Önce bir düşünce deneyi yapalım, serbest çağrışımla cevaplarımı vereyim. Muhtemelen herkesin vereceği cevaplar farklı olacak ama varacağı sonucun aynı olacağına inanıyorum.
Çünkü varız ve var olmak için enerji harcıyor ve yaşamak için acı çekiyoruz.->NEDEN?->Çünkü var olduk.->NEDEN?-> Bu benim irademe bağlı değildi, sadece varım bunu biliyorum. Var olmaya karar veren ben değildim ama yaşamaya ve yaşamı nasıl sürdüreceğime karar verebilecek kişi benim.->NEDEN?->Çünkü bu benim yeteneğim, kabiliyetim; ben yaşayabilecek bir mekanizmayım. Bu potansiyele sahibim.->NEDEN?->Yaşamam için mekanizmam beni hayatta tutacak hayata karşı bağlılığımı arttıracak biyolojik sistemlere de sahip. Dopamin ve Seratonin gibi enzimler sayesinde mekanizmam beni mutlu ediyor, bana haz veriyor yani yaşamdan keyif almamı sağlıyor . Ben yaşamak için var oldum.->NEDEN?->Çünkü biz bir değiliz bir bütünün yani evrenin parçasıyız.->NEDEN?-> Her canlı gibi bizim de bazı görevlerimiz olmalı.->NEDEN?-> Çünkü önemli olan canlılığın sürmesi ,ben zaten sonsuza kadar var olmayacağım.->NEDEN?-> Çünkü potansiyelimin farkındayım ve ben de katkı sağlamak istiyorum. Zaten buradayım, burada acı çekiyor ve enerji harcıyorum. Bu enerjinin ,çabanın karşılığını almak istiyorum. Hatta üreterek varlığımı sonsuz kılmak istiyorum. Başarısız olabilirim ama en azından denemek istiyorum->NEDEN?->Çünkü bu beni mutlu eder.->NEDEN?->Çünkü mutluluğu seviyorum.->NEDEN?-> Çünkü bu tarz bir mutluluk beni tatmin eder. Çünkü mekanizmamız bizi mutlu ederek yaşatmaya çalışıyor. Sadece insan değil ,susadığında suya giden bir canlı da bu tatmini yaşar.
Burada duracağım çünkü bu bir döngüye dönüşecek. Yaşam->Mutlu olmamı sağlıyor-> Mutlu olmak için de yaşamaya devam etmeliyim.
Bu biyolojik mekanizmanın bozuk olmadığı durumda geçerli bir senaryo ve ilişkisel bir durum, döngü. Yaşamamızı sağlayan "şey"in ne olduğunu çocukluğumdan beri düşünürüm, davranışlarımızın sebebini düşünürüm, sonuç hep haz ve mutluluğa çıktı.(Aslında o kadar mutlu olan biri de değilim). Maslov'un ihtiyaçlar hiyerarşinin basamaklarını ele alalım ya da Jung'ın gölge-bilinç ilişkini ,sonuç hep hazza ve tatmine çıkıyor ki bu da biyolojimizin bizde oldurmaya çalıştığı şey. Üstelik bu tezimin tersi de doğru, yaşamaktan haz almıyorsak yaşamak istemeyiz ,yaşamayız. Depresyon'un ana kaynağının da Seratonin ve Dopamin düzeylerinin bozukluğundan kaynaklığı olduğunu biliyoruz ve bunun sonucunda maalesef yaşama son verme isteği de doğuyor.
Sonuç olarak; "yaşam", "canlılık" yaşamamızı sürdürmemizi bizden istiyor ve bunun sonucunda varlığımızı sürdürmeye devam ediyoruz. Kimileri bu durumu görmezden gelir ve yaşam denilen yolu yürümeye devam eder. Kimileri de bir sistemin içinde olma durumunu fark ederek işin büyüsünü bozar. İşte tam bu noktada "NEDEN?" sorusu manasızlaşır. Son olarak, ben bu manasızlığı fark etsek bile yaşamın bize verdiği gücü ve potansiyeli kullanarak bu süreci iyi değerlendirmeyi daha doğru buluyorum; çünkü varız, bir kere var olduk. Öldükten sonra bile bedenimizden artan mineraller evrene karışacak ve yaptıklarımızla hatırlanacağız, yani var olmaya bir biçimde devam edeceğiz.