Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Taner Beyter
Taner Beyter
399.9K UP
Yazar 3 gün önce 13 dk.

Her yıl en az 60 milyar hissedebilen canlıyı (yüz tanıyan, rüya gören, sosyalleşen, bir dereceye kadar akıl yürütebilen, acı kaynağından kaçan ve çığlık atan, iletişim kuran, sosyalleşen, favori oyun ve yemeği olan) yemek için öldürüyoruz. Bunların çok büyük bir kısmının fiziksel ve psikolojik acı çektiği açıkça görünüyor. Yalnızca tabağımızda yemek olarak değil; kıyafet, kozmetik, yarışlar ve sirkler, deneyler vb. birçok alandaki hayvan kullanımı modern toplumların temel mekanizmasının çekirdeğinde yer alıyor gibi duruyor. Bu ahlaken tartışmaya değer bir mesele ki bundan ötürü felsefecilerin uygulamalı etik başlığında en çok tartıştığı konu başlıklarından biri hayvan hakları olmaya devam ediyor.

Hayvan hakları meselesi; ahlak felsefesi, hukuk, bilişsel bilimler, psikoloji, dinler tarihi, antropoloji ve daha birçok entelektüel alanla temas eden ve ilk bakışta görüldüğünden çok daha kapsayıcı, belirleyici ve mühim olan bir konuma sahip. Bu nedenle hayvan hakları ve etiğine yönelik kitapları okuyarak bu konuda daha fazla bilgilenmek son derece önemli.

2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Sizden Gelenler
Tolga Can Öztoprak
Üye
Tamamen bağışlarla ayakta kalmanıza rağmen Türkleri şımartacak kalitede içerikler sunuyor ve nitelikle niceliği aynı anda korumayı başarabiliyorsunuz. Evrim ağacı, siz ülkemizin başına son onlarca yılda gelmiş en büyük nimetsiniz.
Nihal Günay
Nihal Günay
24.4K UP
Çeviren 5 gün önce 11 dk.

Soru dilenmesi (petitio prensibi ya da hatalı döngüsel nedensellik), bir argümanın önermesi, sonuca bağlı ya da sonucun dengi olduğunda ortaya çıkan safsatadır. Başka bir deyişle, eğer önermelerin bir tanesi bile tartışmanın sonucunu zorunlu olarak doğru varsayıyorsa bu önerme sonucuna muhtaçtır.

Örnek vermek gerekirse “Küçük çocukların argo içeren kitaplar okuması yanlıştır, demek ki çocukların argo içeren kitaplar okumasına izin vermek etik değildir!” argümanı, Soru dilenmesi safsatasına düşmektedir çünkü yapılan önerme (küçük çocukların argo içeren kitaplar okuması yanlıştır) aslında sonucun (çocukların argo içeren kitaplar okumasına izin vermek etik değildir) başka şekilde ifade edilmiş halidir.

9
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Silinmiş Üye
Silinmiş Üye Çeviren 15 Haziran 2023
Messier 15, 100.000’den fazla yıldızın uçsuz bucaksız bir yığınıdır. 13 milyar yaşında bir kalıntı olarak hala Samanyolu halesi içinde dolaşan 170 küresel yıldız kümesinden birisidir. Yeniden işlenmiş bu net Hubble görüntüsünün merkezinde yer alan M15, Pegasus takımyıldızına doğru yaklaşık 35.000 ışık yılı uzaklıkta yer almaktadır. Çapı yaklaşık 200 ışık yılıdır ancak yıldızlarının yarısından fazlası merkezdeki 10 ışık yılı kadar bir alana toplanmıştır ve bu da bilinen en yoğun yıldız konsantrasyonlarından birini oluşturur. M15’in merkez yıldızlarının artan hızlarının Hubble tabanlı ölçümleri, yoğun kümenin merkezinde devasa bir kara delik bulunduğuna kanıt niteliğindedir. Ayrıca M15’in bir gezegenimsi bulutsu barındırdığı da bilinmektedir. Pease 1 ("PN Ps 1" olarak da bilinir) olarak adlandırılan bu bulutsu, görselin merkezinin altında ve biraz sağda küçük mavi bir damla olarak görülebilir.
10
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ahmet Kerem Algüzey
Yazar 30 Eylül 2021 22 dk.

Çevre ve doğanın korunması, insanlık için hayati öneme sahiptir. Hayatımızın hemen her yerinde kimyasalları ve kimyasallar sayesinde üretilmiş ürünleri kullanırız. Genellikle "kimyasal" sözcüğünü duyduğumuz zaman pek çoğumuzun aklına doğaya ve insan sağlığına zararlı bileşikler gelir. Ancak hayatta gördüğümüz her şey kimyasal moleküllerden oluştuğundan, esasında bu düşünce yapısı bizleri zararlı ve yararlı kimyasallar arasında doğru ayrımı yapmaktan uzaklaştırmaktadır (bu konuda algılarınızı daha isabetli hâle getirmek için buradaki yazımızı okumanızı öneririz).

Örneğin su, 2 hidrojen ve 1 oksijen atomundan oluşan bir kimyasaldır ve hayat için olmazsa olmaz bir bileşiktir. Ancak 2 hidrojene ek olarak 1 yerine 2 oksijen atomundan meydana gelen hidrojen peroksit, antiseptiklerde ve çamaşır suyu üretiminde kullanılan çok önemli bir ticari kimyasaldır ve tüketilmesi hâlinde hızlı bir şekilde zehirlenmeye neden olabilir. Sadece 1 adet oksijen atomu fazlalığı, suya kıyasla çok daha farklı özelliklere sahip bir kimyasal oluşumuna sebep olmaktadır. Su molekülü çevre, doğa ve yaşam için kilit öneme sahipken, hidrojen peroksit çevreye boşaltıldığında canlılığa kalıcı zararlar verebilir, temas hâlinde ciddi cilt yanıkları ve göz hasarına sebep olur. Hidrojen peroksit buna rağmen hayatımızın pek çok alanında sıklıkla kullandığımız, önlem alındığı takdirde zararları kolaylıkla engellenebilecek ve faydaya çevrilebilecek bir kimyasaldır. Bu noktada çevreye ve insan sağlığına görünür düzeyde zararları olan kimyasalların tehlikelerinin önlenmesi, azaltılması ya da alternatiflerinin bulunması konusunda "yeşil kimya" terimi karşımıza çıkmaktadır.

74
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 25 Nisan 2015 15 dk.

Merak edenler için: Elbette popolarını kaşıyarak değil! Ancak vahşi kurt popülasyonu içerisindeki bazı bireyler, fotoğraftaki gibi daha uysal ve cana yakınken; bazı diğerleri bu tür bir fotoğrafın çekilmesinden önce oradaki herkesi parçalayacak kadar vahşi ve serttir. Bu hayvanların sert yapısı, insanlara kıllık olsun diye değildir. Bu sayede hayatta kalırlar, bu sayede zorlu şartları atlatabilirler. Dolayısıyla aslında uysallık ve ağırbaşlılık tehlikeli bir davranışsal varyasyondur ve bu farklılığı yaratan bazı genler ve o genlerdeki bazı mutasyonlar bulunur.

Ancak doğru şartlar altında, bu mutasyonlar ve farklılıklar seçilim baskısı altında avantajlı hale gelebilir ve ürkütücü yırtıcılardan, uysal dostların evrimleşmesini sağlayabilir. İşte en yakın dostlarımızın evriminin küçük bir özeti...

113
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Fatih Bahçe
İnceleyen6 5 gün önce
Dizi potansiyeli var ama karakterini adını "yenilmez" dedikten sonra gelen geçen dövdü. Fazla insancıl ve aptalca davranıyor bence.
Dizi
8.8/10
(12 Kişi)
Puan Ver
Yönetmen: Jeff Allen
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
4
2 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Mehmet Oğuz Özbudak
Çeviren 4 Temmuz 2023 3 dk.

1574 yılında, Almanya'daki Aachen şehrinin sakinleri evlerinden sokaklara dökülüp kontrolsüz bir biçimde dans etmeye başladılar. Bu ilk büyük dans etme salgını (İng: "Choreomania") birkaç yıl içinde Avrupa'nın çoğu bölgesine sıçrayacaktı.

Bugüne kadar, uzmanlar dans edenleri yorgunluktan tüketen bu deliliğe neyin neden olduğundan emin olamadılar. 1888'de yayınlanan The Black Death and The Dancing Mania adlı kitaba göre, Aziz John Dansı denilen Almanya'daki salgın, bu çılgınlığın ne ilk ne de son örneğiydi. Justus Friedrich Karl, Hecker Aziz John Dansı'nı özgün bir biçimde şöyle tasvir etmişti:[1][2]

56
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Akın Karahasan
Seslendiren 15 Şubat 2022 3:35
Yeni ortaya çıkarılan bir fosil, yunus-benzeri ichtyosaurları, amfibik geçmişlerine bağlıyor. Bu fosil, yunus-benzeri ichtyosaurların kara yaşantısından...
40
Muhammed Şeren
Muhammed Şeren
50.0K UP
5 gün önce
Evrim ağacı Mersin topluluğu var mı? Oluşturulacak mı? Mersin'deki bilimseverlerle nasıl buluşabilir veya sosyal aktiviteler gerçekleştirebiliriz? Soran birini buldum ama herhangi bir cevap göremeyince ben de sormak istedim. 
1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Çağrı Çelik
Çağrı Çelik
104.1K UP
İnceleyen10 6 Eylül 2023
Psikoloji Dedektiflik ve Gizem öğeleri başlıkları içinde olabilecek en iyi eserlerden. Karakter tasarımı ve yan hikayeler olsun çok kaliteli bir eser. Tavsiyelerimi sorarsanız kesinlikle izlemeniz gerek
ayrıyetten izlemekle kalmayın yazarın hayatını yazarın diğer eserlerini, ve detaylı Monster incelemelerine göz atın. Elbet kaçırabileceğiniz detaylar oluyor.
Dizi
9.7/10
(66 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : モンスター
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
16
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Esat Kudret
Esat Kudret
714.6K UP
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 14 saat önce Sen de Cevap Ver

İnsanın Doğası Ortaklaşmacıdır!

Fakat onu var eden temel yapı taşları itibarı ile genetik olarak rekabetçi-yarışmacıdır.

İlk bakışta sanki burada bir çelişki varmış gibi görünebilir ancak yoktur. Çünkü öznemiz insandır ve insan bir organizmadır. Yani hem kendisine ait hem de kendisine ait olmayan birden çok genin, yapının ve hatta canlının toplamıdır.

Tüm Reklamları Kapat

İşte gerek insanın gerekse ortaklık kurduğu diğer canlıların genetik temelde tek başlarına hayatta kalamama evrimsel dayatması, hemen hemen tüm canlıları nihai olarak dayanışmacı olmaya mecbur etmiştir.

Yani bencil olanın varlığını koruyabilmesinin koşulu olarak doğa, canlılara bizcil olun talimatı vermiştir. Nitekim bu talimata uyabilenler bugüne gelebilmiştir.

Organizmayı organizma yapan bütün alt bileşenlere ve hatta hücreye bile baktığımızda, ilksel olarak canlılığın cansızlıktan türediği o ilk ana gittiğimizde göreceğimiz şey, hücreyi oluşturan alt bileşenlerin kümelenişi-ortaklık kuruşu ve iş bölümüdür.

Buraya kadarki olan açıklama doğamıza yönelik evrimsel biyolojimizin seyridir.

Tüm Reklamları Kapat

İşte bizler de insan olarak bunu kavrayıp adlandırabilen, anlamlandırabilen ve buna uygun yol almayı tercih eden bir türüz. Ki bu bizi kısa sürede besin zincirinin tepesine oturtmuştur. Adı da zorunluluğun kavranmasıdır. Yani “Ben bencilim fakat bu bencilliğimi garanti altına alabilmemin tek ve zorunlu yolu bizcil olmamdan geçer.” bilgisinin bilince çıkarılışıdır.

İşte çok uzun süren ve türümüzün ilk toplumsal yapısı olarak karşımıza çıkan İlkel Komünal Dönem bu doğa üzerine inşa edilmiştir.

Ancak yerleşik yaşama geçiş ile birlikte doğamız, tüm o öncül bizcil dayatmalara rağmen mükemmel olmadığından yani kusursuz olmayışı nedeni ile sekteye uğramış ve bizcil doğa darlaştırılarak bencil doğayı besler hale gelmiştir. Buna insanlık tarihinde ilk sınıfların ve dolayısı ile devletin toplumsal yapı olarak sahneye çıktığı köleci toplum adı verilir.

Ardından gelen ve devamı niteliğinde olan feodal toplumda da bu durum değişmemiş ve yine dar bir bizcillik ile dar bir bencillik egemen olmuş ve her tür sömürü çok daha kurumsal olarak devlet-devletler eli ile sömürgecilik adı altında tarih sahnesine çıkmıştır.

Sonrası ise malum, kapitalist toplum. Yani bu sürecin doruk noktası.

Ancak hiç biri benin korunması için zorunlu olan bizi yani ortaklaşmacı doğamızı reddetmez. Sadece çok daha geniş olan bir biz yığını çok dar bir beni var etmeye zorlanır.

Bu sürdürülebilir mi? Kanımca hayır.

Ki dünya genelinde krizler, buhranlar, savaşlar ve türümüzün bindiği dalı kesercesine ve sadece kendinin değil tüm türlerin yaşamını tehdit edercesine frensiz seyri, ya cidden her şeyi sona erdirecek ya da bir üst toplumsal yapı olan ve ilkel komünal dönemdeki gibi tam ortaklaşmacı bir yapıya evirilecek.

Ki ustalar, gerek evrimsel biyolojik temelde ve gerekse ekonomi-politik olarak adını koyalı yüzyılı aşkın süre geçmiş. Adı da komünizm. Doğamıza en yatkın olanı yani… Sevgiyle…

Kaynaklar

  1. Michael Tomasello. (2019). Neden Ortaklıklar Kurarız. Yayınevi: Alfa Bilim. sf: 134.
  2. Zubritski, Mitropolski, Kerov. (2011). İlkel Topluluk - Köleci Toplum - Feodal Toplum. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 231.
1
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Özgür Yiğit
Gözlemi Yapan 11 Nisan 2024 Türkiye, Çanakkale
Assos antik şehir içinde Athena Tapınağı’nda
3
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Fatih Birinci
Fatih Birinci
400.4K UP
Yazar 21 Mayıs 2021 16 dk.

Evinize aldığınız üçüncü Aloe vera bu. Önceki iki yetiştirme girişiminiz de başarısız olmuş, çiçekleriniz çürüyüp ölmüşler. Oysa kaliteli toprak ve vitaminler alıp, çiçeğinizi balkonda en uygun yere koymuştunuz. Hatta güneşin konumuna göre saksının yerini değiştiriyordunuz. Toprağında yuvalanan sineklerle bile amansız mücadelelere giriştiniz. Olmadı, bu da boynunu büktü, belli ki solup gidecek.

Üzülüyorsunuz.

112
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Sibel Özkan
Sibel Özkan
157.0K UP
Yazar 2 gün önce 8 dk.

Basit şeyler bazen şaşırtıcıdır. Matematik, öyle büyüleyicidir ki son derece basit gibi görünen bazı problemler, onlarca yıl boyunca en azılı matematikçiler tarafından bile çözülemeyebilir. "Collatz Problemi" de basit görünen ancak insanların içinde kaybolup gittiği problemlerden biridir. O kadar kaotik ve öngörülemez nitelikte sayı dizileri üretir ki çözülemez veya karar verilemez bir bilmece olduğu söylenir. Bazı uzmanlar bunu bir siren şarkısı veya bir bataklık olarak görürler ve sadeliğiyle baştan çıkaran bu problem için amatör ve genç matematikçileri, bu problemden uzak durmaları konusunda uyarırlar.

Matematikçi Jeffrey Lagarias'a göre, sayı teorisyeni Shizuo Kakutani, Soğuk Savaş sırasında Yale Üniversitesindeki herkesin yaklaşık bir ay boyunca bu problem üzerinde çalıştığını ancak hiçbir sonuç alınamadığını söylemiştir. Kakutani, benzer durumu Chicago Üniversitesinde de yaşayınca bu sorunun matematik araştırmalarını yavaşlatmak için komplo amaçlı ortaya atıldığı esprisini yapmıştır.[1]

10
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Yiğit Ertan
Yiğit Ertan
62.2K UP
Yazar 21 Haziran 2022 3 dk.

Bu yöntem, 1887 yılında Alman kimyager Sigmund Gabriel tarafından keşfedilmiştir. Sadece birincil amin yapımında kullanılabildiği için kısıtlı kullanımı olmakla birlikte, tarihsel olarak önemi büyüktür. Birincil amin, bir alkil grubuna bağlı azot atomu ve iki hidrojenden oluşan, dört yüzlü geometride bulunan bir moleküldür. R harfinin alkil grubunu temsil ettiği kimyasal notasyonla, birincil aminleri RNH2 olarak gösterebiliriz. Bu yöntemi detaylıca incelemeden önce, neden bu tarz bir yönteme ihtiyacımız olduğuna bakalım.

Alkilleme tepkimesi, basit bir SN2 tepkimesidir. Amonyak ve alkil halojenür tepkimeye girerek alkillenmiş amin oluşturur. Bu tepkime azotun sahip olduğu ortaklanmamış elektron çifti sayesinde gerçekleşir. Alkilleme tepkimesinin mekanizmasını aşağıdaki şekilde gösterebiliriz.

16
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Bilim haberlerimizi ve diğer yazılarımızı Google Haberler'de görmek için bizi takip etmeyi unutmayın.

Çağrı Mert Bakırcı
Çeviren 11 Haziran 2015 2 dk.

Çizgi filmler, bir çocuğun hayata dair ailesi haricinde bilgi almaya başladığı ilk araçlardan birisidir. Bu nedenle çizgi filmleri hazırlayanların ve sunanların çocuk gelişimi ve eğitimi (pedagoji) açısından eğitimli ve donanımlı olması gerekmektedir. Ne yazık ki her çizgi film çocuklara faydalı olacak içeriğe sahip değildir; ancak hemen hepsi en azından hayal gücünü tetikleyici unsurları içerisinde barındırmaktadır. 

Çizgi filmlerin çocuk zihninin gelişimi açısından etkileri çok uzun bir süredir tartışılmaktadır ve psikologlar bu konuda ikiye ayrılmıştır: çizgi filmlerin çocuklar için faydalı olduğunu savunanlar ve bunun tam aksini savunanlar... Bu konuda akademik literatürde de çok sayıda makale bulmak mümkündür; fakat nihai bir karara varmak oldukça güçtür. Üstelik karikatürlerin kültürlere bağlı olarak değişim göstermesi de analizleri zorlaştırmaktadır. Örneğin Batı toplumunda cinsellik oldukça sıradan bir olguyken, Orta Doğu topraklarında bunun tam tersi geçerlidir. Benzer durumları aile-çocuk ilişkileri, ortam şartları ve daha nice değişken etkiler. Dolayısıyla çizgi filmlerde görülenler ile gerçek hayatta uyuşmazlıkların olması, çocuk gelişimini bizzat etkileyen binlerce faktörden sadece bir tanesidir. 

25
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Gökdeniz Sağlam
Araştırmacı Yazar 3 Mart 2024 Sen de Cevap Ver
Orijinal Soru: Rüyamızda rüya gördüğümüzü anlayabilmek mümkün müdür?

Dini anlatılarda ve mitolojide rüya tabirciliği yani yorumculuğu çok temelli bir şeydir. Dini açıdan rüyaların anlaşılır ve anlamlıdır.

Olayı dinden ve mitolojiden uzaklaştırırsak, rüyalar açıkcası halen daha çok anlaşılabilmiş değildir. Olay tabiki bilinç ve psikoloji ile alakalıdır, bazı insanlar rüyalarını çok detaylı hatırlayabilirken bazıları hatırlamaz ve çok az rüya görür. İşin aslı bir insan tam olarak gördüğü rüyaların sayısını tam olarak bilemiyor, hatırladığımız kadar hatırlamadıklarımız. Hayatımızda etkilendiğimiz şeyler kadar etkilenmediğimiz şeylerde rüyalarımıza dahil oluyor.

Rüyaların örgüsü anlamlandırılması açısından bence en büyük zorluk. Zira rüyalarımızda çoğu zaman kişi kendisini hem dışarıdan, hem kendi gözünden eş görebilir. Birden fazla olay mekan çok değişik şekillerde bir arada bulunabilir. Rüyanızda çocukluğunuzu geçirdiğiniz evin balkonunda Mars gezegenini görebilirsiniz, tam olarak biçimsel bir şeyler yoktur.

Tüm Reklamları Kapat

Yine şahsi kanaatim rüyalarımızda fizik kurallarının pek hakim olmayışıdır, görünen rüyalar öylesine tuhaflaşabilir ki gerçek hayattan tamamen kopuklaşabilir.

Bu yüzden dolayı rüyalarımızda gördüklerimizi kısmı olarak anlayabilsekte, onları birer kılavuz olacak kadar anlamlandırabilmek pekte mümkün değil. Çünkü rüyaları etkileyen şeyler çok fazla ve rüyalar dipsiz kuyu gibi çok detaya sahip olabilirler. Her biri adeta başka evren.

Kaynaklar

  1. Bülent AKOT. Freud’un Rüya Yorumculuğu. Alındığı Tarih: 3 Mart 2024. Alındığı Yer: dergipark | Arşiv Bağlantısı
10
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
EtkinlikKültürel Etkinlik
Evrim Ağacı Ankara Topluluğu
Etkinliği Ekleyen 1 hafta önce Ankara₺310,00 - ₺450,006 Aralık
Estetiğin Biyolojik Kökenleri
06 Aralık 2025 13:30 tarihinden 06 Aralık 2025 17:00 tarihine kadar.

Estetiğin Biyolojik Kökenleri, 6 Aralık 2025 tarihinde saat 13.30’da başlayacaktır.

Seminer İçeriği:
Estetik algısı; sadece kültürel değil, aynı zamanda biyolojik temellere sahip karmaşık bir kavramdır. Sanatta biyolojik unsurlardan kaynaklanan duygusal etkiler, izleyici üzerinde derin etkiler bırakarak, sanat eserlerinin gücünü artırabilmektedir. Estetik algının yalnızca sanata içkin bir unsur olarak değil, aynı zamanda evrimleşmiş ve işlevsel bir özellik olarak düşünülebileceği bu etkinliğimizde ortaya koyulacaktır.

Konuşmacı: Dr. Babür Erdem, Evrim Ağacı Ortak Kurucusu
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Biyolojik Bilimler Bölümü’nde doktorasını tamamlamıştır. Araştırma alanları davranış biyolojisi, hesaplamalı biyoloji ve evrimsel biyolojidir ve bu konularda yayımlanan çeşitli makaleleri vardır. Ayrıca TÜBİTAK destekli projelerde yürütücülük yapmış ve birçok projede yer almıştır. Şu anda ODTÜ Robotik ve Yapay Zekâ Merkezi’nde arılar ve davranışları üzerine araştırmacı olarak çalışmaktadır.

Dersler, 40 kişilik kontenjan ile sınırlıdır. 40 kişiye ulaşılması durumunda kayıtlar kapanacaktır. Kontenjan dolduktan sonra yatırılan ücretler iade edilecektir.

Fiyatlandırma Bilgisi
Dersler, öğrenci ve tam olmak üzere iki fiyatlandırmaya tabi olacaktır. Aktif olarak bir eğitim kurumunda öğrenim gören kişiler “öğrenci” sayılacaktır ve bu fiyat üzerinden ödeme yapacaktır. Diğer kişiler ise “tam” sayılacaktır ve bu fiyat üzerinden ödeme yapacaktır.
Ayrıca bankanıza bağlı olarak İYİZİCO üzerinden eğitimlerimize taksit imkanı bulunmaktadır.

Devamını Göster
7
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla İçerik Göster
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close