Merhaba
Bu eserin yeri bende ayrı, çok derindir; görünce affınıza sığınarak duygularımı paylaşmak istedim.
Bu eseri sevmemin nedeni, Nazım’ın bir portreye bakarken aslında tarihe, iktidara ve insana bakmayı öğretmesi “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda” der gibi, cansız görünen bir şeyin içinden hayatı, isyanı ve sevgiyi konuşturabilmesi… Jokond ile Si-Ya-U’yu bu yüzden çok seviyorum. Çünkü bir aşk hikayesi gibi başlıyor ama insanın dünyayla kurduğu ilişkiye dönüşüyor. Jokond’un Si-Ya-U’ya ölümüne aşkının özünde yatan gerekçe, bana göre bireysel bir tutku değil ruhun sınıfsal ve tarihsel bir uyanışı. Jokond, yüzyıllar boyunca saray duvarlarında asılı kalan, güzelliğiyle hayranlık uyandıran ama hayata dokunamayan bir figürken Si-Ya-U, emeğin, direnişin ve hareketin simgesi. Jokond’un ona aşık olması, bir kadının bir erkeğe duyduğu aşk değil yalnızca sanatın, ayrıcalığın ve donmuş güzelliğin yaşayan ve mücadele eden insana duyduğu özlem... Nazım burada şunu fısıldıyor gibi gelir bana: Gerçek aşk, bizi güvenli yerimizden kaldırıp sokağa çıkarandır. Jokond’un aşkı bu yüzden imkansız ama hakiki estetiğin hayata, güzelliğin adalete, seyretmenin eyleme duyduğu derin hasretin adıdır. Saygılarımla.