Öncelikle Avrupa bakımından ele alırsak, sosyolojik ve tarihsel bir karşılığı olan bu durumu köpürtmek için gereken koşullar giderek artıyor. Bunu yapısal bir biçimde kavramak gerekir diye düşünüyorum. Genelde yoğun etkileşim içerisinde bulunan grupların temasının aşırı ivmeyle artması yüzünden olabiliyor. Tabii bu, kötü niyetli insanların ekmeğine yağ sürdüğü için bir süre sonra bilinçli olarak kullanılır hâle geliyor. Ülkemizde Avrupa tarzı ırkçılık pek mümkün değil. Tarihsel ve kültürel olarak skolastik ırkçılık altyapısı, Türk toplumunda karşılığı olmayan bir durum. Annem Arap, babam Türk, hatta Yugoslavlık da var bende. Ülkemizde her ailede genelde böyle bir durum bulunur. Bizde grupsal ayrımcılık ırk temelli görülmez; kültürel bir ayrımcılık vardır. Yani temelde, dış gruba karşı bir tutum olarak benzer mekanizmaların her yerde işleyişi farklıdır. Kuzenlerim sarışın, esmer ve ben beyaz tenli, koyu saçlıyken (ülkemizde her aile genelde böyledir), ırk kelimesinin karşılığı kültürel olarak aynı olduğumuz insanları da kapsayan bir hâle gelir. Yani bu durum, bölgesel dinamikler ile doğrudan başkalaşım yaşıyor. Ancak iç grubun kendi değerlerine uyum sağlamayan dış gruba olan tepkisi her zaman ırkçılık değildir. Ama hayranlık dediğin şey aslında ilkel bir savunma mekanizması. Bunun yaygınlaşması ise organik olmayan iletişim (sosyal medya, TV) gibi etkileşim kanallarının yaygınlaşması yüzünden kutuplaşmanın artmasıdır. Bu, 'kadın erkek eşitliğine inanıyorum' demek yerine, feminizm kavramı altında toplanan bir çatı gruba dahil olan bir kadının, 'feminazi' olarak adlandırılanlarla aynı fikirde görülmesi gibi bir nedenden kaynaklanıyor. Her milliyetçiye faşist gözüyle bakılıyor, fakat bu algısal bir yanılsama. Çünkü benzer şeyleri görüyor ve aynı şeymiş gibi kategorize ediyoruz. Sonra radikalleşme başlıyor, çünkü bu gruplar gördüğü tepkilere karşı bir savunma mekanizması geliştirme ihtiyacı duyuyor. Ben bunu yaşıyorum mesela. Milliyetçi biriyim ve buna karşı saldırgan bir tutum ile karşılaştığımda, aslında kendi ülkemin insanı olarak gerekirse onun için bir savaşta ölebileceğim bir insan bana 'faşist' diyor. Fakat benim Mardinli Arap olan annem (kendisi ve babası da Türk milliyetçisidir) bu milletin içindedir. Bu, benim etnik kökenlere bakmadan birbiriyle evlenebilmiş ülkemin bir başarısı, fakat Avrupa tarzı bir ırkçılık kavramını Türkiye içinde yorumlamamız (küresel etkileşim yüzünden oluyor) yüzünden ben bu durumdan mahrum bırakılıyorum. Hâlbuki bu düşüncemin temeli, ilkokul öğretmenimin, 'Sizin bu sıralarda okuyabilmeniz, geçmişte ülkemiz için savaşmak zorunda kalan 15 yaşındaki çocukların kendini feda edebilmesi yüzündendir ve sizin de gerekirse ülkenin gelecek çocukları için aynı şeyi yapmak bu ülkeye olan borcunuzdur. Bu borcu, okulunuzu okuyup bu ülkeye katkı sağlayarak da ödeyebilirsiniz,' demesi yüzündendi. Bunlar çok eski gibi görünüyor, fakat yaşanmış olaylar ve dünyanın gidişatı (Gazze soykırımı bile) gösteriyor ki, aslında bu bilinç bir toplum için çok sağlıklı. Düşündüğümüz kadar medeni değiliz ve 2000 sonrası bizi yanıltsa bile yine aynı vahşilikteyiz. 'Bir çocuğa bu söylenir mi?' diye düşünebilirsiniz fakat bu, tamamen etik tanımayan dünyada toz pembe bir yaklaşım olur. Yani Hitler tarzı düşüncelerin gelişim sebebi bile, bunu benim kadar irdelemeyen bir insana karşı önyargılı bir bakış açısıyla yaklaşıp onu faşist ve ırkçı çatı grubuna ait olarak görmek olacaktır. Çünkü davranışsal tutum olarak öyle düşünmese bile, onu savunuyor sanıp radikalleşecektir. Bu, bambaşka durumlarda bile çok yaşanan bir şey. Ama düşüncenin ve farkındalığın gücüne inanıyorum. Neyi neden yaptığımı detaylı olarak bilirsem, kendi doğrularım başkaları tarafından biçimlendirilemeyecek kadar sağlamlaşır. Bu yüzden önden şekillendirilmiş bir kavramı kendime yamamak yerine, uzun cümleler ile açıklamalar yapıyorum. Bireysel düşünceler yerine kavramlar kullanılıyor, bu da diğer bir Hitler tarzı düşüncelerin sebebi. Grafik tasarım ile dahi dolaylı bir ilişkisi var konunun. Küresel etkileşim yüzünden simgesel, grafik anlatım yöntemi ile tasarlıyoruz. Herkes dilden bağımsız olarak algılayabilsin diye yapılan bu şey, aslında bu alana yansıması olan daha genel bir şeyden kaynaklanıyor. İnsanlık o kadar detaylı bir kültür geliştiriyor ki, bu kadar şeyi hayatımıza sığdırmak için kullandığımız bir yöntem geliştirmek bu kültürün bir parçası. Çünkü insanı diğer canlılardan ayıran şey zekâ, biyoloji vb.den ziyade her yönden çok detaylı olması. İronik biçimde kavramsal çatılar bunu bir yönden kaybettiriyor ve bizim çeşitliliğimize zarar veriyor. Bu bir dönüşüm sancısı. Bizim dönemimiz ivmenin arttığı zamana denk geldi, fakat uyum sağlayabilirsek hayatta kalır ve birbirimizi yok etmeyiz. Bundan 2000'lerden daha radikal olabiliriz, fakat 1500 yıl öncesinden daha iyiyiz. Yani bu duruma ne kadar geniş çerçeveli bakarsak, aslında olan durumu o kadar daha iyi anlarız. Umarım uzun uzun anlatmam kimseyi yormamıştır. Ben uzun anlatma taraftarıyım, çünkü bu sayede sanki yapay zekâ veri kümesinin genişlemesinin işlevine katkı sağlaması gibi bir fayda sağladığını düşünüyorum insanlığa. İnsanın kötüsünün bile detaylı olanı iyidir bence, çünkü kötülüğün nedenlerini bilirsek olmaması için bir davranış geliştirebiliriz. Bu arada grafik sanatlar okuyorum; işte bu da bir ironi sayılabilir sanırım.