Antinatalizm: Bu Dünyaya insan getirmek ahlaken doğru bir davranış mı?

- Blog Yazısı
Antinatalizm: Yaşamın zahmetli ve acı verici olması dolayısıyla doğum karşıtı olmanın en makul karar olduğunu savunan felsefi bir düşüncedir. Bu konunun derinliklerini irdelemek için bir insanın neden çocuk doğurma istencinin olduğunu sorgulamak gerekir. Bir insan iki nedene dayalı olarak çocuk sahibi olmak ister; biyolojik etmen ve mantıksal etmen.
1. Biyolojik etmen: Evrimsel süreç dolayısıyla kendi genetik materyallerini bir sonraki nesle aktarma içgüdüsünden kaynaklanan, bireyleri dünyaya getirme arzusudur. Bu canlılığın mihenk taşlarından biridir fakat üstün bir bilinç sahibi olan insan türü için bu tür biyolojik refleksler bir zorunluluk hissi olmaktan çıkıp mantıksal ya da hedonizme dayalı davranışlar haline gelmeye başlamıştır. Sözgelimi insan, çocuk yapmayı tamamen mantıksal çerçeve içerisine koymaya çalışır veya tamamen anlık zevk uğruna dünyaya çocuk getirir. Günümüze baktığımız zaman kimse “üremek benim biyolojik gerekliliğim” savı ile üremez, bu söz günümüz insanlarından çok hayvanlar gibi daha düşük bilinç seviyesindeki canlılara özgü bir düşüncedir.
2. Mantıksal etmen: İnsanların çocuk sahibi olmayı istemesinin birçok nedeni vardır. Bunlardan bazıları, bireyin tam anlamıyla çıkarcı ve faydacı bir düşünceye sahip olan ve çocuğu araçsallaştıran “büyüyünce bana bakar” düşüncesidir. Bu düşünce, bireyin kendi çıkarını gözettiği üreme olayındaki bir motivasyon aracıdır. Bir diğer düşünce ise yine bireylerin tam anlamıyla rasyonel egoistler olduğunu kanıtlar nitelikte olan “çocuk hayatı daha anlamlı kılar” düşüncesidir. Bu düşüncede çocuğun kendi bireyselliği devre dışı bırakılır ve ebeveynlerinin hayatlarına katkıları göz önünde tutulur. Kültürel dayatmalara boyun eğme ve kökenindeki anlam sorgulanmadan inanılan bir diğer gerekçe ise “toplum öyle istiyor” gibi temelsiz bir düşüncedir. Bu düşünceye çok benzeyen ve tamamen dogmatik bir diğer düşünce ise evlenen herkesin çocuk dünyaya getirdiğini gören insanların bunu kültürel bir zorunluluk olarak görmesinden kaynaklanır. Son olarak soyunun devam etmesini isteyenler de var ki bu düşünce de kültürel zorunluluktan pek farklı değildir çünkü bu düşünce hem genetik egoizmin hem de kültürel baskının sonucudur.
Fakat yukarıdaki çıkarımların tek tek sorgulandığında görüyoruz ki, hem biyolojik etmenler hem de mantıksal etmenler tamamen kişinin çıkarları doğrultusundadır. Hiçbir düşünce hayata getirilecek olan çocuğun akıbetini önemsemez. İnsanlar çocuk yapmayı içgüdüsel olarak ister ve bunu mantıklı olduğunu düşündükleri argümanlarla rasyonelleştirmeye çalışırlar. Ancak bu gerekçeler çocuğun iradesini devre dışı bırakır ve hayatı boyunca alacağı riskleri ve acı çekme ihtimalini göz ardı eder. Bu, ahlaki sorumluluktan kaçmak, hatta onu görmezden gelmektir; yani apaçık bir sorumsuzluk ve bencilliktir.
David Benatar’ın meşhur asimetri argümanına baktığımızda dünyaya çocuk getirmenin pratikte makul olmayan bir seçenek olduğunu görebiliriz. Bu argüman özetle şu şekildedir: Çocuğun var olmadığını esas aldığımız bir varsayımda, acının olmaması iyidir çünkü kimse zarar görmez, hazın olmaması da kötü değildir çünkü kimse hazzı deneyimleyemeyeceği için ona istek ve özlem duymayacaktır. Çocuğun var olduğunu esas aldığımız bir varsayımda ise üç durum oluşur:
1. Acının var olmayıp hazın var olması,
2. Acının var olup hazın var olmaması,
3. Her ikisinin de var olması.
İlk durumu göz önünde bulundurduğumuzda, hazın var olması ve acının yokluğu yaşamaya değer ve zahmetsiz bir hayat anlamına gelir. İkinci durumda, acının var olup hazın olmaması, hayatı değersiz ve acı dolu kılar. Üçüncü duruma bakacak olursak, hem acının hem de hazın bir arada bulunduğu senaryo, ilk bakışta “denge” gibi görünse de, bu bir yanılgıdır. Çünkü acı, hazzın varlığıyla “telafi edilebilen” bir şey değildir. Acı, başlı başına bir zarar iken, haz yalnızca bir artıdır; acının yarattığı yıkımı geri alamaz. Dolayısıyla bu durum da nötr değil, potansiyel olarak zararlı ve riskli bir durumdur. Hazla birlikte sunulan acı, çocuğun rızası olmaksızın ona yüklenmiş olur. Bu da bizi yine ahlaki sorumluluğun ihlaliyle karşı karşıya bırakır.
POTANSİEL İYİLİĞİN ENGELLENMESİ:
Bu noktada akıllara şu soru gelmektedir:
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bizler, bir bireyin yaşayabileceği potansiyel iyilikleri; onu dünyaya getirmeyerek, antinatalizm düşüncesi doğrultusunda engellemiş olmuyor muyuz?
Bu sorunun cevabını sağlıklı biçimde verebilmek için, bireyin zarar veya fayda durumunun değerlendirildiği iki temel senaryoyu karşılaştırmamız gerekir:
1. Birey var olduğunda: Haz ve acı deneyimleyebilir.
2. Birey hiç var olmamışsa: Ne haz ne de acı vardır. Ancak bu “yokluk” bilinçli bir durum değildir.
İkinci senaryoda, yani bireyin hiç var olmamış olması durumunda, ortada deneyimleyebilecek bir özne yoktur. Bu durumda, acının yokluğu iyidir, çünkü kimse zarar görmemiştir; ancak hazın yokluğu kötü değildir, çünkü hazı özleyecek ya da talep edecek kimse mevcut değildir.
Sözgelimi, hiç doğmamış bir bireyin “potansiyel iyilikten mahrum bırakılması” gibi bir durumdan söz edilemez. Çünkü ortada “mahrum kalabilecek” bilinçli bir varlık yoktur.
Burada zorunlu iyilik kavramı devreye girer. Eğer bireyleri var etmemek, onların yaşayabileceği iyi şeyleri engellemek anlamında bir “ahlaki kötülük” olarak kabul edilecek olsaydı, bu bizi kaçınılmaz bir etik çelişkiye götürürdü. Örneğin:
• Her doğurmama kararı, bir suç sayılmak zorunda kalırdı.
• Her cinsel ilişkiye girmeme kararı, etik bir problem olarak görülürdü.
• Tüm insanlar, sayısız potansiyel hayatı engelledikleri için ahlaki sorumluluk altına sokulurdu.
Bu düşünce biçimi, olası olanı (potansiyel bir yaşamı) var olanla (mevcut bilinçli bir birey ile) aynı etik kategoriye koymak gibi temel bir hata içerir.
Özetle:
Doğmamış bir bireyin herhangi bir iyilikten mahrum kaldığını söylemek anlamsızdır, çünkü iyilik veya kötülük ancak var olan bir bilinç tarafından hissedilebilir. Ortada bilinçli bir talep ya da beklenti yoksa, iyilikten mahrumiyet de yoktur.
Bu nedenle, potansiyel bir yaşamı gerçekleştirmemek, ahlaki bir suç ya da kötülük olarak değerlendirilemez.
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 09/06/2025 08:48:09 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20800
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.