Bağırsak Bakterilerinin MS Hastalığında Rolü Olabilir
İki farklı bilim insanı grubunun yürüttüğü çalışmalar sonucunda, bağışıklık sisteminin nöronları kaplayan miyelin kılıfa saldırmasıyla titremeye, yorgunluğa, bilişsel sorunlara ve daha fazlasına sebep olan MS (multipl skleroz) hastalığının oluşumunda bağırsak bakterilerinin bir rolü olduğunu gösteren güçlü deliller bulundu.
11 Eylül 2017’de sunulan bir çalışmanın sonuçlarına göre, MS hastalarında oldukça fazla bulunan bağırsak bakterilerinin beyaz kan hücrelerini, nöronlar da dahil vücudun kendi hücrelerine saldırmaya daha meyilli olacak şekilde değiştirdiği ortaya çıktı. Bir diğer deneyde ise tek yumurta ikizlerinden oluşan bir grup farenin bir kısmına MS’li hastalardan; diğer kısmına ise sağlıklı ikizlerinden alınan bağırsak bakterileri aktarılmıştır. MS’li hastaların bağırsak bakterilerini taşıyan farelerin, diğer gruba kıyasla, MS hastalığına yakalanma olasılığının arttığı görülmüştür.
Bağırsak bakterilerinin nöronları etkileyebilmesi kulağa garip gelse de bu konudaki kanıtlar giderek artıyor. Hatta bu kanıtlar o kadar fazla ki, uluslararası bir konsorsiyum kendini, hangi bakterilerin MS’i ilerlettiği, hangilerinin hastalığı önlediğini anlamaya adamış durumda. Yeni çalışmalar da MS hastalığı ve mikrobiyom arasındaki bağlantıyı güçlendirecek nitelikte.
Bir çalışmada, Kaliforniya Üniversitesinden Sergio Baranzini liderliğindeki bilim insanları 71 MS hastasının ve 71 sağlıklı kişinin mikrobiyomlarını analiz ettiler. Acinetobacter ve Akkermansia adı verilen bakterilerin, sağlıklı insanlarda çok nadir görülürken MS hastalarında daha fazla görüldüğü ortaya çıktı.
Bu, herhangi bir MS çeşidine sahip bir bireyin, sağlıklı insanlara kıyasla daha farklı bağırsak bakterisi bulundurduğunu savunan daha önceki çalışmalarla bağdaşıyordu. Fakat bu çalışmalar, MS hastalığının bağırsak bakterisini değiştirip değiştirmediğini ya da aksini göstermemişti. Bu nedenle Kaliforniya Üniversitesinden bu ekip, Baranzini’nin “nedensellik konusundaki en zorlu test” olarak adlandırdığı testi uygulayarak bir sonraki adımını attı.
Bu çalışmada ekip, Acinetobacter ve Akkermansia bakterilerini sağlıklı kan örneklerine koydu. Bu bakteriler, bağışıklık saldırılarını aktive eden hücreleri (T yardımcı hücrelerini) arttırıp, MS hastalarında görülen otoimmun atakları da dahil, aşırı bağışıklık tepkisini bastıran türü (düzenleyici T hücrelerini) azalttı.
Arada ilginç bir başka bağlantı daha vardı: Acinetobacter, bağışıklık sisteminin MS'de saldırdığı miyelin kılıfında bulunan proteinlerin moleküler taklididir. Bu benzerlik, bakterinin miyeline zarar veren bağışıklık sistemini tetikleyebileceğini gösteriyor, tıpkı kazara düşmana benzediği için dost ateşine maruz kalan askerlere olduğu gibi. Kaliforniya Üniversitesi ekibinin Proceedings of the National Academy of Sciences’ta yazdığı bulgular “çevre koşullarının MS’e yol açabileceğini” öne sürüyor.
İkinci çalışmada, Almanya'nın Max Planck Nörobiyoloji Enstitüsünden Hartmut Wekerle önderliğindeki bilim insanları, her birinde sadece bir MS hastası bulunan 34 çift ikizi inceledi. İkizlerden alınan bağırsak mikroplarını laboratuvar farelerine naklederek, MS mikrobiyomu aktarılan farelerin çoğunun, sağlıklı ikizden nakil alan farelere kıyasla, MS’in bir fare versiyonunu geliştirdiklerini buldular.
Bu Çalışma Neden Önemli?
Eğer sonuçlar doğruysa ve MS hastalığının sebebi bazı bağırsak bakterileriyse, mikrobiyoma dayalı bir tedavi ve hatta hastalığı önleyici bir temel oluşturulabilir. Sağlıklı donörlerden alınan dışkı nakillerinin clostridium difficile bakterisinin sebep olduğu bazı ölümcül enfeksiyonları tedavi ettiği gibi, bu bakteriler de MS hastalığını tedavi etmek için ya da MS olabilme ihtimalini genetik olarak taşıyan birine önceden verilmesi halinde, hastalığı önlemek için kullanılabilir.
Alternatif olarak Baranzini, “MS'e neden olan bakteri türleriyle rekabet eden bakterileri hedef alıp onları besleyen probiyotikler, MS hastalığına yol açan bakterileri kontrol altında tutulabilir,” diyor. Ancak probiyotiklerin, hastalığın önlenmesi veya iyileştirilmesi için gerekli olabilecek toplu mikrobik değişikliklere neden olduğunun henüz kanıtlanmadığına da dikkat çekiyor.
Yeni araştırmalara katılamayan bilim insanları, sonuçlar için "yeni bir kavrayış" ve "büyük ilerleme" gibi tabirler kullandı. Bunların “önemli bulgular” olduğunu belirten Boston'daki Brigham ve Kadın Hastanesi Ann Romney Nörolojik Hastalıklar Merkezi'nden immünolog Francisco Quintana, “Deneyler, MS hastası bireylerin bağırsaklarında bulunan bakterilerin hastalık yapıcı bağışıklık faaliyetlerini arttırdığını gösteriyor” dedi. Diğer taraftan, 2016 yılında MS'li kişilerin sağlıklı insanlardan farklı mikrobiyolojik özelliklere sahip olduklarını bulan Iowa Üniversitesi Carver College of Medicine'den Ashutosh Mangalam daha temkinliydi. Çünkü yeni çalışmaların her ikisi de insanlardaki bağırsak bakterileri topluluğunu farelere naklettiği için, hangi mikropların MS'te gerekli veya yeterli rol oynadığını gösteremedi.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Ancak unutmamak gerekir ki, mikrobiyom üzerine olan araştırmaların bolluğu aynı zamanda abartılmış iddialara da yol açtı. Mikrobiyomun, MS hastalığına bağlı 200 genetik çeşitle ya da bu hastalıkla ilişkili olduğu görülen Epstein-Barr virüsüyle, sigara alışkanlığıyla ve D vitamini eksikliğiyle karşılaştırıldığında, söz konusu hastalığın riskini artırmada ne kadar önemli olduğunu anlayabilmek için henüz çok erken.
Yeni çalışmalar da bazı noktalarda çelişti: Kaliforniya Üniversitesinin çalışmasının aksine, Alman araştırması, MS'li olan ve olmayan ikizlerin mikrobiyomları arasında önemli bir fark bulamamıştır. Aynı zamanda farelerde görülen MS hastalığının insanlardaki MS hastalığıyla tıpatıp aynı olmadığı ve fare bağışıklık sistemlerinin insanlarınkiyle özdeş olmadığı da göz önünde bulundurulmalıdır.
Sonuç olarak, iki çalışma da bağırsak mikroplarının sinir hücrelerine karşı bağışıklık sistemini değiştirmede rol oynadığı ve MS'e neden olduğu konusunda birleşti. Buna dayalı olarak tedavi yöntemlerini veya önleyici stratejileri geliştirmek için çok daha fazla çalışma yapılması gerekecektir. Diğer taraftan bu araştırmalar, dışkı nakilleri ve probiyotikler gibi düşük teknoloji içeren metotlarla böylesine yıkıcı bir hastalığı tedavi etme ihtimalinin ilgi çekiciliğini de ortaya koyuyor.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 6
- 2
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Scientific American | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 06:56:46 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/5280
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Scientific American. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.