Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Adam Smith ve klasik liberalizm

30 dakika
268
Adam Smith ve klasik liberalizm wikipedia
  • Blog Yazısı
Adam Smith
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

18. yüzyıl İskoç düşünürlerinden olan Adam Smith, ilk sistematik ekonomi politik yazarı kabul edilmektedir ve klasik liberalizmin kurucusudur.Adam Smith’in yaşadığı yüzyılda artık coğrafi keşifler yapılmış, Avrupa devletleri sömürgecilik faaliyetleri yürütmektedir.Bununla birlikte feodal düzen sona ermeye, yerini merkantilizm almaya başlamıştır. Merkantilizmin yanı sıra Fransız İhtilali ve sanayi devrimi gerçekleşmiş, Avrupa’daki zenginlik artmaya başlamıştır.

Sanayi Devrimi ve Fransız İhtilali yaşamının sonlarına doğru gerçekleştiğinden Adam Smith’in fikirlerini etkilememiş olsa da kendisi merkantilizmi fazlasıyla eleştirmiştir. Adam Smith, merkantilizmin perspektif hatalarıyla birlikte teorik ve pratik hatalarını ortaya koymuş, bu sistemin zenginlerin yararına olduğunu tahlil edip eleştirmiştir.

Bizim merkantil sistemimizin teşvik ettiği, zenginlerin ve güçlülerin çıkarı için yürütülen sanayidir. Fakirlerin ve güçsüzlerin yararlanması için yürütülen faaliyetler ise çoğu zaman ya ihmale uğrar ya da baskı altına alınır.[1]

Adam Smith’in felsefesine geçmeden önce Adam Smith’i felsefesini oluşturmaya iten motivasyonu, yani cevabını aradığı şeyi anlamak, onun dediklerini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Tüm Reklamları Kapat

Adam Smith, yukarıdaki alıntıdan da anlaşılabileceği gibi, zenginlerin değil, ulusların bütün olarak zenginleşmesini en iyi şekilde sağlayacak sistemin ne olabileceği üzerinde düşünmüştür.

Adam Smith Felsefesi

Adam Smith felsefesinin temel amacı ideal ekonomi-politik sisteminin ne olduğunu bulmak olduğundan ötürü öncelikle iyi bir ekonomi politik sisteminin hangi unsurların etrafında şekillendiğini bilmek, onu anlamak için gerekli yol haritasını bize sunacaktır. İyi bir ekonomi-politik sistemi 5 unsurun etrafında şekillenir, bunlar:

  1. Zenginlik
  2. Bireylerin davranışları
  3. Bireylerin davranışlarının topluma etkileri
  4. Özgürlük
  5. Etik

Adam Smith’in ekonomi-politik sistemini daha iyi anlamak için öncelikle bu 5 unsur hakkında Adam Smith’in ne düşündüğünü inceleyeceğiz.

Zenginlik

Bu bölüme Adam Smith için zenginliğin ne olduğunu açıklamaklabaşlayacağız. Bunun için aşağıdaki alıntı yeterli olacaktır:

Tüm Reklamları Kapat

Her kişi yaşamı için gerekli maddelerden, yaşamı kolaylaştırıcı ve eğlendirici eşyalardan yararlanabildiği ölçüde zengin ya da yoksuldur.[2]

Günümüz toplumlarında, bir kişinin bahsi geçen maddelerden yararlanabilmesi için bu maddeleri barındırması gerekmez. Onun yerine o maddeleri elde etmek için mübadele edeceği başka maddeler biriktirir.Peki takas nasıl gerçekleşir? Örneğin, bir ineğin bir kilo tuzla değiştirilebileceğini veya değiştirilemeyeceğini neye dayanarak düşünürüz?

Adam Smith’e göre mübadelenin gerçekleşmesini sağlayan şey her takas edilebilir maddenin, yani metanın, bir mübadele değerine sahip olmasıdır. Bu mübadele değerinin de esas ölçütü emektir. Buradan hareketle, zenginliğin esas ölçütünün de emek olduğunu söyleyebiliriz.Adam Smith’ten alıntı yapacak olursak:

Dünyanın her yerinde zenginlik altınla ya da gümüşle değil, aslında emekle satın alınmıştır; onu şu ya da bu yeni ürünle mübadele etmek isteyen zenginler için bu servetin değeri, bu servetle satın alabilecekleri ya da hükmedebilecekleri emek miktarına eşittir.[2]

Tarih boyunca, bir insanın belli bir zamanda harcayabildiği maksimum emek miktarı, refah farkına kıyasla, çok da farklı olmamıştır. Zenginliğin esas kaynağı da emek olduğuna göre, geçmişe kıyasla nasıl çok daha refah düzeyimiz yüksek olabilir?

Adam Smith’e göre her zaman eşit miktardaki emek eşit miktarda zenginlik üretmez, emeğin belli miktarda belli miktar zenginlik üretebilmesine “emeğin üretim gücü” denir. Tarih boyunca değişen asıl şey sarf edilen emek miktarı değil, emeğin üretim gücü olmuştur.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.

Kreosus

Kreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.

Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.

Patreon

Patreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.

Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.

YouTube

YouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.

Diğer Platformlar

Bu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.

Giriş yapmayı unutmayın!

Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

Dolayısıyla emeğin üretim gücündeki artışı sağlayan gelişmeler her ne iseler, zenginliğimizi de onlar geliştirmişlerdir. Adam Smith’e göre üretim gücündeki en önemli gelişmeyi de işbölümü sağlamıştır. Bir iş basit ve birbirinden bağımsız parçalara bölündüğünde ve her parçasıyla farklı kişiler uğraştığında, aynı miktarda kişinin o işin her parçasıyla uğraştığında üreteceği ürüne kıyasla çok daha fazlasını üretir. Bunun sebebi işler basit parçalara bölündüğünde o parçalarda ustalaşmanın daha kolay olması, bir işin bir parçasından diğer parçasına geçerken harcanan zamandan tasarruf edilmesi ve bu parçalarda işçiye yardım edecek makinelerin üretilebilmesini sağlamasıdır.

Bireylerin Davranışları Üzerine

Ekonomi-politik sistemler, sosyal yaşamı nasıl şekillendireceğimizle alakalı olduklarından, insanları sosyal hayatlarını idame ettirmek için nasıl davrandıklarını incelemek, insanlara uygun bir ekonomi-politik sistemi geliştirmek için elzemdir.

Adam Smith’e göre insanlar her şeyden önce rasyonel canlıdırlar. Kendi hayatlarıyla alakalı mantık yürütme şekilleri birbirinden çok farklı olmamasının yanı sıra, mantıklıdır da. Adam Smith’e göre kendi çıkarı peşinde koşmak da olacak en mantıklı eylem olduğundan, herkes kendi çıkarı peşinde koşarlar.

İnsanlar her zaman çıkarları peşinde koştuklarından ötürü, her zaman da en çok çıkar sağlayabilecekleri eylemlerin peşindedirler. Saf bir hayırseverlik kendi çıkarlarına olmayacağından insanlar bunu yapmaz, her zaman bencilliklerini hayırseverliklerinin önüne koyarak hareket ederler. Adam Smith’ten alıntı yapacak olursak:

Diğer hayvan türlerinin hepsinde, her hayvan yavruluktan çıkınca bağımsızdır ve bulunduğu doğal halinde başka hiçbir canlı yaratığın yardımına gerek duymaz. Ancak insanın hemen her zaman kendi hemcinslerinin yardımına gereksinmesi vardır ve bu yardımı sadece onların cömertliğine bağlı olarak beklerse eli boş kalır. Kendine yarar sağlayacak bir biçimde bencilliğine seslenirse ve kendisinin onlardan istediğini yerine getirmelerinin onların da çıkarına olduğunu gösterebilirse başarılı olma şansı yüksek olacaktır. Bir başkasıyla alışveriş yapmak isteyen her kimse, böyledavranmak durumundadır. Tüm bu önerilerin anlamı, benim istediğimi bana ver, buna karşılık sen de bendeki istediğine kavuş, biçimindedir ve gerek duyduğumuz o yardımların çok büyük bir bölümüne böylece kavuşmuş oluruz. Yemeğimizi kasabın, biracının ya da fırıncının yardımseverliğinden dolayı değil, onların kendi çıkarlarını gözetmeleri nedeniyle elde ederiz. Onların insancıllıklarına değil, bencilliklerine sesleniriz ve her zaman, kendi ihtiyaçlarımızdan değil, onların kazançlarından söz ederiz.[2]

Adam Smith’e göre insanların bir diğer özelliği de bir eylemi yeterince çıkarına görüp onu yapmayı yeterince isteyince bunu en azından denemesinin ve bir ihtimal de başarmasını engellemenin herhangi bir yolunun olmayışıdır. Diğer insanlar olarak biz sadece o bireyin yeterince çıkarına gördüğü eylemi ona onun daha az çıkarına veya zararına olmasını sağlayabiliriz. Ancak bir kişi bir eylemi o kadar çok çıkarına görebilir ki önüne ne kadar engel koyarsak koyalım onu yapmaya en azından kalkışabilir, bir ihtimal de başarabilir. Adam Smith bu olguyu aşağıdaki şu anekdot ile açıklar:

VII. Henry’nin otuz yedinci hükümdarlık yılında çıkarılan bir yasa ile %10’un üzerindeki bütün faizler yasadışı ilan edilmişti. Öyle anlaşılıyor ki bundan önce, bazen daha fazla faiz alınmaktaydı. VI. Edward döneminde, dinsel baskılarla faizin her türü yasaklanmıştı. Ancak tıpkı diğerleri gibi, bu yasağın da hiçbir etki yaratmadığı, tefecilik belasını azaltmaktan çok, belki de artırdığı söylenmektedir.[2]

Adam Smith’e göre insanlar doğal hallerinde aşırılıklardan kaçınırlar. Ancak yasaklar veya o insanların durumlarından kaynaklanan imkansızlıklar, bu yasaklar veya imkansızlıklar ortadan kalktığında aşırılığa sebebiyet verir. Fakat bu aşırılıkların da belli bir zaman içerisinde ortadan kalktığı, hatta bu yasaklar veya imkansızlıkların bulunduğu durumdan da daha az hale geldiği görülür. Bu olgunun sebebi, aşırılık yapmanın insanların çıkarına olmayacağı düşüncesidir. Adam Smith bu olguyu şöyle açıklamıştır:

Tüm Reklamları Kapat

İnsanlar günlük davranışlarında çok nadiren aşırılık sergilerler. Hiç kimse, harcıâlem bira kadar ucuz bir içkiyi fazlasıyla tüketerek dostça ve saygılıymış gibi davranamaz. Tam tersine, aşırı sıcak veya soğuk nedeniyle üzüm üretimi yapılamayan ve dolayısıyla şarabın pahalı ve nadir olduğu ülkelerde sarhoşluk yaygın bir kötü alışkanlıktır; bu, kuzeyli uluslarda olduğu gibi, Gine kıyısının siyahileri gibi tropiklerde yaşayanlarda da görülür. Bir Fransız alayı, şarabın nispeten pahalı olduğu Fransa’nın kuzey vilayetlerinden birisinden kalkıp, daha ucuz olduğu güneye sevk edilince, askerler, gözlemlendiğini sıkça duyduğum şekilde, önceleri iyi şarabın ucuzluğunu görüp bu yeni durum karşısında baştan çıkıp ayyaş olmakta ama birkaç ay burada kaldıktan sonra bunların büyük kısmı diğer sakinler kadar ayık olmaktadır. Yabancı şaraplar üzerindeki gümrük harçları ile malt, bira ve siyah bira üzerindeki vergilerin hepsi bir anda kaldırılsaydı bu aynı şekilde İngiltere’de halkın orta ve alt tabakalarında oldukça genel ve geçici bir sarhoşluk yaratır, muhtemelen de söz konusu durumun ardından daimi ve neredeyse evrensel bir ayıklık hâkim olurdu.[1]

Bireylerin Davranışlarının Toplumsal Etkilerine Üzerine

Kuşkusuz, her bireyin davranışları toplumu o ya da bu şekilde etkilemektedir. İyi bir ekonomi-politik sisteminin göz önünde tutması gereken bir diğer unsur da bireylerin yaptıkları eylemlerin toplumları nasıl etkilediğidir.

Önceki kısımda da anlatıldığı üzere Adam Smith’e göre insanlar en temelinde çıkarları peşinde koşarlar ve bütün diğer davranışları da bu doğaları etrafında şekillenir. Adam Smith’e göre, bireyler eğer ellerine tekel veya otoriter bir devletin hükümdarlığı gibi bir güç geçmediyse, kendi çıkarlarının peşinde koşarak, her ne kadar amaçları bu olmasa da, toplumun çıkarı peşinde de koşmuş olurlar. Aslında Adam Smith’in bireyin eylemlerinin toplumun üzerindeki etkileri üzerine bu düşüncesi Marcus Aurelius’tan etkilenmiştir, onun farklı bir yorumudur. Marcus Aurelius’a göre bir eylem bütünün iyiliğine değilse bireyin iyiliğine de olamaz. O, bunu şöyle açıklar:

Peteğe yararlı olmayan, arıya da yararlı olmaz.[3]

Adam Smith’te birebir aynı şekilde düşünmemekle birlikte onun düşünceleri Marcus Aurelius’un düşüncelerine çok benzerdir. Çünkü “Bir eylem bütünün iyiliğine değilse bireylerin iyiliğine de olamaz” demek, bir eylemin birey içi iyi olmasının koşullarından birinin de toplumun iyiliğine olması demektir. Bu yüzden bir eylemin birey için iyi olduğuna eminsek, toplumun iyiliğine olduğuna da eminizdir.

Tüm Reklamları Kapat

Adam Smith’e göre bireyin çıkarları birey için iyidir. Lakin ona göre bir eylem birey için iyiyse her zaman toplum için iyi olup olmadığına emin olamayız. Onun için, bir eylemin toplum çıkarına olmasından emin olmamız için ayrıca bireyin elinde büyük bir otorite olmaması gerekir. O bunu şu şekilde açıklar:

…Kendi çıkarı peşinde koşarak, çoğu zaman toplumun çıkarını, bunu gerçekten gözettiği zamandan daha fazla artırmış olur. Kamu çıkarı için ticaret yapıyormuş gibi davranan kişilerin pek fazla iyilik yaptıklarına şahit olmadım. Bu tüccarlar arasında pek yaygın olmayan bir göstermelik durumdur ve onları bundan vaz geçirmek için fazla söze gerek yoktur.[2]

Özgürlük ve Etik Üzerine

Adam Smith Felsefesinde Özgürlük

Adam Smith’e göre özgürlük, bir başkasına zarar vermediği ve etkilenen herkesin rızası olduğu sürece istenilen her şeyi yapabilmektir. Bu özgürlük anlayışının genel adı negatif özgürlüktür. Negatif özgürlük “negatif”tir, çünkü negatif özgürlük aslında herhangi bir eyleme zorlanmaktan kaçınmaktır. Negatif özgürlük, bir bireyin bir eylemi yapabilecek maddi imkanının olup olmamasıyla ilgilenmez. Onun için önemli olan, bir eylemin ilkesel olarak yapılabilmesine izin verilip verilmediğidir. Bir filmi sinemada izlemek için sinemaya gitmek isteyen bir bireyi örnek alalım, Adam Smith için özgürlük olan şey, o bireyin sinema bileti alacak paraya sahip olup olmaması değil, o bireyin sinemaya gitmemeye zorlanmamasıdır.

Ayrıca, Adam Smith’e göre özel mülkiyet kavramı, bu negatif özgürlük çevresinde şekillenir. Negatif özgürlüğün sınırlarını aşmayan bir özel mülkiyet dokunulmazdır ve bireylerin kendi özel mülklerinin kapsamında neler yapacaklarını da kendileri karar vermelidir. Bireylerinözel mülklerinin kapsamında ne yapacaklarına karışmak özgürlüğün çiğnenmesidir. Adam Smith özgürlük kavramını ve özel mülk ile ilişkisini aşağıdaki alıntıdaki gibi açıklar:

Her kişinin kendi emeği üzerindeki mülkiyeti, tüm diğer mülkiyetlerin asıl temeli olduğu gibi, bunların en kutsal ve en dokunulmaz olanıdır da. Yoksul bir adamın sahip olduğu her şey gücü ve ellerinin becerisidir. Komşusuna zarar vermedikçe bu gücünü ve becerisini en uygun gördüğü biçimde kullanmaktan onu alıkoymak ise bu en kutsal mülkiyetin düpedüz ihlalidir. Bu hem işçinin hem de onu çalıştırmak isteyenin hakkı olan özgürlüğün doğrudan doğruya çiğnenmesidir. Birisi uygun gördüğü biçimde çalışmaktan, diğerleri de uygun gördüğü kişiyi çalıştırmaktan alıkonulmaktadır. O kişinin çalıştırılmaya uygun olup olmadığını kestirmek, bu işte o kadar çok çıkarı bulunan işverenlerin değerlendirmesine güven içinde bırakılabilir. Yasa koyucunun, işverenlerin uygun olmayan kişiye iş vermemeleri gerektiği üzerine kaygısını belirtmesi, açıkça, hem küstahlık hem de zorbalıktır.[2]

Adam Smith Felsefesinde Etik

Yukarıdaki alıntı ve negatif özgürlük kavramının yapısından hareketle. Adam Smith için etiğin özünde insanları, herhangi bir eyleme zorlamamak üzerine kurulu olduğunu söyleyebiliriz. Negatif özgürlüğü ihlal eden ve aynı zamanda bunun bir başka formu olan özel mülkiyetin dokunulmazlığına aykırı herhangi bir hareket Adam Smith için etik değildir ve ne hükümetlerce ne de bireylerce yapılmamalıdır. Hükümdarın görevlerinden biri de bunun bireylerce yapılmasını önlemektir. Adam Smith, aşağıdaki alıntıda bunu açıkça belirtir:

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Soldiers Three -The Story of the Gadsbys in Black and White (Rudyard Kipling)

Soldiers Three is a collection of short stories by Rudyard Kipling. The three soldiers of the title are Learoyd, Mulvaney and Ortheris, who had also appeared previously in the collection Plain Tales from the Hills. The current version, dating from 1899 and more fully titled Soldiers Three and other stories, consists of three sections which each had previously received separate publication in 1888; Learoyd, Mulvaney and Ortheris appear only in the first section, which is also titled Soldiers Three. The books reveal a side of the British Tommy in Afghanistan rarely seen
in the Twilight of the British Empire. The soldiers comment on their betters, act the fool, but cut straight to the rawness of war in the mid-east as the British began to loosen their Imperial hold.

Warning: Unlike most of the books in our store, this book is in English.
Uyarı: Agora Bilim Pazarı’ndaki diğer birçok kitabın aksine, bu kitap İngilizcedir.

Devamını Göster
₺280.00
Soldiers Three -The Story of the Gadsbys in Black and White (Rudyard Kipling)

Hükümdarın ikinci görevi, toplumun her üyesini, herhangi bir başka üyenin adaletsizliğine veya baskısına karşı korumak veya adaletin tam bir şekilde uygulanmasını sağlamaktır.[4]

Adam Smith’in Ekonomi-Politik Görüşü

Şu ana kadar Adam Smith’in neyi amaçladığını, onun için zenginliğin tanımının ne olduğunu, bireylerin ona göre nasıl davrandığını, bu davranışlarının ona göre toplumu nasıl etkilediğini, ona göre özgürlüğün ne olduğunu ve ona göre neyin yapılıp yapılmaması gerektiğini inceledik. Bunların hepsi, Adam Smith’in ekonomi-politik görüşünün ne olduğuna dair çok büyük doneler sağlamakla birlikte asıl konumuz bunun ne olduğudur. Bu kısımda bunun ne olduğunu inceleyeceğiz.

Adam Smith’in ekonomi-politik felsefesi “liberalizm” (günümüz adlandırmasıyla “klasik liberalizm”) olarak adlandırılır. Bu yazının daha önceki kısımlarında açıkladığım görüşlerinden hareketle, onun için ideal ekonomi-politik sistemin insanların birbirlerinin özel mülküne zarar vermedikleri sürece birbirleriyle serbestçe ticaret yapabildiği, devletin ekonomi üzerinde herhangi bir karar almadığı ve tamamen özel kişilerin serbestçe birbirleri arasında rekabet ettiği bir sistem olduğunu anlamak güç değildir.

Ona göre devletin hükümdarlarının ekonomi ile alakalı işlerden uzak olmasından ötürü bu işlerde mantıklı kararlar alamazlar. Bu kararları ancak bu işten doğrudan çıkarı olan ve bu işlerle haşır neşir olan insanlar almalıdır. Devletin bu özel bireylere karışması hem hak ihlalidir, hem de verimli değildir.

Ayrıca ona göre devletin ticaret üzerinde koyacağı kısıtlamalar veya teşvikler çeşitli tekeller yaratma eğiliminde olacak ve tekeller de metaların olacağından çok daha pahalıya satılmasına sebebiyet verecektir. Çünkü tüketicinin o tekelden başka herhangi bir kurumdan alma şansı yoktur ve satıcının çıkarları da onu elinde metaları olabilecek en pahalı fiyattan satmaya yöneltir. Destek ve tekellerin gereksizliğine ve zararına dair Adam Smith şöyle demiştir:

Destekler ve tekeller vasıtasıyla zorlanan bir ticaret, bunları oluşturan ülke için dezavantajlı olabilir ve bundan sonra göstermeye çalışacağım gibi, genel durum bu yöndedir fakat herhangi iki yer arasında, zorlamalar veya kısıtlamalar olmadan,doğal ve düzenli bir şekilde yürütülen ticaret, her zaman her ikisi için aynı derecede olmasa da daima iki tarafın da avantajınadır.[2]

Dolayısıyla ona göre rekabet ortamı fiyatların düşmesine sebebiyet verir.Bunun sebebi herkesin çıkarı, sahip olduğu metalardan kullanabileceğinden fazlasını elinden çıkarıp onun karşılığında başka metalar almasıdır. Serbestçe ticaret yapılabilen bir ortamda, yani serbest piyasada, aynı metayı satmaya çalışan birbirinden bağımsız insanlar olacağından ve tüketicilerin çıkarı da bu metaları olabildiğince ucuza almak olacağından tüketiciler aynı kalitede olan metalardan en ucuza satılana yöneleceklerdir. Bu da üreticileri metaların fiyatları üzerinden rekabete sokacak ve onları metaları serbest piyasadaki rakiplerinden daha ucuza satmaya yöneltecektir. Adam Smith rekabetin fiyatları düşürme eğilimiyle alakalı şu örneği vermiştir:

Bazı siyaset yazarlarının, dükkâncılara ve ticaret adamlarına karşı haksız önyargıları tümüyle temelsizdir. Birbirlerine zarar verecek kadar çoğalabilecekleri halde, hiçbir zaman halka zarar verecek ölçüde çoğalmasınlar diye, onları vergilendirmeye veya sayılarını sınırlandırmaya gerek var mıdır? Örneğin, belli bir şehirde satılabilecek bakkaliye eşyası miktarı, bu şehrin ve yakın çevresinin talebi ile sınırlıdır. Bu nedenle bakkallıkta kullanılabilecek sermaye, bu miktarı satın almaya yeterli olanıgeçemez. Bu sermaye iki ayrı bakkal arasında bölünecek olursa bunların rekabeti, berikisini de bu sermaye yalnız birinin elindeyken satacağından, daha ucuza satmaya yöneltecektir; sermaye yirmi kişi arasında bölünecek olursa aralarındaki rekabet o oranda büyük, fiyatı yükseltmek üzere bir araya gelmeleri olasılığı bir o kadar küçük olacaktır.[2]

Metaların ucuza satılabilmesi için üreticinin elinde olan 2 seçenek vardır. Ya kendi kâr oranını düşürecek, ya da üretim masrafını azaltmanınyollarını arayacaktır. Birinci ihtimal sayesinde bir piyasada rekabet ne kadar yüksekse kâr oranları da o kadar düşük kalır. Lakin, kâr oranlarının düşebileceği bir alt limit vardır çünkü eğer kâr oranları diğer piyasalara göre çok daha düşük olursa sermaye sahibi çıkarları gereği elindeki mal mevcudunu başka bir piyasaya yönlendirecektir. İkinci ihtimali uygulamanın ise 2 yolu vardır. Bir sermayedar bir metanın maliyetini düşürmek için ya emek ücretlerini azaltır, ya da emeğin üretim gücünü arttıracak yollar bulur. Emek ücretleri gerçekten de azaltılabilir, lakin bunun da bir sınırı vardır. Eğer emek ücretleri çok düşerse işçiler kendilerini başka bir alana yönelteceklerdir. Emeğin üretim gücünü ise arttırmanın 2 yolu vardır. Birinci yol iş saatlerini arttırmaktır. Bunun da bir sınırı olduğu barizdir, çünkü bu aslında verilen emeğe karşılık verilen ücretin azalması demektir ve dolaylı olarak emek ücretlerinde bir azalma demektir. İkinci yol ise bu yazının başlarında anlatıldığı üzere Adam Smith’e göre zenginliği arttıran esas sebeptir. İşte bu yüzden Adam Smith’e göre rekabet, zenginliği arttırabilecek en verimli yoldur ve rekabeti insanlara haksızlık etmeden en verimli şekilde yürütebilecek sistem de özel mülkiyete dayalı serbest piyasa ekonomisi, yani liberalizmdir.

Adam Smith’e göre, serbest piyasa sadece ulusun zenginliği arttırmasındaki en iyi yol olmakla kalmaz. Aynı zamanda ulusun talep ettiği her şeyi karşılar. Çünkü Adam Smith’e göre piyasada eğer bir meta için o toplumca harcanan emeğe karşılık gelecek fiyatı diğer adıyla o metanın genelgeçer gerçek fiyatını, sağlayacak insanların talebi varsa üreticiler bunu fark edecek ve onlara satış yapabilmek için o talep edilen metayı onlara sağlayacaktır. Ancak altını çizmek gerekiyor ki bu türden bir talep, ulustaki her bireyin bütün talepleriyle aynı şey demek değildir. Serbest piyasada her bireyin taleplerinin önemi farklıdır dolayısıyla gerçekten yoksul biri bir uçak istiyorsa piyasa bunu sağlamayacak iken, yeterince zengin biri istediğinde bunu kesinlikle sağlayacaktır. Adam Smith bunu şöyle anlatmıştır:

Madenleri olmayan bir ülke, tıpkı bağları olmayan bir ülkenin şarabını ithal etmesi gibi, altın ve gümüşünü yabancı ülkelerden getirecektir. Bununla birlikte hükümetin dikkatinin bu hedeflerden herhangi birine daha fazla yönelmesi gereksizdir. Şarap almaya ihtiyaç duyan bir ülke her zaman gereksinimi olan şarabı satın alır; altın ve gümüşe ihtiyacı olan bir ülke de hiçbir zaman bu metallerden yoksun kalmaz. Bunlar tüm diğer mallar gibi belli bir fiyattan satın alınabilirler ve her nasılsa bunlar tüm diğer malların fiyatıysa tüm diğer mallar da bu metallerin fiyatıdır. Tam bir emniyetle söyleyebiliriz ki ticaret serbestisi, hükümetin herhangi bir ilgisine maruz kalmadan, bize her zaman ihtiyacımız olan şarabı sağlayacaktır ve yine aynı derecede emniyetle söyleyebiliriz ki benzer şekilde ya mallarımızın dolaşımında ya da diğer işlerde kullanmak için satın alabileceğimiz tüm altın ve gümüşü her zaman sağlayacaktır.[1]

Adam Smith’e göre serbest piyasa ortamında bir metanın fiyatı, metanın o piyasadaki arzı arttıkça üreticiler arasındaki rekabet gereği azalmakla birlikte, bu metanın toplumca genelgeçer gerçek fiyatını ödeyebilecek insanların talebi arttıkça tüketiciler arasındaki rekabet sebebiyle yükselir. Metanın fiyatını yükselten ve azaltan bu iki olgunun birbirini dengelediği nokta fiyatı belirler. Bununla birlikte piyasa statik bir yapıya sahip değildir ve bir metaya karşılık gelen gerçek fiyat bazen artar veya azalır. İlk durumda bu arzın artmasına sebep olurken ikinci durumda talebin artmasına sebep olarak metanın gerçek fiyatını her zaman bir mutlak denge noktasına doğru çeker. Bu nokta metanın genelgeçer ya da doğal fiyatıdır. Adam Smith, bu olguyu şu 3 farklı pasajda açıklar;

Bir metanın fiyatı, toprak rantını, emek ücretini ve o metayı yetiştirmek, hazırlamak ve pazara götürmek için kullanılan mal mevcudunun kârını doğal oranlarına göre ödüyorsa ve buna yetecek miktardan ne az ne de çoksa bu meta, doğal fiyatı adı verilebilecek bir fiyattan satılmaktadır.[2]
Her metanın piyasa fiyatı, pazara getirilmiş bulunan fiili miktarı ile o metanın doğal fiyatını yani onu oraya getirmek için ödenmesi gerekli olan rant, emek ve kârın toplam değerini ödemeye hazır olanların oluşturduğu talep arasındaki orana göre belirlenir. Bu talebi oluşturan kişilere fiili talepçiler ve onların taleplerine de fiili talep adı verilebilir çünkü bu talep, metanın pazara gelmesini etkileyebilecek güçtedir. Fiili talep mutlak talepten farklıdır. Çok yoksul bir adamın da bir bakıma, altı atlı bir araba talebi olduğu söylenebilir; kendisi bunu çok isteyebilir ancak onun talebini karşılamak üzere hiçbir zaman pazara bu meta getirilemeyeceği için bu talep fiili bir talep değildir.[2]
Doğal fiyat, tüm metaların sürekli olarak çekilmeye kapıldıkları merkez fiyattır.[2]

Adam Smith’e göre ticaret serbestisinin faydaları bununla da sınırlı kalmaz. Dünya üzerinde her bölgenin coğrafi özellikleri birbirinden farklıdır ve bunlar orada yapılabilecek en verimli üretimin ne olacağını doğrudan etkiler. Bu coğrafi farklar bir bölgede bir metanın daha ucuza mal edilmesini sağlayacak ve bu sayede piyasa o bölgede yapılabilecek maksimum üretimi yapana kadar oranın kaynaklarından faydalanacaktır. Ayrıca bu bölgeler arası bir işbölümü yaratacak ve bu çeşit bir işbölümü aynı insanlar arasında olduğu gibi emeğin üretim gücünü daha da arttırıp zenginliği daha da arttıracaktır. Adam Smith bunu merkantilizmi eleştirirken şöyle anlatmıştır:

Örneğin İngiltere ile Fransa arasındaki serbest ticaret durumunda, dengenin Fransa’nın lehine olacağı kesin olsa da bu tür bir ticaretin İngiltere için dezavantajlı olduğu veya tüm ticaretinin genel dengesinin bu şekilde daha da aleyhine döneceği sonucunu çıkartamayız. Eğer Fransa’nın şarapları Portekiz ürünlerinden veya ketenleri Almanya’nın imal ettiklerinden daha iyi ve daha ucuz ise Büyük Britanya için hem şarabı hem de yabanı ketenleri Portekiz ve Almanya yerine Fransa’dan almak daha kârlıdır.[1]

Onun için bu serbest piyasanın faydaları sadece salt ticari konularda da kalmaz, onu aşar. Örneğin, onun için saf devlet destekli bir eğitim sistemi gerici unsurlara hizmet eder, aynı zamanda öğretmenin tembelliğini pekiştirir ve bu yüzden genel olarak serbest bırakılmış bir eğitime göre her zaman daha kötü kalmak zorundadır. Adam Smith serbest piyasadaki eğitimin çağdaş olma zorunluluğu hakkında şöyle yazmıştır:

Tüm Reklamları Kapat

Eğitim için kamu kuruluşlarının olmadığı yerde, herhangi bir şekilde talep edilmeyen veya zamanının koşullarının gerekli veya uygun görmediği ya da en azından öğrenilmesi moda haline gelmemiş hiçbir sistem veya bilim öğretilmezdi. Özel bir öğretmen, yanlışlığı ortaya çıkış ve geçmişte kalmış bir sistemi ya da genel olarak yararsız bir safsata yığının ibaret olarak görülen bir bilimi anlatarak asla bir kazanç sağlayamazdı.[4]

Adam Smith’in tamamen ekonomik serbestlik üzerine kurduğu modelinin adı “laissez-faire” ekonomik modelidir. Kelime anlamı olarak laissez-faire “bırakınız yapsınlar” anlamına gelmektedir. Yani Adam Smith özetle kişilerin karar verdikleri eylemlerin başkalarının negatif özgürlüğünü kısıtlamadığı sürece serbest bırakılması gerektiğini düşünmektedir.

Adam Smith Felsefesindeki Hatalar

Adam Smith’in felsefesini genel hatlarıyla incelemiş bulunuyoruz. Sıra onun felsefesindeki hataların neler olduklarını incelemekte.

Adam Smith’in Bireylerin Davranışları Üzerine Düşüncelerindeki Hatalar

Birincil olarak, Adam Smith’in insan davranışları üzerine düşüncelerinin en temel çıkış noktası olan insanların rasyonel olduğu iddiası hatalıdır. Günlük hayatta insanların bir sürü mantıksız hareketi vardır. Örneğin, insanlar çeşitli konularda çeşitli düzeylerde anksiyete sahibidirler. Anksiyetenin tanımı “irrasyonel korkular”dır ve irrasyonel korkulara sahip bir canlının her zaman rasyonel olduğunu varsaymak tamamen anlamsızdır.

Bununla birlikte insanlar her zaman çıkarı üzerine koştukları iddiası da hatalıdır. İnsanlar, özellikle avcı-toplayıcı dönemde, birbirlerine bir şeyleri hediye ederler. Veyahut bir ebeveynin çocuğuna verdiği bakım sonucunda herhangi bir çıkarı olup olmayacağı tam olarak bilemez, fakat ebeveyn bu çıkarın olup olmamasından bağımsız çocuğuna bakar.

Tüm Reklamları Kapat

Bu karşı argümana verilen itiraz genellikle insanlardaki bu davranışların da altında bir çıkar motivasyonu olduğudur. Fakat bu yorum sadece argümanı döngüsel ve yanlışlanamaz hale getirir. Aynı mantıkla insanların çıkarlarına yaptıkları her eylemin de aslında başkalarına daha da iyi yardım edebilmek için olduğu söylenebilir ve bu iki iddia da eşit düzeyde bilimdışı ve döngüseldir. Bu sebeple burada kabul edilmesi gereken gerçeğin, eğer bir insan doğası var ise, bu doğanın içinde hem çıkar hem de yardımseverlik olduğudur.

Bununla birlikte asıl doğru olacak iddia insan doğasının zamandan zamana değiştiği, böyle statik bir kavram olmadığı ve statik bir insan doğası olduğu varsayımıyla bir ekonomi-politik sistem inşa edilmemesi gerektiğidir. Avcı-toplayıcı dönemden bugüne insanlık birçok dönemden geçmiştir ve her zaman insanların evrene bakışı, birbiriyle olan ilişkileri ve kendi sosyal yaşantılarındaki davranış kalıpları değişmiştir. Avcıtoplayıcı dönemde herhangi bir özel mülkiyetin barınmadığı, her şeyin ortaklaşa olduğu ve genel ekonominin, eğer öyle bir şey o dönemde var ise, hediyeleşme üzerinden ilerlediği görülür. Homo Sapiens tarihinin çoğunluğunun bu dönemde geçtiğini düşünecek olursak bir insan doğası var olsaydı buna göre şekillenmiş olurdu ve şu anda böyle bir sistemde yaşıyor olmazdık. O zaman insan doğasının yaşadığı koşullarca şekillendiği, böyle bir şeyin statik olmadığı iddiası daha gerçekçi görünmektedir.

ayrıca eğer insanlar gerçekten rasyonel ve çıkarları peşinde koşuyor iseler hiçbir mübadele gerçekleşmiyor olurdu. Çünkü her metanın emek cinsinden karşılığı vardır ve eğer ki bir tüccar geçimini ticaretten geçindirmek istiyorsa her zaman elindeki metadan daha fazla emeğe hükmedebilecek metaları almak durumundadır. O zaman bir tüccarla yapılan mübadelede her zaman olmasa da ortalamada karşı taraf zarar etmek durumundadır. Böyle bir durumda insanlar çıkarları peşinde koşsalardı mübadeleler gerçekleşmez olurdu ve hiç kimse tüccar olamazdı.

Dolayısıyla insanlar genel olarak bencil canlılar olmamakla birlikte insana genel bir doğa atama çabası da insanlığın tarihinden uzak ve gerçeği yansıtmayan bir çabadır. Daha gerçekçi olan iddia ise insanların doğalarının yaşadıkları koşullarca şekillendiği ve insanın en önemli özelliklerinden birisinin de bulunduğu koşullara uyum sağlamak olduğudur.

Tüm Reklamları Kapat

Adam Smith’in Bireylerin Davranışlarının Toplumlar Üzerindeki Etkileri Üzerine Düşündüklerindeki Hatalar

Adam Smith’in felsefesinde önemli bir yer kaplayan diğer unsur da bireylerin davranışlarının toplumları nasıl etkilediğidir. Lakin bununla birlikte Adam Smith bu konudaki düşüncelerini önceki bölümde gösterdiğim sebeplerden dolayı baştan hatalı bir temel üzerine kurmuştur. Bu yüzden kaçınılmaz olarak bu konu hakkındaki fikirleri de çeşitli hatalar içermektedir.

Bu konu hakkındaki fikirlerindeki hataları incelerken insanların kendi çıkarları peşinde koştukları varsayımını doğru kabul etmek durumundayım. Böyle yaptığımızda bile bu konuda hatalı olduğu rahatlıkla görülebilir. Çünkü öyle durumlar olabilir ki bireyin elinde büyük bir güç olmadan bile kendi çıkarları toplumun çıkarına olmayabilir. Bir uyuşturucu satıcısını ele alalım, bu satıcı sadece kendi mahallesinde belli bir grup tarafından tanınacak kadar nüfuza sahip olsun. Bu kadar ufak bir nüfuza sahip olsa dahi bu satıcının çıkarı onu olabildiğince fazla uyuşturucu satmaya yöneltecektir. Bunu yaparken kimseyi de almaya zorlamadığından ötürü herhangi bir negatif özgürlüğü de çiğnemez. Lakin öyle çeşit uyuşturucular bulunmaktadır ki bir kere bile o uyuşturucuya maruz kalmak bireyi ona bağımlı hale getirir ve etkileri objektif olarak o bireye olumsuzdur. Bu satıcı kendi çıkarı peşinde koşarak sadece topluma zarar vermektedir ve onun çıkarları toplumun çıkarlarıyla örtüşmez.

Adam Smith Felsefesinde Özgürlük ile Alakalı Hatalar

Adam Smith’in felsefesinde özgürlüğün negatif özgürlük olduğunu söylemiştik. O zaman negatif özgürlükle alakalı sorunları ele almak da doğrudan onun özgürlük felsefesindeki sorunları ele almak demektir.

Negatif özgürlükle alakalı ilk sorun negatif özgürlüğün ilkesel olarak imkanlar sunmasıyla birlikte bu imkanların maddi koşullarda herhangi bir karşılığının olmayışıdır. Buradaki sorun aslında verilen imkanın üstü kapalı bir şekilde verilmemiş olmasıdır. Yani biz insanlara ilkesel olarak bir şeyi yapabilme özgürlüğü tanıdığımızda onların bunu yapmalarındaki bütün engelleri ortadan kaldırmış olmayız.

Tüm Reklamları Kapat

Negatif özgürlükle alakalı ikinci sorun ise onun tanımıyla alakalıdır. Negatif özgürlükte özgürlüğün koşulu yapılan eylemin kimseye dayatma olmamasıdır. Bir eylemin dayatma olmaması için de o eylemden etkilenen herkesin o eyleme rıza veriyor olması gerekir. Özgürlük anlayışını bu noktadan kurmak yapısı gereği bireyselcidir ve bireylerin toplumu etkilediğini kabul etse de toplumun da aynı şekilde bireyleri etkilediği gerçeğini göz ardı eder. Bir eylem gerçekleştirildiği zaman sadece doğrudan o eylemde etken ve edilgen özneleri etkilemez. Bazı eylemler öyledirler ki toplumların yapısını etkilerler ve o toplumun yapısının etkilenmesi de bir başka bireyin etkilenmesine yol açar. Dolayısıyla bazı eylemler doğrudan olmasa da dolaylı olarak başka bireylerin başlarına onların rızalarının olmadığı olayların gelmesine yol açabilir. Örnek olarak cinsel içerik endüstrisini ele alalım. Bu endüstride aktörlerin rızalarının olduğu da başlı başına bir tartışma konusu olsa da rızaları vardır ve prodüktörlerin rızası var olduğu ve kimse zorla böyle bir içeriğe de maruz bırakılmadığı sürece negatif özgürlük çerçevesinde bu endüstride herhangi bir özgürlük ihlali söz konusu değildir. Ancak bu endüstri yüzünden kadınlar, kadın vücudu ve genel olarak feminenlik bir obje, hatta adeta bir meta haline gelir. Bu da toplumda olan kadınlara karşı işlenen cinsel istismarı artıran bir etki yaratır. Bu yüzden cinsel içerik endüstrisi aslında doğrudan değil fakat dolaylı olarak bu olaydan etkilenen insanların tümünün rızası olmadan gerçekleştirilir. Bu durum bize aslında negatif özgürlük kavramının iç tutarlılığının olmadığını göstermektedir.

Negatif özgürlükle alakalı üçüncü ve son sorun ise rıza kavramının inşa edilebilir oluşudur. Örneğin bir birey maddi koşullardan ötürü aslında çalışmaya rızasının olmadığı bir işte çalışmaya razı olmak zorunda kalabilir, ki günümüz toplumunda özellikle azınlıklarda bu sıkça gözlemlenen bir olgudur. Bu durumda negatif özgürlük açısından bakılırsa ortada bir sorun olmamakla birlikte farklı bir bakış açısı bu kişiye maddi olarak başka bir imkan sunulmadığını, dolayısıyla da bu işte aslında bir rızası olmadığını, bu işe zorlandığını söyleyecektir ve bu iddia diğerinden çok daha gerçek hayata uyumlu bir yorum olacaktır.

Adam Smith’in Ekonomi-Politik Sistemi ile Alakalı Hatalar

Adam Smith’in ekonomi politik sistemini 2 temel özelliği vardır. Bu temellerden biri özel mülkiyet iken diğeri rekabettir. Bu bölümde bu 2 kavram ile alakalı sorunları ele alacağız.

Özel Mülkiyet ile Alakalı Sorunlar

Özel mülkiyet ile alakalı ilk problem özel mülkiyetin çok geniş bir tanım aralığının olmasıdır. İnsanın kendi becerileri ile bir fabrikanın aynı çeşit mülkiyet olmadığı açıktır. İnsan becerileri benim zihnim ile alakalı olup benden ayrılamaz bir parça iken, örneğin bir fabrika somut gerçeklikte benden tamamen bağımsızdır ve onun “benim” olması sadece toplumsal bir olgudur. Bunun yanı sıra bir kişinin şahsi barınma ihtiyacı için kullanılan bir ev ile bir fabrikanın mülkiyeti de aynı çeşit olamaz. Çünkü fabrikanın hizmet ettiği şey toplumun ihtiyacı olan ve zenginliğinin temel kaynağı olan üretim iken, bir kişinin kendi şahsi ihtiyacı için kullandığı evin hizmet ettiği şey temel yaşam hakkıdır. Fakat bir ev ile bir kişinin becerileri birbirine fabrika örneğinden daha yakındır çünkü bir kişinin yaşamak için çeşitli becerilere ve barınacak bir yere ihtiyacı vardır. Fakat fabrikaya duyulan ihtiyaç toplumsaldır, bireysel değil. Dolayısıyla daha doğru tanım özel mülkiyetin toplumsal olarak kullanılan ve toplumsal olarak ihtiyaç duyulan şeylerin birey tarafından mülk edinilmesi olacaktır. Şahsi olarak kullanılan ve şahsi olarak ihtiyaç duyulan şeylerin birey tarafından mülk edinilmesinin ise şahsi mülkiyet olarak tanımlanması da aradaki farkın daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.

Tüm Reklamları Kapat

Özel mülkiyet ile alakalı ikinci problem de üretim araçlarının özel bireyler tarafından mülk edinilebilmesidir. Çünkü Adam Smith’in de kabul ettiği gibi metaları oluşturan asıl şey emektir fakat bazı insanlar bu metalar üzerinde hiçbir emek harcamadan sadece onu üreten araçlara sahip olması üzerinden hak sahibi olurlar. Bu insanlar metaların satımından para kazanırlar fakat metaların gerçek fiyatları emek cinsindendir ve bu insanlar hiçbir şekilde emek harcamadıklarından dolayı bu insanların gelirleri aslında işçilerin harcadıkları emekten gelir. Bundan ötürü bu insanlar işçileri sömürmektedirler. Bu sebeple de bu kişiler aslında emek ücretlerini azaltan bir etki yaratmaktadırlar ve üretim aracı sahibi insan sayısı bu araçları kullanan insan sayısından az olmak zorunda olduğundan ötürü aslında toplumdaki bir azınlık, çoğunluğun refah seviyesini düşürmektedir.

Bu problemin sebep olduğu bir diğer problem ise bu insanların üretim aracı ile hiç ilgilenmediklerinden ötürü bu konuda bilgi sahibi olmalarına rağmen hak sahibi oluşlarıdır. Makine sahibi birisi hayatında hiç o makineyi kullanmamış olmamasına rağmen o makine ile neyin nasıl yapılacağı hakkındaki son söz ona aittir ve bu da o makinenin kullanımıyla alakalı verim sorunu yaratır.

Rekabet ile Alakalı Sorunlar

Adam Smith’in ekonomi politik sisteminin diğer bir önemli unsuru da rekabettir. Rekabet ilk bakışta gerçekten de çok verimli bir toplumsal zenginleşme yöntemi gibi gözükmekle birlikte aslında o kadar da verimli değildir.

Rekabet ile alakalı ilk sorun rekabet ortamında üretimin temel mantığının olabilecek her türlü yöntemle metaların üretilmesi ve içlerinden en efektif olanının seçilmesidir. Fakat aslında verim konusu bilimsel bir şekilde ölçülebilecek bir mühendislik sorunudur ve merkezi planlı bir ekonomi bir metayı üretim yollarından üretmenin en verimli yolunu bilim aracılığıyla hesaplayabilir ve böylece emeği diğer verimsiz yollara yönlendirmeden daha verimli bir şekilde üretim sağlayabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Rekabet ile alakalı ikinci sorun ise rekabetin aslında hiçbir zaman adil olmayışı ve tekel yaratacak olmasıdır. Herkesi eşit sermaye ile rekabete başlatmış dahi olsak, rekabetin illaki bir kazananı ve kaybedeni olacaktır ve kazanan belli bir süre sonra elinde daha fazla sermaye biriktirmiş olacaktır. Lakin sermaye çokluğu; hata yapmaya olan toleransı, daha düşük kâr oranlarıyla hatta belli bir süreliğine zararına satabilmeyi ve risk alma kolaylığını getirdiğinden ötürü rekabette sermayesi artan kişinin her seferinde bir sonraki rekabeti kazanması kolaylaşır. Bu da sermayesini arttırmasını kolaylaşması demektir ve bu olgu zamanla rekabet ortamında bir tekel veya oligopolün yaratılmasına sebebiyet vererek Adam Smith’in bizzat eleştirdiği şeyin olmasına neden olur.

Rekabet ile alakalı üçüncü ve son bahsedeceğim sorun ise kendi içinde gittikçe bir sorun halini alan bir çelişkidir. Bu çelişki Karl Marx’ın bahsettiği kapitalizmin kâr oranlarını %0’a çekme eğilimidir. Daha önce de bahsettiğimiz gibi rekabet emek gücünü arttırır, ama örneğin önceden 2 meta üreten bir emek şimdi 4 meta üretiyorsa emeğin o metadaki yeri yarıya inmiş demektir. Bu yüzden emeğin gücündeki artış demek aslında emeğin metadaki yerinin azalması demektir ve kârın asıl kaynağı emektir ve bu da aslında bir metada kârın kaynağının gittikçe azalıyor olduğu anlamına gelir. Bu da tam otomasyon gerçekleştiğinde kapitalizmin üretim motivasyonu olan kârın kendini %0’a çekip üretimi durduracağı, bu yüzden de toplumun devamı için kendini yok etmek zorunda olduğu anlamına gelir.

Okundu Olarak İşaretle
3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 0
  • Tebrikler! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • ^ a b c d A. Smith. (2020). Ulusların Zenginliği - 2. Cilt. Yayınevi: Islık Yayınları.
  • ^ a b c d e f g h i j k A. Smith. (2020). Ulusların Zenginliği. Yayınevi: Islık Yayınları.
  • ^ Marcus Aurelius. (2012). Düşünceler. Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları. sf: 93.
  • ^ a b A. Smith. (2020). Ulusların Zenginliği - 3. Cilt. Yayınevi: Islık Yayınları.
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 03/06/2025 19:29:04 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/17776

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close