Evrim gerçekten yerçekiminden etkileniyor, çünkü canlılar kütleye sahip ve dünya üzerinde yaşıyorlar. Ancak evrim sürecinde canlıların gökyüzüne doğru, yani yerçekimine karşı gelişim göstermesi, aslında yerçekiminin bir engel değil, daha çok bir sınır ve çevresel faktör olduğunu gösterir. Canlılar yerçekimine karşı koymak için uçma, tırmanma, dalış gibi adaptasyonlar geliştirdi; bu da evrimin dış etkilerle şekillendiğini kanıtlar.
DNA’nın kütlesi yerçekimine tabidir, ama DNA’nın taşıdığı bilgi ve genetik kod, sadece fiziksel bir kütle değil, aynı zamanda çevresel koşullara uyum sağlama kapasitesidir. Evrim, tamamen rastlantısal mutasyonlardan ibaret değildir; çevre baskıları, besin kaynakları, avcılar ve hatta yerçekimi gibi fiziksel faktörler, seçilim mekanizmalarını belirler.
Bu yüzden evrimin “rastlantı hipotezi” tamamen doğru sayılmaz; dış etkenlerin varlığı ve etkisi olmazsa evrim olmaz. Canlılar dış dünyadan etkilenir ve bu etkilerle değişir. Yerçekimi de bu etkilerden biridir ama canlıların gelişimini yönlendiren tek unsur değildir. Dolayısıyla, canlıların yerçekimine rağmen “yukarı”ya doğru evrimleşmesi, dışardan gelen fiziksel ve biyolojik etkileşimlerin bir sonucudur. Rastlantı ve dış etkiler birlikte çalışır.
Özetle: Evrim, yerçekimini aşan bir süreç değil; yerçekimini içinde barındıran, ona rağmen çeşitlenen ve gelişen karmaşık bir sistemdir. Dış etkiler olmazsa evrim olmaz; rastlantı tek başına yetmez.