Birinci adım bipedalizim. Yani insanın iki ayağı üzerine kalkması, başın geriye ve çenenin yukarı kalkmasıyla gırtlak anatomisinin oluşumu. Ikinci adım elin çalışması ile alakalı. El hareket ederken istemsiz olarak dil de çalışıyor. El sallarken veya makasla keserken dilinizin nasıl hareket ettiğine dikkat edebilirsiniz. Zira el çalışırken de konuşurken de beynin aynı bölgesi (Bronco bolgesi) aktive oluyor. Bu durumda ilk dil işaret dili.
İnsanlar on bin yıl önceleri ancak "ses" (phone) çıkarabiliyorlardı ve bu sesler birbirinden ayırt edilebilen sesler değil karışık seslerdir. Bu karışık sesler daha sonraki asırlarda fonem dediğimiz sabit seslere dönüştü. Yani, on bin yıl önceleri A-E-I seslerini birbirinden ayırt edemeden karmakarışık çıkarırken, fonemleşme döneminde bunlar A E I gibi birbirinden kesin olarak ayrıldı. Ayrılan bu fonemlerin anlamlı olan her birine "morfem" denir. Morfemlerden sonra diller kurulmuştur. örnek sesler: a, e, p, r ilk önceleri anlamsız sesler olsa da biri diğeriyle karıştırılmadığı için sabittir ve sonraki dönemlerde bunların herbiri biribirinden farklı anlam yüklenmiştir. Bu seslerin diğer seslerle birlikte bir araya gelmesiyle de diller oluşmuştur. Dillerin hiçbirinde hiç bir harf (teknik olarak ses olsa da görünürde harf olarak algıladığımız için sıklıkla "ses" anlamında "harf" kullanılır), alofonlar hariç (Türkçedeki alofonlar: b/p; c/ç; d/t; g/k) anlamca birbirinin aynı değildir. Her "harf" her dilde (dil grubunda) farklı anlama geldiğinden diller farklılaşmıştır. Dillerin çoğu, insanların sık sık bir araya geldiği "evcilleşme" döneminde oluştu.
Dil yetisinin doğuştan gelmesi biyolojik olarak mümkün değildir. Diller doğumdan sonra duyulana göre şekillenir. Anadilinde hırıltılı seslerin yoğun olduğu bir Eskimo çocuğu Macaristan'da doğduğunda çevredeki Macarcanın palatal seslerini öğrenir, annesinden ona biyolojik olarak "Eskimo hırıltıları" aktarılmaz.
Sesleri farklılaştırabildiğimiz (fonemleştirebildiğimiz) andan itibaren morfemleştirebildiğimiz (anlam yükleyebildiğimiz) ana kadar geçen süre dil öncesi oluşum evresidir ve daha öncesi dilsizlik dönemi iken daha sonrası dillenme dönemidir. Şempanzelerde duyduğum sesler karışık seslerdir ve onlar A ve E seslerini birbirinden fonem olarak ayırt edemezler.
Dilbilimciler dilin tanımını anlamlı sesler çıkarmak değil kelimeleri art arda dizip anlamlı cümle veya ifade oluşturmak olarak açıklıyor. Başta Noam Chomsky olmak üzere birçok dilbilimci "evrensel gramer" teorisini savunuyorlar. Buna göre insanlar her dilde ortak olan bir evrensel gramer yetisiyle doğarlar. Bu sebeple de diğer hayvanlar fonemleri çıkarmayı başarsalar dahi bir dil gelişyiremeyeceğini iddia ediyorlar.
Linkte konuyla ilgili bir seminer var:
Kaynaklar
- T. Beyter. Dil Antroplojisi. (29 Nisan 2018). Alındığı Tarih: 29 Ekim 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı