C'nin arayışı. Bence kitabın adı bu olabilirdi ama yazarın seçimi, aylak adam da gayet iyi :)
C. kitap boyunca hep bir arayış içinde, bazen dayak yediği adamları arıyor, bazen sevebileceği kadını. Bazen güzel tablolar peşinde, bazen iyi kitapları ve plakları arıyor. Bu arayışı kimi zaman onu tatmin ediyor güzel bir tablo buluyor ya da aşık olunabilecek kadın ama çoğu zaman aradığını bulamıyor. Neyse ki arayacak bol vakti var, babasından kalan apartmanların kirasını alan C'nin para açısından hiç bir sıkıntısı yok dolayısıyla çalışmıyor, düzensiz bir hayatı var yemeklerini her zaman dışarıda yiyor, sürekli sigara ve içki içiyor.İnsanın okurken aklına; "bu adama onu çekip çevirecek bir kadın lazım" düşüncesi geliyor ama C. evlilikten şiddetle kaçınıyor kitabın bir bölümünde sevgililerinden biri olan Güler'in üç oda, bir mutfak, sevdiği adam ve iki çocuklu hayaline;"adam bıkıp kaçsın, çocuklar kuşpalazına tutulsunlar diye mi?" Karşılığını veriyor. Burada biraz C'nin çocukluğunda yaşadığı travmalardan bahsetmem lazım bence evlilikten bu denli kaçınmasının sebebi bu. Annesi o daha 1 yaşındayken ölüyor ona teyzesi Zehra bakıyor, teyzesini çok seviyor ama büyüyünce teyzesinin babasıyla ilişkisi olduğunu öğreniyor hem de oldukça trajik bir şekilde. Evde kimsenin olmadığını düşündükleri bir gece babasıyla Zehra teyzesi sevişecekken C. odasından çıkıyor ve teyzesini babasının elinden kurtarmaya çalışıyor, en azından o öyle sanıyor. Babası çok öfkeleniyor ve kulağını tutup sertçe çekiyor C'nin kulağı yırtılıyor. Böylece garip bir tiki oluyor, büyüdüğünde bir kadını arzuladığı zaman ya da gayet sıradan bir şey düşünürken sürekli sol kulağını kaşıyor. Babasının tek mirası bu tik de değil," çocukken evdeki hizmetçilerin çok sık değiştiğini fark ederdim ama sebebini bilmezdim" diyor. Tâ ki bir gece mutfağa su içmeye gidene kadar, mutfakta babasını ve tezgaha yasladığı hizmetçiyi uygunsuz görünce anlıyor ve bir daha dayak yiyor. Bu yüzden ilk gençlik yıllarında kadınlarla yakınlaşmaktan korkuyor hatta evin, babasıyla ilişkisi olan hizmetçisi onu taciz ediyor. Bütün bunlar olurken Zehra teyzesi çoktan ölmüş, daha sonradan birlikte olduğu tüm kadınlarda teyzesinin kokusunu, gözlerini ondan bir parça arıyor bence çocukken yaşadığı tramvalar sebebiyle teyzesine karşı duygusal hisler beslemiş olabilir. Mesela çok sevdiği ressam Ayşe'nin saçlarının kokusunu ya da sinema lobilerinin önündeki şaşı kadının bakışlarını onunkilere benzetiyor. Neyse genel hatlarıyla kitabı size böyle aktarabilirim, ben çok etkilendim okurken. Sadece bir türlü B. ile tanışmamalarından rahatsız oldum daha doğrusu üzüldüm. Yazar sanki tanışsalar ve sevgili olsalar C'nin arayışı son bulacak, sonunda gerçek aşkı bulacakmış gibi anlatıyor;"her şey o bir anlık duruşta olup bitmişti. Gene yanıldı, açık mavili B. idi, onun arkasından gitseydi hikaye bitecekti." Kitap dört bölüme ayrılıyor bunlar; kış, ilkyaz, yaz ve güz. Güz bölümünün sonunda yani kitabın son sayfalarında tam B.'yle tanışmak için onu takip ederken, kız bir anda otobüse yetişmek için koşuyor, o da koşuyor ama otobüse yetişemiyor. Sonra bir taksi durdurup otobüsü takip etmek aklına geliyor, ilk gelen takside müşteri olduğu için şoför durmuyor ikincisininse C. önüne atlıyor şoför onu ezmemek için durmak zorunda kalıyor ama bu sefer de polis gelip olaya müdahale ediyor ve maalesef otobüs çoktan uzaklaşmış oluyor. #y:688 bunun üzerine şöyle yazmış;"artık otobüse yetişmesi olanaksızdı. Yıllardır aradığını bulur bulmaz yitirmesine sebep olan bu saçma, alayıcı düzene boyun eğmiş gibi kendini koyverdi." Tıpkı birçok insanın yaptığı gibi- kitap boyunca bu insanlarla eli pakettiler diye alay ediyordu-o da boyun eğiyor düzene 😕