz.
Otorite: Bir Devrim, İki Sınıf
Buyuruluyor ki otorite “liderlerin başkalarını kendine itaat etme noktasında sergilemiş oldukları psikolojik kabiliyet”miş, sonra yine buyuruluyor ki “[h]alk, bu noktada saygı ve itaati doğrudan makamın kendisine verir”miş. Heyhat ki yazarımızı yeniden düşler içinde. Otorite’yi, bu bağlamda, ancak sınıflar arasındaki ilişkiler açısından yorumlayabiliriz. Örneğin Büyük Fransız Devrimi sırasında iktidara gelen Parisli esnaf ve zanaatkârların radikal demokrat Montagnard hükûmeti terör ile köhne feodalizmin yanında zengin burjuvaziyi de susturmayı denedi ve bununla da yetinmeyip baldırı çıplak ordularını üç renkli bayrağın altında, Marseillaise’in ezgileri eşliğinde Fransız sınırlarının ötesine, feodal Avrupa’nın derinliklerine yolladı, önce cumhuriyetin ve sonra da Napoléon’un orduları gittikleri her yerde feodal bağları yerle bir ettiler, tüm sınai faaliyetleri geliştirip ticari özgürlükler getirdiler ve burjuva egemenliğini pekiştirmiş oldular. Avrupa halkları bu süreçte, uzun savaşlar ardından, bitkin düşmüş olsa da Musa’ya yakınıp Mısır’a dönmek isteyen İsrailoğulları gibi özgürlüğe giden yolda yaşadıklarına katlanmak zorundaydılar. Tüm bunlar giyotinsiz, süngüsüz, tüfeksiz, topsuz; kısaca radikal demokrat burjuva otoriterliğinin, sayesinde feodal dar kafalılığın tepesine bindiği araçlar olmaksızın olabilir miydi? Aynı biçimde, burjuva egemenliğine karşı Parisli işçiler otoriterliğin tüm araçlarını kullanarak Komün’ü kurmadı mı? Burada, belki de, 18 ile 19. yüzyıl Fransa’sından örnekler verilmesi Türkiye’de yaşayan okuyucuya yabancı gelmiştir, belki de “Benim tarihimde bunlar olmadı, gelecekte de böyle şeyler olmayacak, endişelenmeme ya da heyecanlanmama gerek yok!” diye içinden geçirmiştir, bu düşüncelere karşı yalnızca Horatius’un şu dizeleriyle yanıt verebiliriz: Quid rides? Mutato nomine, de te fabula narratur!
Kapanış
Bu bölümde denmiş ki “Elbette pratik yaşamda bir yönetimin başarılı olup olmayacağını belirleyen birçok farklı etmenden söz edilebilir. Bunlar savaşlar, salgın hastalıklar, kıtlık veya doğal afetler olabilir. Veya bu üç kavrama ek olarak demokrasi ve anayasa da eklenebilir Fakat [sic] günümüzde işlevli ve sürdürülebilir bir devletin inşası için bu üç önemli kriterin hiçbiri otomatik değildir. Hepsi kazanılmalıdır ve biri erozyona uğrarsa onu diğer ikisi takip eder. Aynı şekilde biri gelişir ve güçlenirse diğerleri de onu izler.”. Burada burjuva idealizmine aldanmış bir zihnin naifliğini görmemek elde değil. Burjuva demokrasisi ve anayasalar ile toplumu iyileştireceğini düşleyen safdillere gerekli ayrıntılı yanıtın yukarıda verildiğine inandığımızdan yazıyı daha fazla uzatmayı gereksiz görüyoruz.
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- F. Engels. (2019). Ailenin Özel Mülkiyetin Ve Devletin Kökeni. ISBN: 9786051723549. Yayınevi: Yordam Kitap.
- K. Marx. (2017). Gotha Ve Erfurt Programları Üzerine. ISBN: 9786051722436. Yayınevi: Yordam Kitap.
- Horatius. Sermones. ISBN: 9781503048225.
- Anonim. (2009). Kutsal Kitap - Tevrat, Zebur, İncil. ISBN: 9789754620696. Yayınevi: Yeni Yaşam Yayınları.
- K. Marx. (2016). Louis Bonapart'in 18 Brumaire'i. ISBN: 9786051721712. Yayınevi: Yordam Kitap.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 20/06/2025 07:00:02 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19337
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.