Rüyalar tamamiyle bizim kendi kurgumuz. O yüzden geleceği gösteremez. İnsanlar genelde psikolojik sorunları olduğu zaman çok fazla rüya görür. Aslında rüya görmemizin sebebi psikolojimizin bozulmaması ve beyin jimnastiği yapmak
Rüyalar tamamiyle bizim kendi kurgumuz. O yüzden geleceği gösteremez. İnsanlar genelde psikolojik sorunları olduğu zaman çok fazla rüya görür. Aslında rüya görmemizin sebebi psikolojimizin bozulmaması ve beyin jimnastiği yapmak
"Déjà vu", Fransızcada "zaten görülmüş" demektir. Dolayısıyla ne olduğu, isminde gizlidir: O anda gördüğünüz ya da deneyimlediğiniz bir olayı daha önceden gördüğünüzü ya da deneyimlediğinizi sanma ya da hissetme halidir. "Off, dur, bu ânı sanki daha önceden yaşamıştım, hatırlıyorum." dediğiniz olmuştur.
Dejavu'nun nedenleriyle ilgili birden fazla açıklama var; hangisi doğru henüz bilmiyoruz. Bunlar:
Bu konu hakkında daha fazla bilgi ve kaynaklarımız için "Kaynaklar" kısmındaki yazıya bakabilirsiniz.
Çok büyük ihtimalle aslında geleceği görmüyorsunuz. Ama sizin böyle hissetmenizin birkaç sebebi olabilir.
Aslında bunu dejavuya benzetebiliriz. "Zaten görülmüş" anlamına gelir. "Bu anı önceden yaşamıştım/görmüştüm." diyorsanız bu, dejavudur.
1928'den bu yana konuyla ilgili birçok hipotez ileri sürülmüştür. Bunlardan en güçlüleri ve deneysel arka plana dayananları hafıza ile ilişkili olan hipotezlerdir.
Kısa Dönem Kısmî Bilinç Kaybı
1941 yılında yapılan bir araştırma, deja vu'nun nasıl oluştuğunu güzel bir şekilde göstermektedir: Dr. Banister ve Dr. Zangwill, deneklerine bazı materyaller göstermiş ve onları öğrenmelerini istemiştir. Sonrasında, hipnoz yöntemiyle hipnoz-sonrası bilinç kaybı hali yaratmışlardır; böylece, hipnoz öncesi gösterilen materyallerle olan hafıza bağlantılarını zayıflatmayı hedeflemişlerdir. Daha sonrasında, deneklere hipnoz öncesinde gösterdikleri materyalleri yeniden göstererek, ne hatırladıklarını sormuşlardır. 10 denekten 3 tanesi, bu materyalleri daha önce gördüğünü, ancak nerede gördüğünü hatırlayamadıklarını ve "deja vu yaşadıklarını" söylemiştir.
Benzerliğe Dayalı Tanımlama
Benzer şekilde, 2008 yılında Dr. Cleary tarafından yapılan bir araştırmada, deja vu'nun hafıza tiplerinden "benzerliğe dayalı tanımlama" ile ilgili olduğu gösterilmiştir. Sonrasında, 2012 yılında yapılan ve sanal gerçeklik kullanılan deneylerde, bu tip hafızanın gerçekten de deja vu ile yakından ilişkili olduğu ispatlanmıştır. Sanal gerçeklik içerisinde, o anda gösterilen bir sahnenin genel hatları, daha önceden görülen ancak tam olarak hatırlanamayan bir sahnenin genel hatlarıyla belli bir ölçekte uyuşuyorsa, kişi deja vu yaşadığını düşünmektedir.
Şifreli Bilinç Kaybı
Yapılan bazı diğer çalışmalar da, bu sonuçları farklı yönlerden desteklemektedir. Beynimiz, kusursuz değildir. Dolayısıyla, ara sıra hatalar yapar ve hafızada var olan bilgiler bozulabilir, çarpıtılabilir ya da silinebilir. Ancak kimi zaman, hafızamızda yer eden bilgiler, şifreli bilinç kaybı (cryptoamnesia) denen bir şekilde silinir: Bu anılar büyük oranda silinmiştir; ancak bir kısmı da beyin içinde korunmuştur. Sonradan, bu anıya benzer durum ile karşılaştığımızda, bu silik anı yeniden hatırlamaya çalışırız. Anı, o an yaşadığımıza çok benzerdir; dolayısıyla aynısı zannederiz; öte yandan anımız, o anki yaşadığımızdan bir miktar farklıdır, dolayısıyla içinde bulunduğumuz ânın farklı olduğunu sanarız. Bu da, deja vu algısı ile birebir örtüşür.
Beyin Lopları Arası Gecikme
Dr. Robert Efron gibi kimi bilim insanları, deja vu'nun iki beyin lobu arasında verinin işlenme hızındaki mikrosaniyelik farklardan da kaynaklandığını ileri sürmüştür. Bir veriyle karşılaştığımızda, beynimizin sol lobu da, sağ lobu da bu veriyi kendi bünyesinde işler. Ancak gelen verilerin sıralanması işi, sol beynin temporal lobunda yapılır. Normalde beyin, sol beyne doğrudan giren sinyaller ile, sağ beyin üzerinden geçerek gelen sinyaller arasındaki zaman farkını (gecikmeyi) düzeltir. Yani sinyalleri senkronize eder. Ancak bunu kusursuz olarak yapamadığı zaman, sinyaller arasında senkronizasyon bozukluğu olur. Bu da deja vu algısının sebebi olabilir.
Beynimizin iki lobunu birbirine bağlayan corpus callosum isimli köprüdeki nöral ağlarda meydana gelen aksama, iki tarafın verilerinin zamansal olarak birbiriyle örtüşmemesine neden olabilir. Bu da, esasında aralarında 10 mikrosaniye fark oluşacak iki sinyalin arasında 15 mikrosaniye fark olmasına neden olur. Beyin, bunun 10 mikrosaniyesini düzeltir; fakat geriye kalan 5 mikrosaniyelik fark, deja vu algısına neden olur. Birey, aynı olayı iki defa yaşadığını sanır.
Rüyalar
Bir diğer olası açıklama, rüyalarda oluşturulan silik anıların, gerçek hayatta benzerleri ile karşılaşmamız halinde sahte anılar yaratıyor olmasıdır. Alan Brown tarafından 2004 yılında yapılan bir çalışmada, katılımcıların %20'sinin deja vu deneyimlerinin rüyalarıyla örtüştüğü, %40'ının ise hem rüyalar hem gerçek hayattaki deneyimler ile örtüştüğü tespit edilmiştir.
Hastalık Sonucu Deja vu!
Son olarak, deja vu'nun bazı hastalıklarla ilişkisi olmasından da söz etmekte fayda var. Tarih boyunca deja vu, şizofreni, anksiyete ve kişilik bozukluklarıyla ilişkilendirilmiştir. Ne yazık ki, bu hastalıklarla ilişkisi tam olarak ortaya konamamıştır. Fakat yan lop epilepsisi (temporal lobe epilepsy) isimli bir hastalıkla, doğrudan ilişkisi olduğu keşfedilmiştir. Bu ilişkiyi irdeleyen bilim insanları, deja vu'nun aşırı nöral elektrik boşalması sonucu oluştuğu fikrini ileri sürmüşlerdir. Normalde, epileptik olmasa da, her insan orta düzeyli epileptik nöbet geçirebilir. Bu tip bir elektrik boşalması, herhangi bir bireyde hafıza hatalarını doğurabilir ve deja vu'yu tetikliyor olabilir. Deja vu'nun görülme sıklığının, 10. kromozom üzerinde bulunan LGI1 isimli bir genle de alakalı olabileceği düşünülmektedir. Bu geni taşıyan insanlarda, orta düzeyde epilepsi durumu görülebilir.
İlişkili Konular ve Sonuç
Sebebi her ne olursa olsun, deja vu olgusunun bilimsel izahı, bir sahtebilim olan parapsikolojinin iddia ettiği müneccimlik veya doğaüstü herhangi bir süreçle ilgili değildir. Sinirbilimsel araştırmaların her geçen gün güç kazanmasıyla, bu tip tam açıklanamamış biyolojik unsurlar da gün ışığına çıkarılmaktadır. Örneğin, kullanılan bazı ilaçların sinirler üzerindeki etkisinin, deja vu'yu arttırdığı gözlenmiştir. Dolayısıyla, yediğimiz besinlerin sinirlerimiz üzerindeki etkisi bile, bu olayları açıklayabilir.
Rüyalarında gördüğün herhangi bir anı sonradan yaşaman gayet doğal birşey ömrümüz boyunca gördüğümüz okuduğumuz kokladığımız dokunduğumuz ve duyduğumuz neredeyse herşeyi bilinçaltımız depolar ve rüyalarımızda farklı senaryolarla bunu önümüze sunar hal böyleyken çevrende bulunan insanlar ve gelişen olaylar doğrultusunda binlerce farklı senaryoyu rüya halinde yaşarsın bu farklı senaryoların birinin birgün gerçek hayatta karşına çıkması çok olası bir durum anlayacağın malesef gelecekte olabilitesi yüksek olan birçok olayı öngörebilmek mümkün fakat geleceği görmek rüya yoluyla veya farklı bir yöntemle bildiğimiz teknolojiyle imkansız gibi görünüyor. İyi günler...
Rüyalar soyut'dur gerçeği yansıtamazlar, ama eğer ki yansıtabilirlerse işe paralel evrenler girecektir.Yaşanmamış bir olayı sana göstermesi evrenin düzenini bozar, ki eğer gösterse bile bir kaderin var olduğu anlaşılır tesadüfün değil.Senin yaşadığın şey'de deja-vu denilen bir "aha geleceği gördüm" sorunudur. Deja-vu'nun tam olarak neden olduğu bilinmiyor ama bildiğimiz tek şey beynimizin sağ lobundan sol lobuna bilgi geçerken (veya tam tersi) bir aksaklık yaşanması mesela soldan sağa 10 milisaniye'de geçiyorsa bir aksaklık oluyor ve 8-9 milisaniye'de geçiyor.Beyin'de bunu daha önceden gördüğünü düşünüyor.Bütün insanlar yaşar bunu gayet doğaldır.Ha bide deja-vu Tanrı'nın insanı ne kadar üstün bir düzenle yarattığının kanıtıdır :)
Rüyanın neden ve nasıl yaşandığını bilmediğimiz için kendi hipotezlerini oluşturabilirsin mesela çift yaşama sahibiz uyuduğumuz'da bizim kardeşimiz olan kişi başka evrende uyanıyor ve işini yapıyor bazen aksaklık oluyor ve biz bir kaç saniyelik görüntüler hatırlıyoruz o uyuduğunda da biz uyanıyoruz ve işlerimizi yapıyoruz.Nasıl hipotez ama
Merhaba.Bu konuyla ilgili olarak @Evrim Ağacının doyurucu bir yazısı bulunmakta,kaynaklara bırakacağım.Mutlaka o yazıyı inceleyiniz,çünkü ben cevap olarak ana temayı söyleyeceğim,detaylar orada:).
Bu konu medeniyet şafağını söktüğünden beri,insanlık var olduğundan beri çeşitli şekillerde yorumlandı ve yorumlamaya da devam ediyor.Ancak son yüzyılda bu konuya ilişkin bilimsel bir hayli çalışma yapılmış.Cevabına ilişkin varılan genel bir konsensüs bulunmasa da, bilim insanları beyin yapımızdaki sinyallerin anlık gecikmesine bağlıyor.Ve bu hipotezi destekleyen bolca deney yapılmış.Deneyin amacı hafızayı dolaylı olarak yavaşlatmaktan, dolayısıyla nöronlararası sinyalleri incelemekten yola çıkmışlar.Ve kişiler deja vu yaşadıklarını bildirmişler.ÖZAET: Ana mantık beyinde loblar arası geçişi sağlayan corpus callosum'da bulunan nöronların anlık sinyalleri yavaşlaması.
Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.
Bilim ile ilgili bir etkinlik mi düzenliyorsunuz? Yoksa bilim insanlarını veya bilimseverleri ilgilendiren bir iş, staj, çalıştay, makale çağrısı vb. bir duyurunuz mu var? Etkinlik & İlan Platformumuzda paylaşın, milyonlarca bilimsevere ulaşsın.
Evrim Ağacı'nın birçok içeriğinin profesyonel ses sanatçıları tarafından seslendirildiğini biliyor muydunuz? Bunların hepsini Podcast Platformumuzda dinleyebilirsiniz. Ayrıca Spotify, iTunes, Google Podcast ve YouTube bağlantılarını da bir arada bulabilirsiniz.