Dilin Kökenine Dair: Adaptasyon mu, Mutasyon mu?

- Blog Yazısı
Dilin kökenine dair araştırmalar 20. yy’da başlamış ve özellikle ikinci yarısında Noam Chomsky’nin dil hakkındaki görüşlerini belirtmesiyle beraber hız kazanmıştır. Bu durum zamanla biyoloji, psikoloji, antropoloji ve dilbilim gibi bilim dallarının kaynaşmasına yol açmış ve böylece bu konudaki disiplinlerarası çalışmaların sayısı gün geçtikçe artmıştır. Dilin kökenine dair olan araştırmalar zamanla dilin insanda nasıl ortaya çıktığı sorusunu beraberinde getirmiştir. Yapılan çalışmalarda, dilin evrimsel seçilimin bir parçası olduğuna işaret eden bulgular edinilse de, bu görüşe karşıt olarak dilin sadece insana özgü bir yeti olduğu ve bunun evrimsel seçilimle açıklanamayacağı görüşü de bazı bilim adamları tarafından savunulmaktadır. Bu yazıda öncelikle Chomsky ve teorisini kısaca tanıtıp ardından dilin evrimi hakkındaki iki karşıt görüşe dair güçlü bulguları ve araştırmaları tartışarak konuya açıklık getirmeye çalışacağız.
Chomsky ve Devrimi
Noam Chomsky, 1928 yılında ABD’nin Philadelphia eyaletinde dünyaya gelen dilbilimci, yazar ve siyasi eylemcidir. Özellikle dilbilim ve siyasetbilim hakkında çeşitli teoriler ortaya atmış ve zaman zaman eleştirilerin odağı haline gelmiştir. Tarihsel dilbilim alanında araştırmalar yapan ve İbranice uzmanı olan babasından etkilenerek Pennsylvania üniversitesinde öğrenim gören Chomsky, ilerideki zamanlarda tartışma yaratacak olan dilbilim alanındaki kuramsal görüşlerini ilk defa 1955 yılında “dönüşümsel çözümleme” adlı doktora tezinde ortaya koydu. İlerleyen yıllarda Chomsky yeni ve birbirini destekleyen kuramsal görüşler ortaya attı. Dili açıklamak için ‘dönüşümsel dilbilgisi’ adını verdiği, cümlelerin nasıl türetildiğini gösteren bir teori geliştirdi. Bunlardan sonuncusu ve şu an temel alınan, dilin yapısını ve işleyişini basit bir şekilde açıklamayı amaçlayan Minimalist Program’dır. Peki Minimalist Program dilin ortaya çıkışını ne derece açıklayabilmiştir?
1) Minimalist Program Nedir?
Minimalist Program (MP) 1993 yılında Chomsky tarafından kendi makaleleriyle ortaya atılan bir dilbilim kuramıdır. Davranışçı yaklaşıma; sunduğu teorilerle halihazırda karşı çıkan Chomsky, bu kuramla birlikte kendi teorilerini daha da güçlü temellere dayandırıp, daha yalın ve basit şekilde açıklamıştır. Ortaya atıldığı ilk zamanlar literatürde çok güçlü bir biçimde yer edinen minimalist program, daha sonra özellikle bilişsel psikologların ve kullanım temelli yaklaşımı benimseyen dilbilimcilerin eleştirilerinin hedefi haline geldi. MP sadece dilin nasıl işlediği sorusuna cevap vermeyip dilin nasıl ortaya çıktığına dair dolaylı bir bakış açısı sunar. Bu görüş ise Chomsky’e ait olan “Merge” kavramı üzerinden açıklanan bir hipoteze dayanmaktadır. Bu hipoteze göre “Merge” mekanizması 60.000-100.000 yıl önce bir bireyde genetik mutasyon sonucu ortaya çıkarak, bireyin dil edimi kabiliyetine ve dilsel düşünce kapasitesine sahip olmasını sağladı. Daha sonra üreme yoluyla birlikte bu mutasyon insanlar arasında yayılarak, dil yetisini (insanların doğuştan sahip olduğu dil öğrenimi ve kullanımı yeteneğini) insan yaşamına kazandırdı ve bu yeti kalıcı hale geldi. Bu mekanizma sadece dili değil matematiksel düşünceyi de beraberinde getirdi. Bu sayede insanlar artık sınırlı sayıda kaynakla (sözcükle) sınırsız sayıda cümle üretebiliyordu. İnsanlara kazandırılan bu dilsel yeti de daha sonra, dilbilimci Wilhelm von Humboldt (1767-1835) tarafından “sınırlı sayıda öğe ile sınırsız cümle üretme” fikriyle ilk defa açıklanmış ve devamında Chomsky bu düşünceyi inceleyip kuramsallaştırmıştır.[1]
2) Darwin’e karşı Wallace: Evrim Tartışmasının İki Yüzü
Bi önceki paragrafta belirttiğimiz gibi, dilbilim alanında fazla sayıda eleştirilere maruz kalan Chomsky’e ait olan kuram, sadece dilbilim açısından değil aynı zamanda evrim açısından da tartışmalı bir biçimde gündeme geldi. Geliştirdiği hipotezle birlikte evrim konusuna da dolayı yoldan değinen dilbilimci, istemeden de olsa evrimsel dilbilim alanındaki tartışmaların önünü açmış ve o alanda yapılan çalışmaların sayısının yükselmesine bi hayli katkı sağlamıştır. Bu konuda gerçekleşen tartışmalar genel olarak iki ayrı kutba ayrılmıştır. Bir tarafta doğal seçilimci evrimi destekleyen bilim adamları bulunurken, diğer tarafta ise doğal seçilimin insanın dili edinmesinde bir rolü olmadığını savunan araştırmacılar vardır. Biyoloji bilimi açısından ise bu iki kutup Darwinciler ve Wallace’cılar olarak ayrılır. Darwinci taraf, dilin doğal seçilimle kademeli olarak ve geniş bir zaman yelpazesi içinde evrildiğini düşünürken, Wallace’cı taraf ise dil yetisinin bir bireyin beyninde oluşan ani bir mutasyon sonucu ortaya çıktığı ve nesillerce bu yetinin aktarıldığı görüşündedir. Her ne kadar Darwin de Wallace da ilk başta ortak görüşte olup ikisi de dilin doğal seçilimle ortaya çıktığını düşünmüş olsalar da daha sonra Wallace fikrini değiştirmiş ve dilin ortaya çıkışının doğal seçilimle açıklanamayacak bir olduğunu belirtip bunun ilahi bir güç tarafından bahşedildiğini savunmuştur. Bundan dolayı Chomsky’nin “Merge” mekanizması ise, ilahi bir güçle ilişkilendirilmese de, ani ve nedeni belirsiz bir biçimde ortaya çıkmış bir süreç olduğu için Chomsky ekolü araştırmacıları zaman zaman Wallace’cılar olarak da betimlenmiştir.[1]
Yaklaşım / Dilin Kökeni / Süreç / Temel Argüman
Darwin / Doğal Seçilim / Aşamalı / Evrimsel Adaptasyon
Wallace / Adaptasyon / Sıçramalı / Genetik Sıçrama
Darwinci yaklaşım dilin oluşumunu; Hominidlerin arkeolojik kalıntıları, evrimsel süreçleri ve sosyal yaşantıları, hayvanlar üzerinde yapılan dil-gen araştırmaları ve kültürel evrim ile açıklamaya çalışır. Bu araştırma alanlarının bazılarından çok heyecan verici sonuçlar elde edilirken, bazılarından ise hayal kırıklığı yaratan bulgular edinilmiştir. İnsansılarda (Hominidlerde) yapılan dil-gen çalışmaları ve arkeolojik bulgular, hayvanlar üzerinde yapılan dil çalışmalarına kıyasla daha güçlü ve somut veriler sunmaktadır. Geçmişte maymunlar ile yürütülen çoğu dil araştırması (örn. Nim Chimpsky deneyi, Kanzi öncesi yapılan bonobo çalışmaları) beklenen sonucu vermemiştir.[2] Kanzi örneğinde ise araştırmacılar önceki başarısız oldukları deneylerden çok daha titiz davranmış ve bu bonobonun dil öğrenme sürecinde sosyal bağlamı ve iletişim niyetini merkeze alarak doğal bir öğrenme ortamı sağlamışlardır. Bu şekilde belirli bir düzeye kadar dil ile iletişim sağlayabilen Kanzi , yine de tam olarak dili öğrenememiş, içselleştirememiş ve hiçbir zaman bir insan gibi cümle kuramayıp soyut kavramları yeterince iyi ifade edememiştir. Bununla birlikte Nisan ayında Science dergisinde yayımlanan bir çalışmada daha önce elde edilmemiş sonuçlarla karşılaşıldı. Doğal ortamındaki bonobolardan 700’den fazla çağrı ve çağrı kombinasyonu edinildi. Bu çağrıların belirli bir sırada ve anlamsal bir biçimde birbiri ardına gelerek, cümle benzeri kombinasyonlar oluşturduğu görüldü.[4]
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Hayvan araştırmalarının yanı sıra, hominidlerden elde edilen kalıntı örnekleri doğal seçilimci araştırmacılar için en güvenilir araştırma alanlarından bir tanesidir. Farklı zamanlara ait kalıntı örnekleri karşılaştırmalı yöntemle incelendiğinde, hominid anatomisinin gitgide konuşmaya daha da yatkın hale geldiği görülmüştür. Gırtlak yapısı, beyin hacmi, ağız yapısı ve ses üretimini destekleyen bazı kemikler, konuşma yetisi için uygun bir biçimde evrilmiş olan önemli bölgelerdir.
Bu fiziksel ve bilişsel evrimin yanı sıra doğal seçilimci araştırmacılar dilin evriminin sadece bu tür biyolojik etkenlerle gerçekleştiğimi değil, aynı zamanda kültürel evrim ve sosyal yaşantının getirdiği iletişimsel ihtiyaçlarla ve kazandırdığı özelliklerle birlikte ortaya çıktığını düşünüyorlar. Bunlara örnek olarak; hominidlerin avlanma ihtiyacı, göç-yön bulma, sosyal bağ kurma, duygu aktarımı, bilgi aktarımı ve hikaye anlatıcılığı gibi grup dinamikleri dilin evriminde önemli unsurlar olarak yorumlanıyor. Bu maddeleri kısaca özetleyecek olursak:
1) Avlanma, Göç-Yer Yön Bulma:
Hominidler, avcı-toplayıcı bir yaşantı süren ve grup halinde yaşayan canlılar olmalarından dolayı avlanma ve göç sırasında bazı iletişim özellikleri geliştirmiş olabilirler. Bu sürece (muhtemelen) öncelikle jest ve mimiklerden oluşan bir ön-dil ile başlayıp daha sonra zamanla geliştirdikleri ses ve çağrılar içeren daha sistematik ve anlamlı bir dil benzeri iletişim sistemi ile devam ettikleri düşünülüyor. Özellikle büyük hayvanları ( fil vb.) avlama esnasında, iyi bir grup koordinasyonu ve anlaşma gerektiği için, bu tür avların dil gelişiminde önemli katkı sağladığı tahmin ediliyor.
2) Sosyal Bağ ve Duygu Aktarımı:
İnsansıların geçmişte mağaralara çizip geride bıraktığı görseller ve çizimler, onların düzenli ve hareketli bir grup yaşantısıyla hayatlarını sürdürdüklerini ve duygusal-soyut değerleri paylaşabilme kabiliyetine sahip olduklarını gösteren bulgulardandır. Araştırmacılar, duygu aktarımı ve sosyal bağları sürdürme güdüsünün insan dilinin ortaya çıkışında önemli rol oynadığını düşünmekte ve bu tür etkileşimleri dil edinimi açısından anlamlı bulmaktadırlar.
3) Bilgi Aktarımı ve Hikaye Anlatıcılığı:
Bilgi aktarımı ve hikaye anlatıcılığı, insan tarihi boyunca onlara büyük avantaj sağlamış kabiliyetlerden birisidir. Bu özellik insanlara, geçmiş zamanlarda hayatta kalma avantajı sağlamış ve kültürel mirasın aktarılmasına yardımcı olmuştur. Görsel ve işitsel biçimde yapılan bu anlatılar ve aktarımlar, zamanla kültürlerin daha da net bir biçimde belirginleşmesini sağlayan ve kültür çeşitliliğine katkı sağlayan etkenlerdendir. Bu etkenler bir süre sonra doğru ve detaylı bilgi paylaşım gereksinimini doğurdukları için daha sistematik bir iletişim sisteminin ve özellikle zaman ve mekan belirteçleri kullanımının (diğer bir deyişle „yersizlik“ özelliğinin) ortaya çıkmasına sebep olmuş olabilir.[5], [6]
Wallace’cı yaklaşım ise dilin evriminin aslında bu tür etkenlerle oluşmadığını ve sürecin kademeli değil sıçramalı bir evrimle başlayıp gerçekleştiğini savunur. Wallace‘ın kendi yaklaşımına göre olan „dilin ilahi ya da üstün bir güç tarafından verildiği“ görüşü modern zamanda Chomsky’nin öncülüğünde biraz farklı şekilde temsil edilmektedir. Chomsky ilahi bir güçten söz etmese de, kuramında kendisinin „Prometheus“ adını verdiği bir bireyde gelişen bir mutasyondan bahsederek dil yetisinin evriminin ani olduğunu belirtir ve dayanıksız bir biçimde açıklar. Bilim camiasında bu yüzden fazlasıyla eleştiri alan Chomsky, zamanla mutasyon görüşündeki radikal tutumundan biraz saparak doğal seçilim olasılığına daha ılımlı yaklaşmaya başladı. Artık dilin evrimini tek başına mutasyonla açıklamıyor, bu süreçte kültürel, seçilimsel ve bilişsel faktörlerin hepsinin dahil olduğunu düşünüyordu. Descartes’cı yaklaşımla dil konusunda da hayvan ve insan arasındaki fıtrat farkı düşüncesinden yola çıkarak oluşturduğu bilişselci dil kuramını hala tamamen terk etmese de MP’la birlikte fikirlerindeki bu gibi değişiklikler gözler önüne serildi.
Chomsky ve araştırmacı arkadaşlarını bu konuda en çok heyecanlandıran bulgulardan birisi FOXP2 geninin keşfidir. FOXP2 insanda bulunan ve neandarthallerde de gözlemlenmiş olan bir düzenleyici gendir. İlk keşfedildiği zamanlarda dil ile olan bağlantısı görülmüş ve Chomsky ve ekibinde Merge kuramı bağlamında büyük bir heyecan yaratmıştı. Ancak bir süre sonra bu genin sadece dil yetisinden sorumlu olmadığı aynı zamanda diğer bilişsel özelliklere de etki ettiği görüldü. Bunun yanı sıra, insanlarda FOXP2 geninde bulunan düzenleyici mutasyonlar neandertallerde görülmemiştir. Bu da bu genin aslında neandertallerde ve Homo sapiens‘te aynı biçimde işlev gerçekleştirmediği anlamına gelebilir.[1]
Bir Fakülte mi, Genel Bilişin Bir Parçası mı?
Dilin evrimi konusunda bir diğer tartışmalı kısım ise, dilin bilişsel olarak insan zihninde nasıl var olduğudur. Dilin evrim sürecindeki gibi bu kısım da iki ana görüşe ayrılır; onun beyinde özel bilişsel bir merkeze sahip olduğu ya da dil yetisinin beynin genel bilişsel mekanizmalarına dayandığı fikri.
Önceki paragraflarda detaylıca bahsettiğimiz Chomsky’e ait olan „Merge“ hipotezinin bir diğer parçası da bahsi geçen mutasyonun bir „dil fakültesi“ evrimine yol açmasıdır. Bu dil fakültesi, dil yetisi için gerekli olan bütün bilişsel özellikleri insana sağlayan ve beynin belli bir kısmında bulunan dilin; cümle üretimi, anlamsal kısım, ses üretimi ve dil edinimi gibi yetilerinden sorumlu olan bölgedir. Bu bölge iki kısımdan oluşur: Wernicke ve Broca alanı.
Broca bölgesi, ilk olarak 1861 yılında Paul Broca tarafından bir hasta üzerinde yapılan çalışmada keşfedilmiştir. Louis Victor Leborgne adlı hastası üzerinde otopsi yapan Paul, cümle üretiminde zorlanan hastasının beyninin sol lobunda bir lezyon tespit etti. Ardından bu alan, yapılan çalışmalarla konuşma motor becerisiyle ilişkilendirildi ve artık „Broca bölgesi“ olarak adlandırılmaya başlandı. Bu keşiften 13 yıl sonra 1874’te ise Carl Wernicke adlı araştırmacı konuşma esnasında anlam bütünlüğü sağlayamayan ve dili anlamada sorun yaşayan hastaları inceledi. Bu hastalar cümle kurma sırasında akıcılık bakımından sorun yaşamıyor ama anlamsal bütünlüğü sağlayamıyorlardı. Yani cümleleri akıcı ama anlamsızdı. Bunun yanı sıra iletişim esnasında dinleyici rolünde iken cümle anlamada sıkıntı yaşıyorlardı. Carl Wernicke de Paul Broca gibi incelemelerinin ardından bu insanların beyninin sol loblarının hasarlı olduğunu tespit etti. Fakat bunlar sol lobun birbirine yakın iki farklı bölgesiydi ve artık uzun yıllar boyunca bir arada „dilden sorumlu bir fakülte“ olarak anılacaklardı. Bu bölgeler ,biyodilbilimin ortaya çıkışıyla beraber, ilk kez önemli manada Chomsky’nin hipotezinde yer buldu. Mutasyonla beraber insanda aniden gelişen dil yetisi, bu iki bölge tarafından oluşturuluyordu. Broca bölgesi ses üretimi ve sözdiziminden sorumluyken, Wernicke bölgesi ise cümle kurma sırasında ve dinlemede anlamsal bütünlüğü sağlıyordu. Bu keşiflere dayanarak dilbilim araştırmaları yürüten Chomsky ve diğer araştırmacılar, literatürde „yerelci“ (localist) olarak adlandırılmaktadırlar. Bu yerelci yaklaşım Chomsky ile büyük bir ivme kazanıp bilim dünyasında önemli bir yer edinmiş olsa da, zaman geçtikçe yeni ve daha detaylı araştırmalarla bu fikrin karşısına yeni ve güçlü bir anlayış çıktı: dağılımcı (connectionist) yaklaşım.

Dağılımcı yaklaşım ilk olarak 1940’lı yıllarda ortaya çıktı ve 1990’lı yıllarda yaygınlaşıp, daha geniş kitlelerce kabul görmeye başladı. Özellikle bu yaklaşımcıların dil konusundaki araştırma sayıları henüz 2000’li yılların öncesinde ve başında artış gösterdi. Bu yaklaşım yerel yaklaşımın aksine beyinde kesin bir dil fakültesinin bulunduğunu savunmaz, aksine beynin bütün olarak nöron ağlar aracılığıyla dil yetisini sağladığı görüşündedir. Bunun yanı sıra Wernicke ve Broca bölgelerinin işlevlerini reddetmez ama dil yetisinin tamamı bu iki bölgeyle sınırlı olmadığını belirtir. Nörodilbilim alanında yapılan araştırmalar, beyin görüntülemelerinde dil kullanımı esnasında Wernicke ve Broca bölgesinin yoğun olarak aktif olduğunu ancak beynin farklı bölgelerinin de bu sırada aktif olduğunu göstermiştir.[7]

Bu araştırmalarla birlikte hala süren dilin evrimi tartışması, artık önceki zamanlardan farklı bir hal almış ve zamanla daha da aydınlatılmıştır. Zaman geçtikçe yapılan disiplinlerarası çalışmalar ve sürekli gelişen yeni araştırma yöntemleri ile birlikte dilin evrimi ve zihinsel işleyişi artık daha net ve gözlemsel biçimde incelenebiliyor. Sürdürülen çalışmalar bu tarz konuları aydınlatmakla birlikte bilim dünyasında yeni araştırma konuları yaratarak dilin evrimi, bilişsel süreçler ve kültürel etkileşimler arasındaki ilişkiyi daha derinlemesine anlamamıza olanak tanıyor. Bu sayede hem insanın biyolojik geçmişine dair ipuçları elde ediliyor hem de dilin toplumsal işlevleri üzerine yeni teorik çerçeveler geliştiriliyor.
Bu Yazıdan Ne Öğrendik?
Chomsky’nin kendisini ve kuramını açıklayarak başladığımız bu yazının devamında dilin ortaya çıkışı, evrimsel süreci ve insan zihnindeki var oluşunu inceledik. Bu inceleme sırasında söz konusu araştırma alanlarında yapılan güncel ve eski ama etkili araştırmalardan faydalandık. Peki bu yazının okuyucuya katmak istediği nedir?
Günlük hayatta iletişim esnasında dilimizin aslında ne kadar karmaşık olduğunu neredeyse hiç aklımıza getirmeyiz. Halbuki, dil adını verdiğimiz bu karmaşık sistem insanlar tarafından her ne kadar zahmetsizce kullanılsa da, insan zihnindeki işleyişi, evrimsel ve antropolojik geçmişi bir hayli karmaşık. Blog okurlarımıza; dilin insan zihninde ilk önce edinilip daha sonra üretilmeye başlanmasından, seslere anlam yüklenip onlarla iletişim sağlanmasına kadar basit görünen ama kendi içinde fazlasıyla detay içeren dil kullanımı sürecini ve dilin var oluşunu, hakkında yapılan güçlü ve güncel araştırmalarla açıklamaya çalıştım. Bu konu hakkında kendisini bilgilendirmek isteyen okurlarım için kaynakça bölümüne yararlı kaynaklar bıraktım.
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ a b c C. Kerimoğlu. (2021). Chomsky Darwin'e Karşı: Evrensel Dilbilgisi, Dilin Kökeni Ve Evrim Tartışmaları. ISBN: 9786057432810. Yayınevi: Varyant Yayınları.
- ^ H. S. Terrace. (2021). Şempanzeler Dil Öğrenemez Nim Chimpsky Deneyi. ISBN: 9786057685896.
- C. Balçıkanlı. (2024). 50 Soruda Dil Öğrenme. ISBN: 9786055888688.
- ^ M. Berthet, et al. (2025). Extensive Compositionality In The Vocal System Of Bonobos. Oxford University Press, sf: 104-108. doi: 10.1126/science.adv1170. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. R. Fischer. (2015). Dilin Tarihi. ISBN: 9786053608837. Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
- ^ J. Dessalles, et al. (2014). Dilin Kökenleri. ISBN: 9786054921027. Yayınevi: Bilge Kültür Sanat.
- ^ J. R. Brennan. (2022). Language And The Brain. ISBN: 9780198814757. Yayınevi: Oxford University Press.
- E. Renan. (2021). Dilin Kökeni Üzerine. ISBN: 9786055506728. Yayınevi: Bilge Kültür Sanat.
- C. Hagège. (2023). Dilbilimci Ve Diller. ISBN: 9789750855160. Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları.
- A. Altınörs. (2015). Dil Felsefesi Tartışmaları (Platon'dan Chomsky'ye). ISBN: 9786059241199. Yayınevi: Bilge Kültür Sanat.
- J. Rousseau. (2007). Dillerin Kökeni Üstüne Deneme. ISBN: 9789944881258. Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 06/09/2025 18:51:05 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21411
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.