Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Nesli Tükenen Hayvanlar

45 dakika
70
Nesli Tükenen Hayvanlar
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

Merhaba Sevgili Okurlarım bu blog benim en sevdiğim konu olan Nesli Tükenen Hayvanlar konusunu yazarak size anlatacağım.İsterseniz uzatmadan bloğa başlıyorum.

1 Numara:Trex

Evet Size 65 Milyon yıl önce nesli tükenen Trex'i açıklayacağım.Bundan tamı tamına 65 milyon yıl öncesinde bir Meteorun dünyamıza çarpmasıyla soyu tükenmiştir.Trex Daha çok bilinen adıyla Tyrannosaurus Rex bugüne kadar gelmiş geçmiş en ikonik dinozordur.Filmlerde,Dizilerde,Çizgi Filmlerde ve Bazı animasyonlarda karşımıza çıkmıştır.Kısacası örnek verecek olursak

Tüm Reklamları Kapat

1 Numara:Jurrasic World filmleri

Bildiğiniz gibi Jurrasic World Filmleri kendi hayranları olan filmlerin dışında dinozorları gösterip dinozorları sevdiren bir yapım olmuştur.Neredeyse Jurrasic World Film serilerinin hepsinde ikonik dinozor Trex'i görmek mümkündür.

2 Numara:King Kong (2005)

2005 yılında çıkan Peter Jackson'ın yönettiği güzel ve aksiyon dolu bir film.O filmde King Kong'un Trexler ile dövüştüğü sahne vardı.Hatta o klip internette milyonlarca kez izlendi.

Tüm Reklamları Kapat

Daha da fazla örnek verecek olursam eğer toy story gibi çizgi filmlerde ve Hatta Buz Devri 3 gibi animasyonlarda da yer almıştır.Eğer Trex'in yer aldığı bütün filmlere bakmak istiyorsanız fazla uzatmadan buyrun devam edelim.

3 Numara:İyi Bir Dinozor

Disney Ve Pixar ortak animasyonu olan iyi bir dinozor animasyonun da Trex'i görmek mümkün.

Neyse şimdilik bu kadar açıklama yaptığımıza göre gelelim günümüzde Jurrasic World hakkında çıkan Analog Horror (Analog Korku) videolarına bakalım.Youtube'a Jurrasic World Analog Horror yazdığınızda karşınıza içinde Trex'in de bulunduğu analog korku videoları çıkıyor.Ben bazı bulduğum oynatma listelerinin bağlantılarını buraya bırakıyorum belki izlemek isteyen olur diye.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.

Kreosus

Kreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.

Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.

Patreon

Patreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.

Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.

YouTube

YouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.

Diğer Platformlar

Bu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.

Giriş yapmayı unutmayın!

Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

Thomas Takayama adlı kanalın oluşturduğu Jurrasic World Analog Horror Oynatma listesi

https://youtube.com/playlist?list=PLMnc6vPjQ237w1HWzdQCz8Ewo0MveU_FK&si=0_1QTc7EsqVxpUci

Ve Dani RoseHeart 620 adlı kanalın oynatma listesi

https://youtube.com/playlist?list=PLtyQyH854ha3pZ4CeXlHg8Q3T6MB8v1Q5&si=A75wUJ0rhoBhaFG-

(Trex Hakkında extra bilgiler)

Tyrannosaurus, Kretase'nin sonlarında (68-66 milyon yıl önce, Maastrihtiyen) yaşamış, büyük bir etobur teropod dinozordur.Tyrannosaurus, diğer tyrannosauridlerden çok daha geniş bir dağılıma sahipti ve bulunduğu yaşam alanındaki etçillerin en büyüğüydü.

Tüm Reklamları Kapat

Kısaca T. rex veya popüler kültürde T-Rex olarak bilinen ve Latince "zorba kertenkelelerin kralı" anlamına gelen Tyrannosaurus rex, cinsin tip türü –çoğu taşıl bilimciye göre de tek türü– olup aynı zamanda, Spinosaurus ve Giganotosaurus ile birlikte en büyük teropodlardan biriydi. T. rex, güçlü arka ayakları üzerinde yürüyen, son çalışmalar ışığında eğik bir gövde durumunda duran ve kuyruğu ile dengesini sağlayan; uzunluğu 12 metreyi, dik durduğunda boyu 4 metreyi geçen; yetişkinlikte 4 ile 8 ton ağırlığında olan büyük bir kara hayvanıydı.Bu cinsin üyeleri Kuzey Amerika ve muhtemelen Asya'da (Tarbosaurus) yaşamıştır.

T-Rex olarak bilinen Tyrannosaurus'un günümüzde türünü devam ettiren en yakın akrabası tavuklardır.Bilim adamları, T-Rex'in nasıl yürüdüğünü tam olarak anlayabilmek için tavuklara sahte dinozor kuyruğu bağlayarak deney ve gözlem yaptılar.

Neyse Fazla Uzatmadan Diğer Nesli Tükenen Hayvanımıza geçelim.

Tüm Reklamları Kapat

2 Numara.Spinosaurus

Spinosaurus (anlamı:"dikenli kertenkele"), günümüzden 99 ila 93.5 milyon yıl önce Kuzey Afrika'da yaşamış bir teropod dinozor cinsi. Alman paleontolog Ernst Stromer tarafından tanımlanan bu cins ilk olarak 1910'larda Mısır'da keşfedilen kalıntılardan bilinir. Bu kalıntılar 2. Dünya Savaşı esnasında yok edildi; ancak kafatasına ait ekstra parçalar son yıllarda gün yüzüne çıktı. Tanımlanan fosillerin bir veya iki türe ait olduğu konusu açık değildir. Fas'ta toparlanan S. marocannus potansiyel bir tür olmasına rağmen cinsin en iyi bilinen türü Mısır'daki S. aegyptiacus'tur. Bilinen en büyük etçil dinozorlardan biriydi.

Spinosaurus'un omurgasından dışarıya doğru genişlemiş olan, 2 metreye kadar erişebilen, uzun ve ayırt edici çıkıntıları bulunur. Bazı yazarların bunun kaslarla kaplı olarak kambur veya kabartı şeklinde olduğunu öne sürmesine rağmen muhtemelen yelkenli şeklindeki bu çıkıntılar deri ile birbirlerine bağlıydılar. Bu yapı için termoregülasyon ve gösteriş de dahil çok yönlü işlevler öne sürüldü. Son tahminlere göre Spinosaurus yaklaşık olarak 13,1-14,4 metre uzunluğunda ve 7,4 ton ağırlığındadır.

Özellikleri:Spinosaurus'un dinozor meraklıları tarafından büyüklüğü, yelkensi çıkıntısı ve uzun kafatası ile bilinmesine rağmen dinozor en çok yakın zamanda keşfedilen birkaç diş ve kafatası parçasının dışında yok edilen kalıntılarından bilinir. Buna ek olarak şimdiye kadar dinozorun sadece belkemiği ve kafatası ayrıntılı bir şekilde tanımlandı, kol ya da bacak kemikleri henüz bulunamadı. Spinosaurusun çene ve kafatası ile ilgili makale 2005'te yayımlandı. Bu makaleye göre dinozorun yaklaşık 1,75 metre olduğu tahmin edilen kafatası etçil dinozorlar içinde en uzunudur. Kafatasında testere gibi olma niteliği azalmış aralıksız konik şekilli dişlerin olduğu, çene ve burundan oluşan dar kısım vardı. Yukarı çenenin en ön kısmının her iki yanında ve üst çene kemiğinin orta ön kısmında (inter maksiller kemik) altı veya yedi diş ve onların arkasındaki çene kemiğinde on iki diş vardı. İnter maksiller kemikteki ikinci ve üçüncü diş diğerlerinden fark edilebilir bir şekilde büyüktü. Bu dişler diğer dişler ve anterior maksilladaki büyük diş arasında bir boşluk oluşturuyordu. Bu boşluk alt çenedeki büyük diş tarafından kaplanıyordu. Çene ve burundan oluşan kısmın büyük anterior dişleri tutan en uç tarafı genişti. Gözlerin hemen önünde küçük bir kabartı bulunuyordu.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Murdo: İmkânsız Hayaller Kitabı

 
2021 Premio Andersen ve Premio Strega Ödülleri

“Yetiler gerçek değil derler. Ama işte buradayım. Adım Murdo, ben bir yetiyim. Ne zaman böyle desem, yetilerin sadece hikâyelerde var olduğunu söylerler. Yalnızca efsanelerde. Kitap sayfalarının arasında. Kurduğum imkânsız hayallerden ilki bu işte: bir kitabın dışında var olmak. Kâğıttan olmayan dağlarda yaşamak.” 

Murdo, küçük hayali bir yeti. Her sayfada bize bir hayalini anlatıyor: şiirden bir hırka örmek, bir ayakkabıya saklanmak, bir çakıl taşıyla sırlarını paylaşmak, içinde “her şey”in olduğu bir sandviç, yağmurun yerden göğe doğru yağdığı tepetaklak bir dünya…

Alex Cousseau’nun kendisine Premio Andersen ve Premio Strega gibi iki prestijli ödül kazandıran sınır tanımaz yaratıcılığı Éva Offredo’nun yalın ve muzip çizimleriyle birleşiyor, ortaya çocukluğun şiirini muhteşem bir dille aktaran, yediden yetmişe herkesi sarıp sarmalayacak ve dönüp dönüp tekrar okuma isteği uyandıracak bu büyüleyici kitap çıkıyor.

Devamını Göster
₺225.00
Murdo: İmkânsız Hayaller Kitabı

Spinosaurus'un yelkeni sırt omurlarından büyüyen 1.7 metre kadar büyüyen oldukça uzun sinirsel dikenlerden oluşur. Bu dikenler büyüdükleri omurlardan yedi ya da on bir kat daha büyüktür.

Şimdi Gelelim 3 Numaralı Nesli Tükenen Canlımıza

3 Numara:Giganotosaurus

Giganotosaurus (Latince: "Dev güneyli sürüngen"), Geç Kretase döneminin erken Senomaniyen çağında (yaklaşık 97-98 milyon yıl önce) Güney Amerika'da yaşamış bir teropod dinozor cinsi.

Fiziksel Özelliklerine gelecek olursak;

Fiziksel özellikler

Bu dinozor cinsinin ortalama uzunluğunun, yaklaşık 13 metre olduğu düşünülmektedir. Ağırlığı konusunda ise eksik iskeleti nedeniyle tam bir ortak noktaya varılamamıştır. Kafatası boyutu ve ağırlık arasında kurulan deneysel formüllerle 13 ton kadar geldiği ileri sürülmektedir. Coria ve Salgado ise 6,5 ton gibi bir ağırlık değeri üzerinde durmaktadırlar.

Giganotosaurus'un üst çene kemiği çok uzun ve yüksektir. 1,56 m kafatası uzunluğuyla teropodlar içindeki en büyük kafataslarından birisine sahiptir.Kafatasında belirgin bir burun aşağısı çıkıntısı yer alırken; Allosaurus veya Tyrannosaurus gibi cinslerdekine benzer üst çene kemiği oyukları vardır. Bu canlının boyun yapısı pek ve güçlüdür, zira boynu güçlü bir merkeze (centrum) sahiptir, ayrıca dişsi çıkıntılar barındırır. Göğüs kemeri oransal olarak Tyrannosaurus'unkinden ufaktır. Kalıntılarının eksik olması diğer teropodlarla doğrudan kıyaslanması konusunda sorun yaratsa da uyluk kemiğinin ünlü Tyrannosaurus rex fosili Sue'dan 5 cm uzun olduğu bilinmektedir.

Değerleri kesin olarak bilmek olanaksız da olsa Giganotosaurus'un ısırma kuvvetinin Tyrannosaurus rex kafatasının yarattığı ısırma kuvvetinden düşük olduğu düşünülmektedir. Tyrannosauridlerin çeneleri kemik kırmak ve ezmek için adaptasyonlara sahipken; Giganotosaurus ve akrabalarının çeneleri daha çok eti parçalamak ve avı ısırarak yere devirmek yönünde evrimleşmiştir.

4 Numara:Carnotasaurus

Tüm Reklamları Kapat

Carnotaurus (anlamı: "Etçil boğa"), Geç Kretase döneminde (yaklaşık 71 milyon yıl önce) Güney Amerika'da yaşamış bir teropod dinozor cinsidir.

Şimdi de fiziksel görünümüne dair bilgi edinelim.

Fiziksel Görünüm

Oldukça narin ve çevik görünümlü bir teropoddur. Ortalama 7.5 metre uzunluğunda, 3 metre yüksekliğinde ve 2 ton ağırlığında olduğu tahmin ediliyor.Bu dinozor cinsinin ciddi göze çarpan fiziksel özellikleri vardır. Korunmuş bir deri izi fosili sayesinde derisinde kemiksi konik çıkıntılar olduğu anlaşılmıştır. Kısa ama derin bir kafatası vardır ve burun yapısı güçlü bir koku alma duyusuna sahip olduğunu gösterir. Çenesi Tyrannosaurus'un dişlerine nazaran oldukça ufak kesici dişlerle kaplıdır. Gözlerinin ufak olduğu düşünülüyor, daha ziyade koku alma duyusunu kullanıyor olması muhtemeldir. Ayrıca kafataslarının üstünde bir çift boynuz bulunmaktadır. Bu boynuzlar Cinsel seçilim bilhassa çiftleşme dönemlerinde cinsel seçilimde fark yaratıyor olabilir. Yuva yapma alışkanlığı da klasik teropodlarınkine (örn. kuşlar) benzerdir.Fosiline bakıldığında güçlü bacakları ve kuyruğu yardımıyla hızlı koştuğu düşünülüyordu zaten; son yapılan çalışmalar ışığında kuyruğunun ve kalça kemiğiyle birleştiği yerdeki güçlü kasın (caudofemoralis) her kısaldığında bacağın geri çekilip ve güçlü bir adım atıldığı düşünülüyor.

Tüm Reklamları Kapat

Carnotaurus'un burnu da kafatasının ucu boyunca basık (çıkıntısız) konumlanmış olup gözlerin görüş açısının net kalmasını sağlar. Ayrıca gözleri de kafatasının yaklaşık olarak önüne konumlanmıştır ve bu hayvana derin gören (stereoscopic) bir bakış sağlar.

Eoabelisaurus ve Carnotaurus'un kol karşılaştırması

Ani şekilde ivmelenen bir atlet gibi hız patlaması yaptığı ve kısa süreli av kovalamacasına uygun bir yapısı olduğu tahmin ediliyor. Tıpkı Tyrannosaurus rex gibi Carnotaurus'un da oldukça ufak kolları vardır, hatta Tyrannosaurus rex'e göre de oldukça ufak bir kol yapısına sahiptir. Carnotaurus'un kolu iki kısımdan oluşur. El kısmı radius ve ulna kemiklerinden oluşurken; el uzunluğunun 4 katı uzunluğa sahip olan kol kemiği humerus da nispeten el kemikleri kadar güçlü değildir.

Şimdi de Birazcık otçul dinozorlara gelelim.

Tüm Reklamları Kapat

5 Numara:Brachiosaurus

Brakiyozor ya da Brachiosaurus,Brachiosauridae ailesinden soyu tükenmiş bir sauropod dinozor cinsidir. Bu hayvanlar Geç Jura'da (Kimmeridgiyen ve Titoniyen), yaklaşık 157,3 ile 145,0 milyon yıl önce yaşadı.Bilinen en büyük dinozorlardan biridir.

2008 yılında kırk beş fosil örneği listelenmiştir.Tip tür ve günümüzde cinse açıkça bağlı olan tek tür olan Brachiosaurus altithorax'ın iyi korunmuş fosilleri Colorado'da keşfedildi. Amerika Birleşik Devletleri'nin Oklahoma, Utah ve Wyoming gibi diğer eyaletlerinde daha yalıtılmış başka kemikler de bulunmuştur.

Brachiosaurus cins adı, Elmer Samuel Riggs tarafından Antik Yunanca βραχίων [brachiôn], "kol" ve σαυρος [sauros], "kertenkele" sözcükleri kullanılarak oluşturulmuştur.

Tüm Reklamları Kapat

Tanım

Brachiosaurus, şimdiye kadar var olan en büyük ve en ağır kara hayvanlarından biridir.

Yaklaşık 26 metre uzunluğunda, 12 metre yüksekliğinde ve 40 ton ağırlığındaydı ama ağırlığıyla ilgili farklı (40-80 ton arası) kestirimler de söz konusudur. Boynunun uzunluğu (70 cm'lik 12 omur) paleontologları bölen soruları ortaya koydu. Bazıları, boynunu bir zürafa gibi kaldıracak kadar kaslı olmadığını düşünüyor. Kanın yüksekte konumlu beynine ulaşması için büyük bir basınca sahip olması gerektiği kesindir.

Brachiosaurus'un morfolojisi, boynunu dört katlı bir binanın yüksekliğine kadar sağdan sola, yukarıdan aşağı sallamasına izin verdi. Bu nedenle, sikadlarda otlayabilir ve beslenmek için ağaçların tepelerine ulaşabilir (kozalaklılar ve eğrelti otları). Sindirim bir taşlık ve bir çekumda gerçekleşti. Brachiosaurusların yetişkinlerin gençleri büyük teropod avcılarından koruduğu küçük sürüler hâlinde yaşadığı düşünülüyor.

Tüm Reklamları Kapat

6 Numara:Diplodocus

Diplodocus, fosilleri ilk kez 1877'de SW Williston tarafından keşfedilen diplodocid sauropod dinozordur. 1878'de Othniel Charles Marsh tarafından konulan cins adı, Eski Yunanca "çift" (diplos) ve "kiriş" (dokos) sözcüklerinden türetilen bir Yeni Latince terimdir ve kuyruğun alt tarafındaki tanımlandığı zaman için benzersiz olan çift kirişli kemiklere gönderme yapar.

Diplodocus, Jura döneminin sonunda, şu anda Kuzey Amerika'nın orta batısı olan bölgede yaşadı. Geç Kimmericiyen'de, yaklaşık 154 ila 152 milyon yıl önce, orta ila üst Morrison Oluşumu'nda bulunan en yaygın dinozor fosillerinden biridir.Morrison Oluşumu, Apatosaurus, Barosaurus, Brachiosaurus, Brontosaurus ve Camarasaurus gibi devasa sauropod dinozorların egemen olduğu bir ortama aittir.Diplodocus'un büyük boyutu, dev yırtıcılar Allosaurus ve Ceratosaurus için caydırıcı olabilir. Diplodocus kalıntıları bu yırtıcılarla aynı katmanlarda bulunmuştur, bu da onların Diplodocus ile bir arada yaşadıklarını gösterir.

Boyut

Tüm Reklamları Kapat

En iyi bilinen sauropodlar arasında olan Diplodocus, uzun boyunlu, dört ayaklı ve uzun, kırbaç benzeri bir kuyruğu olan büyük bir dinozordu. Ön ayakları arka bacaklarından biraz daha kısaydı ve bu da büyük ölçüde yatay bir duruşa neden oluyordu. Uzun boyunlu, uzun kuyruklu bu hayvanların dört sağlam bacakla desteklenen iskelet yapıları asma köprülerle karşılaştırıldı.Aslında, D. carnegii şu anda tam bir iskeletten bilinen en uzun dinozorlardan biridir ve toplam uzunluğunun 24 ila 26 metre olduğu düşünülür.D. carnegii için modern kütle tahminleri 12 ila 15 ton arasındadır.

Parçalı kalıntılardan bilinen D. hallorum daha da büyüktü: 4 fil kadar ağır olduğu tahmin ediliyor.1991'de ilk kez tanımlandığında kaşif David Gillette, D. carnegie ile izometrik ölçeklendirme kullanarak 33 metre uzunluğunda olduğunu hesapladı. Ancak daha sonra bunun pek olası olmadığını belirtti ve 39 - 45 metre uzunluğunda olduğunu tahmin etti; bu da bazı bireylerin 52 m uzunluğa ve 80 ila 100 ton ağırlığa sahip olabileceğini ve bunun da onu bilinen en uzun dinozor yaptığını öne sürdü (Amphicoelias veya Maraapunisaurus gibi son derece zayıf kalıntılardan bilinenler dışında).Tahmini uzunluk daha sonra 30,5-35 metreye ve daha sonra Gillette'in başlangıçta 12-19 omurlarını 20-27 omurları olarak yanlış yerleştirdiğini gösteren bulgulara dayanarak 29-33,5 metre olarak yenilendi.Yeni uzunluk tahminine dayalı ağırlık tahminleri 38 ton kadar yüksektir,ancak daha yakın zamanda Gregory S. Paul 29 m uzunluğundaki D. hallorum'un vücut kütlesinin 23 ton olduğu tahmin etmiştir. Pennsylvania, Pittsburgh'daki Carnegie Doğa Tarihi Müzesi'nde bulunan ve D. hallorum'un boyut tahminlerinin esas olarak dayandığı neredeyse tamamlanmış D. carnegii iskeletinin de 13. kuyruk omurunun başka bir dinozordan geldiği anlaşıldı ve bu da boyut tahminlerini boşa çıkarıyor. Supersaurus gibi dinozorlar muhtemelen daha uzun olsa da, bu hayvanların fosil kalıntıları yalnızca parçalıdır ve D. hallorum hâlâ bilinen en uzun dinozorlar arasında yer almaktadır.

7 Numara:Stegosaurus

Stegosaurus (anlamı: "çatı kertenkelesi"), Stegosauridae familyasından Geç Jura döneminde (155-145 myö) Kuzey Amerika ve Avrupa'da yaşamış, bir kuş kalçalı dinozordur. Sırt levhaları ve kuyruk dikenleriyle ünlüdür.

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi Fiziksel Özelliklerine gelelim.

Fiziksel Özellikler

Stegosaurus, ayırt edici fiziksel özelliklere sahiptir. Kuyruğunun ucundan kafatasına kadar sırt levhaları ve dikenlerle kaplıdır, ön bacakları arka bacaklarına göre oldukça kısadır ve genel olarak büyük bedenine rağmen ufacık bir kafatası taşır. Neredeyse fil boyutunda bir hayvanın böylesi küçük bir beyne sahip oluşu yavaş ve otçul bir yaşam biçimi sürdüğünün işaretçisi sayıldı. Marsh, Stegosaurus'un ünlü levhalarını yatay konumlu düşünmüştü. Bugün biliyoruz ki, sırt levhaları peşi sıra konumlanan iki sıra halinde vücuda dik olarak kuyruğa kadar gitmektedir. Eski dinozor betimlemeleri de artık değişmiştir; günümüzde kertenkele gibi pullu, sürüngen gövdeli ve hantal yaratıklar oldukları tezi tamamen çürümüştür. Artık daha enerjik, kuyruğunu sürümeyen ve mezoterm bir Stegosaurus tipi vardır.Marsh, Stegosaurus kalıntılarını ilk olarak sucul kaplumbağa benzeri bir hayvan olarak yorumladı. Yine Marsh'a göre bu canlı kısa ön bacaklarından ötürü bipedal (iki ayağı üstünde) olarak hareket ediyordu.

Gregory S. Paul, S. stenops için 6,5 metre uzunluk ve 3,5 ton ağırlık değerlerini önerirken; S. ungulatus türü için 7 metre uzunluk ve 3,8 ton ağırlık tahmin ediyor.Stegosaurus'un merak uyandıran özelliklerinin başında gelen levha ve dikenler üzerine çok sayıda çalışma yapılmıştır. Genelde sırt levhaları elmas şekilli olup sayıları boyundan kuyruk ucuna kadar 17 kadardır. Türden türe levha ve diken örüntülerinde farklılıklar beklenebilir. Bu dikenler kalın deriye gömülü olup omurlarla doğrudan bir bağa sahip değildir.

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi gelelim diğer nesli tükenen hayvanlara

8 Numara:Mamut

Mamut (Mammuthus), filgiller (Elephantidae) familyasının nesli tükenmiş bir cinsi. Son buzul çağında (Pleyistosen) Kuzey Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika'da birçok farklı türleri ile yayılım göstermiştir. 4,5 m boy ve 8 ton ağırlığa kadar varan bu cinsin son üyeleri yaklaşık 4000 yıl önce yani ilk çağda yaşamıştır.

Evrimsel tarih

Tüm Reklamları Kapat

Mamutlar Pliyosen çağının ortalarında Afrika kıtasında ortaya çıkmış ve oradan Avrasya'ya ve Kuzey Amerika'ya yayılmışlardır. Zamanla soğuğa ayak uydurmuşlardır. Bulunan en eski mamut kalıntıları 4 milyon yaşındadır ve Etiyopya'nın Afar bölgesinde bulunmuşlardır. Bu Mammuthus subplanifrons türüne ait olan kalıntılar Kenya ve Güney Afrika'da da bulunmuştur. Bu tür yaklaşık 3 milyon yıl var olmuş ve peşinden Kuzey Afrika'da Mamuthus africanavus türü ortaya çıkmıştır. Bu türden hiçbir başka tür gelişmeden ortadan kaybolmuş ya da bu türden Güney fili gelişmiş olabilir. Güney filinden 750.000 yıl evvel step mamudu ve step mamudundan yünlü mamut gelişmiştir. Kuzey Amerika'da yaşamış olan preri mamudu da yaklaşık 1,5 milyon yıl evvel Kuzey Amerika'ya kadar yayılmış olan güney filinden gelişmiş olduğu tahmin edilir.

Bilimsel adı Mammuthus'un, Mammut cinsi ile karıştırılmaması gerekir. Mammut sadece Amerika kıtasında yaşamış olan ve mamutlarla uzaktan akraba olan mastodonlar (Mammutidae) familyasının bir cinsidir. Bu hortumluların, her zaman 4 adet uzun dişleri olmuş ve onların da mamutlarda olduğu gibi buzul çağında uzun kıllı türleri ortaya çıkmıştır.

Tükeniş

Pleistosen çağının geç dönemlerinde yünlü mamut insanların av hayvanlarından biriydi. Bunun kanıtı birçok mağaralarda bulunan duvar resimlerinde görülmektedir. Ortadan kaybolmalarının nedeni fazla avlanmış olmaları mı, yoksa buzul çağının sonundaki büyük iklimsel değişiklikler mi olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Kuzey Amerika'daki ânî yok olmalarının nedeni olarak bir Meteorit grubunun Dünya'ya çarpması olabileceği, bunun da «Genç Drias»'ın başlangıcını açıklayabileceği, bir ABD araştırmacı grubu tarafından önerildi. MÖ 8000 yıl evvel mamutlar Avrupa'da ve Asya'da ortadan kaybolmuşlardır. Aynı dönemde Homo sapiens de (modern insanlar) güneyden beri bu bölgelere doğru yayılmışlardır. Sadece doğu Sibirya'nın Wrangel Adası'nda ufak mamut popülasyonları MÖ 1700'e kadar hayatta kalabilmişlerdir.

Tüm Reklamları Kapat

(Bu arada küçük bir hatırlatma,isterseniz nesli tükenen hayvanlar hakkında içerik yapan kanalların videolarının linklerini ekleyebilirim.İşte Videoların linkleri.Videoların Linklerini attıktan sonra yazıya devam ederim.Bıraktığım videoları seyredersiniz.)

işte Hayvanlar Alemi-Aklında Olsun adlı kanalın videosu

9 Numara:Smilodon

Kılıç dişli kaplan (Grekçe: smile "keskin" ve Grekçe: odon "diş"; bilimsel adı: Smilodon), soyu tükenmiş kedigil cinsi. Smilodon ya da Kılıç Dişli Kaplan, nesli tükenmiş olan kılıç dişli kedilerden. Bu hayvanların nesli tükenmeden Amerika kıtasının ormanlık alanlarında yalnız dolaşan büyük cüsseli hayvanları avladığı bilinmekte. Bu hayvanların grup halinde avlandıklarına dair bir veriye rastlanmamıştır, Genellikle yalnız dolaşıp nadiren bir araya gelirlerdi. Smilodonların 20 cm boyundaki dişleri onu oldukça tehlikeli bir yırtıcı yapıyor. 300-400 kilo ağırlığa çıkabilen bu yırtıcılar saatte 50 kilometre hızla koşabiliyordu. 12 bin yıl önce Buzul Çağının sona ermesiyle ve en çok avladıkları hayvan olan Amerika bizonlarının ormanlık alanlardan çıkıp açık arazide dolaşmaya başlamalarından ötürü nesillerinin tükendiği bilinmekte.

Tüm Reklamları Kapat

Açıklama

Amerika'nın ormanlık alanlarında dolaşmış olma ihtimalleri çok yüksektir, çünkü açık alanda avlanmaları için çok yavaş koşmaları ve kısa kuyrukları manevra kabiliyetlerini en aza indirmesi, Smilodonların ormanlık alanda kendisinden çok daha büyük ve yalnız dolaşan hayvanları avladığı ihtimalini güçlendiriyor. Avlarını avlarken önce kaslı ön kollarıyla avının sırtından kavrayıp yere serip avının boyun kısmına 20 cm uzunluğundaki oldukça sert ve kırılgan hançer dişlerini boyun kısmındaki hayati damarlara saplayıp avını en kısa süre içerisinde öldürüp karnını doyurduktan sonra diğer yırtıcılar gelmeden oradan uzaklaşırdı. Smilodonların ısırma biçimi bilinenden çok farklıdır, çene kasları cüssesine göre zayıftır ancak boyun kasları aşırı güçlü olup hançer dişlerini boyun ve çene kaslarını aynı anda kullanıp muazzam bir basınç oluşurdu, böylece hançer dişlerini avını hayati damarlarına rahatlıkla saplayıp en kısa süre içerisinde öldürebilirlerdi. Bu dişlerin kesitlerinin çember yerine oval şekilde olmasıyla dişlerin avlarına daha kolay saplandığı tahmin edilmektedir. Cins dahilinde Smilodon gracilis, Smilodon populator ve Smilodon fatalis adında üç tür bilinmekte olup boyca ve diğer özellikleriyle bariz şekilde ayırt edilebilirler.

Alt türlerine büyüklükleri ve gıda piramidindeki yerinden dolayı kılıç dişli kaplan adı verilmekle birlikte kaplanla yakın bir akrabalıkları yoktur. Smilodon türleri, gelişimsel ve morfolojik olarak bugün yaşamakta olan büyük kedilerden oldukça farklılık göstermektedirler.

Bir diğer yaşam restorasyonu

Tüm Reklamları Kapat

Yaklaşık 3 milyon yıl önce Kuzey ve Güney Amerika'da görülen ve 12.000 sene önce son buzul çağında nesli tükenen bu dev kediler, yetişkin olduklarında 300–400 kg ağırlığına 2,75 m uzunluğa sahip olabiliyordu.Çeneleri 120 derece açılabilidiği, koşarak kısa sürede 50 km/h'nin üzerinde bir hıza ulaşabilidiği tahmin edilmektedir.Özellikle arka ayakları ön ayaklarından kısa olduğundan omurgaları daha düzgündü. Muhtemelen çizgili veya benekli bir kürke sahiptiler. Dev kurt, Amerika aslanı ve Mağara ayısı gibi yırtıcılarla mücadele hâlindeydiler. Kılıç dişli kaplanların nesli, son buzul çağının bitimiyle tükenmiştir.

Kılıç dişli kaplan büyük bir hayvan olduğu için avları da büyüktü. Amerika devesi, at, bizon, dev tembel hayvan, Kanada geyiği, karaca ve mamut gibi hayvanlarla beslenirdi.

10 Numara:Dunkleosteus

Dunkleosteus, yaklaşık 382-358 milyon yıl önce, Geç Devoniyen döneminde yaşamıştır. zırhlı balıklardan arthrodira takımının soyu tükenmiş bir cinsidir. Dunkleosteus'un boyu 10 metreye (33 ft) kadar, ağırlığı ise 4 tona kadar ulaşabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Türler

Dunkleosteus'un en az on farklı türü şu ana kadar tanımlanmıştır. Ancak, bunların çoğu yetersiz bir şekilde karakterize edilmiştir ve daha önce adlandırılmış türlerin eşanlamlıları olabilir veya Dunkleosteus'a ait olmayabilir.Şu anda tanımlandığı şekliyle Dunkleosteus , Eastmanosteus'tan daha evrimsel olarak türemiş büyük dunkleosteoid eklembacaklılar için bir çöp kutusu taksonudur .

D. terrelli'nin etiketli kafatası diyagramı

Tip türü , D. terrelli , cinsin en büyük ve en iyi bilinen türüdür. Bu tür için boyut tahminleri uzunluk olarak 4,1–10 m (13–33 ft) arasında değişmektedir, ancak 4,5 m'den daha büyük tahminler zayıf bir şekilde desteklenmektedir. Bu türün kafatasları 60–70 cm (24–28 inç) uzunluğa kadar olabilir. D. terrelli'nin fosil kalıntıları, Amerika Birleşik Devletleri'nin ( Ohio'daki Huron , Chagrin ve Cleveland Şeylleri , Pensilvanya'daki Conneaut ve Chadakoin Formasyonları , Tennessee'deki Chattanooga Şeyli , Kaliforniya'daki Lost Burro Formasyonu ve muhtemelen Teksas'taki Ives breşi ve Avrupa'nın Üst Frasniyen'den Üst Fameniyen Geç Devoniyen tabakalarında bulunmuştur .

Tüm Reklamları Kapat

D. belgicus (?), Belçika'nın Famennian'ından tanımlanan parçalardan bilinmektedir . Orta sırt plakası cinsin karakteristiğidir, ancak, suborbital olarak tanımlanan bir plaka anterolateraldir. Lelièvre (1982), bu taksonu bir nomen dubium ("şüpheli isim") olarak değerlendirir ve materyalin aslında Ardennosteus'a ait olabileceğini öne sürer.

D. denisoni , Dunkleosteus'a özgü, ancak normalden çok daha küçük görünen küçük bir orta sırt plakasından bilinmektedir . Kafatası yapısı bakımından D. marsaisi ile karşılaştırılabilir.

D. marsaisi kafatası

D. marsaisi, Fas'taki Atlas Dağları'nın Alt Famennian Geç Devoniyen tabakalarından gelen Dunkleosteus fosillerine atıfta bulunur . Boyut olarak farklılık gösterir, bilinen kafatasları ortalama 35 santimetre (1,15 ft) uzunluğundadır ve form olarak D. terrelli'ye benzer . D. marsaisi'de burun daha dardır ve postpineal bir fenestra mevcut olabilir. Birçok araştırmacı ve otorite bunu D. terrelli'nin eşanlamlısı olarak kabul eder .H. Schultze, D. marsaisi'yi Eastmanosteus'un bir üyesi olarak görür.

Tüm Reklamları Kapat

D. magnificus , New York'taki Frasnian Rhinestreet Şeyli'nden büyük bir plakodermdir . İlk olarak 1919'da Hussakof ve Bryant tarafından Dinichthys magnificus olarak, ardından 1932'de Heintz tarafından " Dinichthys mirabilis " olarak tanımlanmıştır. Dunkle ve Lane (1971) bunu Dunkleosteus'a taşımıştır, oysa Dennis-Bryan (1987) bunun Eastmanosteus cinsine ait olduğunu düşünmüştür.Bu türün kafatası uzunluğu 55 cm'dir (22 inç) ve toplam tahmini uzunluğu yaklaşık 3 m'dir (9,8 ft).

D. missouriensis, Frasnian Missouri'den gelen parçalardan bilinmektedir . Dunkle ve Lane bunların D. terrelli'ye çok benzediğini düşünmektedir.Dunkleosteus taksonomisinin revizyonunda Hlavin (1976), bu türün D. terrelli ile geçici olarak eşanlamlı olduğunu düşünmektedir ( Dunkleosteus cf. D. terrelli ).

D. newberryi, esas olarak New York'taki Genesee Grubu'nun Frasnian bölümünde bulunan ve başlangıçta Dinichthys newberryi olarak tanımlanan, belirgin bir ön çıkıntıya sahip 28 santimetre (11 inç) uzunluğundaki bir infragnathalden bilinmektedir.Lebedev ve diğerleri (2023), D. newberryi'nin diğer Dunkleosteus türlerine kıyasla alışılmadık derecede uzun bir kenar diş sırasına sahip olduğunu ve bu cinsin tipik aksesuar odontoidlerinden yoksun olduğunu belirtmiştir ; bu da onun Dunkleosteus'a veya hatta Dunkleosteoidea'ya ait olmayabileceğini düşündürmektedir.

D. amblyodoratus, Ontario'daki Kettle Point Formasyonu'nun Geç Devoniyen tabakalarından bazı parçalı kalıntılardan bilinmektedir . Tür adı 'kör mızrak' anlamına gelir ve başın arkasındaki nükal ve paranükal plakaların körelmiş bir mızrak ucu şeklini oluşturma biçimine atıfta bulunur.

Tüm Reklamları Kapat

D. raveri , Famennian Ohio Şeyl tabakalarının Huron Şeyli'nin dibine yakın bir karbonat konkresyonunda bulunan ezilmemiş bir kafatası çatısından bilinen, muhtemelen 1 metre uzunluğunda küçük bir türdür. Küçük boyutunun yanı sıra, nispeten büyük gözlere sahipti. D. raveri , D. terrelli kalıntılarının bulunduğu tabakaların hemen altındaki tabakalarda bulunduğu için , D. raveri, D. terrelli'ye yol açmış olabilir . Tür adı, holotipi içeren konkresyonu keşfeden Wakeman, Ohio'lu Clarence Raver'ı anmaktadır.

D. tuderensis, Rusya'nın kuzeybatısındaki Tver Bölgesi'nin alt-orta Famennian yaşlı Bilovo Formasyonu'nda bulunan bir infragnathaldan bilinmektedir . Özel adı, holotipin kıyısında bulunması nedeniyle Maliy Tuder Nehri'ne atıfta bulunmaktadır.

Toplamda, yukarıda listelenen yaklaşık on türden sadece dördü tüm araştırmacılar tarafından geçerli Dunkleosteus türü olarak kabul edilmektedir: D. terrelli ( Fas'tan Dunkleosteus materyali içerebilir veya içermeyebilir ), D. raveri , D. tuderensis ve muhtemelen D. amblyodoratus (diğer dunkleosteidlerle karşılaştırılması zor ancak farklı görünen sınırlı materyalden bilinmektedir). Erken geç Devoniyen ( Frasniyen ) türlerinin taksonomisi zayıf bir şekilde belirlenmiştir, buna karşın geç Devoniyen ( Famenniyen ) türleri bu cinse kolayca atfedilebilir. Bu, Kaliforniya, Teksas, Tennessee ve Polonya'nın Famenniyen'inden Dunkleosteus sp.'ye atanan ek materyali saymamaktadır.

Tanım

Tüm Reklamları Kapat

Boyut ve anatomi

Dunkleosteus , kafatası ve gövdesinin ön yarısı boyunca zırh plakaları oluşturan dermal kemikle kaplıydı . Bu zırh genellikle 2–3 inçten (5,1–7,6 cm) daha kalın olarak tanımlanır, ancak bu yalnızca kafatasının arkasındaki kalınlaşmış ense plakasındadır.Ense plakasının kalınlaşması, eubrachythoracid arthrodires'in ortak bir özelliğidir.Vücudun geri kalanında zırh genellikle çok daha incedir, yalnızca yaklaşık 0,33–1 inç (0,84–2,54 cm) kalınlığındadır. Dunkleosteus'un plakaları, çoğu teleost balığının aksine ve tetrapod kemiklerine daha çok benzeyen hem sert bir korteks hem de ilikle dolu süngerimsi bir tabakaya sahipti.

Örneklerin zırhlı ön kısımları çoğunlukla fosilleşmiştir ve dolayısıyla balığın diğer kısımlarının görünümü çoğunlukla bilinmemektedir.Aslında, Dunkleosteus örneklerinin yalnızca yaklaşık %5'inin iskeletinin dörtte birinden fazlası korunmuştur.Bu nedenle , arka kısımların birçok yeniden inşası genellikle arka kısımları korunan Coccosteus gibi daha küçük eklembacaklıların fosillerine dayanmaktadır ve bu da büyük ölçüde değişen boyut tahminlerine yol açmaktadır.

Dunkleosteus terrelli , farklı araştırmacılar tarafından maksimum boyutunun 4,1-10 metre (13-33 ft) arasında olduğu tahmin edilen en büyük bilinen plakodermlerden biridir.Ancak, alıntılanan uzunluk tahminlerinin çoğu varsayımsaldır ve niceliksel veya istatistiksel destekten yoksundur ve 5 m (16 ft) veya daha fazla uzunluklar zayıf bir şekilde desteklenmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Dunkleosteus terrelli'nin uzunluğunu tahmin eden çoğu çalışma, bu tahminlerin nasıl hesaplandığı, bunları ölçeklemek için kullanılan ölçümler veya hangi örneklerin incelendiği konusunda bilgi sağlamaz. Bu çalışmalardaki tahminlerin CMNH 5768'e ( D. terrelli'nin en büyük tamamlanmış zırhı ) veya CMNH 5936'ya (bilinen en büyük çene parçası) dayandığı ima edilmektedir . Ek olarak, bu rekonstrüksiyonlar genellikle Dunkleosteus'un Coccosteus ve Amazichthys gibi diğer eklembacaklıların vücut planlarında tutarlı olan birçok özellikten yoksun olmasını gerektirir.

Dunkleosteus terrelli'deki vücut boyutu ve şeklinin en kapsamlı analizleri, bu türün tipik yetişkinleri için ~3,4 metre (11 ft) uzunluk tahminleri üretirken, çok nadir ve istisnai bireyler potansiyel olarak 4,1 metre (13 ft) uzunluğa ulaşmaktadır.Bu tahminler, büyük ölçüde benzer sonuçlar üreten birkaç farklı boyut vekili (baş uzunluğu, yörünge-operküler uzunluğu [baş uzunluğu eksi burun uzunluğu], ventral kalkan uzunluğu, giriş açısı, pektoral ve pelvik kuşaklarının toplam uzunluğa göre konumları) kullanılarak hesaplanmıştır.Bu yöntemlerdeki istatistiksel hata payları, tipik yetişkinlerde 3,7 metre (12 ft) ve istisnai bireylerde 4,5 metre (15 ft) kadar uzun uzunlukların mümkün olmaya devam ettiği anlamına gelir, ancak daha büyük uzunluklar , özellikle baş ve gövde zırhının hayvanın toplam uzunluğuna göre boyutu ve pektoral ve pelvis yüzgeçlerinin göreli konumu açısından, diğer eklembacaklılarda ve çeneli balıklarda daha genel olarak görülenlerin dışında oranlara neden olur.Gerçekten de, hata paylarının üst aralıklarının altındaki ima edilen oranlar, bu uzunlukların bile aşırı cömert olabileceğini düşündürmektedir.Baş ve gövde zırhının korunan uzunlukları göz önüne alındığında, hata paylarının alt ucundaki uzunluklar olası değildir.

Ferrón ve diğerleri tarafından sunulan D. terrelli'nin yaşam yeniden inşası 2017

Engelman'ın 2024'te sunduğu D. terrelli'nin yaşam rekonstrüksiyonu

Tüm Reklamları Kapat

İyi tanımlanmış yöntemlerle yapılan çoğu çalışma Dunkleosteus terrelli için 5 metre (16 ft) veya daha az uzunluklar üretmektedir, Ferrón ve ark. (2017) ise modern köpekbalıklarının üst çene çevresine dayanarak 6,88-8,79 metre (22,6-28,8 ft) gibi daha büyük tahminler üretmektedir.Ancak, eklembacaklıların ağızları modern köpekbalıklarından orantısal olarak daha büyüktür ve bu da Ferrón ve ark. (2017) tarafından tahmin edilen uzunlukları güvenilmez hale getirir.Üst çene çevresi, Coccosteus gibi tam eklembacaklıların boyutunu abartmaktadır ve Ferrón ve ark. (2017) tahminleri, Dunkleosteus'un fosillerin bilinen boyutlarına göre son derece küçük bir kafa ve aşırı uzun bir gövdeye sahip olduğu sonucunu vermektedir.Ferrón ve ark. tarafından sunulan yeniden yapılandırma (2017) aynı zamanda fosil materyalin bilinen boyutlarına göre yanlış ölçeklendirilmiştir; CMNH 5768'in boyutuna ölçeklendirildiğinde, daha sonraki çalışmalardaki daha kısa tahminlerle uyumlu olarak 3,77 metre (12,4 ft) bir uzunluk elde edilmektedir.

Carr (2010) , köpekbalığı benzeri bir vücut planı ve benzer bir uzunluk-ağırlık ilişkisi varsayarak, 4,6 metre (15 ft) uzunluğundaki yetişkin bir Dunkleosteus terrelli bireyinin 665 kilogram (1.466 lb) ağırlığında olduğunu tahmin etti.Elipsoid hacimsel bir yöntem kullanan Engelman (2023), tipik (3,41 metre (11,2 ft) uzunluğunda) yetişkin Dunkleosteus için 950-1.200 kilogram (2.090-2.650 lb) ve en büyük (bu çalışmada 4,1 metre (13,5 ft)) birey için 1.494-1.764 kilogram (3.294-3.889 lb) ağırlık tahmin etti. [ 2 ] Engelman'ın (2023) daha yüksek ağırlıkları, çoğunlukla arthrodirlerin köpekbalıklarına kıyasla nispeten daha derin ve daha geniş gövdelere sahip olma eğiliminde olmasından kaynaklanmaktadır.

D. terrelli'nin istisnai olarak korunmuş bir örneği, ceratotrichia ile bir pektoral yüzgeç taslağını korumuştur ; bu, placodermlerin yüzgeç morfolojisinin daha önce düşünülenden çok daha değişken olduğunu ve hareket gereksinimlerinden büyük ölçüde etkilendiğini göstermektedir. Bu bilgi, balık morfolojisinin filogeniye göre beslenme nişinden daha fazla etkilendiği bilgisiyle birleştiğinde, 2017 tarihli bir çalışmanın D. terrelli'nin kuyruk yüzgeci şeklini çıkarmasına ve bu yüzgeci güçlü bir ventral lob, yüksek en boy oranı , dar kuyruk sapı ile yeniden yapılandırmasına olanak sağlamıştır; bu, kokosteomorf placodermlerin anguilliform kuyruk yüzgecine dayanan önceki yeniden yapılandırmaların aksinedir.

Dunkleosteus'a ait bilinen tek omurga kalıntısı, CMNH 50322 numunesinin gövde zırhı içindeki 16 omurgadan oluşan küçük bir seridir.Bu omurgaların çoğu oldukça kaynaşmıştır ve diğer eklembacaklılara kıyasla çok belirgin, yanlara doğru çıkıntı yapan eklem yüzeylerine sahiptir.Birçok eklem bacaklıda ön omurganın bir sinarkual içine dahil edilmesi görülse de , bu türlerde kaynaşmış bölge küçüktür, oysa Dunkleosteus'un kaynaşmış bölgesi gövde zırhının neredeyse sonuna kadar uzanır ve bu da omurgasını çok sert hale getirir.Bu, yatay septum için alışılmadık derecede iyi gelişmiş bir bağlantı olduğunu gösteren gövde zırhının iç tarafındaki bir sırt ile birlikte, Dunkleosteus'un ön tarafta sertleştirilmiş bir omurgaya ve ön gövde kasları tarafından üretilen kuvveti kuyruk yüzgecine iletmek için özel bağ dokularına sahip olabileceğini, lamnidler ve tunalar gibi tunniform omurgalılara benzer şekilde önermektedir .

Tüm Reklamları Kapat

Dunkleosteus'un pelvis kuşağı, zırhın genel boyutuna göre nispeten küçüktür.Birkaç örnek ilişkili pelvis kuşaklarını korumuştur, ancak orijinal konumları koruma sırasında kaydedilmemiştir.Bununla birlikte, bu örnekler uçurum yüzeylerinden kazıldığı için muhtemelen zırha yakın bir yerde bulunmuşlardır, bu da bu yüzgeçlerin diğer eklembacaklılarda olduğu gibi ventral kalkanın ucuyla ilişkili olduğunu düşündürmektedir.Bir örnek, gövde zırhının sonuna yakın pelvis yüzgeç tabanlarını korumuş olabilir.

11 Numara:Megaladapis

Megaladapis , gayri resmi olarak koala lemuru olarak bilinir,bir zamanlar Madagaskar adasında yaşamış üç türden oluşan Megaladapidae ailesine ait soyu tükenmiş bir lemur cinsidir. En büyüğü 1,3 ila 1,5 m (4 ila 5 ft) uzunluğundaydı.

Tanım

Tüm Reklamları Kapat

Megaladapis , yaşayan herhangi bir lemurdan oldukça farklıydı. Vücudu bodurdu ve modern koalanınki gibi inşa edilmişti . Uzun kolları, parmakları, ayakları ve ayak parmakları ağaçları kavramak için özelleşmişti ve bacakları dikey tırmanma için açılmıştı. Ayağının morfolojisi , Megaladapis'in ağaçlarda yaşamak üzere evrimleştiğini , ağaçlarda dikey olarak kavramasına yardımcı olan büyük bir halluks ve lateral abdüktör kas sistemine sahip olduğunu gösteriyor. Bu özellikler diğer ağaçlarda yaşayan türler tarafından da paylaşılıyor.Eller ve ayaklar kavisliydi ve ayak bilekleri ve bilekleri çoğu diğer lemuridin sahip olduğu yerde hareket etmek için gereken normal dengeye sahip değildi.

Vücut ağırlığı 140 kg'a (310 lb) ulaştı.Diğer tahminler 46,5–85,1 kg (103–188 lb) olduğunu öne sürüyor ancak yine de mevcut herhangi bir lemurdan çok daha büyüktür.Herhangi bir lemurun en büyük vücut boyutuna sahipti ve bir sonraki en büyük soyu tükenmiş lemurun vücut kütlesinin iki katıydı.

Nesli tükenme

İnsanlar 2.300 yıl önce Madagaskar'a vardıklarında , günümüzde yaşayan türlere ek olarak, en az 17 tür artık soyu tükenmiş "dev" lemur vardı. Mevsimsel üremeleri ve düşük üreme oranlarına yol açan uzun gebelik süreleri,günlük yaşamları ve varsayılan yavaş hareketleriyle birlikte bu yeni ekolojik bağlamda dezavantajlıydı; Megaladapis (diğer dev lemur türleriyle birlikte) bu özellikler nedeniyle yeni yırtıcılara (insanlar), orman yangınlarına ve yaşam alanı tahribatına karşı daha hassastı.

Tüm Reklamları Kapat

İnsanların aşırı avlanması, "dev" lemurların neslinin tükenmesine büyük katkıda bulunan bir etken olarak kabul edildi.Madagaskar'da küçük kuraklıklar sık ​​görülür , ancak yaklaşık 1000 yıl önce meydana gelen büyük bir kuraklık göllerdeki su seviyelerini önemli ölçüde düşürdü, ciddi bir bitki örtüsü geçişine neden oldu ve çayırlarda ve savanlarda orman yangınları için uygun koşullar yarattı . Bu koşullar nedeniyle yaşanan mahsul kıtlıkları , sakinleri hayatta kalmak için çalılık eti avlamaya yöneltti ve bu dev lemurlar söz konusu etin kolay bir kaynağıydı.Megaladapis fosillerinin hem metatarslarında hem de mandibulasında bazı dış çizikler ve kesikler bulundu . Metatarslardaki kesikler mağaralarda bulunanlara benziyor ve insanların yaptığı düşünülüyor, oysa mandibuladaki kesikler kesme için tasarlanmış bir alet tarafından yapılmış gibi görünüyor - Megaladapis'in bir noktada zamanının anatomik olarak modern insanlarıyla doğrudan temas halinde olduğunun göstergeleri.

Dev lemurların bulunduğu araziler, yoğun bitki örtüsüne sahip büyük ormanlık alanlardı. İnsanların gelişinden hemen sonra, koprofil mantar Sporormiella'nın sporlarında hızlı bir düşüş yaşandı ; bu da megafaunal biyokütlede bir azalmaya işaret ediyor . Madagaskar'daki çeşitli alanlarda yapılan araştırmalarda bulunan kömür mikropartikülleri , insan yaşam alanı değişikliğinin ancak megafaunal biyokütledeki bu düşüşten sonra gerçekleştiğine dair kanıt sunuyor. Kömür yatakları, insanların büyük arazi parçalarını çok hızlı bir şekilde temizlemek için ateşi kullandığına dair kanıt sunuyor . Megaladapis'in yaşamaya iyi adapte olduğu yaşam alanları , bu yaratıklar için dış güçlerden çok az veya hiç korunma sağlamayan otlaklara dönüştürüldü.Bu nedenle, Megaladapis de dahil olmak üzere "dev" lemur popülasyonlarının nihai düşüşünün, insan faaliyetleri (örneğin, " kes ve yak " teknikleriyle arazi temizleme) sonucu habitat parçalanmasından kaynaklandığı ve bunun sonucunda bu lemurların 500 ila 600 yıl önce yok olduğu varsayılmıştır.

12 Numara:Megalania

Megalania ( Varanus priscus ), Pleistosen döneminde Avustralya'da yaşayan megafaunal topluluğun bir parçası olan soyu tükenmiş bir dev monitör kertenkelesi türüdür.Var olduğu bilinen en büyük karasal kertenkeledir , ancak bilinen kalıntıların parçalı yapısı tahminleri oldukça belirsiz hale getirmektedir. Son çalışmalar, bilinen örneklerin çoğunun kuyruk hariç vücut uzunluğunun yaklaşık 2–3 m'ye (6,6–9,8 ft) ulaştığını, bazı bireylerin ise önemli ölçüde daha büyük olduğunu ve yaklaşık 4,5–7 m (15–23 ft) uzunluğa ulaştığını öne sürmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Megalania'nın , en yakın yaşayan akrabası olabilecek yaşayan Komodo ejderine ( Varanus komodoensis ) benzer bir ekolojiye sahip olduğu düşünülmektedir.Avustralya'daki dev monitör kertenkelelerinin en genç fosil kalıntıları yaklaşık 50.000 yıl öncesine dayanmaktadır. Avustralya'nın ilk yerli yerleşimcileri megalania ile karşılaşmış olabilir ve megalania'nın neslinin tükenmesinde bir etken olmuş olabilir.Başlangıçta megalania, " Megalania " adını taşıyan cinsin tek üyesi olarak kabul edilirken , bugün diğer Avustralya monitör kertenkeleleriyle yakın akraba olduğu için Varanus cinsinin bir üyesi olarak kabul edilmektedir.

Nesli tükenme

Türün en genç kalıntıları Geç Pleistosen'e tarihlenmektedir ve türe ait olabilecek en genç kalıntı, orta doğu Queensland'daki Etna Mağaraları Milli Parkı'nda bulunan yaklaşık 50.000 yıl öncesine ait büyük bir osteodermdir.Yakın akraba dokuz mevcut varanid kertenkelesinin morfolojisini inceleyen ve ardından bunları allometrik olarak ölçeklendirip V. priscus ile karşılaştıran bir çalışmada , hayvanın uzuvlarının kas yapısı, duruşu, kas kütlesi ve olası kas yapısının, o dönemde Avustralya'yı kolonileştiren erken insan yerleşimcilerinden kaçmaya çalışırken büyük olasılıkla etkisiz olduğu bulunmuştur.Avustralya megafaunasının diğer birçok türünün, ya insan avlanması ya da onlar tarafından rekabette geride bırakılmaları nedeniyle aynı zamanlarda neslinin tükendiği düşünüldüğünde, aynı şeyin megalania için de geçerli olduğu varsayılabilir.

Megalanya ile ilk Avustralyalı Aborjinler arasındaki çatışmalar, whowie gibi korkunç yaratıklara dair hikayelere ilham kaynağı olmuş olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

13 Numara:Gorgonopsia

Gorgonopsia (Yunanca Gorgon , mitolojik bir canavar ve óps 'görünüş' kelimelerinden) Orta Permiyen'den Üst Permiyen'e kadar, yaklaşık 270 ila 252 milyon yıl önce yaşamış soyu tükenmiş bir kılıç dişli terapsid kladıdır . Uzun ve dar bir kafatasının yanı sıra, büyük olasılıkla kesici ve delici silahlar olarak kullanılan uzun üst ve bazen alt köpek dişleri ve kesici dişlerle karakterize edilirler . Köpek dişleri sonrası genellikle azalmıştır veya yoktur. Büyük avları avlamak için muhtemelen bir ısır ve geri çekil taktiği kullanıyorlardı, pusu kurup hedefi zayıflatıcı bir ısırıkla öldürüyorlardı ve yaraları onu tüketmeden önce güvenli bir mesafeden takip ediyorlardı, bunun üzerine gorgonopsia hayvanı yakalayıp öldürücü bir ısırık veriyordu. Çenelerini açmadan muhtemelen 90°'yi aşan aşırı bir ağız açıklığına sahip olurlardı.

Zaman geçtikçe boyut olarak belirgin şekilde arttılar, Orta Permiyen'de 10-15 cm (4-6 inç) olan küçük kafatası uzunluklarından Üst Permiyen'de 60 cm'ye (2 ft) kadar ayı benzeri oranlara ulaştılar. En son gorgonopsians olan Rubidgeinae , grubun en sağlamıydı ve özellikle güçlü ısırıklar üretebiliyordu. Gorgonopsians'ın tamamen karasal olduğu ve modern timsahlarla benzer bir karasal hareket aralığına sahip yarı dik bir yürüyüşle yürüyebildiği düşünülmektedir . Avlarından daha çevik olabilirler, ancak çağdaş therocephalianlar ve cynodontların aksine muhtemelen endotermlerden ziyade eylemsiz homeotermlerdi ve bu nedenle muhtemelen nispeten daha az aktiflerdi. Gorgonopsians oldukça yüksek bir vücut sıcaklığını koruyabilmelerine rağmen, ter bezleri veya kürkleri (ve dolayısıyla bıyıkları ve ilgili yapıları) olup olmadığı belirsizdir . Beyinleri, yaşayan memelilerin beyinlerinden ziyade modern sürüngen beyinlerini andırıyordu . Çoğu tür baskın olarak diurnal (gündüz aktif) olabilirken bazıları alacakaranlıkta (şafakta veya alacakaranlıkta aktif) veya nokturnal (gece aktif) olabilirdi. Binoküler görüşe , parietal göze (güneş ışığını algılayan ve sirkadiyen ritmi koruyan ), keskin bir koku alma duyusuna, işlevsel bir vomeronazal organa ("Jacobson organı") ve muhtemelen ilkel bir kulak zarına sahip oldukları düşünülüyor .

Başlıca therapsid grupları 275 milyon yıl önce bir " pelycosaur " atadan (therapsid olmayan tüm sinapsidleri içeren, iyi tanımlanmamış bir grup) evrimleşmişti . Therapsidlerin pelycosaurlardan devralınması, Orta Permiyen'de dünya giderek daha kurak hale geldikçe gerçekleşti. Gorgonopsians, Orta Permiyen'den sonra dinocephalianları ve bazı büyük therocephalianları öldüren Capitanian kitlesel yok oluş olayından sonra kendi ortamlarının en üst düzey avcıları haline geldi . Permiyen döneminde tek bir kıta olan Pangea'nın varlığına rağmen , gorgonopsiyenler yalnızca Karoo Süpergrubu'nda (esas olarak Güney Afrika'da, ancak ayrıca Tanzanya, Zambiya ve Malavi'de), Batı Rusya'daki Nijer'deki Moradi Formasyonu'nda ve Çin'in Sincan bölgesindeki Turpan Havzası'nda bulunmuştur ; Hindistan'daki Pranhita-Godavari Havzası'ndaki Kundaram Formasyonu'ndan da muhtemel kalıntılar bilinmektedir . Bu yerler, mevsimsel yağışların yüksek olduğu yarı kurak alanlardı. En eski gorgonopsiyen örneği olan Orta Permiyen gorgonopsiyeni, Batı Akdeniz'deki Mallorca adasındaki Port des Canonge Formasyonu'nda tanımlanmıştır. Gorgonopsiyen cinslerinin hepsi görünüş olarak birbirine çok benzerdir ve sonuç olarak birçok tür, 19. yüzyılın sonlarında keşfedilmelerinden bu yana dayanıksız ve muhtemelen yaşa bağlı farklılıklara dayanarak adlandırılmış ve grup çeşitli taksonomik revizyonlara tabi tutulmuştur.

Tüm Reklamları Kapat

Çoğu gorgonopsian , Permiyen'in en sonunda gerçekleşen Permiyen-Triyas yok oluş olayının bir aşamasında soyları tükendi . Bu aşamada büyük volkanik aktivite ( Sibirya Tuzakları'nı üretecekti) ve bunun sonucunda sera gazlarında meydana gelen büyük artış , sıcaklık artışı, asit yağmuru , sık orman yangınları ve ozon tabakasının potansiyel delinmesi nedeniyle hızla kuraklığa neden oldu . Ancak Cyonosaurus gibi bazı daha küçük taksonlar Erken Triyas'a kadar hayatta kalmış olabilir . Büyük yırtıcı nişler Mezozoik'te arkozorlar (yani timsahlar ve dinozorlar ) tarafından ele geçirildi .

Tanım

Orta Permiyen'deki erken gorgonopsidler oldukça küçüktü, kafatası uzunlukları 10-15 cm (4-6 inç) idi oysa bazı sonraki cinsler en büyüğü 3,5 m'ye (11 ft) kadar uzunluğa ve 300 kg'a (660 lb) kadar vücut kütlesine sahip olan Inostrancevia olmak üzere devasa, ayı benzeri boyutlara ulaştı.Bununla birlikte, küçük gorgonopsianslar nesli tükenene kadar bol miktarda kaldı (küçük türler aslında diğer taksonların genç örneklerini temsil edebilir).

Diğer Permiyen therapsidleri gibi, gorgonopsians da çeşitli memeli özellikleri geliştirmişti. Bunlar arasında, amfibilerin ve daha önceki sinapsidlerin yayılan yürüyüşünün aksine, parasagital bir yürüyüş (uzuvlar dikey yönelimliydi ve omurgaya paralel hareket ediyordu) yer alıyor olabilirdi. Therapsidlerdeki bu yürüyüş değişikliği muhtemelen kuyruk boyutundaki ve falanks formülündeki (gorgonopsians için sürüngenler gibi 2.3.4.5.3 olan parmak başına kemik sayısı) azalmayla ilişkiliydi. Diğer gelişmeler arasında lifli lameller kortikal kemik ve derin yerleşik dişler vardı.Sürüngenler gibi, gorgonopsians'ta da ağzı burun boşluğundan ayıran ve çiğnemeyi engelleyen ikincil bir damak yoktur .

Tüm Reklamları Kapat

Taksonomi

Fosil taşıyan alanlar

1876'da, ilk gorgonopsian kalıntıları, biyolog ve paleontolog Richard Owen tarafından Güney Afrika'daki Karoo Süper Grubu'nun Beaufort Grubu'nda tanımlandı . Fosilleri , mitolojik bir canavar olan Yunanca Gorgon ile 'görünüş' anlamına gelen óps ( ὄψ ) kelimesini birleştirerek Gorgonops torvus olarak sınıflandırdı.Afrika'da , gorgonopsianlar ayrıca Tanzanya'daki Ruhuhu Vadisi'ndeki Karoo çıkıntılarında, Zambiya'daki Yukarı Luangwa Vadisi'nde ve Malavi'deki Chiweta'da bulundu.

Gorgonopsians ilk olarak 1890'larda Rus paleontolog Vladimir Prokhorovich Amalitskii'nin gözetimi altında Sibirya'daki Kuzey Dvina'daki Sokolki bölgesinde Rusya'da tanımlanmıştır . Ölümünden sonra yayınlanan bir yayında, Inostrancevia alexandri olarak tanımlanmıştır ve en iyi bilinen ve en büyük gorgonopsianslardan biridir. O zamandan beri, yalnızca birkaç Rus taksonu daha tanımlanmıştır: Pravoslavlevia , Sauroctonus , Viatkogorgon , Suchogorgon ve Nochnitsa.Leogorgon adlı Rus cinslerinden biri artık nomen dubium olarak kabul edilmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Gorgonopsianlar bu iki alanın ötesinde belirgin şekilde nadirdir.1979'da Çinli paleontolog Yang Zhongjian , Geç Permiyen Jiyuan Formasyonu'ndan alınan dişlere dayanarak bir Çin gorgonopsianı olan " Wangwusaurus tayuensis " i tanımladı, ancak 1981'de paleontologlar Denise Sigogneau-Russell ve Ai-Lin Sun, belirlenen materyalin yalnızca ikisinin Gorgonopsia'ya uzaktan bile benzediği rastgele bir topluluk olduğunu buldular.2011'de ülkenin kuzeybatısındaki Sincan'daki Turpan Çöküntüsü'ndeki bir bölgede eksik bir diş seti keşfedildi . Fosil materyali ince olmasına rağmen 2022 yılında paleontologlar Jun Liu ve Wan Yiang tarafından tanımlandı ve günümüz Çin'inde yaşamış olan Üst Permiyen'den kalma bir gorgonopsiandan geldiğini doğruladı.2003 yılında Hintli paleontologlar Sanghamitra Ray ve Saswati Bandyopadhyay, Geç Permiyen Kundaram Formasyonu'ndan bazı kafatası parçalarını orta büyüklükte bir gorgonopsiana atadı,ancak gorgonopsia özellikleri bazı terosefallerde de belgelendi.2008 yılında, Nijer'deki Geç Permiyen Moradi Formasyonu'nda (düşük enlemdeki birkaç Geç Permiyen tetrapod taşıyan oluşumdan biri) büyük ve muhtemelen kırmızımsı bir üst çene parçası ve köpek dişi tanımlandı ve bu, düşük enlemli bir gorgonopsianın ilk kanıtıdır.İkinci bir düşük enlem gorgonopsiyanı 2024 yılında Batı Akdeniz'deki Mallorca'daki Port des Canonge Formasyonu'nda tanımlandı . Özellikle, fosil kayıtlarında bilinen en eski gorgonopsiyanı da temsil ediyor olması muhtemeldir ve orta Wordian'dan önceki , hatta Wordian öncesi bir yaşa kadar sınırlıdır. Bu, düşük enlemlerden gorgonopsiyanın bulunmamasının yüksek enlemlerle gerçek bir sınırlamadan ziyade düzensiz örneklemeyi yansıttığını düşündürmektedir.

Sınıflandırma

Keşif üzerine Owen, Gorgonops ve Karoo Süpergrubu'ndan tanımladığı diğer birkaç taksonun, etçil memelilerin dişlerine benzeyen dişlere sahip olmalarına rağmen, soğukkanlı sürüngenler olduğunu varsaydı. Hepsinin yeni türetilen Theriodontia takımı altında sınıflandırılmasını önerdi (ki bunu Reptilia sınıfına yerleştirdi ). Theriodontia'yı burun deliklerinin anatomisine (kemikli burun delikleri) göre ailelere ayırmaya karar verdi - "Mononarialia", memelilerde olduğu gibi kafatasında burun için bir açıklık olanlar için, "Binarialia", sürüngenlerde olduğu gibi iki açıklık olanlar için ve "Tectinarialia", Gorgonops için, çünkü açıklığı kalın bir kemik çatı tarafından gölgeleniyordu.( tectus Latince'de "örtülü, çatılı, güverteli" anlamına gelir ).1890'da İngiliz doğa bilimci Richard Lydekker , Gorgonops'u Gorgonopsidae ailesinin tip türü yaptı.1894'te İngiliz paleontolog Harry Seeley , Gorgonops'un temporal kemiğinde (temporal fenestra) bir açıklık olmadığına inandı; bu Theriodontia'nın bir teşhis özelliğidir ve bu nedenle Gorgonopsidae'yi Theriodontia'dan farklı olan Gorgonopsia'ya yükseltti. Hem sürüngen hem de memeli özellikleri taşıyan tüm Güney Afrika materyallerini "Theriosuchia" takımına sınıflandırdı ve Gorgonopsia ve Theriodontia'yı bunun alt takımları olarak kabul etti.Amerikalı paleontolog Henry Fairfield Osborn, 1903'te Reptilia sınıflandırmasını tamamen yeniden çalıştı ve iki ana grup oluşturdu: Diapsida ve Synapsida , ve 1905'te Güney Afrikalı paleontolog Robert Broom, Theriodontia da dahil olmak üzere "memeli benzeri sürüngenleri" barındırmak için Therapsida adlı üçüncü bir grup oluşturdu . Ayrıca Seeley'in iddiasına itiraz etti ve Gorgonops'u Theriodontia'ya geri gönderdi, ancak onu yeni kurduğu alt grup Therocephalia'ya yerleştirerek Gorgonopsia'yı dağıttı.1913'te, özellikle Rahip John H. Whaits tarafından keşfedilen neredeyse tamamlanmış bir G. torvus kafatasının ışığında , Broom Gorgonopsia'yı yeniden kabul etti.

Arctognathus'un baş restorasyonu

Tüm Reklamları Kapat

Güney Afrika cinslerinin sayısı 20. yüzyılda hızla arttı ve bu artışın başlıca öncülüğünü, 1897'de ülkedeki kariyerinin başlangıcından 1951'deki ölümüne kadar Karoo terapsidleri üzerindeki kapsamlı çalışmaları sonucunda 57 gorgonopsian holotip örneği ve 29 cins tanımlayan Broom yaptı. Broom'un taksonlarının çoğu daha sonra geçersiz kılındı.Çağdaş birçok diğer araştırmacı, tek örneklere dayanarak tamamen yeni türler veya cinsler yarattı. Sonuç olarak, Gorgonopsia çok fazla taksonomik kargaşaya konu olmuş ve en sorunlu sinapsid gruplarından biridir. Kafatası anatomisi taksonlar arasında çok az farklılık gösterdiğinden, iyi bilinen üyeler de dahil olmak üzere çoğu belirsiz orantılı farklılıklara dayanarak tanımlanır. Nominal türler, göz yörüngesi boyutu, burun uzunluğu ve köpek dişi sonrası diş sayısı gibi bireyin yaşına bağlı olarak oldukça değişken olduğu bilinen özelliklerle baskın olarak ayırt edilir . Bu nedenle, bazı taksonların birbirleriyle eşanlamlı olması ve farklı gelişim aşamalarını temsil etmesi mümkündür.

Kladı organize etmeye yönelik ilk girişimlerden biri , 1956'da İngiliz zoolog David Meredith Seares Watson ve Amerikalı paleontolog Alfred Romer tarafından yapılmış ve onu yirmi familyaya bölmüşlerdir; bu familyalardan üçünün üyeleri (Burnetiidae, Hipposauridae ve Phthinosuchidae) artık gorgonopsian olarak kabul edilmemektedir.1970'te ve tekrar 1989'da, ağırlıklı olarak Afrika taksonlarını ele alan Sigogneau-Russell, Gorgonopsia hakkında kapsamlı bir monografi yayınladı (onu bir infra takım olarak tanımladı ) ve yalnızca iki familyayı tanıdı: Watongiidae ve Gorgonopidae.Watongia , 2004'te Kanadalı paleontologlar Robert R. Reisz ve Michel Laurin tarafından Varanopidae'ye taşındı.Sigogneau-Russell, Gorgonopidae'yi üç alt familyaya ayırdı: Gorgonopsinae, Rubidgeinae ve Inostranceviinae ve cins sayısını yirmi üçe düşürdü.2002'de Rus paleontolog Mikhail Feodosievich Ivakhnenko , Rus taksonlarını göz önünde bulundurarak Gorgonopsia'yı bir alt takım olarak kabul etti ve onu Dinocephalia ile birlikte "Gorgodontia" takımına dahil etti. Gorgonopsia'yı "Gorgonopioidea" (Gorgonopidae, Cyonosauridae ve Galesuchidae familyaları) ve "Rubidgeoidea" (Rubidgeidae, Phtinosuchidae ve Inostranceviidae) üst familyalarına ayırdı.2007 yılında, biyolog Eva VI Gebauer, Gorgonopsia hakkındaki kapsamlı incelemesinde (doktora tezi), Ivakhnenko'nun modelini Sigogneau-Russell'in lehine reddetti,ve Rus cinslerine ek olarak cins sayısını da on dörde düşürdü: Aloposaurus , Cyonosaurus , Aelurosaurus , Sauroctonus , Scylacognathus , Eoarctops , Gorgonops , " Dixeya " nasuta (gayri resmi isim nudum " Njalila " altında), Lycaenops , Arctognathus , Aelurognathus , Sycosaurus , Clelandina ve Rubidgea Genel olarak, Sigogneau-Russell'ın modeli desteklenmektedir, ancak hangi cinslerin hangi alt familyalara atanabileceği konusunda çok az fikir birliği vardır.2015 yılında, Amerikalı paleontolog Christian F. Kammerer ve meslektaşları, Eriphostoma'yı (belirsiz bir theriodont olarak etiketlenmiştir) bir gorgonopsian olarak yeniden tanımladılar ve Scylacognathus'u ve ertesi yıl Eoarctops'u içine gömdüler

Güney Afrika ve Tanzanya'daki fosillerden bilinen bir kızılgerdan türü olan Dinogorgon'un başının sanatçının çizimi

Gorgonopsia üyelerinin ilk filogenisi (aile ağacı), 2016 yılında, özellikle Rubidgeinae'yi araştıran ve hem alt familyayı hem de ona atadığı dokuz türü yeniden tanımlayan (sayıyı otuz altıdan azaltan) Amerikalı paleontolog Christian F. Kammerer tarafından yayınlandı. Kammerer ayrıca Dinogorgon , Leontosaurus , Ruhuhucerberus ve Smilesaurus'u da yeniden canlandırdı. Kammerer, Leontosaurus , Clelandina , Dinogorgon ve Rubidgea'nın hepsinin aynı taksonu temsil edip etmediğinden emin değildi ( bu konuda Dinogorgon önceliklidir ), ancak daha fazla inceleme beklerken hepsini Rubidgeini kabilesinde sınıflandırmaya karar verdi.2018'de Kammerer ve Rus paleontolog Vladimir Masyutin, en bilinen gorgonopsians cinsi olan Nochnitsa'yı tanımladılar ve tüm Rus taksonlarının (dış kladda bulunan Viatkogorgon hariç ) Afrika taksonlarından tamamen ayrı bir klad oluşturduğunu buldular. Yine 2018'de paleobiyolog Eva-Maria Bendel, Kammerer ve meslektaşları Cynariops'u yeniden canlandırdı.2022'de Kammerer ve meslektaşı paleontolog Bruce S. Rubidge, Güney Afrika'dan Phorcys'i tanımladılar.

Tüm Reklamları Kapat

Evrim

Synapsida geleneksel olarak bazal " Pelycosauria " ve türemiş Therapsida olarak ayrılmıştır . İlki, Üst Karbonifer'de evrimleşmiş, yayvan bir yürüyüşe ve muhtemelen daha düşük metabolizmaya sahip soğukkanlı yaratıkları içerir . 20. yüzyılın ortalarından sonlarına doğru, Amerikalı paleontolog Everett C. Olson, Kuzey Amerika'daki Orta Permiyen San Angelo , Flowerpot ve Chickasha Formasyonlarındaki synapsid çeşitliliğini araştırdı ve bu oluşumlarda pelycosaur çeşitliliğinin altıdan üçe düştüğünü ve bunların therapsidler olarak yorumladığı birkaç parçalı örnekle birlikte var olduğunu kaydetti. Daha sonra, pelycosaur sınıfından therapsid sınıfına adaptif geçişin Orta Permiyen'de ( Olson'un Yok Oluşu ) gerçekleştiğini öne sürdü; ancak, bu "therapsidlerin" sınıflandırılması ve oluşumların yaşı o zamandan beri sorgulandı. Bu nedenle, therapsidlerin devralmasının kesin zamanlaması belirsizdir, ancak altı ana therapsid grubu ( Biarmosuchia , Dinocephalia , Anomodontia , Gorgonopsia, Therocephalia ve Cynodontia) Dünya Çağı sırasında 265 milyon yıl önce evrimleşmişti.

Dünya çapındaki en eski kesin gorgonopsian fosili , Batı Akdeniz'deki Mallorca'daki Port des Canonge Formasyonu'ndan gelir . Bu formasyonun kayaları kesin olarak tarihlendirilmemiştir, ancak manyetostratigrafi , palinoloji ve iknoloji yaşını en azından en erken Wordian'a sınırlamaktadır. Gorgonopsian'ın stratigrafik konumu ve çevresindeki fosil izi, önemli ölçüde daha eski, potansiyel olarak erken Guadalupian'ın (Orta Permiyen) Roadian'ı veya hatta Cisuralian'ın (Erken Permiyen) Kungurian veya Artinskian aşamalarından biri olduğunu gösterebilir . Böyle bir yaş, onu yalnızca bilinen en eski gorgonopsian yapmakla kalmaz, aynı zamanda en eski therapsid yapar. Belirsiz türlerden olmasına rağmen, Mallorca gorgonopsian'ının anatomisi, en erken farklılaşan tanınmış gorgonopsian Nochnitsa'dan daha türemiş olduğunu ve "Afrika" ve "Rus" kladlarının tabanında veya hemen dışında bir konumla tutarlı olduğunu göstermektedir. Bu, gorgonopsianların sadece en erken Wordian'da, hatta geç Cisuralian'da mevcut olmadığını, aynı zamanda bu zamana kadar çeşitlenmelerinin çoktan başladığını ve kladın bir bütün olarak muhtemelen bu aralıktan önce ortaya çıktığını göstermektedir. Dahası, erken gorgonopsian (ve aslında therapsid) çeşitliliğinin, daha önce fosil kayıtlarının harfi harfine okunmasından öne sürüldüğü gibi, ılıman Pangea'nın yüksek enlemleriyle sınırlı olmadığını , aynı zamanda süper kıtanın (Mallorca'nın bulunduğu yer) düşük ekvatoral enlemlerini de içerdiğini göstermektedir.

En eski yüksek enlem gorgonopsianları, Güney Afrika'daki Karoo Sugergroup'tan gelmektedir. İkisinden daha yaşlı olanı, Karoo Havzası'nın Eodicynodon Topluluk Bölgesi'nden büyük, belirlenemeyen bir cinse ait kısmi bir burundur ve kabaca Wordian'a tarihlenmektedir. Karoo'nun Tapinocephalus Topluluk Bölgesi'nin en alt ucundan bilinen Phorcys (kabaca Wordian/Capitanian sınırından biraz daha sonra tarihlenmektedir), tanımlanabilir en eski gorgonopsian taksonudur. Oldukça parçalı olmasına rağmen, her iki Karoo taksonunun da yaklaşık 30 santimetre (12 inç) uzunluğunda kafataslarına sahip olduğu tahmin edilmektedir bu da Mallorca gorgonopsian'ın tahmini ~18 santimetre (7,1 inç) kafatasından ve biraz daha genç Eriphostoma'dan önemli ölçüde daha büyüktür . Bu, gorgonopsian vücut boyutunun da evrimlerinin erken dönemlerinde çeşitlendiğini düşündürmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Üst Permiyen ve Erken Triyas boyunca tetrapod dağılımı ve sıcaklık kuşakları

Permiyen giderek daha kuru ve daha kurak hale geldi. Üst Karbonifer ve Alt Permiyen'de, pelikozorlar ekvatora yakın her daim ıslak kömür bataklığı habitatlarına tutunmuş gibi görünüyor (fosiller paleoekvatorun her iki tarafından 10° içinde biliniyor); bunun ötesinde yaklaşık 30°'ye kadar, bataklıkları ılıman bölgelerden ayıran, kıyıya kadar uzanan geniş bir çöl vardı. Orta Permiyen'de, ekvatoral ormanlar mevsimsel ıslak/kuru bir sisteme geçmişti, ancak bataklıklar Doğu Pangea boyunca kıyı geçitleri aracılığıyla ılıman bölgelere bağlanmıştı ve bu da günümüzde Güney Afrika olan yerden günümüzde Rusya olan yere kıtalararası göçe izin veriyordu. Therapsidler bu mevsimsel olarak nemli/kuru arazide evrimleşmiş ve ılıman bölgelere bile yayılmış gibi görünüyor. Bu noktada, sinapsidler çevrelerinin tek büyük karasal hayvanlarıydı; ve pelikozorlar kuraklığa uyum sağlayamamış olabilir. Pelikozorların neslinin tükenmesiyle aynı dönemde, terapsidler Üst Permiyen'e kadar devam eden büyük bir adaptif radyasyon (tüm etoburlar) yaşadılar.

Orta Permiyen boyunca, genellikle devasa dinosefaller ekosistemlerinin baskın hayvanlarıydı. Çin Emeishan Tuzakları'nı oluşturan volkanik aktivitenin neden olduğu Capitanian kitlesel yok oluş olayı sırasında fosil kayıtlarından kayboldular . Yok oluşlarının kesin nedeni belirsizdir, ancak yerlerini gorgonopsianlar ve dicynodontlar (büyüklükleri büyük ölçüde artmaya başladı) ve daha küçük therocephalianlar aldı.Rubidgeanlar en türemiş gorgonopsianlardı ve dolayısıyla en büyük ve en ağır yapılı olanlardı.

Nesli tükenme

Çoğu gorgonopsian türü, esas olarak Sibirya Tuzakları'nı oluşturan volkanizmanın neden olduğu Permiyen-Triyas yok oluş olayı sırasında Üst Permiyen'in sonunda yok oldu . Bunun sonucunda sera gazlarında meydana gelen büyük artış, şunlardan dolayı hızla kuraklaşmaya neden oldu: sıcaklık artışı (Trias'ın başında ekvatorda 8-10 °C'ye kadar, ortalama ekvator sıcaklıkları 32-35 °C veya 90-95 °F), asit yağmuru ( püskürme sırasında pH'ın 2 veya 3 kadar düşük ve küresel olarak 4 olması ve bunun sonucunda Triyas'ın ilk 10 milyon yılında ormanların kıtlığı), sık sık çıkan orman yangınları (bunlar Permiyen boyunca zaten oldukça yaygındı) ve ozon tabakasının potansiyel olarak parçalanması (muhtemelen ekvatorda UV radyasyon bombardımanını kısa bir süreliğine %400 ve kutuplarda %5000 oranında artırması ).Cyonosaurus'un olası bir örneği , bazı daha küçük taksonların en son Permiyen veya Erken Triyas'a kadar hayatta kalmış olabileceğini düşündürmektedir.Terapsidler arasında, küçük terosefaller ve büyük otçul anomodontlar Permiyen-Triyas sınırını geçmeyi başardılar ve sırasıyla Orta ve Üst Triyas'a kadar hayatta kaldılar , ancak yalnızca küçük gövdeli cynodont türleri Jura'ya kadar hayatta kaldı ve bunların torunları arasında memeliler de vardı. Gorgonopsians'ın açık bıraktığı nişler , sonunda Triyas'ın erken evrelerinde arkozorlar (timsahlar ve dinozorlar dahil) tarafından dolduruldu.

Okundu Olarak İşaretle
2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 1
  • Tebrikler! 1
  • İnanılmaz 1
  • Merak Uyandırıcı! 1
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • Umut Verici! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 02/06/2025 17:50:58 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20685

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close