Etik İkilemler: Ölümcül Bir Hastalığı Gizlemek Doğru mu?
Tıp Etiği ve Hasta-Doktor İlişkisi

- Blog Yazısı
Ölümcül bir hastalık tanısını hastadan gizlemek, tıp etiğinde sıklıkla tartışılan bir konudur. Bu durum, özellikle hastanın bilgilendirilme hakkı ile hastanın zarar görmemesi ilkeleri arasında bir çatışmaya yol açabilir.
Hastaların, kendi sağlık durumları hakkında doğru bilgi alma hakkı, Dünya Tabipler Birliği'nin Hasta Hakları Bildirgesi'nde öne çıkan bir ilke olarak tanımlanmıştır. Bu ilkeye göre, hasta, kendi kaderini belirleme hakkına sahiptir ve bu hakkın ihlali etik açıdan sorunlu kabul edilir. Hastalığı öğrenme hakkı, sadece bir bilgi edinme süreci değil, aynı zamanda bireyin kendi yaşam kararlarını planlaması için de bir gerekliliktir.
Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi: Temel Prensipler ve Etik Yaklaşım
Dünya Tabipler Birliği'nin Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi[1] modern sağlık hizmetlerinde hasta haklarının korunmasını ve geliştirilmesini sağlayan bir rehber niteliğindedir. İlk kez 1981 yılında kabul edilen ve 1995 yılında revize edilen bu bildiri[2], hasta-hekim ilişkisinde etik bir çerçeve sunar. Sağlık hizmetlerinde insan onurunun korunmasını ve herkesin eşit sağlık hakkına sahip olmasını temel alır. İşte bu bildirgedeki başlıca ilkeler:
- Kaliteli Tıbbi Bakım Hakkı: Her birey, ayrım yapılmaksızın yeterli ve kaliteli bir sağlık hizmetine erişim hakkına sahiptir. Bu hak, tıbbi bakımın etik ve klinik standartlara uygun olarak sağlanmasını içerir. Hastalar tedavi sürekliliği talep edebilir ve sağlık çalışanlarından en iyi tıbbi seçenekleri sunmalarını bekleyebilirler.
- Özerklik ve Kendi Kararını Verme Hakkı: Hastalar, kendi tedavi süreçleriyle ilgili bilgilendirilmiş olmalı ve temelinde özgürce karar verme hakkına sahiptir. Bu, tedavi seçeneklerini reddetme veya kabul etme gibi kritik kararları kapsar. Özellikle zihinsel yeterliliğe sahip erişkin hastalar, kendi kaderlerini belirleme konusunda tam bir yetkiye sahiptir.
- Bilgilendirme Hakkı: Hastalar, sağlık durumları hakkında açık, doğru ve anlaşılır bilgi alma hakkına sahiptir. Bu bilgilendirme süreci, yerel kültüre ve hastanın anlayabileceği dile uygun şekilde yapılmalıdır. Ayrıca, bir hasta talep ettiği takdirde kendisiyle ilgili tıbbi kayıtlara ulaşma hakkına da sahiptir.
- Gizlilik ve Mahremiyet Hakkı: Hastaların sağlık durumu, tanı ve tedavi süreçleriyle ilgili tüm bilgiler gizli tutulmalıdır. Bu hak, ölüm sonrası dahi geçerlidir. Ancak, hastanın açık rızası olmadan bu bilgiler yalnızca sağlık ekibiyle paylaşılabilir.
- Adalet ve Eşitlik: Sağlık hizmetlerinin dağıtımında ayrımcılığın önlenmesi ve tüm bireylerin eşit şekilde değerlendirilmesi esastır. Tıbbi kaynakların adil ve ihtiyaca göre kullanılması, bu ilkenin temel unsurlarındandır.
Bu ilkelere göre, hasta, kendi kaderini belirleme hakkına sahiptir. Diğer yandan, ölümcül bir hastalık tanısını açıklamak, hastada ciddi bir duygusal stres ve şok etkisi yaratabilir. Özellikle aile merkezli toplumlarda, hastaya kötü haber vermekten kaçınılmasının, hastanın zarar görmesini engellemek amacıyla tercih edildiği görülmektedir. Ancak, bu yaklaşımın uzun vadede daha ciddi psikolojik sorunlara neden olabileceği de bilinmektedir. Rus toplumu da aynı zaman aile merkezli bir toplumdur ve Lev Tolstoy "Ivan İlyiç'in Ölümü" eserinde şöyle der[3]:
Belki de sürdürdüğüm yaşam, sürdürmem gereken yaşam değildir?
Lev Tolstoy’un bu eseri, ölümle yüzleşen bir adamın hikayesini anlatır. Ivan İlyiç, ölümcül bir hastalıkla mücadele ederken çevresindeki insanların durumunu küçümsemesi ve onun gerçekliğini kabul etmemeleriyle karşılaşır. Bu, hastalığın bireyden gizlenmesinin veya önemsizleştirilmesinin nasıl bir yalnızlık ve acı yarattığını vurgular. Ivan İlyiç'in son anlarında, kendisine açıkça gerçeği söyleyebilen yalnızca bir hizmetçi olur. Bu örnek, gerçeğin gizlenmesinin hem etik hem de psikolojik sonuçlarını derinlemesine ele alır.
Etik, insanın yarattığı değerleri inceleyen, bu değerleri “doğru” veya “yanlış”, “iyi” veya “kötü” şeklinde anlamlandıran bir felsefe dalıdır. Tıp etiği ise sağlık çalışanlarının mesleki faaliyetlerinde nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini tanımlayan ve onlara rehberlik eden kurallar bütünüdür.
Tıp Etiğinin İlkeleri
Tıp etiği konusunda önemli bir bilimsel yaklaşım, Tom L. Beauchamp ve James F. Childress tarafından kaleme alınan Principles of Biomedical Ethics adlı eserde sunulmuştur. Bu çalışmada, dört temel etik prensipten söz edilmektedir[4]:
- Yararlılık İlkesi (Beneficence): Sağlık çalışanlarının hastanın iyiliği için çaba göstermesini, onun yaşam kalitesini artıracak adımlar atmasını ve zararlarını en aza indirmesini önerir. Örnek: Hastaya en etkili tedaviyi sunmaya çalışmak veya hastanın yaşam kalitesini artırmaya yönelik çaba göstermek.
- Zarar Vermeme İlkesi (Nonmaleficence): Hastaya zarar vermemek, özellikle de tedavi sürecinde gereksiz acıya yol açmamak bu ilkenin temelini oluşturur. Örnek: Yan etkileri ciddi ve geri döndürülemez olan bir tedaviyi, başka alternatifler varsa önermemek ve ya daha az yan etkisi olan tedaviyi önermek.
- Özerklik İlkesi (Respect for Autonomy): Hastaların kendi sağlıklarıyla ilgili kararları alma haklarına saygı duymayı vurgular. Hekimler, hastalarını doğru şekilde bilgilendirerek onların bağımsız kararlar vermesine olanak tanımalıdır. Örnek: Bir hastanın tedavi seçeneklerini öğrenip, istediği tedavi yöntemini seçme hakkına sahip olması.
- Adalet İlkesi (Justice): Tıbbi kaynakların adil bir şekilde dağıtılmasını ve tüm bireylerin eşit şekilde değerlendirilmesini gerektirir. Örnek: Sağlık hizmetlerinin sosyoekonomik durumu ne olursa olsun herkese eşit şekilde sunulması.

Bu ilkeler, tıbbi etik kararlarının alınmasında denge oluşturur ve hasta-hekim ilişkilerinde yol gösterici bir rol oynar. Bu dört temel prensip dışında, sağlık profesyonellerinin hastalarına karşı dürüst ve sadık olması; hastaların sağlık durumları ve tedavi süreçleri hakkında açık ve net bilgilendirilmesi de, biyomedikal etik tartışmalarında sıkça gündeme gelir. Bu prensipler, tıp etiği kararlarını verirken bir denge kurulmasını sağlar ve özellikle hasta-hekim ilişkilerinde temel bir rehberdir.
Hasta-Doktor İlişkisinde Temel Unsurlar
Hasta-doktor ilişkisi, sağlık hizmetlerinin kalitesini doğrudan etkileyen bir unsurdur. Bu ilişkinin temeli, güven, empati, açık iletişim ve profesyonellik üzerine kuruludur. Ancak, bazı durumlar doktorlar için etik ikilemler yaratabilir. Bu ikilemlerden biri, ölümcül bir hastalığı hastadan gizleyip gizlememekle ilgilidir. Bir doktorun hastasıyla kurduğu ilişki, tedavi sürecinin başarısında çok önemli bir rol oynar. Bu ilişkinin temel unsurları şunlardır:
- İletişim: Hasta-doktor ilişkisi, açık ve etkili iletişime dayanır. Doktor, hastayı dikkatle dinlemeli ve hastanın şikayetlerine, endişelerine saygı göstermelidir. Ayrıca, tedavi planını ve olası riskleri hastaya açıkça açıklamalıdır.
- Empati ve Güven: Empati, hastanın durumunu anlamaya çalışmak ve ona uygun duygusal destek sağlamaktır. Güven ise tedavi sürecinin başarılı olabilmesi için kritik öneme sahiptir. Hasta, doktoruna güvendiğinde, tedavi sürecine daha istekli olur ve iyileşme süreci hızlanabilir.
- Profesyonellik ve Etik: Doktor, hastanın haklarını gözetmeli, gizliliği sağlamalı ve objektif bir şekilde tedavi seçeneklerini sunmalıdır. Etik sınırlar, hastanın sağlığına ve kararlarına saygı göstermeyi içerir.
Hasta-Doktor İlişkisi Modelleri
Farklı hasta-doktor ilişkisi modelleri, tedavi sürecinin nasıl işleyeceğini belirler. Bunlar arasında en yaygın olanları[5]:
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
- Paternalistik Model: Ataerkil, babacıl, paternalistik tutum ve davranışları içeren ilişki biçimi olarak da adlandırılır. Bu modelde doktor, hastanın en iyi nasıl tedavi edileceğine karar verir ve hastanın görüşlerini genellikle göz ardı eder. Bu model, hastanın kendini korunmaya muhtaç hissettiği acil durumlarda daha geçerli olabilir. Hasta Hakları Bildirgesi'ne göre doktorun kararları şu hususlarda olmalı:
- Bilinci kapalı veya iradesini ifade edebilme durumunda olmayan hastalarda hastanın bilgilendirilmiş onayı en uygun zamanda yasal temsilcisinden alınmalıdır.
- Yetkili yasal bir temsilcinin olmadığı ve acil tıbbi girişim gereken durumlarda daha önceden hastanın bu girişimi redd etdiğini gösteren bir açıklaması yoksa hastanın onayı varsayılarak tıbbi girişim yapılabilir.
- Bununla birlikte bir intihar girişimi sözkonusu ise hekimler her zaman bilinci kapalı bir hastanın yaşamını kurtarmaya gayret etmelidir.
- Ortak Karar Verme Modeli: Doktor ve hasta, tedavi sürecine ilişkin kararları birlikte alırlar. Doktor, hastaya farklı seçenekleri sunar, ancak karar hastanın değerlerine ve tercihlerine göre şekillenir.
- Bilinçli Olarak Pasif Model: Doktor önerilerde bulunur, ancak hastanın tercihleri göz önünde bulundurulur. Buradaki denge, hastanın bilgi eksikliklerini göz önünde bulundururken, doktorun profesyonel bilgisine dayalı önerilerde bulunmasını gerektirir.
- Güçlü Katılımcı Model: Bu modelde hasta, tedavi sürecinde aktif bir rol oynar. Doktor, hastanın düşüncelerini ve duygularını dikkate alarak birlikte kararlar alır.
Etik İkilemler: Ölümcül Bir Hastalığı Gizlemek
Doktorlar, bazen hastalarının psikolojik durumunu korumak amacıyla ölümcül bir hastalığı gizlemeyi düşünebilirler. Bu durum, ciddi etik sorunları beraberinde getirir. Peki, bir doktor ölümcül bir hastalığı hastasından gizlemeli midir? Bu soru, tıp etiği açısından önemli bir tartışma konusudur.
Hastaya Gerçekleri Söylemek: Birçok etik yaklaşım, hastaların sağlıkları hakkında doğru bilgiye sahip olmaları gerektiğini savunur. Bu yaklaşım, otonomi ilkesine dayanır. Otonomi, hastanın kendi sağlık kararlarını verebilme hakkını savunur. Ölümcül bir hastalık durumu, hastanın tedavi seçeneklerini ve yaşam sonrasına dair beklentilerini planlamasında önemli bir rol oynar.
Gerçekleri Gizlemek: Bazı doktorlar, hastanın psikolojik durumunu korumak amacıyla hastalığı gizlemeyi tercih edebilirler[6]. Bu yaklaşım, faydacılık ilkesine dayalıdır. Faydacılık, hastanın iyiliğini artırmayı ve zarar görmesini engellemeyi amaçlar. Ancak, bu durumda hastanın bilinçli bir şekilde tedavi seçeneklerini seçme hakkı kısıtlanmış olur.
Etik Denge ve Çözüm Önerileri
Doktorların, ölümcül bir hastalığı gizleme konusunda karar verirken etik açıdan denge kurmaları gerekir. Bazı durumlarda, hastanın psikolojik sağlığını korumak amacıyla bilgi vermek ertelenebilir, ancak bu sadece hastanın açık onayı ile yapılmalıdır. Örneğin, doktor, hastaya hastalığın seyrini, tedavi seçeneklerini ve yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini açıklamalıdır. Eğer hasta, gerçeği öğrenmeye hazır değilse, bu süreç zaman içinde daha uygun bir şekilde yapılabilir.
Sonuç olarak, ölümcül hastalıklar hakkında bilgi verilirken her hastanın durumu ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Etik açıdan en uygun yaklaşım, hastanın otoritesine saygı duymak, onun kararlarını dikkate almak ve tedavi sürecine aktif katılımını sağlamaktır. Ancak, bu süreçte doktorun profesyonel bilgisi ve empatik yaklaşımı, en sağlıklı çözümün bulunmasına yardımcı olacaktır.
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ World Medical Association. World Medical Association Declaration Of Lisbon On The Rights Of The Patients. (1 Ocak 1981). Alındığı Tarih: 8 Aralık 2024. Alındığı Yer: WMA | Arşiv Bağlantısı
- ^ World Medical Association. Wma Declaration Of Lisbon On The Rights Of The Patient. (1 Ocak 1995). Alındığı Tarih: 8 Aralık 2024. Alındığı Yer: WMA | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. Tolstoy. (2015). İvan İlyiç'in Ölümü. ISBN: 9789750739194.
- ^ James F. Beauchamp. (1979). Principles Of Biomedical Ethics. ISBN: 9780195032864.
- ^ Elif ATICI. (2007). Hasta - Hekim İlişkisi Kavramı. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Raanan Gillon. (1994). Medical Ethics: Four Principles Plus Attention To Scope. PubMed. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 07/05/2025 08:08:47 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19216
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.