Aşı Karşıtı Kampanyaların Tarihçesi
Bu içerik tıp ve sağlık ile ilişkilidir. Sadece bilgi amaçlı olarak hazırlanmıştır. Bireysel bir tıbbi tavsiye olarak görülmemelidir. Evrim Ağacı'ndaki hiçbir içerik; profesyonel bir hekim tarafından verilen tıbbi tavsiyelerin, konulan bir teşhisin veya önerilen bir tedavinin yerini alacak biçimde kullanılmamalıdır.
Tarihteki Aşı Karşıtı Hareketler
Tıp ve eczacılık uzmanları aşıyı 20. Yüzyıl’da toplum sağlığı için en önemli 10 başarıdan biri olarak tanımlıyor. Yine de aşıya karşı muhalefet de, en az aşı kadar uzun bir geçmişe sahip. Aşı karşıtı eleştiriler 19. yüzyılın 2. yarısında İngiltere ve Birleşik Devletler'de ortaya çıkan çiçek aşısı karşıtı gruplar gibi pek çok farklı şekillerde var olmuştur. Bu grupların sonucu olarak difteri, tetanoz, boğmaca, kızamık, kabakulak ve kızamıkçık gibi daha yeni aşıların kullanımı ve güvenilirliği hakkında ve timerosal adlı koruyucu maddenin kullanımı hakkında pek çok tartışma yaşanmıştır.
Çiçek Salgını ve Britanya'daki Aşı Karşıtı Birlikler
Çiçek aşısı ilk olarak 19. yüzyılın başlarında Edward Jenner’ın sığır çiçeği virüsü deneyleri sonucunda bulundu. Jenner deneyleri sayesinde bir çocuğun koluna sığır çiçeği kabarcığındaki lenf ekleyerek onun sığır virüsünden korunabileceğini ispatladı. Jenner'ın fikirleri o devir için yeniydi ancak inanılmaz bir halk eleştirisine maruz kaldı. Bu eleştiriler sıhhi, dini, bilimsel ve politik sebeplere dayanıyordu.
Bazı ebeveynler için çiçek aşısının kendisi zaten korkunç bir protesto sebebiydi. Bir çocuğun kolunun çizilmesini ve önceden bağışıklık kazanmış bünyedeki bir kabarcıktan alınan lenfin eklenmesini içeriyordu. Yerel rahiplerin de dahil olduğu bazı eleştirmenlere göre aşı dine aykırıydı çünkü hayvandan geliyordu. Diğer aşı karşıtlarının hoşnutsuzluğu ise tıp bilimine olan genel güvensizliklerinden kaynaklanıyordu ve Jenner'in fikriyle salgının artacağını düşünüyorlardı. Aşıyla ilgili en etkili şüphe ise bazı şüphecilerin çiçek hastalığının atmosferdeki çürüyen bir maddeden kaynaklandığı iddiasıydı.
Sonunda pek çok kişi aşıya itiraz etti çünkü hükümetin zorunlu aşı politikaları yüzünden insanlar bunun kişisel özgürlüklerini ihlal ettiğini düşünüyordu.
ABD'de, 1853 aşı yasasıyla 3 aylık bebekler için aşı zorunlu hale getirildi ve 1867 aşı yasası aşıyı rededenler için ceza ekleyerek yaş kuralını 14 e genişletti. Yasalar; çocuklarının ve kendilerinin vücutlarının kontrol hakkını kendinde gören vatandaşlar tarafından büyük bir dirençle karşılandı. Zorunlu aşı yasalarına tepki olarak Anti-Aşı Birliği ve Anti-zorunlu aşı birlikleri kuruldu ve sayısız aşı karşıtı dergi ortaya çıktı.
Leicester kenti aşı karşıtı etkinliklerin yuvası oldu ve yüzlerce aşı karşıtı toplantıya ev sahipliği yaptı. Yerel bir gazetenin anlatışıyla toplantı şöyle oldu:
Genç bir anne ve iki adam bir afiş taşıyarak eskort oluşturdular. Hepsi de hapise girmeyi çocuklarının aşı olmasına tercih etmişlerdi. İnanılmaz bir kalabalık bu üçüne katıldı. Daha sonra 3 içten alkış artarak ve binlere ulaşarak polis hücrelerine sesleri duyurdukları için üçüde salındı.
Mart 1885 Leicester gösterisi tarihteki en büyük aşı karşıtı gösterilerden biriydi. Ellerinde pankartlar, bir çocuğun tabutu ve Jenner'in büstü olan 80.000-100.000 civarındaki insan, aşı karşıtı çok büyük bir yürüyüş yaptı.
Bu gelişmeler ve genel aşı muhalefeti, hükümeti, aşıyı araştıracak bir komisyon kurmaya itti. 1896'da komisyon aşının çiçek hastalığından koruduğuna karar verdi ama aşı olmak istemeyenlere verilen cezanın kaldırılmasını önerdi. 1898 aşı yasasıyla aşının faydalı olacağına inanmayan evebeynlerin bir muhafiyet belgesi almasına engel olan "vicdani red yasağı" da dahil olmak üzere bütün cezalar kaldırıldı.
ABD'deki Çiçek Salgını ve Aşı Karşıtı Birlikler
19. Yüzyıla doğru çiçek hastalığı, aşı kampanyaları ve aşı karşıtı aktivitelerle beraber Birleşik Devletler'de ortaya çıktı. Amerika Anti-Aşı Derneği, 1879 yılında William Tebb isminde İngiliz bir aşı karşıtının Amerika'ya gelmesiyle kuruldu. Bunu New England aşı karşıtı birliği (1882) ve New York anti-aşı birliği izledi (1885). Amerikan aşı karşıtları California, Wisconsin ve Illinois dahil pek çok eyalette aşıya karşı davalar açtılar. 1902 yılında çiçek salgını ortaya çıkınca Cambridge şehri sağlık kurulu tüm şehir sakinlerinin çiçek aşısı olmasını zorunlu kıldı. Şehir sakini Hening Jacobson kendi vücut bakımı için en iyisini kendi bildiği gerekçesiyle aşıyı redetti. Buna karşılık devlet kendisine karşı dava açtı. Yerel mahkemedeki davayı kaybettikten sonra Jacobson davayı Birleşik Devletler yüksek mahkemesine taşıdı. 1905 yılında "Devlet, halkın iyiliği için bulaşıcı bir hastalık durumunda zorunlu yasa çıkarabilir." hükmü veren mahkemeyle Jacobson davayı kaybetti. Bu halkın sağlığı hukukunda Birleşik Devletler yüksek mahkemesinde devletin gücünü gösteren ilk olaydı.
Difteri, Tetanoz ve Boğmaca Aşıları Tartışmaları
Aşı karşıtlığı ve aşı tartışmaları yalnızca uzak geçmişte varolmadı. 70'li yılların ortalarında difteri aşısının güvenilirliğiyle ilgili Avrupa, Asya, Avustralya ve Kuzey Amerika'da uluslarası bir tartışma ortaya çıktı. Birleşik Krallık'ta bu tartışmanın sonucu olarak Great Ormond Street hastahanesinden gelen raporda 36 çocuğun difteri aşısı sonrası nörolojik eziyet çektiği iddia edildi. Televizyon belgeselleri ve gazete raporları halkın ilgisini aşı tartışmasına çekti. Aşı Hasarlı Çocuk Evebeynleri Derneği (A.H.Ç.E.D.) adında bir savunma grubu, halkın ilgisini difteri hastalığının risklerine çekerek aşı muhalefetini kırdı.
Aşı oranındaki düşüşler ve 3 büyük boğmaca salgınından sonra, Aşı ve Bağışıklık Ortak Komitesi (A.B.O.K.), İlgiltere'deki Bağımsız ve Uzman bir Aşı Komitesi, aşının güvenilirliğini onayladı. Her şeye rağmen tıp mesleği içindeki farklı görüşler nedeniyle toplumun kafa karışıklığı devam etti. Örneğin İlgiltere'de 70'li yılların sonlarında tıp insanları arasında yapılan anketler bu insanların aşıyı bütün hastalarına önermekte isteksiz olduklarını gösterdi. Ayrıca samimi bir hekim ve aşı karşıtı olan Gordon Stewart, difteride nörolojik bozuklukların ve rahatsızlıkların rapor edildiği olayları içeren bir kitap serisi yayınlayarak tartışmayı alevlendirdi. Cevap olarak A.B.O.K. ulusal çocuk ensefalopati çalışmasını (U.Ç.E.Ç.) başlattı. Araştırma İngiltere'de 2 ile 36 ay arasında olup nörolojik problemlerden hastahanelik olan hiçbir çocuğun durumlarının aşıyla ilgili olmadığını ortaya çıkardı. Araştırma sonuçları riskin çok az olduğunu gösterdi ve bu veriler ulusal aşı yanlılığı kampanyasına destek verdi. A.H.Ç.E.D. üyeleri tanıma ve tazminat amacıyla mahkemede tartışmaya devam ettiler ama zarar ve difteri arasındaki bağlantıya ilişkin kanıt eksikliği nedeniyle her iki talepleri de reddedildi.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Birleşik Devletler'deki tartışma ise medyanın difterinin risklerine ilgi çekmesiyle başladı. 1982 yılındaki bir belgeselde (DTP: Vaccination roulette) aşının yan etkilerine ilgi çekildi ve yararları minimize edildi. Benzer bir şekilde 1991'de bir kitap (A Shot in The Dark) potansiyel riski özetledi. Tıpkı İngiltere'deki gibi öfkeli ebeveynler kurban savunma grupları oluşturuldu ancak Pediatri Akademisi ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri gibi tıbbi organizasyonların karşı hareketi İngiltere'dekinden daha güçlüydü. Medya fırtınası birkaç davayı aşı üreticilerine karşı kışkırtıp aşı fiyatlarını yükseltmesine ve bazı şirketlerin aşı üretimini durdurmasına sebep olmasına rağmen tartışma; aşı oranını İngiltere'dekinden daha az etkiledi.
Kızamık, Kabakulak ve Kızamıkçık Aşısı Tartışmaları
Difteri tartışmalarından yaklaşık 25 yıl sonra İngiltere bu seferde Kızamıkçık aşısı tartışmalarıyla çalkalanmaya başladı.
1998 yılında Britanyalı bir doktor olan Andrew Wakefield, bağırsak hastalıkları, otizm ve Kızamıkçık hakkında bağlantılı ve karma tek bir aşı üretilebileceğini öne sürdü. Birkaç yıl sonra Wakefield aşının kullanıma sunulmadan önce hala yeteri kadar test edilmediğini kabul etti. Medya bu hikayeleri duydu sonra halkın aşının güvenilirliğine olan korkusunu ve kararsızlığını ateşledi. Başlangıçta Wakefield'ın çalışmalarıyla ilgili yayın yapan The Lancet gazetesi 2004 yılında yayınlamaması gerektiği halde aşının gelişim sürecini yayınladı. Doktorlar için İngiltere'deki bağımsız bir düzenleyici olan Merkezi Tıp Konseyi (M.T.K.) Wakefield’ın "Ağır bir çıkar çatışması" içinde olduğunu tespit etti. Hukuk kurulundan aşının çocuklarına zarar vereceğine inanan evebeynlerin yeterli kanıta sahip olup olmadığını bulması için para aldı. 2010 yılında İngiliz Genel Tıp Konseyi çeşitli alanlarda Wakefield aleyhine kararlar verdikten sonra Lancet Wakefield’ın çalışmalarını yayınlamayı bıraktı. Wakefield tıbbi kayıtlardan vuruldu ve bir daha İngiltere'de tıp araştırmaları yapamadı. 2011 Ocak ayında BMJ, gazeteci Brian Deer'ın Wakefield'ın bilimsel bir üçkağıt düzenlemeye teşebbüs ettiğini, verileri yanıltarak deneyinden birkaç farklı yolla çıkar elde etmeyi hedeflediğine dair kanıtları içeren bir dizisini yayınladı.
Aşının güvenilirliğini test etmek için çok sayıda araştırma yapılmıştır, ama hiçbiri kızamıkçık ile otizm hastalıklarının bağlantılı olduğuyla ilgili bir sonuç bulamamıştır.
Yeşil Aşılarımız
Timerosal, aşılarda koruyucu madde olarak kullanılan civa içeren bir birleşik, aynı zamanda aşılama ve otizm tartışmalarının merkezidir. Aşılardaki az miktarlardaki timerosalın bir zararı olduğuna dair hiçbir kanıt bulunmamasına rağmen 1999 temmuzunda Birleşik Devletler toplum sağlığı ve Tıbbi organizasyonlar ve aşı üreticilerinin aşılardaki timerosal miktarının ihtiyadi tedbir olarak azaltılması konusunda anlaştılar. 2001'de Tıbbi Bağışıklama Güvenlik Hizmetleri Enstitüsü bir rapor çıkartarak timerosalın çocukluk aşılarında otizme sebebiyet verdiğini kanıtlayacak yeteri kadar delil olmadığı sonucuna, deneklerde dikkat ve aşırı duyarlılık bozukluğu gözlemlenmediğine, konuşma ve dil bozuklukları yaratmadığı sonucuna vardılar. Daha güncel bir raporla komite "Timerosal içeren aşı ile otizm arasında nedensel bir ilişki olduğunun reddinden yana" bir karar açıkladı. Bu bulgulara rağmen, bazı araştırmacılar timerosal ve otizm arasında bir bağlantı olabileceği ihtimali üzerine araştırma yapmaya devam ediyorlar.
Bilimsel kanıtlara rağmen timerosal ile ilgili haberler halka ulaştı. Aşılardaki zehirlerin arındırılmasını isteyen ve bu maddelerin otizme yol açacağını düşünen insanlar tarafından oluşturulan bir hareket olan "Yeşil Aşılarımız" kampanyasının başlamasına sebep oldu. Ünlü Jenny McCarthy'nin savunma grubu "Generation Rescue" ve Otizmi Tedaviyi Konuşma Organizasyonu (O.T.K.O.) bu hareketin başarılarından bazılarıdır.
Sonuç
Zaman değişti, duygular ve derin köklenmiş inançlar -ister politik, ister felsefi, ister ruhani olsun- değişti, ama aşı muhalefetine sebep olan gerçek Edward Jenner aşıyı icat ettiğinden beri aynı kaldı.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 14
- 6
- 3
- 3
- 3
- 3
- 2
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: History of Vaccines | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 11:42:38 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/1574
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in History of Vaccines. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.